| Konu: | (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) No.lu Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 10.12.2015 |
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) - Sayın Meclis Başkanı, saygıdeğer milletvekilleri; bugün burada, Meclis gündemine sunduğumuz, toplumumuzda hızla artan boşanma sorunu ile ilgili araştırma önergemizin gerekçesini sizlerle paylaşmak için bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün, burada birçok saygıdeğer vekil arkadaşlarımız konuyu farklı açılardan ele aldılar ama ben bugün burada, size konuyla ilgili görüşlerimizi sunarak düşüncelerim hakkında bilgi verirken, aynı zamanda bir vekil değil bir psikolojik danışman, aile, evlilik terapileri yapmış bir uzman olarak fikrimi sunmak istiyorum.
Bugüne kadar yapılan istatistik çalışmalarına baktığımız zaman, hızla artış gösteren boşanma davalarının toplumsal bir sorun hâline dönüştüğü aşikârdır. Ülkemizdeki boşanma verilerinin değerlendirilmesine yönelik yapılan istatistiklere baktığımızda, 2001 yılında 91.994'ü sonlanmış olan evliliklerin, 2014 yılında 130.913 rakamına ulaştığını görmekteyiz. Yani 2001'den 2014 yılına kadar yüzde 42,3 oranında artmıştır.
Zaman zaman uzmanlar tarafından istatistiklerle dile getirilen bu konu yeterince araştırılmamış, konu üzerinde verimli bir çalışma maalesef yapılmamıştır. Şayet bir çalışma yapıldıysa da bunun başarıya ulaşmadığı gözümüzün önünde, aşikâr tablolarla ortadadır.
Ailenin güçlendirilmesiyle ilgili olarak bugüne kadar uygulanan politikalarda ciddi ihmal ve yanlışlıklar söz konusudur. Ailenin, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik dinamikleri dikkate alınarak oluşturulacak politikalar yerine, gündem oluşturma yaklaşımıyla sarf edilmiş söylemler aracılığıyla aile konusu gündemde tutulmuştur. Bir ailenin çocuk sayısına karar vermek ya da dünyaya getirilecek olan çocuk sayısına karışmakla birlikte, nasıl dünyaya getirileceği konusuna da karışmak bir devletin, hükûmetin işi olmamalıdır.
Demokratik bir yönetim yaklaşımında, bireyler dünyaya getirecek oldukları çocuk sayısına kendileri karar verirler ve bu çocukları nasıl dünyaya getireceklerine de, başta anne olmak üzere, eşler birlikte oturup karar verirler. Devleti yönetenlerin görevi, karı kocanın özeline karışmak değil, yardım talep ettiklerinde bu yardımı kendilerine sunacak profesyonel birimler oluşturmaktır.
Toplumun yapı taşı olan ailenin güçlenmesi için devlete düşen görevlerin başında, tabii ki az önce sayın vekilimizin de belirttiği gibi işsizlik sorununun çözülerek ekonomik sorunların ortadan kaldırılması gelmektedir.
Yine, sosyal güvenlik ağının güçlendirilmesi, çocukların lehine olan eğitim ve sağlık reformlarının gerçekleştirilmesi en başta önem arz etmektedir.
Boşanma oranının artışıyla ilgili yapılacak olan spesifik çalışmaların da ayrıntılı olarak ele alınması gerekiyor. Kurulacak olan birimlerin, sadece ayrılmaya karar vermiş çiftlerle çalışması da yeterli olmayacaktır. Boşanma artışıyla ilgili yapılacak çalışmalarda konuya mümkün olduğunca geniş perspektiften bakılması gerekiyor. Çalışma alanına bireyi, aile birliğini, toplumsal gelişme ve beraberinde getirdiği sorunları da katmak zorundayız. Başta, aileyi kuracak olan bireylerin sosyal, kültürel ve psikolojik sorunlarını ele alarak konuya adım atmak da önem taşımaktadır. Zira, ülkemizde en çok kullanılan ilaçların antidepresan grubunda olduğunu göz önüne alırsak, o zaman bireysel anlamda da birtakım çalışmalarla, daha aile birliği kurulmadan sorunların önüne geçmeye çalışmamız gerektiğini de görmemiz gerekiyor çünkü depresyonda olan, mutsuz olan bireylerin doğru kararlar alıp sağlıklı kararları uygulayabilecek yapıda olmayacağı, ayrıca bu sorunları aile birliğine taşıyacağı ve ailedeki bireylere farklı sorunlar da yaşatacağı göz önüne alınmak zorundadır.
Aile kurumunun en önemli görevlerinden biri, çocukları fiziksel ve psikolojik yönden sağlıklı bir şekilde yetiştirmek; iyi yetişeceği sosyal, kültürel, fizyolojik ve ekonomik şartları oluşturmak; saygı, sevgi, güven ortamında büyümesini ve gelişmesini sağlamaktır. Bütün bu koşulların gelişmesi, sağlam temellere oturmuş güçlü bir aile birliğiyle mümkündür. Aile bireylerinin birbirine sevgi ve saygı, hoşgörüyle bağlı olduğu bir yuva kültürü çocuklar tarafından gelecek kuşaklara aktarılacaktır. Unutulmamalıdır ki birey bir ailenin içinde kısa bir süre yaşar ancak bir aile bireyin kalbinde, ruhunda geleceğe de aktardığı kültürüyle sonsuza kadar yaşar.
Mesleki yaşantımda çok sayıda boşanmış, ayrılmış çiftlerin çocuklarına danışmanlık hizmeti verdim. Yetişkin terapilerinde ilerleyen yaşlarına rağmen ayrılan ebeveynlerinin ve dağılan ailelerinin travmalarını içinden atamayan bireylere yardımcı oldum. Boşanma yıkıcı bir depreme benzer ve çok az aile az hasarla kurtulur, genelde bütün aileler büyük hasar görür. Ayrıldıktan sonra çocukların lehine ortak kararlar alabilecek kadar aralarında iyi iletişim kurabilen ebeveynlerin sayısı da yok denecek kadar azdır, maalesef çocuklar ortak çekişmelerin ana unsuru olarak kullanılmaktadır, nereden baksak ayrı ayrı yaralar açmaktadır.
Bugün canımızı en çok acıtan kadına yönelik şiddet olaylarının, ayrılmaya karar veren, boşanma eşiğindeki ve boşanmış çiftler arasında tartışmalarla vuku bulduğunu da hepimiz bilmekteyiz. En son, 6 Aralık 2015, Aydın'da meydana gelen bir olay. Boşanma kararı alan çift bir araya geliyor ve yaşadıkları tartışma sonucunda 1 yaşında Yavuz Polatcan, 3 yaşında Gülfer ve anneleri, babaları tarafından katlediliyor. Babaları da arkasından intihar girişiminde bulunuyor ancak bunu gerçekleştiremiyor, belki de kendisine daha fazla zarar vermek istemiyor, aile yakınlarına haber veriyor. Eğer bunların önüne geçeceksek ciddi bir çalışma yapmamız gerekiyor. Bu ilk değil ama son olması da bizim yapacağımız çalışmalara bağlı.
Boşanmanın eşiğine gelmiş bazen ciddi büyüklükteki sorunlara, bazen de kolayca çözüme ulaşabilecek sorunlara yardım isteyen birçok çifte yardım ettim ve tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki oluşturulacak birimler, alınacak önlemler ve sunulacak profesyonel yardım süreçleriyle boşanmaların önüne geçilebilir ama bunu söylerken kastettiğim, boşanmaların tamamen bitirilmesi de değildir. Neden? Çünkü öyle sorunlar vardır ki evlilik kurumunun devam etmesi ve bireylerin bir arada yaşaması aile fertleri için imkânsız olabilmekte, daha çok zarar verebilmektedir. Evlilik anlaşmasının bitirilmesi bu bağlamda bireylerin yasal ve insani hakkıdır. Bu aşamada da devletin psikolojik ve sosyal yardım sunması zaruridir.
Aile, toplumun en küçük ancak en temel birimi olduğundan, toplumun sağlıklı bir şekilde gelişmesi, ilerlemesi, toplumsal huzur ve barışın sağlanabilmesi açısından sağlam temellere dayalı ailelerin varlığı son derece önemlidir. Değerlerin hızla esnekleştiği, küreselleşmeyle birlikte artan tüketim çılgınlığıyla birlikte yaşanan ekonomik sorunlar aile içi yaşanan sorunları da artırarak ailelerimizi tüketmeye başlamıştır.
Toplum yapısında meydana gelen sosyolojik bir değişim sosyal destek ağlarını zayıflatmıştır. Niçin? Çünkü aile içerisinde aile bireyleriyle, akrabalarla, komşularla olan ilişkiler zayıflamıştır. Aile birliğini tehdit eden risklerin hızla arttığı günümüzde maalesef konuyla yakından ilgilenmesi gereken birimler, aynı hızla artan sorunlara karşı sağlıklı ve kalıcı çözümler üretememiştir. Toplumumuzda aile yapısı tehlikeli dönemlerden geçmektedir. Nitekim, artan boşanma ve suç oranları bu tehlike çanlarının Türk aile yapısı için çaldığını da göstermektedir.
Tarihimiz iyice incelenirse Türk ailesinin dirlik ve düzenlik içinde olduğu devrelerde devlet de dirlik ve düzenlik içindedir. Bu bakımdan, törelerimizde aile, ülke, devlet ve millet kavramları iç içe bir manzara gösterir. Aile demek, bir noktada, düzen demektir.
Artan boşanma nedenlerinin araştırılması, bu sorunlara baktığımızda, hukuksal uygulamalarda ailenin birlikteliğinin sürdürülmesine yönelik yeni düzenlemeler yapılması, ailelerin yaşayabileceği mevcut ve olası sorunlar için yardım sunacak yeni birimlerin oluşturulması, aile birliğinin korunmasına yönelik ayrıntılı çalışmaların planlanması amacıyla Meclis araştırma komisyonu kurulması önem arz etmektedir.
Hukuksal düzenlemede ele alınması gereken husussa en başta aileye terapi hakkının sunulması ve bu yardımın devlet güvencesinde sosyal destek hakkı olarak sunulmasıdır. Risk çalışmalarının da yapılıp tehdit altında olan aileler üzerinde de önleyici çalışmalar yapılması gerekiyor.
Benim sürem doldu.
Çok teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)