| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 17.12.2015 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Ben 2002 mukayese hastalığıyla ilgili olarak görüşlerimi ifade etmek istiyorum ancak oraya geçmeden önce birkaç hususta çok kısa bir yorum yapmak istiyorum. Düzeltilmesinde fayda olan hususlar var. Bir tanesi, Maliye Bakanımız dünkü soru-cevap kısmında, Türkiye'nin 2009 küresel krizindeki performansının, bütün dünya negatifteyken bizim performansımızın iyi olduğuna yönelik bir ifadede bulundu. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. 2009 yılında, bizim emsal ülkelerde, gelişmekte olan ülkeler ortalamasında büyüme düştü fakat hâlâ pozitif. 3,13 oranında gelişmekte olan ülkeler büyüdü, Türkiye ise bu dönemde yüzde 4,8 oranında küçüldü. Hatta ilk çeyrekte, 2009 yılının ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 15 küçüldü. Yeri gelince "Kriz teğet geçti." deniliyor, yeri gelince de, bazı mazeretler bulmak gerektiğinde de "Küresel kriz vardı." deniliyor, bunun düzgün bir şekilde ifade edilmesinde fayda olduğunu düşünüyorum.
Diğer bir konu, bu, IMF meselesi. Dün bir tane konuşmacı, iktidar partisi temsilcisi, "Allah bu ülkeyi bir daha IMF'ye düşürmesin." dedi; amin, bu duaya biz de amin deriz. Ancak burada da tabii bir ima vardı, sanki başkaları, diğer hükûmetler IMF'yle çalıştı da Adalet ve Kalkınma Partisi IMF'yle çalışmamış gibi veya anlaşma yürütmemiş gibi bir ima vardı. Arkadaşlar, IMF'yle en uzun anlaşma yürüten Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetidir, bunun bilinmesinde fayda var, beş buçuk yıl IMF'yle program yürütülmüştür. Bir de "IMF borcunu ödedik." şeklinde, sürekli söylenilen bir yalan var. Bu şu kadar komik: Sizin borcunuz var Ziraat Bankasına -kamu bankası olduğu için isim vermekte mahzur görmüyorum- Halk Bankasından kredi kullanıyorsunuz, Ziraatın borcunu ödüyorsunuz, ondan sonra çıkıp ortaya "Ben Ziraat Bankasının borcunu ödedim." diye propaganda yapıyorsunuz, çok basit bir siyasi malzemedir.
Bu, kamu-özel iş birliği konusunda da bir yorum yapmak istiyorum. Kamu-özel iş birliği için Adalet ve Kalkınma Partisi temsilcisi "Devletin kesesinden 5 kuruş harcamadan projeler gerçekleştiriyoruz." dedi, hakikaten kamu-özel iş birliği önemli bir finansman kaynağıdır fakat kullanılmasında da son derece dikkatli olunması gereken bir kaynaktır. Bunlar çünkü öyle devletin kesesinden para çıkmayan hususlar da değildir. Örneğin, siz bunları yaparken ya bir kira ödüyorsunuzdur, devletin cebinden ciddi para çıkıyordur ya garanti uygulamaları nedeniyle risk hesabı üzerinden vukuu muhtemel yükümlülüklere giriyorsunuzdur, önemli bir maliyet unsurudur veya bir gelirden vazgeçiyorsunuzdur. Bunu böyle bedavadan bir para gibi kabul etmenin hiçbir anlamı yoktur.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi 13 tane bütçe yaptı, ikinci geçici bütçesini yapıyor, hâlâ şu hastalıktan kurtulmadı: Hemen böyle yeri geldikçe "2002 yılında şöyleydi, 2002 yılında böyleydi." şeklinde analizler yapılıyor. Dönem analizi yapılmasını doğru bulurum, isterseniz yüz yıl geriye gidin ama nokta analizler, bir yılı al, bir yılı buradan; bunlar yanlış analizlerdir. Fakat tabii siyaseten kullanılabilir, siyasi malzeme buradan da çıkar. Şu tür malzemeler de çıkar örneğin: Bakalım, 2002'de nasılmış, Adalet ve Kalkınma Partisi nasıl bir Türkiye devralmış, 2014'te nasıl bir Türkiye var. Mesela, yıllık ekonomik büyüme 2002 yılında yüzde 6,2'ymiş, 2014 yılında 2,9 olmuş. Yine, büyümenin, bizim büyümemizin gelişmekte olan ülkelerle farkı 2002 yılında 1,7'ymiş ama biz 2002 yılında gelişmekte olan ülkelerden 1,7 puan fazla büyümüşüz, onlar 4,5 büyürken biz 6,2 büyümüşüz. 2014 yılında ne olmuş? Biz 2,9 büyürken onlar 4,6 büyümüş, eksi 1,7 olmuş.
Kişi başı gelir. Yine gelişmekte olan ülkelerle... Niye? Çünkü emsal ülkeler, onlarla mukayese etmemiz lazım, performansımızı onlarla mukayese etmemiz lazım. Emsal ülkelerle baktığımızda, bizim Türkiye'nin kişi başı geliri emsal ülkelerin kişi başı gelirinin yani gelişmekte olan ülkeler ortalamasının 2,3 katı kadarmış, Türkiye 2,3 katı kadar 2002 yılında... 2014 yılına geldiğimizde bu 1,9 katına düşmüş.
Türkiye millî gelir büyüklüğü sıralaması açısından 2002 yılında 17'nci sıradaymış, 2014 yılına gelindiğinde yine 17'nci sırada, 2015 yılında muhtemelen 18'inci sıraya düşeceğiz.
İhracatın ithalatı karşılama oranı açısından baktığımızda, Türkiye 2002 yılında 69,9'muş yani yüzde 70'lik bir ihracatın ithalatı karşılama oranı var, 2014 yılına geldiğimizde 65'e düşmüş, 5 puan gerileme var.
Dış ticaret açığına baktığımızda, 2002 yılında 15,5 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz, 2014 yılına geldiğimizde 84,5 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz. Cari işlemler açığında, hepsinde aynı şekilde.
Bu mukayeseleri bu şekilde yapmak, böyle nokta mukayeseler yapmak çok faydalı şeyler değildir ama madem böyle yapılıyor bunları da değerlendirmenize sunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)