| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 22.12.2015 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, ben de sizi görevinizde tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerinde CHP'nin düşüncelerini açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, deniliyor ki bu öneride:"...Kırk sekiz saat beklenmeden..." Diğerlerine girmiyorum. Bu, değerli arkadaşlarım, çoğunluk gücünü kullanarak, çoğunluğa dayanarak Anayasa'yı ve İç Tüzük'ü ihlal etmektir. Bu tutum yanlış bir tutumdur değerli arkadaşlarım. Çoğunluk elbette karar verecek, demokrasiler böyledir, Anayasa da böyledir fakat çoğunluğa dayanarak hiçbir şekilde hukukun dışına çıkılamaz; siz bunu yapıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, sabahtan beri bu Genel Kurulda yapılan tartışmaları dinliyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin yani iktidar partisi grubunun gerçekten tahammülsüzlüğünü anlamak mümkün değil. Değerli arkadaşlarım, siz iktidarsınız, devleti siz yönetiyorsunuz. Siz dinlemek zorundasınız, en ters gelen şeyleri bile dinleyeceksiniz. Ama görünen o ki sizde tahammül kalmamış.
Bakınız, bir süre önce Sayın Meclis Başkanını ziyaret etmek istedim, Sayın İsmail Kahraman'ı, hemşehrimdir. On iki gün bekledim randevu almak için. Sonunda randevu geldi ve saatinde gittim ziyarete. Bir başka eski milletvekili arkadaşımız orada bekliyordu, bir işi vardı, benden yaşlı, ona benden önce girmesi için -benden izin istedi- izin verdim. Görüşme devam ederken bir başka Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili geldi -ben orada otururken- hiç dinlemeden, içeri girdi. Yarım saat geçti değerli arkadaşlarım benim randevu saatimin üzerinden, bekliyorum. İçeriye haber gönderdik, yine cevap gelmedi. Sonra, sekreterine dedim ki: "Ben gidiyorum, Sayın Başkan isterse tekrar randevu verir." Bugün bir hafta oldu, randevu vermedi.
Değerli arkadaşlarım, eğer Sayın İsmail Kahraman'la görüşme imkânı bulsaydım ona söyleyeceklerimi burada sizinle paylaşmak istiyorum. Diyecektim ki: Sayın Kahraman , -hatta "İsmail Ağabey" diye hitap edecektim, böyle hitap etmek için hukukumuz yeterli- siz görmüş geçirmiş bir insansınız, bu Mecliste daha evvel de bulundunuz. Türkiye'de yaşanan gerginlikleri, geçmişte bütün millet olarak ödenen bedelleri biliyorsunuz. Bakınız, bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç yaşanmamış büyük bir kutuplaşma yaşanıyor. Siz, Meclis Başkanı olarak, böyle bilge bir kişi olarak bu kutuplaşmayı düşürecek şekilde davranın. Ben 60 yaşına gelmiş bir insan olarak Türkiye'deki bu kutuplaşmanın gerçekten bizi bir karanlığa doğru sürüklediğini fark ediyorum ve endişe ediyorum. Sayın Başkan, bu konuda sizin yapacağınız önemli şeyler var diyecektim, görüşemedim kendisiyle.
Diyecektim ki yine: Sayın Başkan, bu ülkede, bu ülke tarihinin görmediği kadar ayrımcılık yapılıyor, kayırmacılık yapılıyor. Bu, toplum vicdanını zedeliyor. Siz bunu engelleyebilirsiniz, yapmayın, etmeyin diyecektim. Bu kutuplaşma, kimlik siyaseti insanları itiyor.
Bakınız, değerli arkadaşlarım, kızmayın ama bir şey söyleyeceğim. Var mı bu ülkede bir tane bugün Alevi kimliğiyle vali? On dört seneden beri var mı birkaç tane örnek olarak gösterebileceğiniz, "Bu da Alevi, hâkim ve savcı oldu." diyebileceğimiz bir insan var mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bunlar yanlıştır değerli arkadaşlarım. "Eşit yurttaşlık var."
REŞAT PETEK (Burdur) - Çok, çok.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Hayır, yok değerli arkadaşlarım, daha evvel de sordum.
Bakınız, diyecektim ki: Sayın Başkan, hukuk ayaklar altında, yine cumhuriyet tarihinde görülmediği kadar emirle mahkemeler karar veriyor; yanlıştır bunlar diyecektim. Yargının bağımsızlığı önemlidir, adalet bir gün hepimize lazım olacak diyecektim ama görüşemedim.
Diyecektim ki Sayın Başkana: Sayın Başkan, insan ifade özgürlüğüyle vardır. Kur'an-ı Kerim'de bu "beyan" kelimesiyle ifade edilir. Beyan edemeyen insanın insanlığı elinden alınmıştır. Siz ifade özgürlüğünü çiğniyorsunuz, basın özgürlüğünü çiğniyorsunuz. Siz, yaşlı, bilge bir Meclis Başkanı olarak bu konuda grubunuzu uyarın diyecektim ama görüşme imkânım olmadı.
Diyecektim ki: Gazeteciler haber alma özgürlüğümüzü, haber alma hakkımızı yerine getirdikleri için içeri atılıyor; hiçbir şey yapmıyorsunuz, bunlar yanlıştır. Siz bu konuda bir şeyler yapabilirsiniz, "Ağabey"siniz, Meclis Başkanısınız. Sadece Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun Meclis Başkanı değilsiniz, bütün Meclisin Başkanısınız. Ama maalesef, görüşemedim.
Değerli arkadaşlarım, bugün izlediğim sabırsızlığınızda bir kibir de görüyorum, büyüklenme de görüyorum, çoğunluğun vermiş olduğu bir kibir görüyorum. Bu da çok yanlış. Bu Meclis, bu ülke nice muktedirleri gördü. Diyecektim ki Sayın Meclis Başkanına: Sayın Başkanım, bu konuda da arkadaşlarınızı uyarın, bu büyüklenme iyi değildir, tevazu gerekir.
Yine, diyecektim ki: Sayın Başkanım, Meclisi çalıştırın. Bakın, bugün Türkiye yönetilemiyor. "İki başlılık" diyorsunuz, bu iki başlılığın kalkması için başkanlık sistemini dayatıyorsunuz. Bunlar yanlıştır diyecektim. Meclisi çalıştırın. 4 parti grubu var. "Ortak akıl" derdiniz. Siz hep ortak akılla bu Adalet ve Kalkınma Partisini kurdunuz, ben şahidim. Dolayısıyla, ortak aklı harekete geçirin. Meclisi, Parlamentoyu, parlamenterleri dinleyin, grupları dinleyin, partilerin görüşlerini alın, sivil toplum örgütlerini dinleyin.
Bakın, bu getirmiş olduğunuz teklif "Biz kimseyi dinlemeyiz, bizim çoğunluğumuz var, bildiğimizi yaparız..." Bu bir büyüklenmedir, kibirdir, yanlıştır değerli arkadaşlarım. İhtiyacımız olan ortak akıldır. İnsanı dinleyin, evet, insanı dinleyin; dinlemek zorundasınız, iktidarsınız, devletsiniz.
Yine, Sayın Başkana diyecektim ki: Sayın Başkanım, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan gerçekten tarafsızlığını, yeminini bozuyor. Kimseyi dinlediğini sanmıyorum ama siz "İsmail Ağabey"siniz, bir zamanların "İsmail Ağabeyi"siniz, gidin Sayın Cumhurbaşkanına deyin ki: Sayın Cumhurbaşkanı, siz Cumhurbaşkanısınız, tarafsız Cumhurbaşkanısınız, siz siyasetin üstündesiniz, siz gerginlikleri azaltacak bir pozisyondasınız, size yakışan, uygun olan budur. Her gün üç tane, beş tane konuşma yaparak, her gün sanki iktidar partisinin ya da herhangi bir partinin genel başkanıymış gibi muhalefet partilerini incitecek, onları aşağılayacak şekilde konuşma size yakışmaz, bu doğru değil Sayın Cumhurbaşkanı. Ama bunları yapamadım; Sayın Meclis Başkanı bana randevu vermedi, verdiği randevuda da benimle görüşmedi.
Değerli arkadaşlarım, bu şekilde bu ülkeyi yönetemezsiniz, nitekim ülke yönetilemiyor. Elbette toplumda yaşıyorsunuz, elbette siz de seçim bölgelerine gidiyor, insanlarla görüşüyorsunuz. Toplumda bugüne kadar, bugün yaşandığı kadar bir gerginlik, kutuplaşma hiç yaşandı mı, gördünüz mü? Bu kutuplaşmayla nereye gideceksiniz? Elbette yüzde 49 oy aldınız, elbette çoğunluk sizde, elbette netice itibarıyla demokrasilerde kararlar çoğunluk reyiyle alınır; buna bir itirazımız yok ama yönetme hukuk içinde olur değerli arkadaşlarım, vicdan içinde olur. Hukuku beğenmeyebilirsiniz; gelirsiniz, çoğunluğunuz var, burada değiştirirsiniz. Sayın Grup Başkan Vekilimiz, çoğunluğa dayanarak kırk sekiz saat beklemeden yasaları görüşelim yanlıştır. Kırk sekiz saat niye ayrılmıştır, bilirsiniz siz bunu. Çünkü, milletvekilleri ne teklif geliyor, bunları oturup konuşacaklar, tartışacaklar, dolayısıyla bir kanaat oluşturacaklar ve o kanaatleri burada dile getirecekler. Siz bunlardan kaçıyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bugünler geçer, bu çoğunluk biter, bu güç biter. Kibirli kibirli bu Meclis kulislerinde dolaşan çok insan gördük ama bunların hiçbiri yok, yarın siz de olmayacaksınız değerli arkadaşlarım, bunu unutmayın!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)