GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:18
Tarih:23.12.2015

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Çok değerli milletvekilleri, şimdi, bu yatırım meselesi önemli. Önce, isterseniz, biraz teorik bilgi olacak ama büyüme nasıl gerçekleşir bir ekonomide, ondan bir miktar bahsetmek istiyorum.

Temel olarak büyüme -iktisatçılar bunu bu şekilde söyler- üç kaynaktan gerçekleşir. Bunun bir tanesi sermaye stoku, sermaye oluşumu, az önce konuştuğumuz işte makine teçhizat yatırımı ve diğer yatırımlar bunun gibi, ikincisi istihdam, üçüncüsü de toplam faktör verimliliği.

Şimdi, birinci unsurdan -dengeli bir büyüme istiyorsak biz- işte bizim gibi ekonomilerde büyümenin yaklaşık yarısının sermaye stoku artışı yoluyla gelmesi beklenir. Diğer çeyrekten de, 1/4'ünün de istihdam artışı, diğer 1/4'ünün de toplam faktör verimliliği artışından gelmesi beklenir.

Toplam faktör verimliliği konusunda Türkiye'nin sicili çok kötü. Ben, mesela, hep 2007-2008 diyorum. Bunu rakamlar söylüyor arkadaşlar, ben söylemiyorum yani amacım politika yapmak filan da değil. Örneğin, 2007-2013 döneminde Türkiye'de toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısı eksi yarım puan. Yani, toplam faktör verimliliği ne? Bunun içerisinde sabit sermaye stoku ile istihdamın dışındaki her şey var, iş gücü niteliği var, hukuk sistemi var, kamu yönetimi var, iş ortamı var, demokrasi var, eğitim var, iş gücü piyasası var. Bunların hepsine yani hesap edilemeyen şeylerin hepsine biz -"residual" olarak- bakiye olarak "toplam faktör verimi" diyoruz. Buradan Türkiye yarım puan negatif büyümüş. Kalkınma Bakanımız burada, Kalkınma Bakanlığının rakamlarıdır bunlar. Dolayısıyla, şimdi, burada işimiz kötü. İstihdam yoluyla büyümenin de belli sınırları var, rekabet sizi çok zorluyor, oradan çok fazla bir şey yapamıyorsunuz ama dengeli götürmek durumundasınız. Bizim aslında temel büyüme motorumuz sabit sermaye yatırımı.

Şimdi, makineye ilişkin bu 1'inci maddeyi kabul ettiğimizi ifade etmiştik biz de fakat buradaki şeylerin çok yetersiz olduğunu söylemek istiyorum. Şimdi, yatırım yapmak için ilk olarak tasarruf yapmamız gerekiyor, tasarrufları artırmamız gerekiyor. Bunu, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok sıklıkla gündeme taşıyoruz. Fakat, burada az önce Sayın İbrahim Turhan dedi ki: "Efendim, yurt içi tasarrufları artırmak için sermaye kazançlarını düşük vergilendiriyoruz."

Arkadaşlar, bu çok kabul edilebilecek bir şey değil, şu nedenle değil: Yani, hiç kimse veya yoğun halk kitleleri "Ya, işte bonoda yüksek faiz var, hadi ben biraz daha tasarruf edeyim de paramı buraya aktarayım." filan demiyor. Türkiye'yi nüfusta 5'e ayırdığımızda, yüzde 20'lik dilimlere ayırdığımızda en fakir 3 yüzde 20'lik dilim yani yüzde 60'lık kesimin tasarrufu negatif yani bu kesimler zaten gelirinden fazlasını tüketiyor. Sizin, hazine faizini, hazine faizinden aldığınız vergiyi düşük tutmanızın bu tarz şey üzerinde, bunda bir etkisi olmayacaktır. Bu kimin işine yaracaktır? Bu, tasarrufu olanın işine yaracaktır, diğer bir deyimle zenginin işine yarayacaktır. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin temsilcisi şunu söylüyor aslında: "Biz devlet olarak faiz üzerinden fazla vergi alırsak biz bunu tüketiriz, bu da bir kamu tüketimidir, kamu tüketimi de tasarrufu azaltıcı bir şeydir. Bundan fazla vergi almayalım, kamu olarak bunu tüketmeyelim; bu, zenginin elinde kalsın ve ülkede tasarruflar artsın." Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri eğer bu söylenileni... Bunun tercümesi budur, İbrahim Turhan gelsin, açıklasın burada, İbrahim'in ben teknik olarak kabiliyetini bilirim. Yani, bunun açıklaması budur. Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri buna el kaldıracaksa onu kendileri bilirler.

Şimdi, diğer bir husus, işin ikinci boyutu, kamu yatırımları boyutudur. Burada geçen hafta da çok gündeme geldi, şimdi bu hafta da biraz bunun üzerinde durmamız lazım. Sayın Maliye Bakanı yine 2002 mukayeseleri yaptı, hâlbuki hiç de yeri değildi, hiç gerekmiyordu bence. Gelin, bakalım. Hani yatırım diyoruz, yatırımın bir özel sektör boyutu var, burayı canlandırmamız lazım, düşük, emsallerimizin çok altındayız; bir de kamu yatırım boyutu var. Kamu yatırımında peki nasılız? Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu 57'nci Hükûmet döneminde toplam kamu yatırımlarının millî gelire oranı -üç yıl için söylüyoruz tabii, üç yıllık bir Hükûmet bu çünkü- 4,93, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2003-2014 döneminde 4,08 yani 4,1 dersek, 0,85'lik yani millî gelirin 0,9'u kadar, bunu da bugünkü parayla tercüme edecek olursak yaklaşık 20 milyar lira civarında, ortalama her yıl, o 57'nci Hükûmet döneminde bugüne göre daha fazla kamu yatırımı yapılmış. Mesela, yıl olarak söylersek 2000 yılında 5,2; 2001'de 4,7; 2002'de 4,9. Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükûmet olduğu hiçbir dönemde, 2013 yılı hariç, bu yüzde 5'i yani Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon ortağı olduğu dönemi yakalayamamıştır. Dolayısıyla, kamu yatırımlarını artırmak durumundayız verimli alanlara.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) - Devlet binası değil dediğim, verimli alanlara, olması gereken alanlara, özel sektörün önüne geçecek alanlara kamu yatırımı yapmak durumundayız.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)