| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 23.12.2015 |
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Çok değerli milletvekilleri, şimdi, esas olarak, biz aslında vergi kanununu görüşüyoruz. Bu işin iki tane boyutu var: Bir, usul, yönteme ilişkin konular var burada; bir de işin içeriğine yönelik değerlendirmelerim olacak. Önce, usule yönelik olarak benden önceki konuşmacılar da gündeme getirdi ama ben de önemine binaen bir kez daha gündeme getirmek istiyorum.
Bu geçici maddelerin süresi uzatılıyor. Şimdi, adı "geçici madde" kendisi kalıcı hâle gelmiş. Kimisi dokuz yıldır, on yıldır uygulanıyor, bir de tutup bunu bir beş yıl daha uzatalım diyoruz. Hiçbir şekilde, hiç olmazsa bir yıl uzatalım filan şeklinde bir şey de değil, beş yıl daha uzatalım diyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri esnasında "Niye bu böyle yapılıyor, daha önceden niye bu kalıcı madde hâline getirilmedi?" dediğimizde Hükûmet tarafından bir kısım arkadaşlar bu yılın seçim yılı olması nedeniyle bunlara vakit olmadığı şeklinde birtakım mazeretler ileri sürdüler, bunlar kabul edilebilir şeyler değildir. Bir defa, kendi elimizle, kamu eliyle ekonomide belirsizlik yaratmamamız lazım. Bu nedenle de bunların, geçici maddelerin süresinin 2015 yılı sonunda biteceği ta çıkarıldığı zaman biliniyor. Geçen yıldan ta bunları başlatarak, bu uzatmaları kalıcı hâle getireceksek kalıcı hâle getirilmesi, başka bir şey yapacaksak onları 2014 yılı içerisinde Hükûmetin yapması gerekirdi. Hükûmet bu tür şeyleri, yani bunları yapma yönünde bir irade ortaya koymadı.
İkincisi, şimdi burada "reform" adı altında açıklanan dokümanlarla bugün burada görüştüğümüz ve görüşeceğimiz maddeler arasında bir tutarsızlık var. Mesela, diyelim ki kamu gelirlerinin azaltılması programının birinci ve üçüncü eylemi diyor ki: "İstisna, muafiyetleri ve indirimleri gözden geçireceğiz, bunlarla ilgili çalışmalar yapacağız." Şu anda görüştüğümüz ve birazdan oylanacak maddeyle de istisna ve muafiyetler, indirimli oranların süresinin, bu çalışmaların hiçbirisi yapılmayacak, yapılması öngörülmüyor gibi beş yıl daha uzatılması gündemde.
Yine, dâhilde işleme rejimiyle ilgili olarak Hükûmetin ortaya koyduğu, daha birkaç gün önce Sayın Başbakanın açıkladığı 64'üncü Hükûmetin 2016 Yılı Eylem Planı'nın 148'inci maddesinde diyor ki: "Dâhilde işleme rejimi gözden geçirilecektir." Bugün, dâhilde işleme rejimini beş yıl daha uzatan bir madde önümüze geliyor. Bu, ne yaman çelişkidir; bu, ne yaman tutarsızlıktır. Bunu sizlerin takdirine bırakıyorum.
Üçüncü konu, etki analizi yok çalışmalarda. Sayın Maliye Bakanı diyor ki: "Bu, mali boyut tek boyutlu değildir, bunun faydalarına, zararlarına bakmak lazım." Biz tam da bunu söylüyoruz. Etki analizi dediğimiz şey, işin sadece maliyeti değildir Sayın Bakan, işin faydası varsa faydalı kısımlarını yani sosyal ve iktisadi faydalarını ve sosyal ve iktisadi maliyetlerini ortaya koyan bir çalışmadır. Bunlarla ilgili etki analizi yok. Kocaman kocaman rakamlar konuşuluyor, rakamın ne olduğunu kimsenin bildiği de yok ama mesela, buna ilişkin Sayın eski Maliye Bakanımızın da verdiği rakamlar oldu. Böyledir veya değildir. Böyle değilse, 20 milyar değilse bunun boyutu ne olduğunun bize söylenmesi lazım. Böyle bir çalışma yok, hiçbir mali boyut yok. Neyi oyladığımızı bilmeden, ne kadar bir yük ortaya çıktığını bilmeden bir oylama yapılacak birazdan burada.
Efendim, bir de tabii Parlamento olarak da siz milletvekillerinin de neye oy verdiğinizi, neye imza attığınızı bilme hakkınızın olduğunu size ben hatırlatmak istiyorum.
Şimdi, ilgili kuruşların görüşü alınmadan gelmiş bir tasarı var. Tabii, Hükûmetin takdiridir, hiç kimsenin görüşünü de almayabilir ama bu kurumların görüşü alınmadan bu tasarı buraya geldiğinde daha sonra uygulamada problemler çıkartıyor ve bir şeyin mükemmelleşmeden buraya gelmesi de aslında hem Parlamento açısından bir saygısızlık oluşturuyor hem de Hükûmetin kendi içerisinde çelişki oluşturuyor.
Şu anda Sayın Kalkınma Bakanımız bakıyor, burada kendisi. Kalkınma Bakanının, elbette ki Hükûmet tasarısı olduğu için bunda imzası var.
Ama Sayın Bakan, Kalkınma Bakanlığının bununla ilişkili hiçbir bilgisi yok. Hazine Müsteşarlığının bu konuda hiçbir bilgisi yok. Oysa Kalkınma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının bugün görüştüğümüz konularla ilgili çok derin çalışmaları var. Niye bu bakanlıklara teknik olarak bunlar sorulmuyor, bunların görüşü alınıp da buraya getirilmiyor? Hükûmet onların görüşünü alır, olumlu veya olumsuz ne yapacaksa yapar ama bu görüşlerin alınması lazım ve bu görüşler konusunda da en azından Komisyonda oradaki milletvekillerinin bilgilendirilmesi gerekir. Böyle bir bilgilendirme yapılması hassasiyeti de maalesef gösterilmiyor.
Şimdi, yani, böyle usul açısından bir sürü problemi olan bir tasarıyı burada görüşüyoruz.
Şimdi, içerik açısından baktığımızda, vergi tasarısı dedik. Türkiye'deki vergi sistemine çok kısaca ben bir göz atmak istiyorum: Bizim vergilerimiz önemli ölçüde tüketim ve işlem üzerinden alınan vergilerden oluşuyor. Yani doğrudan vergiler, gelir üzerinden, yani gelir ve kurumlar vergisi adı altında aldığımız vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı son yıl datası itibarıyla yüzde 28-29 civarında, bunun da değişik tanımları var ama ben en yalın tanımıyla yapıyorum. Dolayısıyla dolaylı vergilerin oranı yüksek ve işin daha kötüsü bu oran gitgide yükseliyor. Örneğin, AKP hükûmetleri döneminde bu oran 5 puan yükselmiş; 2002 yılında 66,3'ken vasıtalı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı, 2014 yılına gelindiğinde yüzde 71,2'ye çıkmış, adaletsizlik artmış. Genel olarak vasıtalı vergilerin payının yüksek olması adaletsizliğin artması anlamına gelir. Bugün özellikle şu anda üzerinde konuştuğumuz bu 2'nci maddenin de bu şekilde devam ettirilmesi bu adaletsizliğin de giderek artacağı anlamına geliyor.
Şimdi, vergi yükü nasıl gelişmiş diye baktığımızda, aslında, doğrudan vergilerde, yani gelir ve kurumlar vergisi toplamında son on iki, on üç yıl içerisinde millî gelire oran olarak hiçbir gelişme olmamış, hatta 5,7'den 5,6'ya düşmüş. Bütün vergi artışı bu dolaylı vergiler üzerinden. Yani zengin, fakir herkesten aynı nispette alınan bu vergiler üzerinden bir vergi yükü artışı olmuş, burada oran 11,3'ten 13,8'e çıkmış, 2,5 puan burada bir artış var, bu genel olarak adaletsizliktir. Bunun adaletsiz olmasının ötesinde, gelir dağılımını bozmasının yanı sıra aslında bir de ciddi ölçüde dolaylı vergilere bir bağımlılık yaratıyor.
Şimdi, Türkiye olarak şunu diyoruz, Hükûmet de bunu söylüyor, muhalefet partileri de söylüyor: "Türkiye'de yurt içi tasarruflar düşük, yurt içi tasarruflar artırılmalıdır, büyüme için bu bir zarurettir." "Yurt içi tasarrufu arttıracağım." diyorsunuz fakat sizin gelirlerinizin önemli bir kısmı, yüzde 71'i tüketim üzerinden geliyor, bu tüketimi nasıl kısacaksınız? Tasarrufu artırmanın anlamı tüketimi kısmaktır. Dolayısıyla, biz burada diyoruz ki: Türkiye artık eskiden olduğundan daha fazla sermaye kazançlarını vergilendirmek durumundadır. Bugün üzerinde konuştuğumuz hususlar bu, "sermaye kazancı" dediğimiz. İşte, tahvil, hazine bonosu faizleri, bunların alım satımından doğan kârlar, şunlar, bunlar; bunlar sermaye kazançlarıdır, bunları Türkiye daha fazla vergilendirmek durumundadır. Bu yapılmıyor. O yüzden, biz bu maddeye karşıyız.
Şimdi, 2006 yılında -ben o zaman bir teknisyendim- Türkiye şunu tartıştı: Bu faizlerin vergilendirilmesi hususu eskiden beri stopajla geliyor. Acaba biz bunlarda beyan usulüne geçebilir miyiz? Yani böyle "Stopajdan nihai vergilendirmenin beyan olduğu bir sisteme geçilebilir mi?" diye ciddi ciddi Türkiye bunu tartıştı. Yani AKP hükûmetlerinin bakanları ve bürokratlarıyla birlikte tartışıldı. Hatta görüşler neredeyse "Beyan usulüne artık geçsin Türkiye." şeklinde bir noktadaydı. Hep "2006, 2007'den sonra işler bozuldu." derken söylediğim şeylerden bir tanesi de bu.
Bakın, 2006 yılında Türkiye bunu tartıştı, bugün, 2015 yılında hiçbir kurumla görüşmeden, Hükûmet içinde bile tartışılmadan doğrudan bunların beş yıl daha uzatılması ve stopaj sisteminin beş yıl daha uzatılması öngörülüyor. Hani bizim ekonomimizin temelleri güçlüydü? Hani biz çok işler yapmıştık da bu ekonominin temellerini güçlendirmiştik? Niye bugün Maliye Bakanımız açıkça söyledi, AKP milletvekili arkadaşımız da söyledi "Türkiye'nin sermayeye ihtiyacı var, Türkiye eğer buna, nihai vergilendirmesinde beyan usulüne geçerse, bir sistem değişikliği yaparsa bu ciddi ölçüde Türkiye'den bir sermaye kaçışı anlamına gelir. O yüzden, biz bunu yapamayız." diye? Bu, başarısızlığın bir itirafıdır arkadaşlar, yani buraya dikkat etmemiz gerekiyor. Ha, ben demiyorum ki bugünden yarına hemen geçilsin. Yani hiç olmazsa "Şunları bir yıl uzatalım." dersiniz, bunları bir yıl öncesinden tartışmamız lazımdı, beyan usulüne geçmeyi. Tabii, bugün kapıya geldi, "Şimdi hiçbir şirketin altyapısı, bankacılık sisteminin altyapısı buna uygun değil, geçmeyelim." oldu, "Zaruret oldu geçmeyelim. Ne yapalım? Beş yıl daha uzatalım." Böyle bir anlayış kabul edilebilir bir anlayış değildir. Bunu Türkiye hak etmiyor arkadaşlar.
Şimdi, bu anlamda baktığımızda, işte hep reform, sözde reform yani reformun lafı çok, kendisi yok. Az önce ifade ettim, iki buçuk yıldır aynı şeyleri değişik versiyonlarla kamuoyuna sunup duruyoruz, daha yapılan hiçbir tane bir şey yok; işte, ilki, bugün bir tane makine tesisata ilişkin maddeyi geçirdik, onun dışında yapılan hiçbir reform yok. Alın size reform imkânı, geçirin beyan sistemine. Yani nasıl fakir fukaradan vergiyi söke söke alıyorsanız -kusura bakmayın- büyük sermaye kesimlerinden de birtakım vergileri alalım. Sadece bunu böyle hamaset olsun filan diye konuşuyor değilim, gelir dağılımı boyutu önemlidir, ama Türkiye'nin makroekonomik ihtiyaçları bunu gerektiriyor arkadaşlar. Türkiye tüketim üzerinden, tüketim vergilerine bağımlılığını azaltmalıdır, yoksa biz hiçbir şekilde tasarrufları artıramayız, tasarrufları artıramadığımız sürece de bu ekonomiyi büyütemeyiz, bunu bir zaruret olarak görüyorum.
İstisna ve muafiyetlerin indirim oranlarının azaltılması da yine olması gereken bir şey, fakat o da yok, burada mevcut istisna ve muafiyetlerin indirim oranlarının önümüzdeki beş yıl için uzatılması öngörülüyor.
Biz bu nedenlerle bu maddeye karşı olumsuz oy kullanacağımızı ifade ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)