GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:20
Tarih:25.12.2015

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Çok değerli milletvekilleri, şimdi ilk günkü görüşmelerde bu beyan meselesinin üzerinde bir miktar durmuştuk fakat bu konu o kadar önemli ki üzerinde aslında tekrar durmayı bir miktar daha gerektiriyor çünkü şurada aslında şöyle bir övgüyle başlayacağım ben: Yani 2006 yılında Türkiye bu stopajdan beyana geçip geçmeme konusunu yani faizin vergilendirilmesinde -özellikle faiz ağırlıklı olarak söylüyoruz- beyan usulüne geçip geçilmeme konusunu ciddi ciddi tartıştı. O gün ekonominin temelleri bunu tartışmaya müsaitti. O gün "Biz beyan usulüne geçersek sermaye kaçar gider Türkiye'den." kaygısı bugünkünden daha azdı. Bugün bu hiç tartışılmaksızın -ne bu kamu bürokrasisinin içerisinde tartışıldı ne Hükûmet içerisinde tartışıldı ne ilgili bakanlıkta tartışıldı ne de bizim dile getirmemizin dışında bu Parlamento içerisinde tartışıldı- bugün stopaj usulünün hem de bir beş yıl daha uzatılması gündeme getiriliyor. Buradan gelmek istediğim nokta şu: Özellikle ilk günkü konuşmalarımızda ifade ettim, 2007-2008 sonrasında Türkiye ekonomisi çok kötü yönetildi ve bu kötü yönetimin bir sonucu olarak bugün "Acaba bunu yaparsak biz, işte, sermaye kaçışı olur da cari açığın finansmanında sıkıntı mı çekeriz?" gibi kaygılara kapılıyoruz. Aslında büyüme ciddi ölçüde düştü, bunu biliyoruz; yani, yüzde 2-3 bandında son üç dört yıldır bir büyüme var. Cari açıkla mücadelemizdeki başarı olduğunu düşündüğümüz şey de aslında bu düşen büyümeden kaynaklanan bir cari açıktaki azalmadır. Cari açığı kalıcı olarak azaltacak maalesef herhangi bir tedbir alınamamıştır.

"Tedbir" derken, tabii, reforma geliyoruz. Reform nedir biliyor musunuz? Az önce burada ifade edildi.

Aslında bu konulara girmek istemiyordum ama bu dönem boyunca elimden geldiği kadar ben bu konulara hep gireceğim.

Reform, 1999 yılında, 57'nci Hükûmet işbaşına geldiğinde, daha üçüncü ayında, Bankacılık Yasası gibi, Türkiye'nin yirmi yıl ihmal edilmiş ve ciddi problemler oluşturmuş yasasını ele alıp yasa çıkarmaktır; TMSF'nin kurulmasıdır ve o zaman bankacılığın baştan aşağı ele alınmasıdır; grup kredileri, bir sürü problemler. Bunların bütün detaylarını yeri geldikçe ben buradan sizlere anlatmaya çalışacağım.

Reform nedir biliyor musunuz? Reform, asrın depreminden hemen sonra Sosyal Güvenlik Yasası'nı çıkarmaktır. Burada, 38 yaşında kadınların, 40 yaşında erkeklerin emekli olduğu bir Türkiye'de emekli yaşını uzatmak ve sosyal güvenlik sistemine çekidüzen vermedir.

Reform nedir biliyor musunuz? İhale Yasası'nı çıkarmaktır.

AHMET ARSLAN (Kars) - Aynı partiler şimdi önerge veriyor.

ERHAN USTA (Devamla) - Kamu İhale Kurumunu kurmaktır. Kamu İhale Yasası çıkarıldı, şeffaflaştırıldı, fakat daha sonradan 158 defa buraya müdahale edildi. Bu, seçime kadar olandı. Seçimden sonra herhangi bir müdahale olup olmadığını bilmiyorum. Parlamento çalışmadığı için büyük ihtimal pek müdahale etme imkânı olamadı.

Reform nedir? Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun kurulmasıdır, kamu bankalarının yeniden yapılandırılmasıdır. Az önce ifade ettim; yani, burada doğruyu doğru, eğriyi eğri olarak söylemek lazım, yani haksızlık etmemek lazım. 57'nci Hükûmet, 1999 yılında işbaşına gelmiş bir Hükûmet iki üç ay sonra hemen Bankacılık Yasası'nı çıkarıyorsa o, iki ayın problemi olabilir mi arkadaşlar?

Yıllardan beri gelen, sadece pamuk destekleme priminde milyarlarca dolar kamu bankalarının zararı vardı. Bunların hepsinin üzerine cesaretle gidildi ve Türkiye büyük bir sıkıntıdan kurtuldu. "2001 krizi diyeceksiniz belki. 2001 krizi bir yönetim krizidir esas itibarıyla. Başbakanla Cumhurbaşkanının kavgasından ortaya çıkmış, temel olarak yönetim fakat daha sonradan ekonomiye sıçramış bir krizdir. 2002'ye geldiğinizde Türkiye'nin o krizden hızla çıktığını ve ondan sonra o hızını devam ettirdiğini göreceksiniz. Bugünkü gibi Türkiye krize girip dört yıldır, beş yıldır krizle boğuşmuyor arkadaşlar. Bugün Türkiye'de maalesef adı konulmamış bir kriz var. Bu krizin olabilmesi için, daha yüzde 10,5... İşsizlik oranı yüzde 10,5 Türkiye'de, tarihî en yüksek seviye. Bundan daha yükseği ancak Adalet ve Kalkınma Partisi dönemlerinde oldu. Evet, 2009'da yüzde 15'e kadar çıktı. Yüzde 10,5 işsizliğin olduğu bir Türkiye var bugün. Bunları görmemiz lazım. Nasıl ve ne zaman çıkacağı belli olmayan bir kriz sürecini... Yüzde 2'lik bir bant, büyüme bandı Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için krizdir esas itibarıyla. Çünkü bizim emsal ülkelerimiz yüzde 6-7 oranında büyüyorlar. Bunu görmemiz lazım. Türkiye uzun vadeli hedeflerinden işte bu nedenle hızla uzaklaşıyor. Rakamlarla bunu daha önceden ifade ettim, bundan sonraki konuşmalarımızda da bu argümanlarımızı destekleyici rakamlara yer vereceğim.

Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)