GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:21
Tarih:29.12.2015

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Maalesef, uyardık -yani grup önerisi konuşulurken- bu kanun böyle çıkmaz diye ama kanun yapma sürecimizin ne kadar sorunlu olduğunu, şu an itibarıyla, Genel Kurula bakınca görüyorum. Yani "Devam edelim, etmeyelim. Devam edelim, bölümü de konuşalım." dediniz. Sayın Bakan da bakıyor orada, onlar tam bilmediği için. Şu anda oylama yok diye AKP Grubuna mensup arkadaşlarımız evin yolunu tutmuş. Yani sizin adaletiniz bu kadar. Bak, MHP Grubundan arkadaşlarımız bekliyorlar. Yani buradan bir saat tasarruf etmek için -ben buradan grup başkan vekili arkadaşlara söylüyorum- bir kırk, elli dakika tasarruf edelim diye gittiniz, şimdi siz bu adaletsizliği yapınca yarın adalet mi beklersiniz? Yani böyle... Biz size dedik ki yarın konuşalım. Biz diyoruz ki bundan temel kanun olmaz. "Olur." Bundan o olmaz. "Olur. Bizim çoğunluğumuz var." Yani ondan sonra da azınlık haklarını kullanınca "Bunlar isyan ediyor."

Sayın Bakan açıklama yapıyor, güzel, usulen, içerik olarak itirazımız yok ama usulün de bir çalışma şekli var Sayın Bakan. Yani usulün bir çalışma şekli var, ona uymamız lazım. Size söyledim. Bakın, burada Kanunlar Kararlar arkada. Kanunlar Kararlar Daire Başkanı arkadaşımız "Yok, bu aykırı değildir, yaralayıcı bilmem ne, bunlarda bir şey yoktur" dediği zaman görevden alıyorsunuz. Ona da uymuyorsunuz. E, biz söylüyoruz, onu dinlemiyorsunuz. Nasıl olacak, ben anlamadım. Güzel, böyle "Bizim çoğunluğumuz var, oluyor." ama o kitapta öyle yazmıyor. Biz de gönderdik, geldi. E, şimdi, o gün öyle bugün böyle olunca, maalesef, olmuyor; çifte standart oluyor.

Şimdi, burada, ne güzel söylüyor, Sayın Bakan da söylüyor, milletvekilli arkadaşlarımız da söylüyor: "Asgari ücret değişsin." Tamam, hepimiz dedik asgari ücret artsın diye. Hatta en düşük verdiğiniz sizinki şu anda. Onu da hepimiz söyledikten sonra siz milletin baskısıyla yaptınız.

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sahici... Sahici...

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ben, size, şimdi, burada başka açıklamalar okurum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bunlar iflah olmaz, boşuna kendini yorma!

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sayın Davutoğlu'nun açıklamalarını bir okuyun, siz, haziran seçiminden önce Sayın Davutoğlu'nun açıklamalarını okuyun, TÜSİAD üyelerine ne dediğini, bir okuyun.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Siz söylüyorsunuz, biz yapıyoruz ama. Bizim sloganımız var "Onlar konuşur, AK PARTİ yapar." diye.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Diyor ki: "Batarsınız... Batarsınız bu asgari ücret buraya gelirse. Siz ne yapıyorsunuz, buna niye karşı çıkmıyorsunuz?" diye ispiyonlama yapıyor arkadaşlar.

Şimdi, dün öyle bugün böyle. İşimize geldiği zaman böyle olmuyor. Sıkıntımız burada.

Bunun içerisinde, maddelerde dedik ki içeriğine itirazımız olmayanlar var, olanlar var. Ama bunun çıkması için bunu önceden getirin dedik.

Sayın Bakan burada. Güzel, "Asgari ücreti getirip koyalım." diyorsunuz. Bunun içerisinde öyle bir şey yok ki. Önceden Bakanlar Kurulundan geçmiş. "Bakanlar Kurulundan geçerken asgari ücret yoktu." deseniz inandık. Peki, ötekiler nerede? Sizin de imzanız vardır çünkü tasarı olarak geldi. 5-6 maddelik bir şey geldi, bir teklif geldi; bir de 20 maddelik bir daha tasarı geldi.

Şimdi, oturup bunları bize doğru dürüst getirip anlatırsanız, geçmişte birçok kanunu çıkardığımızı söyledik. Bunun içerisinde eğitimle ilgili madde var, Yükseköğretim Kanunu'yla ilgili madde var ama hâlen daha geçici maddelerle bunu yapıyoruz.

Sayın Bakan, sizin de göreviniz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak. Hâlen daha hangi meslek grubunda 2023'e kadar, 2053'e kadar Türkiye'nin kaç tane hangi uzmanlık alanında, hangi mühendislik alanında ihtiyacı var, belirleyip buna göre bir yükseköğrenim planlaması yapmadık. Sekiz yıldır komisyonda söylüyorum, arkadaşlar biliyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kaç tane öğretmen ihtiyacı var, onu belirleyemiyorlar da onu nasıl yapacaklar?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, bunu yapmıyoruz, efendim geçici... Şimdi, hangi birini geçiciyle yapacağız? 72 yaşa kadar koyduk.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - On dört yılda kaç tane öğretmen ihtiyacımız var belirleyemeyen bir iktidar, bunları yapabilir mi?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Tamam, güzel ama öğretim elemanı yetiştirme programımızın neresi aksıyor, bunda ne var, bunları bir çözelim. Hangi alanda kaç tane öğretim elemanı ihtiyacımız var, hangi alanda kaç tane öğrenci almamız lazım; bunların oturulup Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla, Çalışma Bakanıyla, YÖK Başkanıyla, Millî Eğitim Bakanıyla, Kalkınma Bakanıyla bir belirlenmesi lazım diyoruz. Biz, hâlâ, gereksiz tartışmalarla burada gündem belirliyoruz. Bizim söylediğimizin özeti budur. Öğretmen kadrosu, tamam, verelim de Türkiye'nin hangi alandaki öğretmen açığı ne kadar, şu andaki çıkan mezunlarla bunları doldurabilecek misiniz? Yarın o mezunlar nereye gidecek, hangi alanda fazlamız var, hangi alanda açığımız var, bir çalışma yapalım diyoruz. Yok. Niye? "Biz çoğunluğuz, hepsini..." Hani biliyorsunuz, her seferinde geliyoruz, sene sonunda, yine dönem sonunda bir daha torba geliyor.

Bunların tamamı yalapşap yaptığımız şeyleri düzeltmekle ilgili arkadaşlar. Boşa zaman kaybediyoruz. E içinde... Şimdi, siz, temel eğitimi burada belli bir şeye sokmadan, sadece "Öğretmen açığını kapattık..." Yine yetmedi, tamamını atasak yine yetmeyecek.

Dolayısıyla böyle "Kanunu çıkardık, getirdik, son anda bu aceleden yetiştirdik." demeyle bu iş olmuyor. "E, yanında koyduk." Efendim, diyoruz, işte, millî eğitime bağışla ilgili var. Eee... Arkasından ajansların şirketleriyle ilgili var. Az önce konuştum arkadaşlarla, gidip geliyoruz. Bunun içerisinde EXPO 2016 da var, bunun içerisinde İstanbul başkentiyle ilgili var, Eskişehir kültür başkentiyle ilgili kurulan şirketler var. E, şimdi, onu konuşurken söyledik, dinlemediniz. Gidiyoruz, geliyoruz hâlâ eksiklikler tamamlanmıyor. İçindeki icra kurulunu ellemeyin, kimse o yapsın dedik. Kavga edildi, "Biz şu adamı istemeyiz." diye. Şimdi, uygulamada aksıyor, yetişecek mi diye bakıyoruz. Ülkelerle ilgili sorun çıkıyor. Neden? Kanunu yaparken "Biz biliriz, biz çoğunluğuz." diye yaptıkları için.

Yani enteresan... Şimdi, yeni arkadaşlar bilmiyor, kısaca söyleyeyim. Antalya milletvekillerimiz var, belki onlar tamamını bilmiyordur. Ya, adı çiçek EXPO'su, Botanik EXPO 2016, güzel. Türkiye'nin tanıtımı için Antalya önemli, destek oluyoruz dedik hepimiz. Ama içinden Çiçek İhracatçıları Birliğini atıncaya kadar... Osman başkan orada bakıyor, o zaman başkandı, o da tarafıydı, şimdi milletvekilimiz. Ya, diyoruz ki kurumlar burada, şahıslar değil, arkadaşlarımız o kurumun başı. Kanunu yaparken yanlış çıkarırsanız sonra uygulamada o aksaklıklar görülüyor. "Filancayı sevmiyorum." diye o kurumları çıkardık, şimdi koordinasyonda eksiklik yaşadık. Niye? Çünkü uygulayıcı birimler onlar. Şimdi de geliyoruz, diyoruz ki: "Bunların paralarını uzatalım, bunların şirketlerinin muafiyetini uzatalım." Yani gereksiz yere burada bir sürü şeyle uğraşıyoruz. Niye? "2015" yapmışız o zaman, çünkü o zamana kadar bunlar zaten işini bitirecek, ajansların ilgili şeyleri yapılmış olacak, EXPO 2016'yla ilgili de her şey bitmiş olacak, kayıtlara geçeceğiz, 2015 sonuna kadar da İstanbul'un da Antalya'nın da işi bitmiş olacak. Yani, bu kanunun maddesini 2015 koyarken ezbere koymadık. Ama şimdi ne oldu? Yetişmedi. Neden? İşte bu aksaklıklardan dolayı yetişmiyor.

Dolayısıyla, kanun yaparken bunlarla ilgili yapmış olduğumuz eleştirileri eğer dikkate alırsanız o zaman sorun olmaz. Biz "Yetmez ama evet." diyoruz ama yetmiyor hakikaten de yani "Evet." diyoruz ama yetmiyor, 1.300 lira yetmiyor. Daha bugün sabah yine baktım, açlık sınırı 1.380 küsur lira, biz onun için 1.400 demiştik, 1.396'ydı o günkü hesaplamalara göre. Kurumun biri öyle hesaplıyor, biri böyle hesaplıyor, biz onu hesapladığımızda 1.390 küsur liraydı iki tane kurumun ortalamasını alınca. Şimdi 1.300 verdik, açlık sınırının yine altında kalacak.

Dolayısıyla, bunların hepsinin bir mantığı var. Bunları oturup konuştuğumuz zaman, evet, maliyetiyle ilgili sorun olabilir, onları başka yerden karşılarız, iş adamlarına düşecek kısım olur, başka teşvikler yapılır, sektörel öncelikler yapılır. Bunların hiçbirisi yapılmadığı zaman, maalesef, bu sorunlar devam ediyor.

Tabii, yine, burada, askerlerle ilgili, uzman erbaşlarımızla, erlerle ilgili düzenlemeler... Bizim de seçim beyannamemizde onların özlük haklarıyla ilgili düzenlemeler var.

Yine, aynı şekilde, taşeron işçilerle ilgili, iş sağlığı güvenliğiyle ilgili taahhütlerimiz var. Bunların yapılması lazım ama biz, bu şekliyle, yıl sonuna sıkıştırılıp geçici maddelerle uzatılmasına karşıyız. Bunların kalıcı olarak çözülmesi lazım. Komisyonda da kısmen arkadaşlarımızla bunu konuştuk. Şimdilik son bir defa 2016'ya kadar uzatalım, Hükûmetin eylem programında da olan, eylem planında da olan, Hükûmet programında da olan bazı hususlar var. Gelin -madem bu rezaleti bugün yaşatıyorsunuz- hiç olmazsa ocak ayından itibaren oturalım, alınması gereken önlemleri çıkaralım diye kaçıncı defa söyledim, bilmiyorum; tutanağı bir tarattıracağım, ondan sonra ortaya çıkacak.

Gecenin bu saatinde bunları konuşuyoruz ama herhâlde, böyle, "Konuş konuş, boşa." der gibi arkadaşların kimisi çıktı, diğerleri de kendi arasında konuşuyor. Az önce Bülent Bey'in dediği gibi, biz de tarihe not düşmüş olmak adına bir defa daha söylüyoruz: Eğer bu şekliyle giderse bu yasama döneminden çok verimli bir sonuç almak...

Hayırlara vesile olsun diyeceğiz -2016 geliyor, 2015 bitiyor- her halükârda hepimiz için hayırlı olsun diyoruz ama hayırlı olması için de ders almamız gerekir. Yani "Hiç, ders alınsaydı tarih tekerrür eder miydi?" diyor -daha dün, hepimiz burada, kendisini hayırla yâd ettik- Mehmet Akif Ersoy. Tarih tekerrürden ibarettir ama ders alsak tekerrür etmez. İnşallah 2015'in bu son günlerinde bu dersi alır, 2016'da biraz daha tekerrürleri azaltırsınız diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)