GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:22
Tarih:30.12.2015

AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, benden önceki iki konuşmada da çok net biçimde ifade edildi. Aklın yolu bir. Eğer söz konusu olan çalışanların hakkıyla ilgili bir ihlalse galiba burada parti taassubunu bir tarafa bırakıp, eğer gerçekten doğru bir şey yapıyorsak, iyi bir şey yapıyorsanız, iyi bir önerge getirmişseniz hep birlikte hareket edip galiba buna destek vermemiz gerekiyor. Ama biraz önce de çok net dikkat çekildiği gibi, altı çizildiği gibi, söz konusu olan durum, firmaların sorumluluklarını altı ay ertelemeye dönük. Ne yazık ki bu ülkenin yasa yapma yöntemi, artık bunu çok olağanlaştırmış, çok rutinleştirmiş durumda.

Söz konusu olan çalışanların haklarıyla ilgili, yani işçi haklarıyla ilgili, yani kul haklarıyla ilgili bir durum. Başka bir işe aldığınız hâlde, başka bir işte çalıştırmanın ortaya çıkarttığı cezai müeyyideleri altı ay ertelemeye biraz sonra ellerinizi kaldırarak "evet" diyeceksiniz ve bu geçecek. Evet, sayısal olarak buna bu Parlamentodaki grubunuzun gücü yetiyor ama tarih herkesi yaptıklarıyla yazacak.

Bu ülkede 2014'ün sonuna kadar Kamu İhale Kanunu'nda 32 değişiklik yapıldı -bu, doğrudan doğruya Maliye Bakanının kendi beyan ettiği rakamlar- bu 32 değişikliğin 2 tanesi Anayasa Mahkemesinden iptalle ilgili, geriye kalan 30 tanesi -bu yılı saymıyoruz, 2015'i saymıyoruz- iradi olarak bu Parlamentonun bu yasada yaptığı değişiklikleri kapsıyor. Bir ülke Kamu İhale Yasası'nda böyle bir zaman diliminde 30 kere değişiklik yapma zorunluluğu hissediyorsa bu ya çok soyut olarak yasaların dinamikliği ilkesiyle açıklanabilir yani ihtiyaçlar doğuyor ve siz bu ihtiyaçları çok iyi okuyorsunuz, çok iyi öngörüyorsunuz ve dinamik yasalarınızla iyileştirmeler yapıyorsunuz ya da tam tersi, öngöremiyorsunuz, planlayamıyorsunuz, sorunun esasını konuşup çözecek bir iradeyi burada sergileyemiyorsunuz, sadece ölüm ile sıtma arasında bir tercih yapmak zorunda kalıyoruz. Ya bu düzenleme bugün buradan geçecek ve bugün akşam ya da yarın itibarıyla bazı taşeron işçilerin işsiz kalmamasını sağlayacağız -bu sıtma tercihimiz- ya da işte ölümü hep birlikte oylayacağız. Dolayısıyla da burada galiba yüzleşmemiz gereken şey taşeron işçi sistemidir, kamu yönetimi modelimizdir, kötü yönetim ve ihale sistemimizdeki yapısal sorunlardır. Bunlarla yüzleşmek yerine, bunları iyileştirecek ciddi düzenlemeleri masaya yatırıp bu Parlamentonun seçmenine, halkına karşı sorumluluğunu yerine getirmek yerine, makyaj yapmak, ertelemek, zamana yaymak ne yazık ki bir alışkanlık hâline gelmiş.

Bu sistemi dünya artık sorgulamaya başladı. Evet, kötü kamu yönetimleri verimsizlik nedeniyle bir dönem taşeron sistemini bir umut olarak masaya yatırdı, bunu biliyoruz; bütün dünyada, Avrupa Birliği dâhil, buna dair arayışlar oldu ama şimdi hem sosyal haklar dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin, Birleşmiş Milletler mevzuatının zorunlu kıldığı ekonomik, sosyal haklar dolayısıyla hem de doğrudan doğruya devletin konumu, kamu yönetiminin pozisyonuyla ilgili bu konu yeniden tartışılıyor. Şimdi, bu tartışılırken, bu sorgulanırken, bizim örnek aldığımız, kendimize gerekçe gösterdiğimiz ülkeler bununla yüzleşirken biz sadece durumu kurtarmaya çalışıyoruz, sadece sorunu zamana yayıyoruz ve ne yazık ki bunu yaparken de en kolay gözden çıkardığımız, en kolay feda edebildiğimiz şey işçilerin hakları.

Herkese hayırlı olsun. (HDP sıralarından alkışlar)