GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:128
Tarih:30.06.2012

MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Adalet, insanın tüm yaşantısında olması gereken bir olgudur. Adalet olmaksızın vatan, namus, şeref, evlat, anne, baba, sevgili anlamını yitirir, hatta tüm yaşam anlamını yitirir. Adaleti sağlamak dürüst insanlar için çok kolay ama dürüst olmayanlar için de çok zor bir olaydır. Şahsi kanaatim, insanlık onurunu taşımak isteyen her insanın adaletin terazisine çıkması, gerçeklerle yüzleşmesi gerekmektedir. Gerçekle yalnızca yürekli insanlar yüzleşebilir. Zaten vatan, millet, namus gerçeklerle yüzleşebildiğiniz ölçüde anlam kazanır. Adalet yalnızca mülkün temeli değil, aynı zamanda yaşamın temel taşıdır. Adil olmayan her insan zaman tarafından yargılanır dolayısıyla bu konu önemli; milletimizin hayatında, tüm insanlığın hayatında önemli.

Anayasal sistemimiz kuvvetler ayrılığı prensibine göre tanzim edilmiş, devlet organlarına da bu prensip çerçevesinde yetki ve sorumluluklar verilmiştir. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin kendi aralarında dengeli, kendi sınırlarını aşmayan, tek elde toplanmayan, birbirlerini kuşatmayan bir konumda olmaları demokratik yöntemlerin vazgeçilmezidir. Bu prensibin zorlanması, yetki ve görev alanlarının aşılması devlette siyasal krizlere neden olur. Tam anlamıyla bir hukuk devletinden bahsedilmesi için de bağımsız ve tarafsız bir yargı şarttır. Milletimizin de hukuk devleti konusunda dünyadaki evrensel değerlerle aynı düşünceleri paylaştığı bir gerçektir. Tüm tarihimiz boyunca toplumsal huzuru ve barışı adalet kavramında bulmuşuzdur. Toplumsal vicdanımız adalet kavramıyla tatmin olmuş, adaletsizlikle incinmiştir. Hukuk devletine ulaşmada, yargının tam bağımsız ve tarafsızlığını sağlama adına bugüne kadar görev yapmış tüm cumhuriyet hükûmetleri iyi niyetli çalışmalar yapmışlar, girişimlerde bulunmuşlar.

En son 2009 yılında, Adalet Bakanlığınca Yargı Reformu Stratejisi'nde belirtilen yol haritaları takip edilmeye çalışılmıştır. 10 ana başlıkla belirtilen bu belgede, yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, yargının tarafsızlığının geliştirilmesi, yargının verimliliği ve etkinliğinin artırılması, yargıya güvenin artırılması, adalete erişimin kolaylaştırılması, ceza infaz sisteminin geliştirilmesi gibi konulara öncelik verilmiştir. 2009 yılından bu yana yapılan çalışmalara, çıkarılan yasalara, uygulamaya ilişkin düzenlemelere, en son yargının sorunlarını çözeceği iddiasıyla yapılan Anayasa değişikliğine rağmen, yargıda hem Avrupa Birliği müktesebatını karşılayan uluslararası sözleşmelere uygun hem de tarihî ve inanç köklerimize ters düşmeyen köklü bir reform değişikliği kaçınılmazdır. Hem zihinlerde hem de yasa uygulamalarında bu radikal değişikliği yapmak zorundayız.

Maalesef bugün, yargı hizmetlerinde Avrupa Birliği müktesebatını karşılamaktan uzak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlallerinde ön sıralarda bulunan, iş yoğunluğu had safhada, cezaevleri tıklım tıklım dolu, davaların makul sürede bitirilmediği, adil yargılanma hakkı konusunda çok sık şikâyette bulunulduğu, tutuklama ve uzun tutukluluk süreleri konusunda çok yoğun tartışmaların yaşandığı, tutuklu milletvekilleri sorunun hâlen devam etmesi gibi birçok ağır tabloyla karşı karşıyayız. Yargının bağımsızlığı, yargının siyasallaşması gibi iddialar bu tabloyu daha da ağırlaştırmaktadır.

Mevcut tasarı İcra İflas Kanunu, idare hukuku, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve diğer bazı kanunlarda kısmi değişiklikler içermektedir. Bakanlıkların, kurum ve kuruluşların kendi acil ihtiyaçları doğrultusunda kanun değişikliği talep ettikleri, bir de Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ilişkin düzenlemelerin yer aldığı görülmektedir. Oysaki tasarı "3'üncü Yargı Reformu Paketi" olarak kamuoyuna takdim edilmiş, büyük beklentiler yaratılmıştır. Aksine, tasarı ne yukarıda özetlemeye çalıştığımız temel hedeflere ne de Yargı Reformu Stratejisi Belgesi'ndeki hedeflere ulaşmaktan çok uzaktır. Tasarıda bir bütünlük, bir strateji ve bir mimari yoktur. Doğru olan, her biri ayrı ayrı bir disiplin olan hukuk dallarında ayrı ayrı düzenlemelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna gelinmesidir. Torba yasa mantığıyla hazırlanmış bu tasarı, yasa yapma tekniğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yerleşik uygulamalarına da ters düşmektedir. Tali komisyonların, Plan Bütçe ve özellikle Anayasa Komisyonunun gerekli katkısı tasarıya yansımamıştır. Başta Barolar Birliği olmak üzere, meslek camiasında tasarı yeterince tartışılmamıştır. Hükûmetin de sayısal gücün, Meclis İçtüzüğü'nün sağladığı imkânlardan istifadeyle yasa yapma yolunu usul ekonomisine uygun olmayan bir tarzda çok sık kullandığı görülmektedir. Bu durum, yasa yapma süreçlerine katılımcı bir anlayıştan uzakta, toplum kesimlerinin yeterince katkısı alınmamakta, yasanın uygulamadaki performansı, izleme ve değerlendirme keyfîyeti yerine getirilmemektedir. Bütün bunların sonucunda, yasa üretim süreçleri sağlıklı işlememekte, sık sık yasa değişikliklerine başvurulmaktadır. Örneğin, geçen hafta Türk Ticaret Kanunu'nda yapılan değişiklik gibi, Çek Yasası'nda yapılan değişiklik gibi, şike davasında yapılan değişiklikler gibi.

Tasarının bölümlerine ilişkin olarak da İcra İflas Kanunu'nda yapılan değişiklikler yönünden bu alanda yapılan düzenlemeler veya değişiklikler taraflar arasında hak ve menfaat dengesini bozmamalıdır.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşan karşılıksız çek keşide edilmesi hâlinde verilecek hapis cezasını kaldıran tasarı bugün halk tarafından tartışılmakta. Piyasa verileri, ticari ilişkilerde çek kullanımının azaldığı ve ödenmeyen çek miktarının arttığını göstermektedir. Keza, icra ve iflas dairelerinde yapılacak her türlü işlemin UYAP sistemi içerisinde yapılması olumludur. İcra personelinin özlük haklarına ilişkin düzenlemenin yönetmelikle yapılacak olması hukuka uygun değildir. İdare hukukunda yapılan değişiklikler yönünden idari yargı, idarenin her türlü eylem ve kararlarının hukuka uygunluğunu denetleyen vatandaşların devlet karşısında hak arama özgürlüğünü gerçekleştireceği mercilerdir. Fertlerin devlet karşısında hukuki koruma göreceği yönüyle yapılacak değişikliklerin bu güvenceyi zayıflatmaması gerekmektedir. Bakanlıkların tüm düzenleyici işlemleriyle denetleyici ve düzenleyici kurulların işlemlerine Danıştayda dava açılması yerine, bazı davaların bölge idare mahkemelerinde açılması, idari yargıda duruşma yapılmasının sınırlandırılması, Danıştay davalarının yalnızca ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakılan davalarda ve yalnızca davanın esası hakkında görüş bildirmesi, yürütmeyi durdurma müessesinde idareyle vatandaş arasındaki dengeyi vatandaş aleyhine bozan, yürütmenin durdurulması kararının verilmesini zorlaştıran maddelerdir.

Geçici madde 24'te -madde 47'ye tekabül eden- Danıştayda İdari Dava Daireleri Kurulunun oluşumu, çalışma usulü yeniden düzenlenmektedir. Bu Kurulun yapısı daha bir yıl önce değiştirilmiştir, şimdi yeniden değiştirilmektedir, hem de Hükûmet tasarısı ve alt komisyon raporundaki düzenlemeyle tamamen çelişkilidir. Bu düzenlemeyle, Danıştay Genel Kuruluna ait bir yetki Başkanlık Kuruluna devredilmektedir. Bir temyiz merci olan İdari Dava Daireleri Kurulunda görev yapacak yargıçların bu yolla belirlenmesi, hukuk devleti ilkesine ve hukuk güvenliğine, yargı bağımsızlığına aykırıdır. Kesinlikle tasarı metninden çıkarılmalıdır.

Madde 104'te, yürürlükten kaldırılan hükümler sayılmıştır. Bu hükümler arasında sayılan Terörle Mücadele Kanunu'nun 13'üncü maddesi, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında verilen hapis cezalarının, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ertelenmesi ve seçenek yaptırımlara çevrilmesini yasaklamaktadır. Terörle mücadeleye yoğun bir şekilde devam edildiği, millî birlik ve beraberliğimize saldırıların acımasızca devam ettiği bir ortamda bu maddenin yürürlükten kaldırılması doğru değildir.

İdari yargı adaylığına hukuk fakültesinden mezun olanlar dışında alınacak adaylar için var olan yüzde 20'lik kota korunmalıdır. Başka ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de ceza-adalet mekanizması yoğun olarak iki yönlü bir sorgulamaya muhataptır. Suçtan mağdur olanlar adaletin yerini bulmadığından, suçluların cezasız kaldığından şikâyet etmekte; suçlanan kişiler ise adil yargılanmadıklarından, hak ve özgürlüklerine haksız yere uzun süreli kısıtlama getirildiğinden, makul sürelerde yargılanmadıklarından şikâyetçi olmaktadırlar. Bu taleplerin incelenmesi ve yorumlanması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL ADAN (Devamla) - Türkiye'nin, bugün, temel olarak çektiği devlet ve millet barışını zora sokan sıkıntı adaletsizliktir. Dolayısıyla, yüzde 50'ye yakın oy almış bir siyasi parti, bu süreçte, devlet ve millet barışını sağlayan en önemli argüman olan adaleti sağlamak mecburiyetindedir. İstanbul'da sadece 4 bin imar değişikliği vardır. Oradaki adaletsizlik de vatandaş ve devlet arasındaki çatışmayı korkunç bir noktaya taşımaktadır.

Ben bu tasarının devlet ve millet barışına öncülük yapacak, gerçek bir adaletin tahakkuk etmesi için vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Adan, teşekkür ediyorum.