GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:30
Tarih:20.01.2016

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

26'ncı yıl dönümünde andığımız 20 Yanvar şehitlerini saygıyla, rahmetle anıyorum. Azerbaycan'ın verilen bedeller, akıtılan kanların hakkını verecek, balalarının kendilerini en iyi şekilde gerçekleştireceği bir geleceğe sahip olmasını diliyorum.

Kötü günlerdeyiz. Memleketimiz iyi yönetilmiyor. Rahmetli Necip Fazıl sanki bu günleri tasvir etmiş, diyor ki:

"Bıçak soksan gölgeme,

Sıcacık kanım damlar.

Gir de bir bak ülkeme:

Başsız başsız adamlar...

Ağlayın, su yükselsin!

Belki kurtulur gemi.

Anne, seccaden gelsin;

Bize dua et, emi!"

Evet, demokrasinin gerçekleştiği, diğer bütün organların, milletin egemenliğinin Anayasa ve kanundan aldığı yetkiye göre kullanıldığı ancak yetki yetkisine sahip tek birim olan Türkiye Büyük Millet Meclisindeyiz. Demokrasi, bir tamlama, iki kısımdan oluşur. Birinci kısmı "demos"tur, ikinci kısmı da "krasi"dir yani müşterek biz duygusuna sahip, birisinin "biz" dediğinde herkesi kastettiği, birisi "biz" dediğinde herkesin de o "biz"e kendisini dâhil ettiği "demos" olmazsa demokrasi de olmaz. Maalesef, yapılan tartışmalarda bu müşterek biz duygusunun, büyük ve onurlu bir aile olarak millet olma durumunun pekiştirilip kuvvetlendirileceğine, ayrışmanın, kamplaşmanın teşvik edildiğini, derinleştirildiğini görüyoruz.

Pek çoğumuz yaraya müdahale etmek yerine yarada tırnak olmayı tercih ediyor. Yarada tırnak olmak ilk anda alkış alır, yarada tırnak olmak ilk anda hoşa gider ama aynı zamanda yaranın kangren olmasına yol açar. Demokraside meşruiyetin, haklılığın kaynağı usuldür. Kanuna, usule aykırı olan taleplerin hukuki karşılığı yoktur ve demokratik devletin birinci vazifesi, güvenlik ve istikrarı öngörülebilir bir ortamı tesis etmektir, hukukun üstünlüğünü temin etmektir. Bunu sağlayamadığı vakit devlet olmanın diğer fonksiyonlarını da yerine getiremez.

Oysa, bu araştırma önergesinde de görüyoruz, grup başkan vekilimiz de ifade etti, Avrupa Konseyinin, bağlayıcılığı olmayan, bu zamana kadar 47 ülke tarafından ratifikasyona uğramış yani iç hukuktan geçirilmiş Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, adı üstünde, "Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" iken, bunun bazı bölgelerimizin, bazı illerimizin özerklik şartı olarak dayatıldığını görüyoruz. Yine, aynı şekilde, bu şartın ilan edilmesi -kim yetkiliyse bir devlet düzeni içinde- bunu müteakip müzakere yapılması ve anlaşmaya varılması -bir taraf olarak- burada ifade edilebilmektedir.

47 ülke iç hukukundan geçirmiştir bu şartı, 33'ünde çekinceler vardır. Türkiye, 1993'te yürürlüğe koymuş, çekincelerinin önemli bir kısmını daha sonraki kanunlarla fiilen kaldırmışken mesela Fransa 2007 yılında, İsviçre 2005 yılında yine pek çok çekinceyle yürürlüğe koymuştur.

Güvenlik ve hürriyet arasında denge, insanlığın, birlikte yaşamanın var olduğu ilk günden itibaren önemli bir sorun olmuştur ama devletin tavrıyla ilgili insanlığın birikimi belli bir yere gelmiştir.

1969'da, 1970'lerin başında uçak kaçırmalar üzerine pazarlık ve müzakerenin acısını insanlık ve devletler ailesi uzun yıllar çekmişti. Siz, teröristlerle, bölücü örgütle müzakere yaparsanız bunun geleceği yer bugün geldiğimiz yerdir.

Size, Avrupa Birliğinden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden Türkiye kadar aleyhte kararlar çıkmamış, pek çok bakımdan sıralamalarda önde olan bir ülkeden, Federal Almanya'dan bir iki örnek vermek istiyorum. Federal Almanya'da, sadece bölücü örgüt üyesi olduğu için iki buçuk ile altı yıl arasında hapis cezasına çarptırılan dünya kadar insan vardır, ikinci bir suç yok. Haraç alma, örgüte adam temin etme, yasa dışı faaliyet değil, sadece Federal Almanya'da yasak olan bölücü terör örgütüne üye oldukları için Düsseldorf'ta Abdullah S. altı yıl, Bremen'de başka bir örgüt üyesi üç buçuk yıl hapse mahkûm edilmiştir.

Daha ilginç bir örnek vereyim: Geçen sene, Kobani olaylarından sonra Münih'te, polis kayıtlarına göre bölücü örgütün işaretleri olan bezi on beş saniye -dikkatinizi çekiyorum- salladığı için "Nicole Gohlke" isminde federal milletvekili yani Berlin'deki Parlamentonun sol partiye ait kadın bir milletvekili gözaltına alınmış, bir günde dokunulmazlığı kaldırılmış ve akabinde yargılanarak para cezasına çarptırılmıştır. "Devlet" dediğimiz böyle olur, böyle olan devlette haklar, hürriyetler ve kişilerin güvenliği teminat altında, güvence altında olur. Ama, siz bunun yerine döneme göre, nabza göre şerbet verip -sözlerimin başında dediğim gibi- yaranın üzerinde tırnak olmayı tercih ederseniz bugün geldiğimiz noktaya geliriz.

Bugün bölgede güvenlik güçlerimiz kanun hâkimiyetini, hukuk üstünlüğünü tesis etmek için çalışmaktadırlar. Ben de kaymakam, vali olarak o bölgelerde çalıştım, oradaki arkadaşlarımızın ne kadar ağır şartlar altında çalıştıklarını biliyorum. Bugün kangren olan bu vücudun -öncelikle büyük kazalardan, büyük hasarlardan sonra söylenir ya insanlar için- vücut fonksiyonlarının normale getirilmesi gerekmektedir. Onun için biz güvenlik güçlerimizin hukuk çerçevesinde teröre karşı yaptıkları mücadeleyi destekliyoruz. Ama, vücut fonksiyonları normale döndükten sonra yapılan yanlış varsa bunun da araştırılmasını ve hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının nahak yere, haksız yere zarar görmemesini de talep ediyoruz.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak milleti, 78 milyonun hepsini kapsayan büyük ve onurlu bir aile olarak görüyoruz. Bu büyük ve onurlu ailenin derdini, bu zamana kadar devlet yönetmeyi ve insanlığın birikimini dikkate alan hukuk devleti içinde çözmenin doğru ve isabetli olacağına inanıyoruz ve Veysel'in dediği gibi "Bizi yakar bizim ataş/Söndürmektir tek çaresi." diyoruz. Bu ateş söndükten sonra bölge insanının bütün dertlerinin tek tek masaya getirilip çözülmesi gerektiğine inanıyoruz.

Biz, bu açıdan, HDP tarafından verilen önergenin müşterek biz duygusunu, ateşin sönmesini, vücudun fonksiyonlarının yerine getirilmesini engelleyeceğini düşündüğümüzden reddettiğimizi, karşı çıktığımızı ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)