GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:31
Tarih:21.01.2016

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında heyetinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Hemen bütün konuşmalarımda hatırlatma ihtiyacı duyuyorum: Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; Türkiye'nin hukuk üreten, yasa üreten yeri ve burada bulunanların hukuka, yasaya uygun bir dili de kullanmaları gerekir. Bu bakımdan, hem Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre hem uluslararası kurumlara ve pek çok devlete göre terör örgütü olan PKK, terör örgütü ve onun mensupları da teröristtir. Bu böyleyken, uluslararası hukukta çok farklı manaya gelen "gerilla" kelimesinin ikide bir burada kullanılması, bu bulunulan ortamın ve Meclisin mahiyeti ve niteliğiyle bağdaşmamaktadır. Benzer durum "savaş" kelimesi için de geçerlidir. Savaş, iki devlet arasında olan bir husustur, bir ülkenin iç güvenliğindeki uygulamalara "savaş" demek belki dışarıda mümkündür ama Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bunun mümkün olmaması gerekir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tarihte pek çok dramlar, pek çok trajediler, pek çok facialar iyi niyetle çıkılan yolların sonunda yaşanmıştır. Bunu ifade etmek için çok güzel bir özdeyişimiz var, der ki: "Sorsalar gaddara mağdurun, kendin gösterirmiş." Bugün araştırma önergesine konu olan olaylar üzücü olaylardır ancak bu özdeyişin de karşılığı olan olaylardır. 7 Haziranda ilk defa geldiğim Mecliste, hemen her gün bu olaylarla ilgili tartışmalar yapılmaktadır ve bu olayların çözüm sürecinin sonucu değil de kesilmesinden kaynaklandığı iddia edilmektedir. Bizce çözüm süreci hem tarihe hem demokrasiye aykırı bir süreçti, bir ihanet süreciydi, buraya geleceği belliydi ve biz bunu bu işler başlamadan söylemiştik, maalesef, haklı çıktık.

Ben, başta burada bulunan milletvekili arkadaşlarım olmak üzere, eğer tansiyonu ölçen aletler gibi vatan sevgisini, yurt sevgisini ölçen bir alet olsa hangimizin koluna taksak o aleti, ibreyi sona vurduracağımızdan eminim. Ancak, iyi niyet ve sevgi bazen yeterli olmamaktadır. İnsanlığa Cenab-ı Allah "hafıza" diye bir şeyi, "tarih" diye bir bilimi bunun için vermiştir.

Benim akranlarım içinde menenjit hastalığına yakalananlar bulunmaktadır. Benim eşim, benim gelinlerimde de... Gelinler ile kaynanalar arasında ateşi yükselen çocuğun yorgana, battaniyeye sarılıp sarılmaması konusunda tartışmalar çıkmaktadır. Bizim annelerimiz veya ondan önce bu bilgiye sahip olmayan kadınlar evlatlarına olan sevgisi sorgulanamayacak insanlardır. Herhâlde iki insan arasındaki sevginin en hası, en zirvesi anne ile yavrusu arasındaki sevgidir. Ama, ateşi yükselince düşürme gerekliliğini bilmeyip "Sıcak ile zenginden zarar gelmez." diye duyduğu bir şeye istinaden ateşi yükseldikçe sarıp sarmalanan çocuk havale geçirir ve kalıcı hasarlara da yol açabilir. Bugün gelinen budur. Çözüm ve ihanet süreci en hafif tabirle bu şekilde anlaşılabilir ama artık yanlış ortaya çıkmıştır.

Bu süreç, tarihe aykırı bir süreçtir çünkü bin yıllık kardeşliğimize, "millet" denen mefhumun biyolojik değil, sosyolojik bir olgu olduğu gerçekliğine aykırı bir süreçtir. Bu süreç tarihe aykırıdır çünkü 1974 Kıbrıs Harbi'nde Diyarbakır'da, Bismil'de, Silvan'da, Mardin'de askerlik şubelerinin önünde kilometrelerce gönüllü kuyrukları oluşturanların evlatlarına da hakarettir.

Yine, bu süreç tarihe aykırıdır. Yine, Kıbrıs Harbi'nde İskenderun'a sevk edilen birliklere -durduramadığı için- zılgıtlar eşliğinde pişirdikleri katmerleri, yufkaları atan annelere de bir hakarettir, onları bir inkârdır.

Bu süreç, aynı zamanda demokrasiye aykırı bir süreçtir çünkü demokraside insanların doğuştan belirlenen cinsiyet gibi, etnik köken gibi unsurlarının temsiline müsaade edilmez ve doğru bulunmaz. Demokraside çevrecilik gibi, feminizm gibi, sosyal demokrasi gibi, milliyetçilik gibi dünya görüşlerinin temsiline göre partiler kurarsınız. Ama insanlar, geldiği kökenin, doğduğu ilin, içine doğduğu şehrin mahkûmu değildir ve bugün kabul edilen bir şey, insan hakları ihlalinin en kolay yollarından birisi grup haklarıdır. Siz ülkenin bir yöresinde yaşayan bütün insanları temsilen bir siyasi partiyle oturur konuşursanız, bu sizin demokrasiyi öğrenmediğiniz veya iyi anlamadığınız anlamına gelir.

Bugün, bu süreç tıkanmış gibi gözükmektedir ancak yine hafızamız ve ders almak zorunda kaldığımız tarih bizi bir konuda uyarmaktadır. Biz bu filmi daha önce de gördük. 2005 yılından önce hiçbir terör olayı yokken Diyarbakır'a gidilip belli şeyler kabul edilip "Olursa şikâyet, sadece ölümden olsun." denildi ve olaylar başladı. 2012 yılında teröre karşı ciddi bir mücadele verildi. Zamanın Başbakanı, 2012 Aralık ayında -burada olan arkadaşlarımız iyi hatırlayacaktır- grup toplantısını Mecliste değil parti binasında yaptığında, idam cezalarının geri getirilmesi ve bütün dokunulmazlık dosyalarının Meclise getirilmesini istiyordu ama birkaç ay sonra bir de baktık ki "..."(x) diye teröristlere selamlar gönderilmeye başlandı. Acaba, bugünkü bu kayıkçı kavgası, bugünkü bu bütün gündemi meşgul etme de Suriye'de, teröristbaşının fantezisi olan kanton ve demokratik federasyonun gerçekleştirilmesinde Türkiye'nin zaten çıkmış olduğu denkleme bir daha dönmemesi uğruna mı yapılmaktadır? Önümüzdeki günlerde bunları göreceğiz.

Ben bütün milletvekili arkadaşlarımın vicdanına seslenmek istiyorum: Lütfen, tarihe bakalım ve hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapmayalım çünkü tarih kendisinden ders almayanları en ağır şekilde cezalandırmaktadır. Gelin, Türk milletini bu topraklar içinde yaşayan her bir ferdine kadar büyük ve onurlu bir ailenin şerefli mensupları hâlinde kucaklayan, devletin devlet olduğu, devletin başta güvenlik fonksiyonu olmak üzere bütün fonksiyonlarını tam ve eksiksiz yerine getirdiği bir sürece beraber başlayalım ama bunun için tecrübeyi, aklı ve sevgimizin yanında bilgiyi de devreye sokalım.

Bu açıdan, dün de belirttiğim gibi, mevcut yarayı kaşımaktan başka, kangrenleştirmekten başka bir işe yaramayacağını düşündüğümüz bu öneriye karşı çıktığımızı, hayır oyu vereceğimizi bildiriyor, yüce Meclisi tekrar sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)