GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:32
Tarih:26.01.2016

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP'nin grup önerisi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce şunu ifade etmek istiyorum: Üç aydan beri, yaklaşık üç aydır Parlamento çalışıyor, aslında çalışıyor gibi görünüyor ama gruplar olarak öyle sanıyorum ki bindiğimiz dalı kesiyoruz. Değerli arkadaşlarım, üç aydan beri, özellikle HDP ve AKP gruplarının karşılıklı yapmış oldukları tartışmalarla, bu Parlamentonun çalışamayacağı, bu Parlamentonun milletin dertlerine derman olamayacağı izlenimi veriyoruz ve öyle inanıyorum ki bu, yazılmış bir senaryodur. "Bu Parlamentodan bir şey çıkmaz, dolayısıyla, parlamenter sistemden de bir şey çıkmaz." buna koşuyorlar, buna şartlandırıyorlar milleti, bu konuda bütün grupları uyarmak isterim.

Değerli arkadaşlarım, Halkların Demokratik Partisinin önerisi bölgedeki sokağa çıkma yasakları ve çocuk ölümleri üzerine. Bakın, üç aydan beri biz bu konuyu konuşuyoruz, terör, terörle mücadele ve terörle mücadele esnasında ortaya çıkan insan hakları ihlalleriyle ilgili konuşuyoruz. Bunlar sonuç değerli arkadaşlarım, hiçbir zaman esasa girmedim ama insan haklarıyla ilgili de bir şey söylemek isterim. Bütün savaşlarda bir yaralı varsa -Çanakkale'de bunun hikâyeleri anlatılır- silahlar susar, o yaralı gidilip, alınır. Bu, uluslararası insan hakları belgeleriyle de, en vicdanla da, ahlakla da öyledir değerli arkadaşlarım. Eğer Cizre'de 28 kişi, bunlar kim olursa olsun -masum olur, terörist olur başka bir şey olur- eğer orada yaralı bekleniyorsa, bunun bir yolu bulunup bu yaralıların oradan alınması gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, önce şunu ifade etmek istiyorum, net bir şekilde altını çiziyorum: Hiçbir egemen demokratik ülkede bir güç çıkıp "Özerklik ilan ettim ve bunu silahla kabul ettireceğim." diyemez, derse devlet bu güçle mücadele eder, bu gücü oradan atar, bu böyle biline, bu hiçbir şekilde tartışılmıyor. Ama başka bir şey daha var, o da böyle bilinmesi gerekiyor: Devlet, AKP, sadece böyle bir sorunla asla sadece güvenlikçi politikalarla baş edemez; bu da böyle bilinmesi gerekiyor. Terörle mücadelenin de, demokratik bir ülkede hukukun içinde olmak zorunda olduğu da, bu da böyle biline değerli arkadaşlarım.

Bakın, sonuçları konuşuyoruz, tabii çok önemli insan hakları ihlalleri, bunları konuşuyoruz ama esasen önümüzde bir kimlik sorunu var, bir demokrasi sorunu var, bunun üzerinde oturan bir terör sorunu var. Ha, "Yok" filan diyeceksiniz, "Kimlik sorunu yok. Nereden çıktı? Biz Kürt meselesini çözdük." öyle diyor Sayın Cumhurbaşkanı. "Kalmadı, artık TRT Şeş var, her şey var, hallettik." Yani bunları böyle diyebilirsiniz ama insanlar böyle algılıyor. Bu, bir kimlik sorunudur, demokrasi sorunudur, eşit yurttaşlık sorunudur. Kırk yıldır hatta yüz yıldır bunun temelinde bu var ve bu siyaset maalesef bunu çözemedi. Ha, "Çözüm süreci" dediniz. Evet, bütün yanlışlıklarına rağmen, usul yöntem yanlışlarına rağmen, kapalı kapılar arkasında yapılanlara rağmen, bu millet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu dâhil bu çözüm sürecini büyük ölçüde destekledi. Ama ne oldu? Bu kürsüden hiç kimse, Başbakan ya da herhangi bir bakan, herhangi bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili bu sürecin niçin akamete uğradığını, niçin durduğunu anlatmadı bize; gelip söylemedi niçin bu süreç durdu, niçin tekrar kan akıyor, bunu kimse söylemedi değerli arkadaşlar. Ama biz biliyoruz, niçin böyle olduğunu biz biliyoruz. Kimin haklı kimin haksız olduğu çok önemli değil değerli arkadaşlarım. Biz biliyoruz olayı.

Şimdi, "Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer partiler AKP'nin arka bahçesidir..." Geçen günlerde de HDP'nin grup başkan vekili çıktı, işte, "Cumhuriyet Halk Partisi ne diyor belli değil."

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin ne dediği çok açık, çok net Sayın Baluken. Çok açık bir şekilde söylüyor. Bir parti grubu, Cumhuriyet Halk Partisi, sizin gibi düşünmek, sizin istedikleriniz gibi düşünmek durumunda değil, Hükûmet gibi düşünmek durumunda değil. Özgün bir şekilde Kürt meselesinin çözümüyle ilgili, hem yöntem açısından hem de içerik açısından, esas açısından açık, net şeyleri var. Bir defa, bu sorunun bu Parlamentoda çözülmesi gerektiğini söylüyor. Kapalı kapılar arkasında yapılacak işlerle bu sorunun çözülemeyeceğini söylüyor. Bu bir demokrasi meselesidir, bu bir eşit yurttaşlık sorunudur, bunun halledileceği yer Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Elbette dünyada ne oluyor, bütün bunları biliyoruz. Kırk seneden beri elinde silahla dağlarda gezen bir örgüt var. Bu sorun çözülürken o örgütün silahlarını bırakması gerekiyor. Bunun için de dünyayı yeniden keşfetmemize gerek yok. Bunun için kimler nasıl görüşecek, bütün bunları da biliyoruz ama açık bir şekilde şuradan ifade ediyoruz: Bu sorun bir demokrasi meselesidir, eşit yurttaşlık meselesidir.

Elbette demokrasi meselesi dediğimiz zaman yerel yönetimler gelir ki Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı'nın kabul edilmesiyle ilgili defalarca açıklama yapmıştır. Dil ve diğer insan haklarıyla ilgili sorunların hepsini Cumhuriyet Halk Partisi çözmeye katkı sağlamaya hazırdır. Burada nerede netlik yok Sayın Baluken? Elbette Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir parti sizin istediğiniz gibi ya da Hükûmet kanadının yaptığı gibi düşünmeyecektir, yapmayacaktır.

Şimdi bir soru sormak istiyorum değerli arkadaşlarım Türkiye Büyük Millet Meclisinden, buradan. Bakın, 2013 Martında Diyarbakır meydanında Nevruz'da bir şey söylendi. Şimdi egemen Kürt siyaseti bu noktada mı, değil mi, bu soruya cevap vermek durumundayız. Ne dendi? "Biz bölünmek istemiyoruz, ayrılmak istemiyoruz.", bir. İki; ne denildi? "Bundan sonra silahla elde edilecek hiçbir hak yok, silahı bırakıyoruz." Böyle mi arkadaşlar? Bu noktada mısınız? Eğer bu noktada isek bu sorunu Cumhuriyet Halk Partisi çözer, bu sorunu bu Meclis çözer değerli arkadaşlarım ama bu soruya tekrar cevap verilmesi gerekiyor.

Şimdi, burada bir şey söylüyorum: Eğer gerçekten yerel yönetimlerin güçlendirilmesi isteniyorsa, özerklik değil, ayrılma falan istenmiyorsa o zaman buradan şunu ifade ediyorum bu elinde silah tutanlara, bunlara sözü geçenlere, bunlarla ilişkisi olanlara: "Derhâl silahları bırakın hem de hiçbir ön koşulsuz, hiçbir şey istemeden derhâl silahları bırakın." O zaman göreceksiniz Adalet ve Kalkınma Partisi eğer bir tuzak kuruyorsa, Cumhurbaşkanı bir tuzak kuruyorsa o tuzak, o oyun açığa düşecektir. Eğer şiddetin tırmandırılması üzerinde bir oyun kuruluyorsa ki ben bu kanaatteyim, o zaman bu oyun açığa düşecektir, yüzyıllardan beri bütün algılar açığa düşecektir, ne yaptıklarını şaşıracaklardır ve bu meseleyi de o zaman çözeceğiz.

Şimdi, Hükûmete de bir şey söylemek istiyorum: Bakın, Moro'da biliyorsunuz benzer bir problem vardı, Moro'da Moro İslami Kurtuluş Örgütü... 120 bin insan ölmüştü. Sayın Başbakan araya girdi, Sayın Davutoğlu araya girdi ve orada çözüm süreci yapılıyor 9 bin kilometre ötede. Araya girdi ve örgüt silahlarını teslim ederken de Birleşmiş Milletler Komisyonunun başında Haydar Berk diye bir Türk diplomat vardı değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla Moro'da yapılan bu şey burada da çözülebilir.

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın başında "Bu mesele terörle mücadeleyle çözülemez." yani "Sadece terörle mücadeleyle çözülemez." diye ifade ettim.

Şimdi, Hükûmet yine çözüm gevelemeye başladı. Dün Hükûmet sözcüsü 303 maddelik yeni bir planlarının olduğunu söyledi ve 5 ana grupta eylem planı; terörle mücadele, kamu diplomasisi, ekonomik tedbirler, maddi ve manevi zararların giderilmesi, idari tedbirler, insani tedbirler filan. Yuvarlak laflar! 303 madde ne olacak göreceğiz. Ama size bir şey söyleyeyim burada, açık, net bir şekilde bir şey söyleyelim Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna: Bakın, bir önceki çözüm sürecinin akamete uğraması ve tekrar yüzlerce can kaybetmemizin sebebi; bu çözüm sürecinin sınırlarının belli olmaması, kapalı kapılar arkasında olması, büyük ölçüde yöntem yanlışlığı idi. Gene aynı noktadan hareket edecekseniz çözemezsiniz bu işi. Şimdi, bu söylenen yuvarlak laflardan hareketle de şunu ifade etmek isterim ki bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin daha evvel eleştirmiş olduğu hani "ceberut devlet" falan diyordunuz ya, "Bunu demokratikleştireceğiz." o devletin yöntemlerine benziyor.

Son cümlelerimi söylüyorum; Adalet ve Kalkınma Partisini en güçlü gördüğünüz şu anda hikâyenizi kaybettiniz değerli arkadaşlar, sizin bir hikâyeniz yok artık, bu ülkeye söyleyeceğiniz, yapacağınız bir şey yok. Niye?

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Millet öyle demiyor Sayın Vekilim.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Çünkü siz artık devlet oldunuz, devletleştiniz. Hangi devlet biliyor musunuz? Hani o "Demokratikleştireceğiz." diye gelmiş olduğunuz devlet, ceberut devleti şimdi siz temsil ediyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Terörle mücadele ediyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - O nedenle bu olaya bu şekilde yaklaşıyorsunuz. Böyle yaklaşırsanız bu problemi çözemezsiniz. Bu problem Türkiye'nin problemidir, bu problemi Türkiye Büyük Millet Meclisi çözebilir ancak burada konuşarak halledeceğiz bu sorunu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)