GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:33
Tarih:27.01.2016

HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bir aylık maratonun son bölümü olan 4'üncü torba yasanın ikinci bölümünün tümü üzerinde söz almış bulunmaktayım. Şüphesiz birbirinden farklı konulara tekabül eden maddelerden müteşekkil bu torba yasada bizim için en ilgi çekici olan ve asla kabul etmemizin mümkün olmayacağı husus, Hasankeyf'i sular altında bırakacak olan ve bunun taşınmasını öngören maddedir. Hasankeyf'le ilgili olarak yıllardan beri süren bir tartışma söz konusudur. Binlerce yıllık tarihî değerlerimizi taşıyarak bozmaya, sular altında bırakarak yok etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu tür uygulamalar siyasi kararlarla realize edilemez çünkü Anayasa'nın 63/1'inci maddesi ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası düzenlemelerini yok sayan bir siyasi kararla Hasankeyf sular altında bırakılmak istenmektedir.

Hasankeyf'teki 5 binin üzerinde mağara ve çevresinde 300'ün üzerinde henüz arkeolojik kazıları tamamlanmamış olan höyük... Hasankeyf'te henüz 13'üncü yüzyıldan öncesine ait kazı çalışması yapılmamıştır. Hasankeyf üzerine doktora yapmış bir arkadaşınız olarak oradaki zemin etüdünü ve tarihî yapıların taşınması gibi siyasi bir safsatayı hiçbir bilim insanına, konu alanıyla ilgili hiçbir bilim insanına kabul ettiremezsiniz. Hasankeyf taşınacakmış. Taşınan ne? Bir defa, Hasankeyf'le ilgili dikkatinize birkaç hususu sunmak istiyorum. 5 binin üzerindeki mağaranın yüzde 85'i "ana kaya" dediğimiz derinlikleri yüzlerce metreye varan ve kimyasal olarak kalsiyum karbonat olarak formüle ettiğimiz kireç taşından oluşmaktadır. Düşünün, milyonlarca metreküp kireç taşının içine kazınmış ve bin yıllar boyunca insanların kendisine mesken etmiş olduğu bir tarihsel varlık, bir insanlık mirası yok edilmeye çalışılıyor. Milyonlarca metreküp ana kayayı tek blok hâlinde nereye taşıyacaksınız? Böyle akıl dışı, bilim dışı bir yöntem olabilir mi? Taşınırsa ancak üzerindeki birkaç cami veya sivil konut taşınabilir.

Orada Hasankeyf'le ilgili belirtilmesi gereken ikinci bir husus: Özellikle, uluslararası sözleşmelere aykırı olan, burada taşınılması düşünülen veya kandırılan... Özellikle, ilk Hasankeyf projesi gerçekleştirilirken yüklenici firmalardan Nurolun temsilcisi şunu söylüyordu: "Barajı yapacağız, sular altında kalacak, barajın ömrü zaten otuz beş kırk yıldır. Daha sonra baraj kapakları, ömrünü tamamlayıp baraj kapakları açıldığında Hasankeyf yeniden ortaya çıkacak."

Bir: Kireç taşı suyla reaksiyonunda en kolay eriyebilen ve üzerindeki şekil bütünselliğini bozan yapıdaki bir kayaca tekabül ediyor.

İkinci husus: Biraz, az biraz hidroloji bilen, az biraz jeoloji... İnşaat mühendisi olan arkadaşlarınız mutlaka vardır içerinizde. Barajların en büyük problemi "siltasyon" dediğimiz, akarsuyun baraj havzasına taşıdığı alüvyonlardır, kum ve çakıl taşlarıdır. Bunlar onlarca metrelik depolar hâlinde barajın rezervuar alanına birikirler. Otuz yıl boyunca orada o su birikip daha sonra baraj kapakları açıldığında, ömrünü tamamladığında, ortaya büyük bir alüvyon deposu çıkar, Hasankeyf çıkmaz. Böyle akıl dışı, bilim dışı bir yöntemle bize, neymiş, Ilısu Barajı'nın memleketteki enerji açığını kapatan bir özelliğinden söz ediliyor. Bir defa, Türkiye'deki yüzlerce hidroelektrik santralinin toplam bizim elektrik enerjisi içerisindeki ihtiyacımızı karşılama oranı -yüzlerce barajın- daha yüzde 22'dir. Ilısu'nun üreteceği elektriğin bu ülkenin enerji ihtiyacının hiçbir derdine derman olmayacağı biraz ayrıntılı bilimsel raporlar incelendiğinde görülecektir.

Aslında burada doğa, ekosistem, tarih, kültür katliamının temel sebebi şudur: Sınıflı toplumla birlikte açığa çıkmış olan insanın insan üzerindeki tahakkümünün insanın doğa üzerindeki tahakkümüne dönüşümünden başka bir şey değildir. Önce, sınıflı toplumla insan başka insanları sömürmeyi öğrendi, daha sonra da doğa üzerinde, tarih üzerindeki tahakkümünün gelişmesine sebep oldu. Burada, Hasankeyf'te tarihi katleden zihniyet ile Zeugma'yı sular altında bırakan zihniyet aynıdır. Hasankeyf'i Dicle Nehri'ne boğdurtmak isteyen zihniyet ile Munzur'u, Bergama'da siyanürle altın arayan zihniyet, Fırtına Vadisi'ni, üçüncü köprüyü, üçüncü havaalanıyla birlikte ekosistemi tahrip eden zihniyet aynı zihniyettir. Yine, özellikle ağaç katliamlarına neden olan bu üçüncü havaalanı, üçüncü köprü projelerindeki zihniyet dışında, Karadeniz'de güncel olan Yeşil Yol Projesi ile Hasankeyf'i sulara boğdurtmak isteyen zihniyet aynı zihniyettir. Daha ötesi, Hasankeyf'i sular altında bırakmak isteyen zihniyet ile bugün Cizre'de Medresa Sor'u, Mem u Zin Türbesi'ni, Bırca Belek'i bombalayan, Dört Ayaklı Minare'ye kurşunlar sıkan zihniyet aynı zihniyettir, başkaca bir şey değildir.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - PKK zihniyeti.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - İyi, duymayalı baraj da yapıyor, Ilısu Barajı'nı da PKK yapıyor. Varsın, bu aklınızla siz böyle cari kılın bu işi.

Yine, şunu söyleyelim: Bugünkü mağrurluğunuzu siz ebedi sanıyor olabilirsiniz. Biz iki aydan beri barış ısrarımızı Türkiye'de yaşayan halkların kardeşliği inancıyla sürdürüyoruz. Ya değilse, biz, iktidar partisinin barış dilencisi değiliz. Yapılmış bir seçimde ne kadar oy alırsanız alın bu ülkenin insanları bir partiye ülkenin tapusunu vermez. Bu ülkenin sahibi değilsiniz, sadece, geçici bir süreliğine bu ülkeyi yönetme ehliyeti insanlar tarafından size verildiği için biz sizden talep ediyoruz. Ya değilse, sizin yerinizde başka bir siyasi parti olsa, bugün akan kanın, gençlerin ölümünün çaresini yine siyasi iktidarla biz müzakere ederiz. Yapılmış bir seçimde sadece belli bir süreliğine iktidar olma hakkını aldınız, geçici bir iktidar olma hakkını aldınız, aynen bizim de geçici muhalefet olma hakkını almış olduğumuz gibi. Ya değilse, ne bu ülkenin sahibisiniz ne tapusu sizdedir ne de başka bir anlama gelir. Hiç kimse, bizim bu halkların kardeşliğine ve barışına olan inancımızla barış arayışımızı bir barış dilenciliğiyle karıştırmasın. Biz defalarca söyledik, tekrar söylüyoruz, hani, buraya çıktığımızda "Şurayı, burayı kına." diyenler var ya, bir kere olsun çıkıp bir çocuğun, bir sivilin, 70 yaşındaki dedenin, bir annenin ölümünü kınayabilme cesareti gösterebildi mi? Ama, biz defalarca şunu söyledik: Üniformasının rengi ne olursa olsun, etnisitesi, kimliği, dini, mezhebi ne olursa olsun, 20 Temmuzdan beri siparişle başlatılmış olan bu kirli savaşta canını yitiren herkesin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz ve siyaset kurumunun bir parçası olarak kendi sorumluluğumuzu hissediyoruz. Biz siyasiler kendi payımıza düşeni alıyoruz. Demek ki görevimizi eksik yaptık ki bugün hâlâ askerin silahının, polisin mermisinin üstünlüğünden söz ediliyor. Bize bir yerleri kınamayı salık verenlere son kez şunu söyleyeyim: Silahların arkasından çıkın da onlardan, kurşunu sıkanlardan aldığınız bilgilerle burada siyaset yapacağınıza, lütfen, ne olursunuz, gelin burada sağlıklı bilgileri... Oyunuz ne olursa olsun Cizre'de, yüzde 3 olabilir, yüzde 5 olabilir, biraz halktan sağlıklı bilgiler alarak bu süreci değerlendirmeyi ve toplumsal barışa ortak bir akılla hizmet etmeyi öncelemenizi öneririm.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)