GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:34
Tarih:28.01.2016

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, aslında bugün Halkların Demokratik Partisinin ortaya koyduğu uzlaşma kültürünün bizler açısından neyi ifade ettiğine dair öncelikle diğer grup başkan vekillerinin buna önem vermesi gerektiğini hatırlatıyorum.

AKP grup başkan vekili, öncelikle burada bir düzeltmeyi de yapmamız gerekir. Biz, dün getirilen ve genç girişimcilerin olanaklarını arttıran yasayla ilgili "hayır" demedik ve Sayın Başkan vekiline şunu söyledik, dedik ki: Bugün, bakın, insanlar ölüyor, bizim onların cenazelerini almamız gerekiyor, bizim onlarla ilgili önceliğimiz var, sayın grup başkan vekilimizin de içinde olduğu, 2 vMAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, milletvekilini niçin dinlemiyorsunuz? Milletvekilini niçin dinlemiyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Tanal, sizi de dinlemiyorum. Her zaman her kalktığında dinlemek zorunda mıyım?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Dinlemek zorundasın Sayın Başkan, dinlemek zorundasınız!

BAŞKAN - İç Tüzük'ü açın bakın, nerede bu hakkı görüyorsunuz? Kusura bakmayın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - İç Tüzük "Ayağa kalkan milletvekili dinlenir." diyor Sayın Başkan.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Nerede yazıyor İç Tüzük'te?

BAŞKAN - Sayın Toğrul, buyurun lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - İç Tüzük "Milletvekili ayağa kalktığı zaman, Başkan, sözünü kesmeyecek, dinleyecek." diyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Nerede yazıyor, nerede yazıyor o?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, sen hiç oturmuyorsun ki zaten!

BAŞKAN - Sayın Toğrul, açtım mikrofonu.

Buyurun.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sayın Başkan, sürede bir hata oldu galiba.

BAŞKAN - Buyurun.

Süreniz on dakika.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, aslında bugün Halkların Demokratik Partisinin ortaya koyduğu uzlaşma kültürünün bizler açısından neyi ifade ettiğine dair öncelikle diğer grup başkan vekillerinin buna önem vermesi gerektiğini hatırlatıyorum.

AKP grup başkan vekili, öncelikle burada bir düzeltmeyi de yapmamız gerekir. Biz, dün getirilen ve genç girişimcilerin olanaklarını arttıran yasayla ilgili "hayır" demedik ve Sayın Başkan vekiline şunu söyledik, dedik ki: Bugün, bakın, insanlar ölüyor, bizim onların cenazelerini almamız gerekiyor, bizim onlarla ilgili önceliğimiz var, sayın grup başkan vekilimizin de içinde olduğu, 2 vekilimiz de olmak üzere, 3 vekilimizin açlık grevinde olduğu böylesi bir önemli dönemde bunu önemsediğimizi, bu konuda da uzlaşmamız gerektiğini ifade ettik yoksa genç girişimcilerle ilgili yasanın bu şekilde değiştirilmesiyle ilgili asla negatif bir görüş belirtmedik. Sayın hatip, AKP adına konuşan sayın grup başkan vekili, sanki biz aleyhte bir konuşma yapmışız gibi ifade etti, bunun mutlaka düzeltilmesi lazım. Biz yasanın ruhuna uygun olarak dedik ki: Uzlaşıyoruz bu noktada ama...

BAŞKAN - Grup sözcüsüydü, grup başkan vekili değil de grup sözcüsü.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Pardon.

Ama, bizim de önceliklerimizin olduğunu, bu noktalarda da uzlaşma kültürünün ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak istedik.

Değerli arkadaşlar, bakın, genç girişimcilerin Türkiye'de iş kurması, Türkiye'nin zenginleşmesi, Türkiye'de insanların iş güç sahibi olması bizim de önceleyeceğimiz bir şey. Ama değerli arkadaşlar, sizler de takdir edersiniz ki, genç girişimciler işini bugün kurabilir, yarın kurabilir, öbür gün kurabilir ama canların ölümünü biz erteleyemeyiz. Ancak canların ölümünün önüne onları hastaneye yetiştirerek geçebiliriz ve biz günlerdir, haftalardır burada ifade etmeye çalışıyoruz, değerli arkadaşlar, bir bodrum katında 30 kadar insan var, bunların önemli bir kısmı yaralı ve şimdiye kadar 6 tanesi biz girişimde bulunup onları hastaneye yetiştiremediğimiz için öldü, diğerlerinin ölümünün önüne geçilmesi için mutlaka, derhâl vicdanlarımızın harekete geçmesini istiyoruz.

Şimdi, biz bunu isterken hemen gruplar başlıyor: "Hendekleri o mu açtı, yoksa barikatları o mu kurdu, yoksa önce panzer mi saldırdı?" Değerli arkadaşlar, tartışmamız bu değil. Bunları uzlaşma kültürü içerisinde gerçekten konuşabilecek ortamı sağlarız ve konuşuruz ama bugün acil olan o 30 canın hastaneye ulaştırılmasıdır ve şu anda açlık grevi yürüten arkadaşlarımızın hemen o işlevlerini, o açlık grevini gerektirmeyecek koşulların sağlanması önemlidir.

Değerli arkadaşlar, bakın, sanki bu ülkede çözüm sürecinden önce hiçbir problem yokmuş gibi bir algı var. Değerli arkadaşlar, bu ülkede çözüm sürecinden önce de Kürt sorunu vardı, o zaman da problem vardı ve çözüm süreci en azından gençlerimizin toprağa düşmesini engelledi ama bugün yaşanan koşullar, dönülen koşullar maalesef 1990'lı yılları aratır oldu. Bugün hukuksuz bir şekilde -bazı yerlerde yaklaşık iki ayı geçti, Sur'da iki ayı geçti, diğer yerlerde kırk beş, elli günleri buldu- sokağa çıkma yasakları var. Sokağa çıkma yasakları ne iç hukuktan ne dış hukuktan asla temelini almıyor. Şu anda o bölgelerde yaşayan insanlar sokağa çıkamadığı gibi, eğitim hakları, yaşam hakları, tüm seyahat hakları, aklınıza gelebilecek, bir beşere ait ne haklar varsa gasbediliyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, bugün bölgede eğitim tüketilmiş durumda. 1,5 milyon insanın yaşadığı alanda eğitim yapılamaz hâle geldi, Hükûmet ara tatilde bu eksikliğin giderileceğini söylüyor ve işte kurslarla tamamlanacağını söylüyor.

Değerli arkadaşlar, şu anda peki Silopi'de kurs açtınız mı? Cizre'de yaşayan insanlar bu ülkenin vatandaşları değil mi? Peki onların yaşam hakkı yanında eğitim hakkını nasıl karşılayacağız? Sur'da yaşayan insanların eğitim hakkını nasıl karşılayacağız? Bağlar'da yaşayan insanların eğitim hakkını nasıl karşılayacağız?

Hükûmet derhâl, gecikmeksizin bugün bizim Genç Girişimciler Yasa Tasarısı'yla ilgili olarak ortaya koyduğumuz uzlaşma kültürünü, uzlaşma basiretini göstermeli ve derhâl bizim çözüm sürecinde ortaya koyduğumuz konuşulabilir seviyeye gelmemiz gerekiyor.

Bugün Türkiye'de kimin söylediğine bakılıyor, neyin söylendiğine bakılmıyor; kim söylüyorsa... Eğer AKP söylüyorsa evet bir taraf kulağını kapatıyor ama biz ne söylersek söyleyelim şu anda dünyanın en önemli meselelerini de, çözüm önerisini de getirsek maalesef AKP grubunda dinleme olanağı yok; kulaklarını tıkamışlar, gözlerini kapatmışlar. Onun için bu ülkenin derhâl konuşulabilir, gözlerin görebilir, kulakların duyabilir hâlde normalleşmesi gerekir ve derhâl bugün bölge üzerindeki muhasaranın, bölge üzerindeki sokağa çıkma yasaklarının derhâl sonlandırılması gerekir. Bunun için tekrar elimizi vicdanımıza koymalıyız. Bugün ölen insanlar gerçekten...

İstanbul'da bir hava muhalefeti olduğunda gündeminiz ne kadar işgal ediliyor ama bölgede yaşananlar hiç kimsenin, maalesef Türkiye Cumhuriyeti'nin tamamını temsil ettiğini söyleyen bu Meclisin hiçbirinin umurunda olmuyor. Dediğim gibi İstanbul'un hava muhalefeti bu ülke için önemlidir ama kürdistanda yaşanan ölümler, katliamlar, sokağa çıkma yasakları hiçbir şekilde görülmek istenmiyor.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Bu ülkede herkes bizim için önemlidir.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Onun için derhâl...

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Hepsi bizim için önemlidir.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Sayın Vekil, bakın, laf etmeyin, çıkar cevap verirsiniz.

Değerli arkadaşlar, ben ısrarla bunun görüşülmesi, konuşulması, anlaşılması, meselenin anlaşılması için ortam yaratılmasından bahsediyorum.

Sayın Vekil, sizin hemen cevap vermeniz gerekmiyor. Lütfen söylediklerime kulağınızı açın.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - İtham ediyorsunuz.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir başka şeyi de söylemek istiyorum: Gerçekten bu parlamenter sistem şu anda maalesef Sayın Cumhurbaşkanın şahsında işlevsiz hâle getirilmek için özel bir çaba gösteriliyor.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Yapmayın ya.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bakın, bugün Sayın Cumhurbaşkanın Yeni Anayasa Platformu'nda söylediği şu cümleye dikkatinizi çekiyorum, cümle aynen şöyle: "Mevzuatı, yasaları bir kenara bıraktık, kendimize göre uyarladık, böyle yapmasaydık bugünlere gelebilir miydik?"

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Öyle bir cümle söylemedi.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanı tamamen hukuksuzluğa, tamamen yasalara uymamaya âdeta davetiye çıkarıyor, parlamenter sistemin çalışmaması için yol ve yöntem arıyor.

Değerli arkadaşlar, bu ülke tekçiliğe karşıdır, çoğulcudur, çoklu olmak zorundadır. Bizim dışımızda yaşayan gruplar var, etnik gruplar, dinsel gruplar var ve biz onların da varlığını görmek zorundayız, sistemimizi tekliğe değil çoğulculuğa taşımak zorundayız.

İkincisi: Her şeyi Ankara'da yönetemezsiniz. Her şeyin yerele, bölgeye, o sorunu yaşayan yerlere taşınması gerekiyor. Siz tekçilik yanında her şeyi merkezîleştiren hatta tek adamın şahsında somutlaştıran bir yaklaşım içindesiniz. Oysa biz sorunların yerelinde konuşulması, tartışılması gerektiğini söylüyoruz. "Demokratik özerklik" dediğimiz şey tam da budur, belediyelerin özerkleşmesi ve vatandaşın sorununun sokakta, orada çözülmesidir. Yoksa Antep'te bir okul yapacaksınız, kararını merkez alıyor; Antep'te bir okul yapacaksınız, bütçesini Ankara belirliyor; bu, kabul edilebilir bir durum değil değerli arkadaşlar. Belediyeler sanki Hükûmetin taşeronu gibi çalıştırılamazlar, belediyeler kendileri karar almalıdırlar, yetki sahibi olmalıdırlar ve bunu hayata geçirmelidirler.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Çukur da kazmalı mı? Çukur da kazmalı mı? PKK'ya çukur da kazmalı mı belediyeler?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Onun için biz yerelleşmeyi savunuyoruz, yerele uyacağız.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Yani belediye PKK'ya çukur kazmalı mı?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin sistemini... Siz Alman Hitler faşizminin üniter sistemini söylediğinizde suç olmuyor...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Belediye çukur kazmalı mı? Ona cevap ver.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - ...biz çoğulcu sistemi savunduğumuzda suç oluyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Çukur kazmalı belediye öyle mi?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bu kabul edilebilir bir durum değildir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ekilimiz de olmak üzere, 3 vekilimizin açlık grevinde olduğu böylesi bir önemli dönemde bunu önemsediğimizi, bu konuda da uzlaşmamız gerektiğini ifade ettik yoksa genç girişimcilerle ilgili yasanın bu şekilde değiştirilmesiyle ilgili asla negatif bir görüş belirtmedik. Sayın hatip, AKP adına konuşan sayın grup başkan vekili, sanki biz aleyhte bir konuşma yapmışız gibi ifade etti, bunun mutlaka düzeltilmesi lazım. Biz yasanın ruhuna uygun olarak dedik ki: Uzlaşıyoruz bu noktada ama...

BAŞKAN - Grup sözcüsüydü, grup başkan vekili değil de grup sözcüsü.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Pardon.

Ama, bizim de önceliklerimizin olduğunu, bu noktalarda da uzlaşma kültürünün ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak istedik.

Değerli arkadaşlar, bakın, genç girişimcilerin Türkiye'de iş kurması, Türkiye'nin zenginleşmesi, Türkiye'de insanların iş güç sahibi olması bizim de önceleyeceğimiz bir şey. Ama değerli arkadaşlar, sizler de takdir edersiniz ki, genç girişimciler işini bugün kurabilir, yarın kurabilir, öbür gün kurabilir ama canların ölümünü biz erteleyemeyiz. Ancak canların ölümünün önüne onları hastaneye yetiştirerek geçebiliriz ve biz günlerdir, haftalardır burada ifade etmeye çalışıyoruz, değerli arkadaşlar, bir bodrum katında 30 kadar insan var, bunların önemli bir kısmı yaralı ve şimdiye kadar 6 tanesi biz girişimde bulunup onları hastaneye yetiştiremediğimiz için öldü, diğerlerinin ölümünün önüne geçilmesi için mutlaka, derhâl vicdanlarımızın harekete geçmesini istiyoruz.

Şimdi, biz bunu isterken hemen gruplar başlıyor: "Hendekleri o mu açtı, yoksa barikatları o mu kurdu, yoksa önce panzer mi saldırdı?" Değerli arkadaşlar, tartışmamız bu değil. Bunları uzlaşma kültürü içerisinde gerçekten konuşabilecek ortamı sağlarız ve konuşuruz ama bugün acil olan o 30 canın hastaneye ulaştırılmasıdır ve şu anda açlık grevi yürüten arkadaşlarımızın hemen o işlevlerini, o açlık grevini gerektirmeyecek koşulların sağlanması önemlidir.

Değerli arkadaşlar, bakın, sanki bu ülkede çözüm sürecinden önce hiçbir problem yokmuş gibi bir algı var. Değerli arkadaşlar, bu ülkede çözüm sürecinden önce de Kürt sorunu vardı, o zaman da problem vardı ve çözüm süreci en azından gençlerimizin toprağa düşmesini engelledi ama bugün yaşanan koşullar, dönülen koşullar maalesef 1990'lı yılları aratır oldu. Bugün hukuksuz bir şekilde -bazı yerlerde yaklaşık iki ayı geçti, Sur'da iki ayı geçti, diğer yerlerde kırk beş, elli günleri buldu- sokağa çıkma yasakları var. Sokağa çıkma yasakları ne iç hukuktan ne dış hukuktan asla temelini almıyor. Şu anda o bölgelerde yaşayan insanlar sokağa çıkamadığı gibi, eğitim hakları, yaşam hakları, tüm seyahat hakları, aklınıza gelebilecek, bir beşere ait ne haklar varsa gasbediliyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, bugün bölgede eğitim tüketilmiş durumda. 1,5 milyon insanın yaşadığı alanda eğitim yapılamaz hâle geldi, Hükûmet ara tatilde bu eksikliğin giderileceğini söylüyor ve işte kurslarla tamamlanacağını söylüyor.

Değerli arkadaşlar, şu anda peki Silopi'de kurs açtınız mı? Cizre'de yaşayan insanlar bu ülkenin vatandaşları değil mi? Peki onların yaşam hakkı yanında eğitim hakkını nasıl karşılayacağız? Sur'da yaşayan insanların eğitim hakkını nasıl karşılayacağız? Bağlar'da yaşayan insanların eğitim hakkını nasıl karşılayacağız?

Hükûmet derhâl, gecikmeksizin bugün bizim Genç Girişimciler Yasa Tasarısı'yla ilgili olarak ortaya koyduğumuz uzlaşma kültürünü, uzlaşma basiretini göstermeli ve derhâl bizim çözüm sürecinde ortaya koyduğumuz konuşulabilir seviyeye gelmemiz gerekiyor.

Bugün Türkiye'de kimin söylediğine bakılıyor, neyin söylendiğine bakılmıyor; kim söylüyorsa... Eğer AKP söylüyorsa evet bir taraf kulağını kapatıyor ama biz ne söylersek söyleyelim şu anda dünyanın en önemli meselelerini de, çözüm önerisini de getirsek maalesef AKP grubunda dinleme olanağı yok; kulaklarını tıkamışlar, gözlerini kapatmışlar. Onun için bu ülkenin derhâl konuşulabilir, gözlerin görebilir, kulakların duyabilir hâlde normalleşmesi gerekir ve derhâl bugün bölge üzerindeki muhasaranın, bölge üzerindeki sokağa çıkma yasaklarının derhâl sonlandırılması gerekir. Bunun için tekrar elimizi vicdanımıza koymalıyız. Bugün ölen insanlar gerçekten...

İstanbul'da bir hava muhalefeti olduğunda gündeminiz ne kadar işgal ediliyor ama bölgede yaşananlar hiç kimsenin, maalesef Türkiye Cumhuriyeti'nin tamamını temsil ettiğini söyleyen bu Meclisin hiçbirinin umurunda olmuyor. Dediğim gibi İstanbul'un hava muhalefeti bu ülke için önemlidir ama kürdistanda yaşanan ölümler, katliamlar, sokağa çıkma yasakları hiçbir şekilde görülmek istenmiyor.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Bu ülkede herkes bizim için önemlidir.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Onun için derhâl...

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Hepsi bizim için önemlidir.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Sayın Vekil, bakın, laf etmeyin, çıkar cevap verirsiniz.

Değerli arkadaşlar, ben ısrarla bunun görüşülmesi, konuşulması, anlaşılması, meselenin anlaşılması için ortam yaratılmasından bahsediyorum.

Sayın Vekil, sizin hemen cevap vermeniz gerekmiyor. Lütfen söylediklerime kulağınızı açın.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - İtham ediyorsunuz.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir başka şeyi de söylemek istiyorum: Gerçekten bu parlamenter sistem şu anda maalesef Sayın Cumhurbaşkanın şahsında işlevsiz hâle getirilmek için özel bir çaba gösteriliyor.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Yapmayın ya.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bakın, bugün Sayın Cumhurbaşkanın Yeni Anayasa Platformu'nda söylediği şu cümleye dikkatinizi çekiyorum, cümle aynen şöyle: "Mevzuatı, yasaları bir kenara bıraktık, kendimize göre uyarladık, böyle yapmasaydık bugünlere gelebilir miydik?"

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Öyle bir cümle söylemedi.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanı tamamen hukuksuzluğa, tamamen yasalara uymamaya âdeta davetiye çıkarıyor, parlamenter sistemin çalışmaması için yol ve yöntem arıyor.

Değerli arkadaşlar, bu ülke tekçiliğe karşıdır, çoğulcudur, çoklu olmak zorundadır. Bizim dışımızda yaşayan gruplar var, etnik gruplar, dinsel gruplar var ve biz onların da varlığını görmek zorundayız, sistemimizi tekliğe değil çoğulculuğa taşımak zorundayız.

İkincisi: Her şeyi Ankara'da yönetemezsiniz. Her şeyin yerele, bölgeye, o sorunu yaşayan yerlere taşınması gerekiyor. Siz tekçilik yanında her şeyi merkezîleştiren hatta tek adamın şahsında somutlaştıran bir yaklaşım içindesiniz. Oysa biz sorunların yerelinde konuşulması, tartışılması gerektiğini söylüyoruz. "Demokratik özerklik" dediğimiz şey tam da budur, belediyelerin özerkleşmesi ve vatandaşın sorununun sokakta, orada çözülmesidir. Yoksa Antep'te bir okul yapacaksınız, kararını merkez alıyor; Antep'te bir okul yapacaksınız, bütçesini Ankara belirliyor; bu, kabul edilebilir bir durum değil değerli arkadaşlar. Belediyeler sanki Hükûmetin taşeronu gibi çalıştırılamazlar, belediyeler kendileri karar almalıdırlar, yetki sahibi olmalıdırlar ve bunu hayata geçirmelidirler.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Çukur da kazmalı mı? Çukur da kazmalı mı? PKK'ya çukur da kazmalı mı belediyeler?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Onun için biz yerelleşmeyi savunuyoruz, yerele uyacağız.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Yani belediye PKK'ya çukur kazmalı mı?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin sistemini... Siz Alman Hitler faşizminin üniter sistemini söylediğinizde suç olmuyor...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Belediye çukur kazmalı mı? Ona cevap ver.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - ...biz çoğulcu sistemi savunduğumuzda suç oluyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Çukur kazmalı belediye öyle mi?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bu kabul edilebilir bir durum değildir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)