GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:35
Tarih:29.01.2016

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Siz sadece orada bize laf atmakla mı görevlendirildiniz? (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gecenin bu saatinde bu maddeler üzerinde bizim dışımızda bir grubun konuşmaması gerçekten ayrıca bir düşündürücü ama ben şurada... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Boş konuşuyorsun, boş, boş!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim, lütfen.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz bu ülkede barışın egemen olması için...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Silahları bırakmanız lazım.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - ...barışın Türkiye'de kalıcı olabilmesi için elimizden gelen çabayı ortaya koymaya çalışıyoruz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Silahlar bırakılacak, silahlar.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Biz barış sürecine mutlak bir şekilde çözüm sürecine, masaya dönülmesi gerektiğinden hareketle konuşmaya çalışıyoruz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - O silahlar bırakılacak.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bugün, Dolmabahçe mutabakatıyla ilgili Sayın Bülent Arınç açıklıyor. Biz zaten biliyorduk da kamuoyu belki bize inanmıyorsa, sizin kamuoyu, size yakın olan çevreler belki Bülent Arınç'a inanırlar. Bülent Arınç, Dolmabahçe mutabakatının Sayın Cumhurbaşkanının bilgisi dâhilinde yapıldığını söylüyor. Hatta biz daha ayrıntısını biliyoruz; o masanın nasıl kurulduğunu, kimin nereye, nasıl oturacağını, ta başından bu yana hepsini Sayın Cumhurbaşkanı ortaya koydu.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Niye olmadı, niye? Neden yıkıldı o masa?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Dolmabahçe mutabakatı, bu birliğin, bu ülkede barışın temel zeminidir. Orada var olan 10 madde, bu ülkenin gelecek manifestosudur. Bu ülkenin beraber, birlikte Suriyelileşmesinin engelidir, Iraklaşmasının engelidir.

Değerli arkadaşlar, hepimiz zaman zaman merak ediyoruz "Bu çözüm süreci niye bozuldu?" diye. Kanımca, çözüm sürecinin bozulmasının iki temel nedeni var. Birincisi Rojava'da ortaya çıkan durumdur değerli arkadaşlar. Rojava'da Kürtler bir statüye ulaştılar. Kobani, cansiparane, Kürt gençleri tarafından, Kürt kadınları tarafından savunuldu ve Sayın Cumhurbaşkanımız İslahiye'de "Kobani düştü, düşecek." derken Kürt gençleri nasıl düşmeyeceğini ortaya koydu ve canları pahasına Kobani'de bir statü ortaya çıkardılar. Bu statü -daha önce de vurgulamıştım- Kürt nerede bir statüye sahip olursa olsun, devletin ve AKP'nin Kürt düşmanlığı politikası... Dünyada, isterse kutuplarda olsun, eğer orada Kürt'e bir hak varsa Hükûmet ve AKP karşı çıkıyor. Bunu nereden çıkarıyoruz?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kürtler kardeşimiz.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Çünkü, biraz önceki konuşmamda da söyledim...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Düzelt konuşmanı, Kürtler kardeşimiz, teröristler düşmanımız.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - ...Irak'ta Kürtler bir statüye sahip olduklarında da aynı şeyi söylediler: "Bir oldubittiye izin vermeyeceğiz."

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Oldubitti değil, karıştırıyorsun.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugün, Kobani'de, Rojava'da Kürtlerin artık bir statüsü olacağı kesin olarak ortaya çıkınca, Hükûmet ve AKP, Cumhurbaşkanı bunu engellemenin çabası içerisinde.

İkinci bir neden: Değerli arkadaşlar, aslında Türkiye'de yüz yıllık tekçi paradigmanın, her şeyi tekleştiren, her şeyin tek olduğunu iddia eden paradigmanın karşısına çoğulcu bir paradigma koyduk. Bu paradigma, Anadolu coğrafyası çok dillidir, çok renklidir, çok kimliklidir, çok inançlıdır. Bu Halkların Demokratik Partisi projesi, işte yüz yıllık paradigmaya karşı yepyeni bir paradigma ortaya koydu. Bu, Türkiye halklarını, birbirini kabul ederek, birbirini değiştirmeden, olduğu gibi kabul ederek, değişime zorlamadan bir arada yaşatma paradigmasıydı.

İşte bu devlet 30 Ekim 2014 tarihinde bunu görünce, bu paradigmanın maya tuttuğunu görünce Türkiye tarihinin en uzun Millî Güvenlik Kurulunu yaptılar ve orada, eski Ergenekoncusundan ulusalcısına kadar, dindarından, dincisinden cemaatçisine kadar tüm güçler "Bu iş Tayyip Erdoğan'ın meselesi değil, Türkiye'nin bekası meselesidir." gibi gördüler. Hâlbuki değişen neydi? Tekçi paradigmaya karşı çoğulcu bir paradigmaydı. Bunu gören, bunu düşmanca algılayan devlet, egemen sistem, işte bizim ortaya koyduğumuz, Halkların Demokratik Partisinin ortaya koyduğu bu paradigmayı engellemek için 30 Ekim 2014 tarihinde savaş kararı aldılar.

Peki, niye 7 Hazirana kadar bekletildi? Onun nedeni de şudur: 7 Hazirana kadar bu mayanın boyutunu bilmiyorlardı ama 7 Haziranda mayanın Türkiye'nin tüm coğrafyasında tuttuğunu gördüler. İşte 7 Haziranda ortaya çıkan tablo, maalesef, biraz önce bahsettiğim egemenleri ürküttü. Bu ürküntü sonucu Türkiye'de bir savaş kararı alınarak, Türkiye halkları maalesef savaşla korkutularak "İstikrarsızlık olacak, şöyle olacak, böyle olacak." dendi, savaş koşullarında 1 Kasımda seçime götürüldü. Savaş koşullarıydı, çünkü AKP dışında kimse seçim propagandası yapamadı, çünkü tüm devlet AKP'yle beraber bir seçim örgütledi; onun dışındaki kesimlerin tüm alanlarını daralttı ve bu daralan alan sonucunda işte savaşın bizi getirdiği, "İstikrar olacak." dedikleri, bugün güneydoğuda, kürdistanda yaşanan tabloyu ortaya çıkardı. Bugün yaşadığımız tablo bu iki nedenden dolayı alınan savaş kararının sonucudur. Hani "Savaşı kim başlattı? Hendekler nasıl kazıldı?" falan diyorlar ya, Sayın Cumhurbaşkanı "Verin 400'ü, bu iş sulh içinde hallolsun." diyordu, "Verin 400'ü, bu iş sulh içinde hallolsun, aman ha ülke karışıklığa gitmesin..."

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) - Çarpıtma, çarpıtma.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bugün istikrardan bahsediyor musunuz? Bugün istikrar var mı? Dış ticaretimiz ne durumda? Esnafımız, işçimiz, köylümüz ne durumda görebiliyor muyuz?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Hepsi çok iyi, hepsi.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bugün Türkiye'de, kürdistanın tamamında neredeyse Suriyelileşme durumuyla karşı karşıyayız. Onun için, Sayın Bülent Arınç'ın dediği temelde, derhâl, tekrar Dolmabahçe mutabakatı temelinde bu çözüm sürecine kaldığı yerden devam edilmelidir. Dolmabahçe mutabakatı sadece Kürtler için değildi, Dolmabahçe mutabakatında yazılan 10 maddenin hiçbiri sadece Kürtlerle ilgili değildi, bu ülkedeki tüm farklılıklarla ilgiliydi, bu ülkedeki tüm farklılıkların bir arada, birbirini olduğu gibi kabulüyle ilgiliydi.

Dolayısıyla, bundan başka çıkar yol yok. Şu anda güttüğünüz yol, maalesef -korkuyoruz, olmasın diyoruz ama- bu ülkeyi Suriye'den belki daha da kötü hâle getirecek, Irak'tan daha da kötü hâle getirecek.

ABDÜLKADİR AKGÜL (Yozgat) - Onu başaramazsınız, başaramazsınız.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Kürtlerle olan düşmanlığınızdan vazgeçin. Kürtler nerede olursa olsun beraber bulundukları ulusla her zaman iyi geçinmişlerdir...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kürtler bizim kardeşimizdir; teröristlerle bizim problemimiz var.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - ...sadece kendileri için özgürlük istememişlerdir, beraber yaşadıkları halklar için de özgürlük istemişlerdir. Şu anda da Kürtler sadece kendileri için özgürlük istemiyorlar, Türkiye halklarının tamamı için özgürlük istiyorlar, Türkiye'de var olan farklılıkların tamamı için özgürlük istiyorlar. Onların artık sömürülmesini, yok sayılmasını, görmezden gelinmesini istemiyorlar.

Bakın, bizim 7 Haziranda olan grubumuzda ve hatta şu anda da olan grubumuzda Kürt var, Türk var, Alevi var, Ezidi var, Süryani var, Azeri var, sayamadığım tüm gruplar var. Bu ülkenin tam bir fotoğrafı şu anda bizim grubumuzda var değerli arkadaşlar.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - İşte onların hepsinin adı Türk.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - İşte "Türkiyelileşme" dediğimiz tam da budur.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Irkçılık bu, ırkçılık.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Biz Türkiyelileşmeden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Bu, kürdistanda ortaya çıkan çoğulcu paradigmanın Türkiye sathına yayılmasıdır. Herkesin birbirini eşit, olduğu gibi kabul edeceği, beraberce paylaşıp yöneteceği bir sistemdir. Bu sistem kaçınılmaz olarak yüz yıllık paradigmayı yıkacaktır, yüz yıllık tekçiliğinizi yıkacaktır ve yerine çoğulcu, yerinden yöneten bir anlayışı egemen kılacağız. Bundan vazgeçmeyeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)