| Konu: | Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 11.02.2016 |
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz AR-GE Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum tekrar.
Şimdi, AR-GE önemli bir husus. Şöyle birazcık geriye gidecek olursak, aslında Türkiye ne yaptı son on-on beş yılda veya yirmi yılda? İstihdamın önemli bir kısmını tarımdan, hizmet sektörüne, bir miktar da sanayiye kaydırdı. Bunu yaparak aslında biz düşük gelir grubundan orta gelir gurubuna geçebildik. Ancak, bundan sonra orta gelir grubundan yüksek gelir grubuna geçmenin yolu teknoloji üretmekten geçiyor, teknolojiyi ticarileştirmekten geçiyor, markalaştırıp gelire dönüştürmekten geçiyor. Özellikle 2000 yılından itibaren, daha önceki konuşmalarımda da zaman zaman ifade etmiştim, Türkiye demografik fırsat penceresi içerisine girdi yani bir otuz yıl var önümüzde, bunun on beş yılı geçti. On beş yılın çok verimli geçtiğini söyleme imkânımız maalesef yok. Ama, kalan on beş yılda eğer biz bu teknolojiyi geliştirirsek, nüfusumuzu iyi istihdam edersek, nüfusumuzu katma değeri yüksek ürünlerin üretiminde istihdam edersek işte o zaman orta gelir tuzağını aşma imkânımız olabilecektir. Diğer türlü, bunu gerçekleştiremediğimiz zaman orta gelir tuzağında birçok ülkenin kaldığı gibi bizim kalmamız da maalesef kaçınılmaz olacaktır.
Şimdi, Türkiye ciddi bir büyüme sorunu yaşıyor, büyüyememe sorunu yaşıyor. Bunu daha önceki konuşmalarımızda hep ifade ettik, zaten bilinen bir şey. Büyüme sorunuyla birlikte aslında bir de cari açık sorunu yaşıyor. İki sorun aynı anda, iki sorun birbirlerini de aslında etkiler nitelikte. Büyüyememe sorunumuzun önemli bir kısmı, aslında yeteri kadar tasarrufumuz yok, yatırım yapamıyoruz. Tasarruflarımızı çok fazla artırma imkânımız da maalesef sınırlı, artırılması lazım. Dolayısıyla, yatırım yapma imkânımız bizim, emsal ülkeler kadar olma imkânı yok. Yani, emsal ülkelerde millî gelirin yüzde 35'ine yakın yatırım yapılırken biz sadece yüzde 20 yatırım yapıyoruz. Geriye ne kalıyor? İstihdam üzerinden -onun da belirli sınırları var- büyümek kalıyor ama en önemlisi verimlilik üzerinden büyümek. Yani, Türkiye'nin önündeki sorunlarını aşacak, bu darboğazı giderecek husus, toplam faktör verimliliğini artırmak, toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısını artırmaktır.
Toplam faktör verimliliği dediğimiz ne? İşte, aslında istihdam ve yatırımın dışındaki her şey. Bugün burada konuştuğumuz AR-GE destekleri, inovasyon, yenilikçilik -adına ne derseniz- hukuk sistemi, eğitim sistemi, kamu yönetimi, insan gücünün eğitilmesi, iş gücünün eğitilmesi, hepsi aslında bizim faktör verimi dediğimiz olay. Fakat, toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısında, üzülerek ifade etmek gerekir ki 2007 sonrasında çok kötü bir performansımız var. 2007'ye kadar olan performans fena değil ama 2007-2013 döneminde toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısı eksi olmuş maalesef. Yani, aslında büyümek için önümüzdeki en büyük imkân, alan burasıyken buradan büyümeye eksi katkı geliyor. Toplam faktör verimliliğinin katkısı sıfır olsaydı Türkiye 2007-2013 döneminde 3,9 büyüyecekti ortalama. Ancak, buradan bir yarım puan eksildiği için maalesef 3,4 büyüyor. Dolayısıyla toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısını artırmamız gerekiyor. Az önce ifade ettiğim gibi, bunun yolu da şimdi, burada, bugün görüştüğümüz AR-GE konusundan geçiyor. Bunun daha tabii ileri aşamalara taşınması lazım. Onları da birazdan ifade etmeye çalışacağım.
Şimdi, cari açık sorunu yaşıyoruz diyoruz. Diğer bir husus, tabii üretemeyen bir ekonomi cari açık sorunu yaşayacaktır. Üretemeyen, tasarruf etmeyen bir ekonominin bu sorunu yaşaması kaçınılmazdır. Şimdi, diğer bir olay, ihracatımızın veya üretimimizin -hangisini alırsanız alın değişmiyor- maalesef teknoloji niteliğinde de kötüleşme var. Yani bunu geçmiş 2002'ye göre de mukayese edebilirsiniz. Bu mukayeseye baktığınız zaman yüksek teknoloji ürünlerin payında bir gerileme var. Orta teknolojide, düşük teknolojide bir artış olmakla birlikte, ama esas önemli olan yüksek teknoloji ürünlerin payında bir düşüş var.
Peki, son yıllarda ne olmuş diye baktığımızda, beni daha endişelendiren 2013-2014 gelişmesi. Maalesef, burada, arkadaşlar, yüksek teknoloji ürünlerin payında son bir yılda bir değişme olmamakla birlikte ortanın altından düşük teknolojiye doğru kayıyoruz, burası çok, yani çok manidar. 35,3'ten 36,6'ya çıkıyor düşük teknolojilerin payı. Yani biz yüksek teknolojilerin payını artıralım derken nitelik daha da fazla düşüyor. Bu neyi doğuruyor biliyor musunuz? Bu, bir defa ciddi bir ücret rekabetini doğuruyor. Yani ücret üzerinden rekabet etmek zorunda kalıyorsunuz. Bugün asgari ücretin artırılmasıyla ilgili yaşadığımız sıkıntının temelinde, esasında bu var.
Diğer bir husus da, teknoloji yoğunluğu düşük olduğu zaman enerji yoğunluğu yüksek oluyor. Enerjide zaten dışa bağımlıyız ve bu dışa bağımlılığımız daha da artıyor çünkü düşük teknoloji ürünler yüksek enerji harcıyorlar. Yani bu da zaten bizim enerjide dışa bağımlılığımızı artıran diğer bir faktör oluyor. Dolayısıyla teknoloji seviyesini artırmamız gerekiyor.
Şimdi, bugün görüştüğümüz kanun tasarısına geldiğimizde, maalesef -Sayın Sanayi Bakanı ve Komisyon Başkanımız beni bağışlasınlar ama- bu Doğu Bloku mantığıyla hazırlanmış bir tasarıdır esas itibarıyla. Niye böyle diyorum? Çünkü rekabet gücünü artırmak kendi özgün teknolojinizi yaratmakla oluyor.
Şimdi, bu işin iki tane fazı var. Birinci fazında AR-GE'nin desteklenmesi, AR-GE tabanlı bilgi üretilmesi ve bunun prototipe dönüştürülmesi. Ama bunun daha da önemlisi, buradan sonra olan ikinci fazı var. Yani AR-GE sonucu ortaya çıkan teknolojinin daha fazla para ve refah sağlayacak şekilde üretilmesi yani daha fazla para ve refah üretmesi.
Şimdi, burası, bu ikinci faz, bu kanun tasarısında tamamen ihmal edilmiş durumda. Sadece birinci fazla, yani AR-GE'yi destekliyorsunuz ancak hiçbir sonuç elde edemeyebilirsiniz. Yani bunu gelire veya refaha dönüştürme imkânı olmayabilir.
Şimdi, bu ikinci fazda yani bu ürettiğimiz teknolojiyi daha fazla para ve refaha dönüştürme nasıl olacak? Bunun yolu ticarileştirmekten geçiyor. Ticarileştirmeyle ilgili programlar, maalesef, burada çok az. Bir defa, seri üretim tesislerinin kurulması lazım, yatırım yapılması lazım. Yine aynı baştaki noktaya dönüyoruz; bunun için tasarruf gerekiyor, yatırım için kaynak gerekiyor.
İkinci husus, teknolojinin patentinin, lisansının, akreditasyonunun, standardizasyonunun, sertifikasyonunun yapılması lazım. Bunlar bu kanun tasarısında, maalesef, ihmal edilmiş durumda. Son aşamada da bunun markalaştırılması gerekiyor ve en iyi yollardan satılması gerekiyor.
Şimdi, maalesef, bu kanunda bu ikinci fazı hiç göremiyoruz. Bu da büyük bir eksiklik, bu eksikliğin bir an önce giderilmesi gerekir. Doğu Bloku ülkeleri işte zaten bu yüzden battı. Yani birinci fazda güçlüydüler ancak ikinci fazı yapamadığınız zaman, bunu ticarileştirip gelire, refaha dönüştüremediğiniz zaman yaptığınız işin çok fazla bir anlamı olmuyor. Dolayısıyla, bu eksikliğin bir an evvel giderilmesi lazım.
Şimdi, tabii, birinci fazda esas parayı harcıyorsunuz, uzun sürüyor, süresi uzun, riskli ve pahalı. Yani en kötü olan aşamalarını, en zor, sıkıntılı aşamalarında bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz ama bunun esas kaymağını yiyeceğiniz aşamayı ihmal ederseniz yaptığınız şeylerin, aldığınız risklerin, yaptığınız maliyetlerin ülkeye, ekonomiye, millete çok fazla faydası olmayacaktır. O yüzden, ikinci fazın bir an evvel -hemen bu kanun tasarısına belki eklenme imkânı yok ama- özellikle ticarileştirmeyle ilgili yeni yöntemlerin buraya konulması lazım.
Şimdi, tabii, bu ikinci fazın devamı mahiyetinde ortaya çıkacak ürünün de daha burada inovatif yöntemlerle bir pazarlama yani hizmet inovasyonuna, pazarlama inovasyonuna, organizasyon inovasyonuna, süreç inovasyonuna ihtiyacımız var yine daha fazla para ve refaha dönüştürmek için.
Dolayısıyla, bu, bu anlamda bir reform değil maalesef, üzülerek ifade etmek gerekiyor. Reform bütüncül olur, reform az önce bahsettiğimiz bu iki fazı birlikte hayata geçirmekle olur. Sadece AR-GE çalışmalarını yapmak -AR-GE çalışmasının yapılmasını asla küçümsemiyorum ama- sadece bununla sınırlı kalmak beklenen faydayı maalesef doğurmayacaktır, beklenen faydayı oluşturmayacaktır. Bunu yapamadığımız sürece de, konuşmamın başında ifade ettiğim gibi, Türkiye'yi hiçbir şekilde orta gelirden üst gelir grubuna çıkarma imkânımız olmayacaktır.
Dolayısıyla bu kanun tasarısının, esas itibarıyla bu baktığımız çerçevede geliştirilmesi lazım, niteliğinin artırılması lazım. Eğer bunu yaparsak Türkiye için çok hayırlı bir hizmet yapmış oluruz.
Bunun yapılması dilek ve temennileriyle, ben, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, hepinize çok teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)