| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 26.02.2016 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; beni dinleyen milletvekillerini saygıyla selamlıyorum... (MHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Aleykümselam.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - ...dinlemeyenleri de kuliste çay içmeye yolluyorum arkadaşları. Ama gerçekten ben hayal kırıklığına uğradığımı, bu son konuşmacı olarak hepinizin adına, baştan söylemek istiyorum. Çünkü Sayın Başbakan konuşmasına başlamadan önce hemen elime konuşma metnini aldım, ilk sayfalara baktım, gayet güzel. Geleneklerimizden, örfümüzden, âdetimizden güzel bir başlangıç yapacağız diye açıkçası düşündüm ve ben de konuşmamda yine Sayın Başbakanın da memleketi olan Konya'nın bütün dünyaya haykıran sesi Mevlâna'nın, Hacı Bektaş Veli'nin, Yunus Emre'nin sözleriyle başlayıp öyle devam edeyim istiyordum ama ben gerçekten bu konuda hayal kırıklığına uğradım çünkü Hükûmet programındaki konuşması Sayın Başbakanın beni biraz umutlandırmıştı. Bugün gerçekten öyle bir şey bekliyordum ama otuz dokuz dakika kalıncaya kadar, tam yirmi altı dakika boyunca sadece hamasi, popülist şeyler duydum. Saate dikkatli baktım arkadaşlar. Yani bütün insicamım bozuldu Sayın Başkanın çok kullandığı tabirle, konuşacaklarımın hepsi birbirine girdi. Ben gerçekten yani gerçekten üzüldüm.
Sayın Başbakan da aynı şekilde, bir taraftan yapmayalım derken 6-7 defa yeniden etnik kökenleri söyledi. Bu nasıl bir anlayıştır, ben anlamıyorum. Yani yapmıyorum derken "Şunu, şunu demiyorum." diyor. Şimdi ben de "Şunu, şunu demiyorum." diye başlasam, "Bunları demeyeceğim ben Sayın Başbakan için." desem siz hepiniz birden ayağa kalkıyorsunuz yani şartlı cümlede bile ayağa kalkıyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi, kaç defa birden böyle...
Aynı şekilde, yine, bakanların yaptığı gibi Sayın Başbakan da "2002" diye başlıyor, yine bir yere gidiyor. Ya burada biz... Madem ki bu üslubu kullandınız, Türkiye'nin sorunları var diyorsunuz, bunları çözelim diyorsunuz. Peki, nasıl olacak? Yani bu ayrıştırıcı dille, burada rövanşist bir şekilde, ona onu söyleyeyim, buna bunu söyleyeyim veya benimle ilgili bir sürü dedikodu çıkıyor, kendimi ispat edeyim... Ben bu hâletiruhiye içerisinde bir şey yapabileceğimizi zannetmiyorum arkadaşlar.
Ben çok farklı şeylerle Komisyonda... Bütün bakanlarımız buradalar, hepsine söylediğim şuydu: Gelin... Burada birçoğu duruyor. Bazıları çıktı Sayın Başbakanla. Hep söylediğiniz, efendim "yapısal önlem karakterimiz" diye Sayın Başbakanın konuşmasında da yazdığınız şeyleri gelin beraber yapalım diyecektim. Ama şimdi bu anlayışla neyi nasıl yapacağız, anlamıyorum.
"Vaatlerimizden yüzde 82'sini yaptık." diyor. El insaf ya! O zaman hiç vaatte bulunmamışsınız siz. En başta söylediğiniz "Asgari ücreti yüzde 122 reel artırdık." dediğiniz şeyin bin liradan 1.300 liraya çıkanını muhalefetin baskısıyla yapmadınız mı? Ben soruyorum Sayın Başbakana, bu sözler ona ait değilse özür dileyeceğim. TÜSİAD'a gidip haziran seçimleri öncesinde bizim 1.400 lira, CHP'nin 1.500 lira dediği asgari ücretle ilgili "Ya, devlette asgari ücretle çalışan kişi yok ki, bunun yükü size, niye itiraz etmiyorsunuz?" diyen kimdi? Başka birisi miydi? Bin liradan 1.300'e çıkanı zaten muhalefetin zoruyla yapmışsınız, o da yeni olmuş. Şimdi, değerli arkadaşlar... "Bu para nereden bulunacak?" diyor. "Hedeflerimizi yazdık." Hedefleriniz ne oldu? Sayın Cevdet Yılmaz orada, yukarıda da konuştuk, dedi ki: "Biz sözümüzü tuttuk." Şimdi, bakalım, sözünüzü tutmuşsunuz sözde. 2011 yılı seçim beyannamesinde 2015 yılı hedefiniz gayri safi yurt içi hasılada 1 milyar 76 milyon, 2011 seçim beyannamesinde verdiğiniz söz vatandaşa. Geçen yılki orta vadeli programdaki hedefiniz 850 milyar dolar, son OVP'deki gerçekleşme tahmininiz 722 milyar dolar. Şimdi, verdiğiniz söz 1.076, geçen seneki hedefiniz 850, bu sene gerçekleşme tahmininiz 722; neyini tuttuğunuzu ben artık size ve vatandaşlara bırakıyorum. Bu hedefin neresi tutmuş? Aynı şekilde kişi başına gelir hedefiniz, sözünüz, vatandaşa taahhüdünüz 2011 seçim beyannamenizde 14 bin doların üzerinde, geçen yılki OVP'de 10.900'e düşmüşüz, şimdi 9.200'e. Hani verdiğiniz sözlerin hepsini tutuyordunuz?
Birkaç tane sadece örnek vererek geçeceğim çünkü çok fazla şeyler var. Yine, bakıyoruz -bu hedeflerden başlamışken- değerli arkadaşlar, kişi başına gelirle ilgili bunlar eğer tutmuyorsa -2016, 2018, hiçbirisi tutmuyor- 2023 hedeflerimiz de maalesef bugünden kadük olmuş durumda.
Şimdi, Sayın Başbakanın en çok güldüğüm şeylerinden bir tanesi de "Her kuruşun hesabını veririz, her bir kuruşu namusumuz biliriz." diyor. Yani gerçekten şaşırdım. Sayın Maliye Bakanı burada, sayın bakanlar burada, hepimiz defalarca sorduk, ben tekrar soruyorum: Vergi Uzlaşma Komisyonunda, Merkezî Uzlaşma Komisyonunda üç yıldır en fazla vergi borcu silinen kimdir, söylesin. 420 küsur milyar Cengiz İnşaat'ın vergi borcunun silinip silinmediğini 500 sefer sorduk, burada henüz cevap verilmedi, kavgaya getirildi. Yani soruyorum ben, tekrar soruyorum: Bakalım sahip çıkmış mısınız?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kendiniz soruyorsunuz, kendiniz hüküm veriyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, Sayın Bostancı -ben de kendi kendime otururken- bir hesap yaptı, 14'ten 41'e geçti -arkadaşlardan belki burada olmayanlar vardır- 41 kere maşallah diye. Şöyle oturdum, yazdım, çizdim, 14'e ekledim, çıkardım olmadı, 41'i tutturamadım, 42 çıkıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 14'ü tersten okuyacaksın.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - 14'e 3 ekledim, 17 oldu; 14'e 11 ekledim, 25 oldu; 17 ve 25'i topladım 42 oldu, bir türlü 41 çıkmıyor. 42 kere maşallah size 17, 25'ten dolayı. 42 kere, 41 değil, ben bir tane artırmış olayım. (MHP sıralarından alkışlar) Enteresan ama ikisinin farklarını topladım ya 11 artı 3 o da 14 çıkıyor, on dördüncü yılda. 42 kere maşallah size, 42 kere maşallah size.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hocam, sağ ol, sağ ol.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya başka hesap uzmanları var, ona sor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ama benim hesabım Sayın Hocam kadar derin değil onun için bir fazla çıkarıyorum yani kusura bakmasın.
Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki: "Bankacılık sektörünün maliyetlerini..." Yani burada bari insaf dedim artık yahu, hani her şeyi söylüyor da. "Bankacılık sektörünün maliyetlerini biz üstlendik." diyor. Ya Bankacılık Kanunu 1999 yılında çıktı. Bütün o reformlar yapıldı. Sermaye yeterlilik rasyosuyla ilgili, bankalarla ilgili, kamu bankalarıyla ilgili, Merkez Bankasıyla ilgili; bugün vatan haini, faiz lobisi diye suçladığınız, başkanın şu anda size karşı dik durabilmesinin kanunu Mayıs 2001'de çıktı arkadaşlar.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Bankalar battıktan sonra mı? İçi boşaldıktan sonra mı?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Biz bankaları batıran hükûmetten sonra temizledik, kanunu çıkardık, temiz bir şekilde size koyduk, siz de yabancılara devrettiniz hepsini.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Bankalar temizdi zaten, içi boştu.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan diyor ki: "Sağlıkla ilgili 12.500 kişi yoğun bakım yatağı..." bilmem ne. Ya daha yeni şehir hastaneleriyle ilgili Sağlık Bakanı söyledi. Yani bir taraftan -enteresan bir şey var arkadaşlar bakın- anahtar teslimi, fabrika yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Vatandaşın parası yok, devlet yapsın, biz kiralayalım." Öbür taraftan, "Bizim paramız yok, vatandaş şehir hastanesi yapsın, biz onu kiralayalım."
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ya millet ölümcül oldu.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani vereceğiniz de yandaş, kiraladığınız da yandaş. Şimdi bunun neresine inanalım, ben anlamıyorum.
Bütçenin ekinde son gün kabul edilen önerge var, arkadaşlar hatırlamıyorsa onu söyleyeyim. Bir taraftan önümüzdeki yirmi beş yılı milyarlarca lira ipotek altına alıyorsunuz, sonra "Biz sağlıkta şunu yaptık." Ben anlamıyorum, gerçekten yadırgadım. Yani açıkçası, asgari ücretin de ötesinde, burada Sayın Başbakanın söylediklerinde konuşulacak çok şey var yani yabancı sermayeyle ilgili de bir şeyler söylüyor. Ben size, ilgili bakan arkadaşlarıma tekrar soruyorum buradan: 2000 yılında İzmir'deki bir otomotiv fabrikasından bu yana Türkiye'de yeni kurulan 1 milyarlık bir yatırım var mı yok mu? Burada bakanlar söylesin, ben de bilmek istiyorum. 1 milyarlık taze bir yabancı sermaye geldi mi? AVM dışında, konut dışında ve belli yatırımları devralma dışında böyle bir şey geldi mi, açıkçası bunu da merak ediyorum. Ama, en komik olan da benim daha çok dikkatimi çeken siyasi konulardaki söyledikleri de gerçekten enteresan -az önce Sayın Gök bir kısmını söyledi ama- diyor ki: "Hiçbir ülke sınırlarında silaha izin vermez." Allah Allah! Yani, az önce hep beraber alkışladığınız Sayın Cumhurbaşkanlığının web sitesinde hâlâ duruyor, diyor ki: "Biz, bunları, silahları gömecekler derken her yere silah depolamışlar. Valilere 'Ellemeyin.' demiştik, komutanlara 'Ellemeyin.' demiştik ama bu adamlar silah depolamış." Kendisi söylüyor. Sayın Başbakan nasıl bunlara ulaştı? Cumhurbaşkanlığının web sitesinde duruyor Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen efendim.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Toparlıyorum.
Şimdi, burada tartıştık. Geçen yıldı daha, geçen yılın bütçesindeydi. Komisyon üyesi arkadaşlarım biliyor. Burada bir sürü şeyler söyleniyor, YPG, PKK, şu bu diye devam ediyorsunuz. Ya, 29 Ekimde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş gününde o topraklardan geçerken ve de "bazı unsurlar" dediğimde -itiraz eden vekilimiz şu anda yok- Kandil'den birileri "kürdistan'dan çıktık, kürdistan'dan geçtik, Kürtlere yardıma gidiyoruz." dediğinde sesi çıkmayan İçişleri Bakanımız buradaydı, o da gitmiş... Yani, "Kobani'ye selam olsun." diyen Sayın Davutoğlu'ydu. Bakın, "Obama'ya ben teklif ettim bu işlerin geçişini ve eğit donatı." diyen de Sayın Erdoğan'dı. Ben gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Biz başka bir ülkede mi yaşıyoruz? Yoksa Sayın Başbakan Dışişleri Bakanlığı alışkanlığıyla gezerken bazı şeyleri göremiyor mu, ben gerçekten merak ediyorum.
Değerli arkadaşlar, açıkçası, bir de sürem bitmeden son bir şeyi daha söylemek istiyorum: Başkanlık sistemi, Anayasa tartışmasında Sayın Başbakan çok güzel, sizin de alkışladığınız bir şey söyledi ama ben galiba ya hafızamı kaybettim ya kulaklarım yanlış duyuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama, işte bir bakın, bir kontrol edin de birazdan dinletirim isterseniz.
Sayın Başbakan seçimden sonra dedi ki, kendim bizatihi kulaklarımla, görüntülü olarak duydum: "Milletimizin iradesi parlamenter sistem lehine tecelli etmiştir, başkanlık tartışması bitmiştir." diyen de Sayın Davutoğlu'ydu. Ama, şimdi demek ki bir sıkıntı var ki tekrar, mecburen buralara dönmek zorunda kalıyor. Açıkçası, bu şartlarda bir şeyler yapmamız mümkün değil arkadaşlar. Gelin, bırakın bu kayıkçı kavgalarını, hamaseti.
Ben yine baştan yapmak istediğim yere dönüyorum, yine oraya dönüyorum. Hep birlikte bu yapısal önlemleri çıkaralım, gelin, hep birlikte bir yapısal önlem komisyonu kuralım, gerekirse Plan Bütçeye getirin. Sanal gündemlerden vazgeçip ülkemizin ihtiyacı olan önlemleri alalım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)