GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:48
Tarih:29.02.2016

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, dün Diyarbakır Sur'da şehit olan Ankara Polatlılı Astsubay Çavuş Can Çalışkan ile Mardin Nusaybin'de şehit olan Konya Ilgınlı Mustafa Çetin'e Allah'tan rahmet, ailesine ve Türk milletine sabırlar niyaz ediyorum.

Yine, Sur'da yaralanıp GATA'ya kaldırılan ve maalesef dün itibarıyla iki bacağını kaybeden hemşehrim, Mersin Aydıncıklı Halil Arı'ya da acil şifalar diliyorum.

Bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önümüzdeki bir yıllık sürede kamuya kaynak toplama ve bu kaynakları dağıtma yetkisini verdiği, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmet üzerindeki siyasal denetim araçlarından birisi olarak iktisadi, idari ve sosyal sorumluluğun gerçekleştiği bir belgedir. Gönlümüz isterdi ki bütçe Meclise gelmeden önce alt komisyonlarda tartışılsın. Ancak, 1 Kasımdan bu yana birçok alt komisyon toplanmamış ve bütçe görüşmeleri direkt Plan ve Bütçe Komisyonuna gelerek buradan Meclise sunulmuştur.

Bütçe görüşmeleri sırasında muhalefetin Türk milleti adına bilgi edinme ve hesap sorma hakkı olduğunu düşünüyorum. Ama, maalesef, biz ne sorarsak soralım "millî irade" diyorsunuz, "yüzde 49,5" diyorsunuz. Biz size ne kadar oy aldığınızı sormuyoruz. 2016 yılı bütçesi görüşülürken 2015 yılında yaptıklarınızın hesabını verin, 2016 yılında yapacaklarınızı anlatın diyoruz.

Bütçe hakkının gerçek anlamıyla kullanılması, Sayıştayın doğru, açık ve güvenilir raporlar sunması zorunludur. AKP, hesapsız kitapsız bir şekilde denetimden kaçmak için elinden geleni yapmıştır. Bütçe doğru yapılmalıdır. 2015 yılı bütçesi 13 milyar TL olarak tahmin edilmiş, 26 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Maalesef, ek bütçe yapılıp Meclisin bilgisine dahi sunulmamıştır.

AKP, maalesef, denetim hakkını muhalefet belediyelerini denetlemek üzere kullanmış, bütün devlet görevlilerini muhalefet belediyeleri üzerine göndermiştir. 2 milyon nüfuslu bir kentin büyükşehir belediye başkanına yurt dışı yasağı getirilmiştir. Hakkında on yedi yıldır hiçbir soruşturma açılmamış Adana Büyükşehir Belediye Başkanımıza yapılan bu muameleyi haksız ve yersiz buluyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkeyi yönetenlerin sorumluluğu büyüktür. Hazreti Ömer "Dicle'nin kenarında bir koyunu kurt kapsa kıyamette bunun hesabı benden sorulur." demiştir. Sizlerin bu anlayış içerisinde hareket etmenizi bekliyoruz.

Ülkemizde ilk sivil havacılık çalışmaları 1912 yılında, bugünkü Atatürk Havalimanı'nın hemen yanında, Sefaköy'de tesis olarak 2 hangar ve küçük bir meydanda başlamıştır. Atatürk'ün, ülkenin geleceğine de yol gösteren "İstikbal göklerdedir." sözü doğrultusunda 1925 yılında kurulan ve daha sonraki yıllarda "Türk Hava Kurumu" adını alan Türk Tayyare Cemiyetiyle Türk sivil havacılığının kurumsal temelleri atılmıştır. İlk sivil hava taşımacılığı ise 1933 yılında 5 uçaklık küçük bir filoyla "Türk Hava Postaları" adıyla başlatılmıştır. 1933 yılından bu yana havacılık faaliyetleri ülkemizde günden güne artmıştır. Öncelikle, ülkemizin gerek yurt içinde gerek yurt dışında yeni uçuşlar başlatmasını olumlu buluyorum, gelişen dünyada hava yoluyla taşınan yolcu sayısının artmasını olumlu buluyorum. Yalnız, yeni havaalanları yapılırken önceliklerin göz önünde bulundurulmasını istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde ilk uçak fabrikası kurulması girişimleri 1930'lu yıllara dayanmaktadır. 1932 yılında gazetelerde bir haber çıkıyor: "Memleketimizin uçağa ihtiyacı vardır. Uçak fabrikamız olmadığı için dışarıdan parayla satın almamız gerekiyor." Devletin bütçesi o yıllarda 200 milyon TL. Diyorlar ki: "Bir kampanya açalım, milletin yardımına başvurup para toplayalım, bu paralarla uçak satın alalım." O zamanlar Ankara'nın en zengini olan Vehbi Koç'a gidiyorlar, durum izah ediliyor; Vehbi Koç da çıkartıp 5 bin TL veriyor. Daha sonra, Abdurrahman Naci Bey'e gidiyorlar, o da 120 bin TL bağışlıyor. Sıra Nuri Demirağ'a geliyor. Nuri Bey "Benden bu millet için bir şey istiyorsanız en mükemmelini istemektesiniz. Madem ki millet uçaksız yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan bekleyemeyiz. Ben bu uçak fabrikasını yapmaya talibim." diyor ve hemen hazırlıklara başlanıyor. "Nu.D-38" adıyla üretilen ilk uçak 11 Şubat 1944 tarihinde tanıtım seferine başlıyor. Aralarında gazetecilerin de bulunduğu uçak 9.45'te Yeşilköy Havaalanı'ndan havalanıyor, yaklaşık bir buçuk saat süren uçuş sonunda Ankara Etimesgut Havaalanı'na iniyor. O günün çok kısıtlı bütçeleriyle neredeyse imkânsıza yakın şartlarda ilk uçağımızı ürettik. Bir tarafta o 1930'ların imkânsız şartlarıyla kurulan uçak fabrikası, 1940'ların imkânsız şartlarıyla üretilen ilk uçak, bir tarafta o on beş yıllık sınırsız iktidar, sınırsız güç, yeterli maddi olanak ve hâlâ yapılacağı söylenen ilk yerli ve millî uçak. Burada takdiri aziz Türk milletine bırakıyorum.

Nüfusu 100 bin civarında olan şehirlerimizde bile bugün havaalanı varken 2 milyonluk Mersin'de maalesef havaalanı yoktur. Yer seçimi olarak yanlış bir bölgeye, tarım arazilerinin göbeğine, Adana Havaalanı'nın hemen yakınına bir havaalanı inşaatı yap-işlet-devret modeliyle başlatılmış, maalesef firma iflas etmiş, inşaat yarım kalmıştır. Mersin'den çıkan bir yolcu, Adana Havaalanı'na, yapılacak olan Mersin havaalanından daha erken ulaşacaktır ama biz her şeye rağmen yine de Çukurova havaalanının bir an önce yapılmasını bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliği gibi konularda düzenleme yetkisi verilmiştir. Gerçek ve tüzel kişilere özgü olan ve kişilerin belirlenebilir olmasını sağlayan, her türlü ırk, etnik köken, siyasi görüş gibi kişisel veriler Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından tedbir amaçlı depolanmaktadır. Asıl görevi kişisel verileri korumak olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun güvenilir olması gerekmektedir. Ama geçmişteki acı tecrübeler, devletin kurumları arasına sızan art niyetli kişilerin yasal olmayan dinlemeler ve izlemeleri, kaset komploları ve kişisel verilerin yandaşlarla paylaşılması şeklinde olmuştur. Bu komploların 2011 yılı seçimlerinde kimlerin işine yaradığı ortadadır.

Değerli milletvekilleri, bu kurumlarda güvenilir ve uzman kişilerin çalışması gerekmektedir. TÜRKSAT Uydu Haberleşme ve Kablo TV AŞ Yönetim Kurulu üyelikleri, Başbakan ve Cumhurbaşkanı danışmanlarının, eski milletvekillerinin maaş alma yeri değildir. Bu gibi kurumlarda uzman kişilerin çalışması gerekmektedir. Biz bu durumlara şahit olduğumuz zaman rahmetli Ali Rıza Septioğlu geliyor aklımıza. Ali Rıza Septioğlu, Adalet Partisi döneminde lise mezunu bir hemşehrisini müsteşar olarak atatmak ister. Bürokratlar karşı çıkarlar, lise mezunu olan bir kişinin müsteşar olamayacağını söylerler. Septioğlu "İlkokul mezunu birisi bakan oluyor da lise mezunu birisi niye müsteşar olamıyor? Hemşehrimdir, yapacaksınız." der. Ama aradan geçen bu kadar zamana rağmen maalesef devletimiz aynı anlayışla idare edilmektedir. Ne yazık ki ülkemizde yüksek teknolojiyi üreten sanayi gelişmemiştir. Son on beş yılda sadece ithal cep telefonuna 23 milyar dolar paramız gitmiştir. Ben buradan sesleniyorum: Türkiye mutlaka yüksek teknolojiye yatırım yapmak zorundadır. Gerekirse beyin transferi yapmak, yurt dışında eğitim gören uzmanları ülkeye davet etmek ve bu teknolojiye sahip olacak tesisleri kurmak zorundadır.

Değerli milletvekilleri, geçmişten geleceğe köprü olan, Türk milleti ve Türk devleti için siyaset yapan, sadece Türk milletinin menfaatlerini düşünen Milliyetçi Hareket Partisinin temelini attığı ancak projenin tamamlanmasının AKP iktidarına nasip olduğu birkaç projeden bahsetmek istiyorum. İstanbul-Ankara arasındaki hızlı tren projesinin ilk etabı, Ankara-Eskişehir arasının projelendirme ve ihale işleri 2000 yılında MHP Hükûmeti zamanında imzalanmıştır. Asrın projesi olarak değerlendirilen ve yandaş medyanın "İmkânsızı gerçekleştirdik." şeklinde başlıklar attığı Marmaray Projesi, Sayın Oktay Vural'ın imzasıyla 2001 yılında imzalanmış ve yapım işleri ihalesine çıkılmıştır. Bunların hepsi birer devlet projesidir. Bu projelerin MHP'den öncesi de vardır, AKP'den sonrası da olacaktır. Elinde sınırsız maddi destek ve medya olan AKP Hükûmeti tüm bu projelerde milleti kandırma yoluna gitmiş, Marmaray Projesi'ni üstlenmiştir. Ben buradan siz değerli milletvekillerine ama en önemlisi aziz Türk milletine, Abdülhamit Han'dan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e ve AKP zamanında yapılan demir yolları uzunluklarını söylemek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, rakamlar ortadadır. Yıkılma evresinde olan Osmanlı Devleti ile savaştan yeni çıkmış, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin yapmış olduğu toplam demir ağı yaklaşık 10 bin kilometredir, on beş yıldan beri tek başına iktidar olan AKP Hükûmetinin yapmış olduğu demir yolu sadece 1.700 kilometredir. Hicaz Demir Yolu 1.300 kilometredir, cumhuriyet öncesi yapılan demir yolları 4.100 kilometredir, cumhuriyetin ilk yıllarında 3.764 kilometredir, AKP iktidarıyla yapılan 1.750 kilometredir.

Marmaray Projesi'yle birlikte Türkiye'nin dört bir yanını hızlı tren ağlarıyla öreceklerini açıklayan AKP Hükûmetine şunu söylemek istiyorum: Tabii ki biz vatandaşlarımızın menfaati için toplu taşımaya önem veriyoruz. Gerek şehirler arası gerek şehir içi ulaşımda raylı sistemin kullanılmasını destekliyoruz. Yalnız, buradan önceliklerin doğru tespit edilmesini istiyoruz. Yani, Konya-Karaman hızlı treninden önce 4 milyon nüfusun yaşadığı ve her gün Karaman'ın nüfusu kadar yolcu taşınacak Adana-Mersin hızlı tren projesinin öncelikle bitirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu projede de şehir içinden geçen kısımların mutlaka yer altına alınması gerektiğini düşünüyorum. Kara yollarıyla ilgili değinmek istediğim konular ise Niğde-Ankara ve İstanbul-İzmir otoyolu acilen bitirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, değinmek istediğim diğer bir konu ise zorunlu araç sigortaları. Trafik sigortalarının artışının başlıca nedeni 2011 yılında Yargıtayın aldığı bir kararla beden hasar ödeneceğine karar verilmesidir. On beş yıl geriye dönük işletilen bu kararla, rant çevreleri geriye dönük, ölen kişilerin varislerini bularak sigorta şirketlerine dava açıp, aldıkları davalardan dolayı sigorta şirketleri zarara uğramışlardır. Bir örnekleme yapmak istersek, Yargıtayın bu kararından önce, çekicinin poliçe fiyatı 1.500 lira, şu anda 3.500 lira; bir otomobilin poliçe fiyatı 155 lira, şu anda 423 lira; bir kamyonetin poliçe fiyatı 350 TL, şu anda 1.302 TL. Yeni bir yasal düzenleme yapılarak araç sigortası konusunda mağduriyetin giderilmesi gerekmektedir.

Bu sıkıntıların yanında, bir kamyoncu evladı olarak kamyoncu esnafının sorunlarına dikkat çekmek istiyorum. Kesinlikle kamyoncu esnafımıza ucuz yakıt verilmelidir. K1 yetki belgesinde araç sınırlaması getirilmeli, K1 yetki belgesi sahipleri iş bıraktıklarında belgelerini akraba ve akraba dışındaki kişilere devredebilmelidir.

Kooperatiflere eskiden olduğu gibi vergi muafiyeti getirilmelidir. OGS, HGS ile ilgili yazılan cezalar makul bir rakama çekilmeli ve mağduriyetler giderilmelidir.

Değerli milletvekilleri, dış ilişkilerimizde de yaşanan sorun ortadadır. Ancak, Türk dış ilişkileri âdeta yapboza dönmüştür. AKP başkanlık sistemi ve yeni anayasa edebiyatı yaparken Türkmen Dağı Esad'a, Kerkük peşmergeye, Musul IŞİD'e terkedildi. Geriye yalnızca Türkmenlerin acı dolu hikâyeleri, yitirilmiş yurtları, dağıtılmış umutları, kaybolmuş hayatları bırakıldı. Müttefikimiz Amerika, bugün "Ey Amerika!" oldu. Suriye savaşından sonra Birleşmiş Milletlerden ve AB'den beklediğimiz destek gelmeyince acil müttefikimiz olarak Suudi Arabistan'a sarıldık ancak o da "Suriye savaşında Rusya'yla beraber hareket etmeye hazırım." dedi. ABD 10 bin kilometre ötesinden, Rusya 3 bin kilometre uzaklıktan Suriye'de ateşkesin tarafı oluyor ama 3 milyon Suriyeliyi misafir eden ve bu savaştan en büyük mağduriyeti çeken ve bu bölgede milyonlarca soydaşı, dindaşı yaşayan ve süper ligde oynadığını iddia eden Türkiye masada olamıyor. Bunu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

2011 yılında başlayan iç savaşla beraber maalesef Suriye politikası iyi yönetilememiş, göçle ilgili öngörü doğru tespit edilememiş, MHP'nin "Tampon bölge kurun, göçmenleri orada misafir edelim, sınır güvenliği alalım." uyarıları dikkate alınmamış ve bugün maalesef, bir kısmı kayıt dışı olmak üzere 3 milyonun üzerinde Suriyeliyi barındırmak zorunda kaldık. 2016 yılında AB yetkilileriyle yapılan görüşmelerin basına sızan tutanaklarına göre "Kapıları açar, mültecileri otobüse doldurur, size yollarız." diyoruz, işte, bu kısa vadedeki planlar, geleceği görememe bizi ulusal anlamda geriye götürdü.

Değerli milletvekilleri, iktidar partisi özellikle on dört yıldır Türkiye'de hiçbir siyasi partiye nasip olmayan imkânlara sahiptir ancak Mersin bu süre içerisinde maalesef beklediği düzeyde hizmet alamadı. Ne yazık ki biz on dört yıl içerisinde her seçim döneminde aynı vaatleri dinledik. Mersin'de her seçim değişmeyen tek şey seçim vaatleridir. Bu on dört yıllık iktidar döneminde Mersin tam olarak 3 bakan, 1 genel başkan yardımcısı gördü ancak her bakan bir önceki bakanla aynı şeyi söylemekle yetindi, "Ben daha önce farklı bir ilden vekildim ama artık Mersin'in vekiliyim." 2002 yılında, o zaman, AKP'nin kurucu üyelerinden ve partinin Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat'ı Mersin'den aday gösterdiler ve Mersinli hemşehrilerimiz de yüksek oranda oy vererek Meclise gönderdiler fakat o yıllarda Mersin istediği hizmeti alamadı. Dengir Fırat bugün HDP sıralarında milletvekilliği görevine devam etmektedir.

2007 yılında, bu defa Kürşat Tüzmen Mersin'den aday gösterildi. Kürşat Tüzmen Devlet Bakanı olarak Mersinlilere başta 5T olmak üzere, tarım, ticaret, toplu konut, toplu taşıma projeleriyle Mersinlilerin oyunu aldı. Organize sanayi bölgeleri yapılacağı söylendi. Hava yolu, demir yolu, Adana-Mersin yolu, Mersin-Antalya yolu vaatleri verildi ama Mersinliler Kürşat Tüzmen'in o dönem içerisinde İstanbul Boğazı'nı yüzerek geçme dışında herhangi bir faaliyetine şahit olmadılar.

2011 yılında Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan Mersin'den aday gösterildi. Yine Kürşat Tüzmen gibi birçok proje saydı, 8 tane organize sanayi bölgesi yapacağını söyledi ancak Mersinliler Zafer Çağlayan'ın 750 bin liralık saate bakma dışında herhangi bir projeyi hayata geçirebildiğine şahit olmadılar.

2015 yılı 7 Haziran seçimlerinde Antalya'dan aday olan ve orada da birçok proje açıklayan Sayın Lütfi Elvan 1 Kasım seçimlerinde Mersin'den aday gösterildi. Mersin'e geldiği gün şu ifadeleri kullandı: "Mersin, Türkiye'nin yirmi yıl gerisinde kalmıştır." Biz Sayın Elvan'ın iyi niyetine ve öngörülerine inanıyoruz, kendisine başarılar diliyoruz, Mersin adına inşallah hayırlı hizmetler yapmasını temenni ediyoruz. Ancak, Sayın Elvan, bu yirmi yılın on beş yılında AKP tek başına iktidardı ve Mersin'in de 3 tane bakanı vardı. Lütfi Elvan Mersin'den Ulaştırma Bakanı olarak aday gösterilmiş ve kendi Bakanlığıyla ilgili birçok proje açıklamıştır. Bu projelerin tamamı Mersin halkı tarafından beklenmektedir ancak "Havaalanı ihalesi ekim ayında yapılacak." denmiş, yapılamamış, "Ocak ayında yapılacak." denmiş, yine yapılamamış, şu anda "Devlet yapacak." deniyor. Yeni ihale süreçleri, yeni zaman kayıplarıyla Mersin kan kaybetmeye devam ediyor. Lütfi Elvan geldikten sonra Sahil Bandı Projesi için, "Yıllardır mesafe alınamayan sahil bandı kamulaştırmasına hemen onay verdim, yapılacak." demiş ancak 15 kilometrelik sahil bandının 4 kilometresi yapılmış, geriye kalan kısmının kamulaştırması dahi yapılmamıştır.

Değerli milletvekilleri, ben buradan Hükûmete seslenmek istiyorum: Mersin Limanı'nı sattınız, Suma Fabrikasını sattınız, Kadıncık-1 ve Kadıncık-2 Barajlarını sattınız ama ne yazık ki sattıklarınızdan aldığınız paraları bile Mersin'e harcamadınız. Mersin-Antalya yolu, Çukurova havaalanı, Adana-Mersin hızlı tren, Mersin-Adana sekiz şeritli yol, Çeşmeli-Taşucu otoban yolu, Silifke-Mut yolu, Silifke-Gülnar yolu, Mut-Karaman yolu, Tarsus-Çamlıyayla yolu, 8 tane organize sanayi bölgesi, Yenice lojistik köyü, Tarsus'a araç muayene istasyonu, Anamur iskelesi, arsasını Toroslar Belediyesinin bağışladığı 1.250 yataklı şehir hastaneleri projeleri Mersin halkı tarafından beklenmektedir.

Sözlerime son verirken, güneydoğuda canlarını ortaya koyan, bu ülkenin birliği, beraberliği ve kardeşliği için mücadele eden kahramanlarımızın her zaman yanında olduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)