| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 02.03.2016 |
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Tunceli) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ben, siyaseti gerilim ve karşıtlık üzerine yapan biri değil, daha çok siyaseti sorgulayan, çözüm odaklı söylemlerde bulunan bir siyasetçi olarak karşınızdayım.
Sayın milletvekilleri, bugün İçişleri Bakanlığının bütçesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Tabii, bu süreçle ilgili ülkemizin birinci temel sorunu olan ve bir an önce çözüme kavuşturulması gereken terör sorunuyla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim.
1984 yılında PKK terör örgütünün Eruh eylemiyle başlayan bir süreç ve yıl 2016, otuz iki yıllık süreçle ilgili sizleri bilgilendirme ihtiyacı hissediyorum. Bu otuz iki yıl süre içerisinde yaklaşık olarak 10 bin kamu görevlimizi kaybettik ve şehit verdik. Bölge insanı ve sivil insanlarımızla birlikte ölü sayımız ve can kaybımız yaklaşık olarak 40 bin civarında. Ve yine, aynı zamanda, Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş'un açıklamasıyla ve ifadesiyle, yaklaşık olarak terörle mücadeleye otuz iki yılda ülke bütçesinden harcadığımız para değeri 1,5 trilyon dolar. Yani, bu 1,5 trilyon doları söylerken rakam olarak kulağa çok hoş gelebilir, düşük gelebilir ama 1,5 trilyon dolar demek bin tane boğaz köprüsü, 833 tane Marmaray, 375 tane Atatürk Barajı'nın maliyeti demek. Ayrıca, bu süre içerisinde, otuz iki yıllık süre içerisinde 6 Cumhurbaşkanımız değişti, 10 Başbakanımız değişti, 11 Genelkurmay Başkanımız değişti, 23 İçişleri Bakanımız değişti ve toplam 20 Hükûmet değişti. Yani, Türkiye'nin siyasi hayatında faaliyet gösteren tüm siyasi partilerin büyük bir oranı ya iktidar partisi olarak, tek başına iktidar partisi olarak görev yaptı ya da koalisyon ortağı olarak görev yaptı ama ne yazık ki bu otuz iki yıllık süre içerisinde geldiğimiz nokta, hâlâ başladığımız nokta. Yani, ülkemizde terör sorununu çözmüş değiliz, hâlâ terör nedeniyle şehitlerimiz ve can kayıplarımız var ve hâlen ekonomik olarak bütçemizin büyük bir bölümünü terörle mücadele kapsamında bu bütçede harcamak zorundayız.
Değerli milletvekilleri, aynı zamanda bölgede yaklaşık 3.428 köy boşaltılmış ve 4 milyon insan zorunlu göçe tabi tutulmuş ve bu insanlar büyük şehirlere yerleşmişler, yerleştikleri kentlerde o kentin sosyal yaşantısına, ekonomik yapısına, ekonomik dengesine uyumlu da bir yaşam tarzı geliştirememişler ve sosyal çatışmaların başladığı büyük kentler yaşadık.
Bakın, sayın milletvekilleri, eğer terör sorununa yalnızca Hükûmetin sorunu olarak bakarsak ve yaklaşırsak ve yalnızca Hükûmet politikası olarak bu sorunu görürsek bu soruna çözüm üretme şansımız çok zayıf ve bu sorunla ilgili kaygılarımız, endişelerimiz devam etmeye başlar. Bu mesele bir Hükûmet sorunu değildir. Bu sorun, adını ne koyarsak koyalım, terör sorunu, Kürt meselesi, Kürt sorunu, adını ne koyarsanız koyun, bu sorun ulusal bir sorundur ve büyük devletlerin yaşadıkları ve önemsedikleri siyasetle ilgili ulusal politikaları vardır. Mesela Almanya'da, iktidar kim olursa olsun endüstri politikası değişmez, İngiltere'nin yurttaşlık politikası ve hukuka olan bağlılık politikası asla değişmez, Hollanda'nın tarım politikası değişmez, bunun gibi, Japonya'nın eğitim politikası değişmez. Yani bizim terör meselesine bakış açımız, yalnızca bir siyasi partinin bakış açısıyla veya bir hükûmetin bakış açısıyla yorumlanarak çözüm getirilme arzusu ve isteği son derece yanlıştır. Bu mesele, bir ulusal meseledir ve biz, bu meseleye ulusal bir değer yargısıyla ve açısıyla bakmak zorundayız. Sorunun temel çözümü de budur. Bu sorunun çözüleceği yer de Parlamentodur yani kuruluş değerlerimiz ve üniter devlet yapımız asla ve asla tartışılmadan, Parlamentoda her şeyi konuşabilmeliyiz, her şeyi tartışabilmeliyiz.
Sayın milletvekilleri, hiç unutmayın ki 1920'li yıllarda, ilk açılan Meclisin milletvekilleri Ulus'taki pansiyonlarda ve Ulus'taki köhne yerlerde saman yatakların üzerinde yatarak, nohutla, kuru fasulyeyle, bulgur pilavıyla beslenerek bu cumhuriyeti kurdular ve bize hediye ettiler. Şimdi, bize düşen siyasi sorumluluk, siyasi görev onların kurup bize teslim ettiği cumhuriyeti yaşatmak ve yaşatabilmektir. (CHP sıralarından alkışlar) Hepimiz cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmalıyız, hepimiz cumhuriyetin değerlerinin yaşaması için katkı vermeliyiz.
Büyük devletler, büyük kamu binalarıyla anılmazlar. Büyük devletler, askerî güçleriyle anılmazlar. Büyük devletler, büyük bütçeleriyle anılmazlar. Büyük devletler, tam tersine, demokrasinin, insan haklarının, eşit yurttaşlık hakkının, özgürlüklerin kendi yurttaşlarına tanınmasıyla anılırlar ve bizim, bu Meclisin yapması gereken, önümüzdeki süreç ve bu süreçler ilgili, terör meselesini çözerken büyük bir devlet olduğumuzu göstermeliyiz, bütün siyasi partiler ortak değerler üzerinde buluşarak bu soruna çözüm bulmalıyız.
Değerli milletvekilleri, ben, bölgenin insanı olarak ve bölgenin bir milletvekili olarak Hükûmetimizi ve Parlamentomuzu bir konuda uyarmak istiyorum ve bu uyarıyı yaparken de aslında bir korkumu da sizlerle paylaşmak istiyorum: Hepimizin bildiği gibi, devletin içerisinde gayriresmî derin güçler çoğu zaman kendini göstermiştir. Bunun 12 Eylül öncesi adı kontrgerilladır, 12 Eylül sonrası adı derin devlettir, daha sonraki süreçte farklı isimlerle anılan kontrol dışı güçlerdir. Binlerce faili meçhul cinayet işlediler, binlerce yargısız infaz gerçekleştirdiler. Aynı tehlikelerle karşı karşıya kalabiliriz. Devletin gücünü kendi bakış açısıyla kullanan bölgede kontrol dışı güvenlik güçleri bu tehlikelere ve risklere açık. Aynı şekilde, bölgede terör örgütlerinin -yalnızca bunu PKK için kastetmiyorum- Türkiye'de, ülkemizde şu anda var olan tüm terör örgütlerinin artık insan kaynağı sorunu yok. Çünkü Suriyeliler artık terör örgütlerinin ulaşabileceği doğal insan kaynağı hâline dönüştü.
Ve yine bir uyarıda daha bulunmak istiyorum: Bölgede mart ayından sonra istenmeyen olaylar yaşanabilir. Çünkü şu anda terör örgütlerinin büyük kentlerde eylem koydukları kadrolar yalnızca şehir kadroları. Kırsal kesimdeki dağ kadroları kış mevsimlerinden dolayı şu anda sığınıklara çekilmiş ve hâlâ doğal koşullardan dolayı bir eylem yapma gücüne sahip değil. Mart ayından itibaren eğer bu bölgedeki, kırsal kesimdeki terör örgütleri de eylem yapmaya başlarsa, korkuyorum, 1990'lı yıllarda yaşadığımız, artık şehirler arası ulaşım askerî konvoylarla yapılacak, şehirler arası ulaşım artık kamu görevlilerine kara yoluyla yapılmayacak, askerî helikopterlerle yapılacak. Büyük bir faciayla karşı karşıya kalmamak için bu ülkenin bir yurttaşı olarak, bir baba olarak, sorumlu bir aile reisi olarak benim sizlerden isteğim, uzlaşma kültürüyle ortak değerlerimiz üzerinde bu Parlamentonun terör meselesine yalnızca bir siyasal mesele veya bir Hükûmet meselesi olarak bakış açısıyla değil, bu meseleyi ulusal mesele olarak görüp bu ulusal soruna çözüm getirmektir.
Hepinize en içten dileklerimle sevgi ve saygılarımı sunarım.
Teşekkür ederim (CHP sıralarından alkışlar)