GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:52
Tarih:04.03.2016

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standardları Enstitüsü Başkanlığı ve Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi ve televizyonları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe, "Belirli bir dönem içerisinde gelir ve giderlerin oranlarını ve niceliklerini önceden belirleyen, onaylayan ve bu işlemlerin yapılmasına izin veren kanun veya karar, bu kanun veya karara yasama organının yürütme organına verdiği bir yetki şeklidir." diye tarif edilmektedir. Bütçe, aynı zamanda, hükûmetlerin ülke yönetimi için öngördükleri yatırımların, halkın refah payının yükseltilmesi, güvenliği, eğitimi, sağlığı gibi konularda finansal değer yaratmak ve bu hizmetler için pay etmek anlamına da gelmektedir.

Dilimizde çok güzel bir deyim vardır: "Ayağını yorganına göre uzat." Bu deyimi bütçeleştirdiğimiz zaman denk bütçeye çağrışım yaptığını herhâlde hatırlarız. Ancak, on dört yıllık süreç içerisinde ya boyumuz uzadı yorgana sığmıyor ya yorgan küçüldü bedenimize, boyumuza uymuyor. AKP'nin bütçeleri de doğal olarak rakamsal değerlerle büyürken reel olarak bu büyüme halka yansımıyor, halka bu bütçe küçük geliyor. Yani, halkın bütçeden aldığı pay gittikçe azalıyor. On dört yıllık dönem sonunda ücretli, ücretsiz her kesim perişan.

Çiftçi perişan; anasını alıp tarlada, bostanda yatıyor; mazot, gübre, tohum, ilaç, sulama bedeli rüyalarına girmesin diye üzerine toprak örtüyor.

Esnaf perişan; kepenk kapatıyor, siftahsız evine gidiyor; çekini, senedini ödeyemiyor.

Memur perişan; ay sonunu getiremiyor; otuz günlük aylığı on günde bitirerek bankalara koşuyor.

Emekli perişan; ikinci, üçüncü iş bulursa hayatını devam ettirmeye çalışıyor.

İşveren perişan; bertaraf olmaktan korkuyor.

İşçi perişan; Çay simitle üç öğünü geçirmekte, evine gittiğinde de çocuklarının yüzüne bakamıyor.

Şimdi, gelin siyasi literatürümüze de girmiş çay simit hesabı yapalım. 5 kişilik bir ailenin sabah, öğlen, akşam bir simit, bir çay ile öğün geçirdiğini hesaplasak, günlük 30 lira, aylık 900 lira, geriye kalıyor 400 lira. Bu 400 lirayla ev kirası mı versin, çocuklarının masrafını mı karşılasın, mutfak masrafını mı karşılasın, elektrik, su parası mı versin? Ne yapsın, nasıl denk bütçe oluştursun? Burada, birilerinin söylediği gibi şeker, tuz yok; yumurtayı, makarnayı lüks diye saymıyorum; hele hele burada yağ, bildiğiniz margarin veyahut da sıvı yağ hiç yok.

Açlık sınırının altında yaşayan milletimiz kadercidir, şükürcüdür, kimilerine göre de fıtratında var. Onun için de bütçeniz hakça, adaletli bir bütçeden çok uzak durmakta, yukarıda saydığım her kesime düşen pay on dört yıldır artarak azalmıştır. Millet perişan, siz pembe tablo çizerek halkın refah içerisinde olduğunu söylüyorsunuz ancak gerçekler öyle değil. Ama haklısınız perişan olmayan bir kesim var, onlar da mücahitlikten müteahhitliğe, yandaşlıktan yalılara, rezidanslara terfi eden, bütçeden istediğinden fazlasını alan kesim. Sizin için halk bu kesim olmalıdır diye düşünüyorum.

Şimdi, AKP şunu diyebilir: "Biz 11 defa seçim kazandık, yüzde 49,5 oy aldık." Doğru, sosyolojik bir olay ancak halk size oy verirken dış politikadaki teslimiyetçiliğinize, zikzaklarınıza; terörü elinizle büyütmenize; askerimizin, polisimizin terörle mücadelesine "katliam" denmesine göz yummanıza; toplumu ayrıştırmanıza; hayat pahalılığına; ülkenin zenginliklerini yabancılara peşkeş çekmenize oy vermedi. Siz nasıl ki her sıkıştığınızda "Aldandık, aldatıldık." diyorsanız siz de milleti aldatarak, kandırarak bugünlere geldiniz.,

İktidara 3Y ile geldiniz: Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar. Ama yumurtayı una akıttınız, gemicikleri taka, bütçe açığını Sarraf'a, ayakkabı kutularını aksesuar, çelik para kasalarını elbise dolabı, para sayma makinelerini kâğıt öğütme makinesi yaptınız. Daha bitmedi, siz, siyasi parti mensuplarına kaset komplosu; kozmik odaya suikast planı; askeri yan gelip yatan, cami bombalayan; polisi, hâkimi, savcıyı paralelci; gazeteciyi, yazarı terörist; televizyonları, gazeteleri ya kapattınız ya da yandaş yaptınız, sonra da "Kandırıldık, aldatıldık." dediniz. Yolsuzluk ve yargıda kendinize, yoksullukta millete gereğini yaptınız.

Adaletsiz, dengesiz, rakamlarla oynanmış bir bütçe ülkemize yakışmıyor. Onun için de kurumların da durumu AKP'nin bütçesi gibi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama KOSGEB bütçesi üzerinden devam etmek istiyorum. KOSGEB, küçük ve orta ölçekli işletmelerin payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide entegrasyonu gelişmelere uygun bir biçimde gerçekleştirmek amacıyla kurulmuştur. Ülkemizin sanayisinin itici gücü olan, ülkenin istihdamına katkıda bulunmasına ve katma değer yaratmasında büyük rol oynayan KOBİ'lere destek veren KOSGEB, gelişim, yenilik, AR-GE gibi çalışmalara katkısından dolayı sanayileşmemiz için büyük önem arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, KOBİ'ler için önemli bir kuruluş olan KOSGEB, AKP iktidarları döneminde maalesef hep yolsuzluk, usulsüzlükle anılan bir kurum hâline gelmiştir. Kurumun ehliyetsiz ve liyakatsiz kişiler tarafından yönetildiğini, ahbap çavuş ilişkisinin kurumun bünyesine girdiğini ve yerleştiğini söylemek mümkündür.

Kendilerini danışman şirket olarak tanıtan dolandırıcılar, KOSGEB'in hibe ve kredilerinden yararlanmak isteyen girişimcilere bu desteği garanti ederek hem fikri hem de parasını alıp ortadan kaybolmuşlardır. Bu fikirleri başka şirketlere satarak haksız kazanç sağlamışlardır. Demek ki KOSGEB'de bazı şeyler yanlış gidiyor. Bazı firmalar korunuyor, her türlü destekten usulsüz de olsa yararlandırılıyor.

Sayıştay raporları incelendiğinde, KOSGEB ve TÜBİTAK KOBİ'lere AR-GE destekleri vermektedir. Aynı Bakanlığa bağlı KOSGEB ve TÜBİTAK'ın verdiği AR-GE destek ödemelerinde bazı firmalara mükerrer ödemeler yapıldığı raporlarda belirtilmiştir. Bu firmalar hangileridir? Mükerrer ödemelerin mali boyutu nedir, ne kadardır? Kamu kaynağı kullanılırken verilen desteklerin hukuki düzenlemeye uygun olarak kullandırılması, güvence altına alınması gerekmiyor mu? Uygunsuzluk durumunda ilgili tarafın KOSGEB veri tabanından derhâl pasifize edilmesi gerekmiyor mu? Desteklerden yararlandırılmaması gerekirken bazı durumlarda bu işlemlerin yapıldığını görmek mümkün. Ben demiyorum, Sayıştay raporları diyor. Sayıştay raporlarında başka olumsuzluklar da bulunmasına rağmen zaman darlığından dolayı bunlardan bahsedemeyeceğim.

Peki, KOSGEB'de sorunlar bunlarla bitiyor mu? Tabii ki, bitmiyor. KOSGEB'de çalışan 1.030 personelden 347 kişi nitelikli personel hizmet alımı yöntemiyle çalışmaktadır. Bu personellere asli ve süreli görevler yaptırılmaktadır. Ayrıca KOSGEB'in içerisinde hazırlanan fişleme raporu sonucu personelin "paralel", "solcu", "ülkücü", "yandaş" gibi sınıflandırılması ve haklarında olumsuz görüş bildirilen bürokratların tek tek görevden alınması kabul edilecek bir uygulama değildir. Bu uygulama "Bu ne kin, bu ne düşmanlık." dedirttirmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak KOSGEB'den, değişime ve gelişime uyum sağlayabilen, girişimcilik kapasitesi yüksek, uluslararası rekabet gücüne sahip, kurumsal yönetim anlayışını benimsemiş KOBİ'leri Türk ekonomisinin temel dinamiği hâline getirmesini bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu kısmında Türk Standartları Enstitüsü hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. 9'uncu Cumhurbaşkanımız merhum Süleyman Demirel tarafından itibar müessesesi olarak adlandırılan Türk Standartları Enstitüsü, AKP iktidarları tarafından itibarsızlaştırılmaya çalışılmış, ancak bu kurumu yıpratsa da kurumun daha önce elde ettiği başarılar itibarından bir şey kaybettirmemiştir.

AKP döneminde, uluslararası benzer kuruluşların baskısıyla kurumun fonksiyonları azaltılmaya çalışılmış, kanununda yapılan değişiklikler ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamına alınarak, rekabet etme şansı elinden alınmıştır. Birçok yabancı şirket, mevzuattaki boşluklardan yararlanarak yüksek ücretlerle sistem belgelendirmesi yapmaya başlamış, bunlarla da ilgili bir denetim sistemi TÜRKAK tarafından kurulamamıştır.

Eşit işe eşit ücret söylemiyle personeller arasında farklılıklar yaratılmış, kurumu bilmeyen, teknik yeterliliği bulunmayan, dışarıdan getirilen yandaş ve yanlış personel kurumu pasif hâle düşürmüştür. Kurumda çalışan personelin maaşlarında kesintiler yapılmış, verilen zamlar onların kesintilerini karşılayamadığı gibi emeklilik durumlarında da mağduriyetlere yol açmıştır, ancak üst yönetimde ve yandaş olanlar bu durumdan etkilenmemiştir. Bunun sonucunda personel arasındaki iç barış bozulmuş, haksız makam ve atamalar ve verilen unvanlar, hem kurumsal itibarın kaybına hem de personelin maddi kayıplarına, farklı ücretlendirmelere sebep olmuştur. Nitelikli personel bunun sonucu olarak başka kurumlara gitmek zorunda kalmıştır. Bu durum acilen çözülmelidir.

Ayrıca, TSE belgelendirme kuruluşudur. Bağımsız bir kuruluş olan TSE'nin, kamu kurum ve kuruluşlarının belgelendirme işlemlerinde öncelik tanıması, kurumların iş güvenliğini de üstlenmesi, bu konudaki bir eksikliği de giderecektir.

Sayın Bakanım, bir konuyu da söylemeden geçemeyeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Otomotiv Test Merkezi, evet, bu proje, TSE için ve ülkemiz için de önemli bir proje. TSE'de yirmi sekiz yıl çalışan bir mühendis olarak sizi bu projenizden dolayı tebrik ediyorum, ancak projenin de bir an önce bitirilmesini arzu ediyoruz. Yalnız, bununla ilgili, bu test merkezinin arazisiyle ilgili yapılan yanlışlıkların, hataların kuruma verdiği zararın ve bunun da müsebbiblerinin değerlendirilmesini bekliyoruz.

Sayın Başkanım, son sözü Patent Enstitüsü üzerinde söyleyeceğim müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Sayın Ahrazoğlu, normalde süreniz bitti biliyorsunuz. Size süre verirsem diğer konuşmacının hakkından vermiş olacağım ama sözlerinizi sadece tamamlamanız için bir dakika veriyorum.

Buyurunuz.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Konuşmamın son bölümünde Türk Patent Enstitüsü kurumundan da bahsetmek istiyorum.

Bugün itibarıyla Türk Patent Enstitüsüne baktığımızda, AR-GE faaliyetlerinin bir sonucu olan patent başvuruları ve tescillerinde acı durumu da görmekteyiz. 2014 yılında 4.861 yerli patent başvurusu olmuş, 1.251'i tescil edilmiş. Aynı yıl 7.514 yabancı patent başvurusunda bulunulmuş, 7.279'u tescil edilmiş. Öyleyse patenti tam anlatamamışız demektir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî yenilik sisteminin kurulması, patent, ticari marka, endüstriyel tasarım ve telif haklarının korunması amacıyla fikrî mülkiyet hakları sisteminin etkinleştirilmesini bekliyor, bütçenin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)