GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tasarısı Maddelerinin görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:55
Tarih:07.03.2016

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyon aşamasından Genel Kurula kadar, gerek geçici bütçe gerekse merkezî yönetim bütçesi görüşülürken, bütçenin şüphesiz bir Türkiye bütçesi olarak önümüze geldiğini ama Türkiye'deki hangi sınıf ve zümrelerin daha avantajlı, kimlerin ise dezavantajlı pozisyonunu daha fazla derinleştirdiği konusundaki kaygılarımızı, bizatihi, resmî verilerle dile getirmeye çalıştık. Aslında, bu bütçeyi, Hükûmetin, siyasi iktidarın 64'üncü Hükûmet Programı'nda da belirtildiği üzere, yapmak istedikleri bazı yasal değişikliklerle, çalışma yaşamına dönük bazı yasal değişikliklerle birlikte ele aldığımızda, aslında bütçenin kime hizmet edeceğini, kimin avantajlı pozisyonuna daha fazla güç katacağını hep birlikte, maalesef, üzüntüyle izleyip göreceğiz.

Bir defa, AKP döneminin en önemli özelliklerinden biri, taşeronluğu hep bir istisna olarak dile getirip, bunu ortadan kaldıracağını söylemesidir ama gelinen nokta itibarıyla, taşeronluk artık bir istisna olmaktan çıkmış, genel uygulama hâlini almıştır. Benzer bir senaryoyu son iki buçuk üç aydır, maalesef, kısmi zamanlı çalışma yani esnek çalışma yasalarında yapılan değişikliklerle de görmekteyiz. Sanki esnek çalışma bir istisnaymış ve kısmi zamanlı çalışma, özellikle, kadının çalışma yaşamındaki pozisyonunu daha avantajlı hâle getiriyormuş gibi sunulsa da göreceğiz, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde, özellikle, kısmi zamanlı yani esnek çalışma giderek sıradanlaşacak, yaygınlaşacak, çalışma yaşamının değişmez bir kaidesi hâline getirilerek taşeronluğa rahmet okutacak bir çalışma gerçekliği, çalışma yaşamı gerçekliğiyle karşılaşacağız.

Bu konuda, özellikle son bir yıldır, siyasi iktidarın sıklıkla dile getirdiği ve özellikle, 64'üncü Hükûmet Programı'na da dercettiği, "özel istihdam büroları" adı altında, maalesef, adı, kavramsal çerçevesi bile insanın çok ağırına gidebilecek "kiralık işçi" sistemini getirmeye çalışmaktadır.

Peki, bu özel istihdam büroları üzerinden kiralık işçi neye tekabül ediyor, yapılmak istenen değişiklikle çalışma yaşamındaki emekçilerin pozisyonu bundan sonra ne olacak? Bir defa, özel istihdam büroları üzerinden yapılacak değişiklikle bu yasanın çıkması durumunda: Bir, artık emekçilerin yıllık izinleri yasal dayanaktan yoksun hâle gelecek. İki, kıdem tazminatıyla ilgili kökten kaldırma ve emekçilerin bir birikimi olarak, arkasında güvence olarak duran kıdem tazminatı ortadan kaldırılacak. Üç, toplu iş sözleşmesi hakkı emekçilerin elinden alınacak. Dört, artık sendikalılık diye bir kavram neredeyse tarihe karıştırılarak sadece bazı sarı sendikaların güdümüne konulmakla eş değer hâle getirilecektir.

Düşünün, burada özel istihdam büroları neyi ifade ediyor? İŞKUR'un özellikle görevini sermayeye vererek... Sermaye gidecek bir daire tutacak, işveren 100 metrekarelik bir dairede, özellikle bazı kurumlara dağıtılmak üzere işçilerin çalışma yaşamındaki pozisyonunu ve hayati önemdeki geleceklerini derdest edecektir. Burada işçinin, düşünün, iş yeri 100 metrekarelik bir büro ama çalıştığı yer devasa fabrikalar olacaktır. Örneğin, Sayın Bakan, işçinin sigorta primi o özel istihdam bürosu tarafından yatırılmadı, maaşı geciktirildi ya da hiç ödenmedi, izni kullandırılmadı veya işten atıldı, muhatap kim biliyor musunuz? Yargı, hukuk, Çalışma Bakanlığı, İŞKUR falan değil, muhatabı, özel istihdam bürosu yani sermaye olacak. Böyle bir realiteyle karşı karşıyayız. Yasada olduğu üzere, üç yüz elli dokuz gün veya daha kısa süreli bir akitle çalıştırılmaya başlanan emekçinin yıllık izni ortadan kaldırılacak. Belki de 1.500 işçinin çalıştığı bir otomobil fabrikasında tüm işçiler kapı önüne konacak ve kavramı ağır olan "kiralık işçi" adı altında özellikle güvencesiz ve işverenin lehine bir çalışma sistemini beraberinde getirecek olan bir realiteyle karşılaşılacağı üzüntüsünü bütün emekçiler kaygıyla beklemektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)