| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Güney Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 10.03.2016 |
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biraz önce bahsi geçen ilk kadın pilotumuz ve Ulu Önder Atatürk'ün manevi kızı, kahraman Türk kadınlarımızdan Sabiha Gökçen için yine Mustafa Kemal Atatürk'ün söylemiş olduğu sözü tekrar etmek istiyorum: "Beni çok mutlu ettin. Şimdi, artık, senin için planladığım şeyi açıklayabilirim. Belki de dünyada ilk askerî kadın pilot olacaksın. Bir Türk kızının dünyadaki ilk askerî kadın pilot olması ne iftihar edici bir olaydır?" Tüm kahraman Türk kadınlarını bu vesileyle rahmetle anıyorum, minnetlerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Güney Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Güney Sudan, Yukarı Nil Nehri Havzası'nda yer alan bir Orta Afrika ülkesidir. Dinî ayrışmalar nedeniyle Sudan'dan ayrılıp 2011 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. 8 milyon 260 bin civarı nüfusa sahip olan Güney Sudan'da iç barışın oluşturulamaması nedeniyle düzen sağlanamamış, istikrarlı bir yönetim kurulamamıştır. Yaşanan bu iç savaşların etkisiyle ekonomisi büyük zarar görmüş olan Güney Sudan'da beslenme yetersizliği bakımından büyük sıkıntılar yaşanmaktadır ve anne ölümü konusunda dünyanın en üst sıralarında yer almaktadır. Verem, menenjit, kolera, kızamık ve sıtma gibi hastalıklar ülkede yaygındır ve bu hastalıklar sayısız can almıştır.
Türkiye ile Güney Sudan arasında imzalanacak olan bu anlaşmanın ekonomik, kültürel ve turizm açısından ülkemize katkılarının izah edilmesi gerekmektedir, bunu belirtmek istiyorum.
Turizm gelirlerinin dibe vurduğu ülkemizde, Ege ve Akdeniz'de turistik tesisler, oteller, tatil köyleri satılığa çıkarılmaktadır. Hizmet sektöründe en büyük istihdamı sağlayan turizm sektörü yurt dışı turlarının iptaliyle birlikte vahim duruma gelmiştir. Türkiye İstatistik Kurumunun 2015 yıl sonu verilerine göre 2014 sonunda yaklaşık 34 milyar dolar olan turizm geliri 2015 sonunda 31 milyar dolara inmiştir. İktidar partisinin Güney Sudan'la Hava Ulaştırma Anlaşması yapmasından önce ülkemize büyük istihdam sağlayan turizmdeki bu düşüşü engellemek adına acil önlemler alması gerekmektedir. Turizme teşvik ve destek vermek amaçlı girişimlerde bulunmalıdır. Aksi hâlde kapanan, satılan yüzlerce turistik tesisin on binlerce çalışanı işsizler ordusuna katılacaktır, her 5 gencimizden 1 işsizin olduğu ülkemizde işsizlik önlenemez hâl alacaktır.
Pazar günü yaklaşık 2 milyon 200 bin gencimiz YGS sınavına girecektir. Sınava girecek olan tüm evlatlarımıza zihin açıklığı ve başarılar diliyorum. Büyük zorluklarla büyüttüğümüz evlatlarımız, bir türlü ıslah olmayan, reform yapılamayan, yazboz tahtasına dönmüş eğitim sistemi sebebiyle yoğun baskı altındalar.
Değerli milletvekilleri, hangi eğitimciyle bir araya gelsek eğitim sisteminden şikâyet etmektedir ve eğitim sisteminden memnun olmadığını belirtmektedir. YÖK, bu konuda sürekli eleştirilmektedir. On dört yıllık iktidarınıza rağmen hâlâ eğitim sistemindeki sorunları çözemediğinizi aslında kendiniz de kürsüden belirtmektesiniz.
Dün Başbakan Yardımcısını dikkatlice dinledim, "Önemli bir reform başlığı eğitim reformudur." dedi. Eğitim reformunun hâlâ öncelikli reformlar arasında olduğunu kendisi belirtti. "Eğitim fakültelerini yeniden yapılandıracağız." dedi. Buradan sormak istiyorum: Kendi iktidarları döneminde açılmış olan eğitim fakültelerini yeniden yapılandırmak bugün mü akıllarına geldi? "Tüm müfredatı temel becerileri verecek şekilde güncelliyoruz." dedi. Peki, müfredatı güncellemek on dört sene sonra mı aklınıza geldi? "Yabancı dil eğitimini daha güçlü şekilde destekleyeceğiz." dedi. Bu ifade ne kadar tatminkâr sizlere soruyorum. Cevabını da bir dil bilimci olarak ben vereyim: Çocuklarımız senelerce yabancı dil eğitimi görecek, okuyup anlayacak belki ama yine konuşamayacak. "Yükseköğretim kalite kurulu"nun oluşturulacağını söyledi yine Başbakan Yardımcısı. İktidar partisinin on dört sene sonra mı aklına geldi yükseköğretimin bir kalite kuruluna ihtiyacının olduğu?
Değerli milletvekilleri, çocuğunuz ve sizler, anne baba olarak baskı altındasınız biliyorum ve eğitim sisteminden memnun değilsiniz; memnun olmadığınızı burada belirtin, hep birlikte buna çözüm bulalım. Sadece memnuniyetsizlik değil belki de hatta sistemi takip etmekte de zorlanıyorsunuz. Her gelen bakan kendi sistemiyle geldi, bu sistemi aziz Türk milletimize ve geleceğimiz olan evlatlarımıza uyguladı. İlköğretimde değişiklik, liseye geçiş sınavlarında sayısız değişiklik, üniversite giriş sınavında yine sayısız değişiklik. Size katıldığım en önemli konu, eğitim reformunun acil bir şekilde köklü ve kalıcı olarak değiştirilmesi gerektiğidir.
Evlatlarının gelecek kaygısını taşıyan annelerimizin de sorununu dile getirmek istiyorum. Gelin, hep birlikte bana ve sizlere de gelen bu soruna çözüm bulalım. Doğum öncesi sigorta girişi olmayan anneler doğum borçlanması yapamamaktadır. Annelerimizin bu haklı taleplerine çözüm bulmak bizim elimizde. Her konuda yasa değişikliği yapılırken bu konuda mağduriyetler devam etmektedir. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde çiçeklerle karşılandık, her kürsüye çıkan hatip kadınların kıymetinden bahsetti, gerçek kıymet sözle değil icraatla olur. İşte hepimiz için bir fırsat, doğum borçlanması yapamayan annelerimizin haklı taleplerini yerine getirmiş oluruz ve emin olun, çok da dua almış oluruz. Ben kendimi bu konuda milletin temsilcisi olarak vebal altında hissediyorum, bu vebali de sizlerle paylaşıyorum, buna duyarsız kalmayacağınıza da inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler milletimizin haklı taleplerinin yanında olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. "Aziz Türk milletimizin her bir ferdi bizim için çok kıymetli ve Anayasa önünde herkes eşittir." diyoruz. O hâlde emeklilikte yaşa takılan, hakları gasbedilen mağdur milletimiz için neden çalışmalar yapılmıyor, adaletsizlikler neden giderilmiyor?
Bir eşitsizlik örneği de öğretim üyelerinin 33/a ve 50/d statüsündeki araştırma görevlileridir. Aynı kriterlerle işe alınan ve aynı işi yapan bu iki farklı statüdeki çalışanlar arasında hak ve fırsat eşitsizliği vardır. Bu sorun, bilim insanı adaylarını ve akademisyenlerimizi daha fazla mağdur etmeden çözülmelidir.
Adalet sistemiyle ilgili sorunlar olduğu gibi, yetkili adli makamların kararlarının uygulanmaması milletimizi mağdur etmektedir. Bu mağduriyeti somutlaştırmak istiyorum ve bu konuyu da yine sizlerin vicdanına bırakıyorum. Gelin, bu konuyu birlikte çözelim, mağdur olan 5.913 kişinin vebalinden kurtulalım.
Millî Eğitim Bakanının görevde yükselme ve unvan değişikliğine yönelik yapılmış yönetmelik düzeyindeki düzenlemeleri bulunmaktadır. Bu düzenlemelere karşı idari yargıda açılmış davalar sonucunda iptal edilen hükümler yer almaktadır. Ancak bu yargı kararlarının uygulanmadığını ben de, sizler de biliyorsunuz. Özellikle şube müdürlüğü atamaları yargı kararlarıyla iptal edilmiştir. Hukuksuz bir şekilde atanan 1.709 Millî Eğitim Bakanlığı şube müdürü atamasının yargı kararları gereği aritmetik ortalamayla yeniden yapılması gerekmektedir. Lakin bu Danıştay kararları Millî Eğitim Bakanlığınca otuz iş günü içinde uygulanmamıştır ve uygulanmamaktadır. Bunun yasal izahı da bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, yediden yetmişe sıkıntılarla boğuşan aziz milletimiz bize emanettir, emanetimize sahip çıkmak bizim vazifemizdir. Toplumsal buhranın en büyük ölçüsü intiharlardır. Ülkemizde son günlerde intihar vakaları hızlı bir artış göstermektedir. Geçim sıkıntısı, bozuk aile ilişkileri, stresli yaşam, hastalıklar, mutsuz evlilikler, ticari başarısızlıklar, işsizlik, eğitimsizlik, ülkemizin içinde bulunduğu sosyal ve siyasal sorunlar ve bu gibi sorunların kişileri depresyona sokması onları intihara sürüklemektedir. Aziz milletimizin huzurunu sağlamak elbette ki Hükûmetin görevidir ama bir Hükûmet yetkilisi, atanamayan öğretmen ve TEOG sınavında başarılı olamadığı için intihar eden 13 yaşındaki evladımızla ilgili şu yorumu yapmıştır: "Gösterişçi intihar eylemi sendromu." Çok talihsiz buldum. Toplumsal huzur siz de takdir edersiniz ki bu şekilde sağlanamaz. Bunu söyleyen bakanın ağır vebal altında olduğunu da belirtmek isterim.
Gençlerimizin dertleri gerçekten büyük, bir taraftan dişinden tırnağından artırıp onları okutan ailelerine karşı verdikleri sözleri yerine getirme gayreti, diğer taraftan ellerinde olmayan sebepler dolayısıyla bu sözü tutamamanın vermiş olduğu çaresizlik ve umutsuzluk. Eğitim hayatında başarılı olsalar da işsizlikle yüzleştiklerinde bu başarıları gölgede kalmaktadır.
İktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunları, adalet bölümü mezunları, edebiyat fakültesi mezunları, gıda mühendisleri, gıda teknikerleri, su ürünleri bölümleri mezunları, veterinerlerimiz, ziraat mühendislerimiz, tarım mühendislerimiz ve birçok başka bölüm mezunları işsiz, verilen kadro sözleri tutulmadı, gelen bakan diğer bakanın sözünü yerine getirmedi. Polis okulu mülakat mağdurları...
Elbette çok önemli olan bu yurt dışı anlaşmalarını görüşelim, elbette ülkemizin ekonomik güçlenmesini, milletimizin güçlenmesini sağlayalım, elbette bu anlamda güzel işler yapalım, burada konuşalım ama öncelikli görevimiz milletimizin sorunlarına çözüm üretmektir.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)