GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: GÜVENLİK PERSONELİNİN SORUNLARINA VE GATA?DAN VE VAN?DAN GELEN ŞEHİT HABERLERİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:131
Tarih:03.07.2012

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; güvenlik personelinin sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, güvenlik personelinin birçok sorunu var, bunları anlatacaktım ama dün GATA'dan ve Van'dan gelen şehit haberlerinden sonra, şehitlerle ilgili yazılmış bir yazıdan kesitler sunmak istiyorum:

"Jandarma Uzman Çavuşlar Yahya Karakaya ile Murat Özkozanoğlu 5 Temmuz 2011 sabahı kurulan kalleş pusuda can verdiler.

 İçtimaya herkesten önce koşup ilk tekmili veren çavuşlara o gün kıtalarına ulaşmak kısmet olmadı. Hasmının karşısına çıkıp ilk hamleyi ona verme soyluluğundan gelmeyen tetikçiler sinsice arkadan doğrulttular namluları. Evden kışlaya kadar her gün önlerini, yanlarını kollayan çavuşlar tetiğin arkalarından düşürüleceğini akıllarına getirmemişlerdi.

Çavuşlar kafataslarını parçalayıp beyinlerini sokağa saçan patlamalarla kıdem gözetircesine arka arkaya devrildiler.

O bildikleri Avşar ezgisi ananın yanan ciğerinden, kanayan yüreğinden şehitlerin kulağına ninni gibi akmaya başladı: `Yol üstünde ağca mezar/Yelin eser kumun tozar/Öldürmüşler seni oğul/Kıratın bak gemsiz gezer.'

Analarının ak sütüyle mayalanan alca kanları Yüksekova kaldırımlarını sularken öylece o bildik sesin titreşimini, doyumsuz tadını âdeta can suyu gibi içti şehitler.

Sabahın seherinde ölüm pususu kuranların yiğidiyle yüz yüze, göz göze gelip silaha sarılmanın yabancısı, sinsiliğin, kalleşliğin ustası olduğunu nereden bilsin koca Avşar! İki erin karşılıklı vuruşmasında ölen oğla yakılan ağıtlara yansıyan kadere rızanın, isyanla karışık tevekkülün kültüründen gelen baba böylesi düzenlere hiç alışık değil. Yüksekova'da Avşar töresinin değil, ihanetin, acımasızlığın geçer akçe olduğunu yemin billah söyleseniz inanamaz baba Kamil. O, giden oğla yanarken bile vuruşma mertçe olmuşsa agusunu içine akıtıp katlanır  acısına: 'Seni vuran dağlı mıydı/Kurşunları yağlı mıydı/Neye çekip sen vurmadın/Elin kolun bağlı mıydı?' deyip kadere ilenir giden oğlunun ardından.  Oğlun kanlısı da olsa bir gün gelip fırsat düştüğünde sinsice ardından değil erkekçe alnının çatından hesaplaşmak ister.

15 Mayıs'ta Funda Adile ile dünya evine girip birkaç gün sonra Yüksekova'ya dönen Yahya Çavuş sıla hasretine dayanamamış olmalı ki ansızın dayanıverdi baba hanesinin kapısına.  Hane halkından önce mahalleyi gelincik tarlasına çevirmiş bayraklar karşıladı şehidi. 

Anne Selime kucakladı merkez camisinin musallalarına uzatılmış tabutu sıkıca, öylece kaldı konuşmadan. Teyze ana yarısı derler atalar. Şehit çavuşun teyzesi okşadı tabutu: Yahya, Yahya! diye seslendi kardeş kuzusuna. Sonra oğlunu kucaklayıp havaya kaldırarak cemaate bağırdı: Bu da şehit olacak! Aileyi görüntülemeye çalışan kameramanlara döndü kucağındakiyle: Çekin, çekin de bütün kanallarda yayınlayın. Şehitler ölmez. Bak Mehmetçikler burada, bizim bütün çocuklarımız Mehmetçik. Yayınlayın bunları ki Başbakan duysun.

Doktor gözetiminde cenazeye katılan ana, ağlamaktan kısılan sesiyle Kendisi Amerika'da okutuyor. Olmaz olsun, başa geldi. Ortalığı sakinleştireyim diyordu, kuzumu yedi! diye feryat edip yine tabuta sarıldı bırakmamacasına.

Funda, ilk kez elli iki gün önce düğünde sarılıp öptüğü hayat yoldaşının al bayrağa sarılı tabutuna kapandı. Duvakta yakılan kınası solmamış elleriyle okşayıp defalarca öptü tabutu. Seslendi şehidine: Bir tanem, sana nasıl kıydılar? Sana kıyanların elleri kırılsın. Bir tanem, beni bırakıp nereye gidiyorsun? Oyunbozanlık Yahya Çavuş'tan olmadı. Feleğin zagonu böyleymiş. Ben sözümü tutamadım. Haneden erken ayrıldım bağışla diye seslenmek istedi aşağıdan. Başka şeyler de demek istedi ama dili dönüp de ses çıkaramayınca, sükût edip öylece dinledi.

Babası başına geldiğinde ilk kez ayakta duramadı Yahya Çavuş. Atanın yanında el kavuşturup divan durur Avşar uşağı. Otur denmeden de oturulmaz. Babası seslenince yer yarılsa içine girecekti koca çavuş. Nasıl mahcup olmasın? İlk kez kusur işleyip tınmadı töreyi, azar işitti babasından: `Küstüm sana oğlum. Niye kalkmıyorsun oradan yavrum?' Yerinden doğrulmak istese de yekinmeleri boşa gitti, kalkamadı bir türlü. Babanın karşısında divan duramayınca da tabutun içinde küçüldükçe küçüldü. Utancından bir köşeye büzüldü kaldı.

Yapılacaklar tezce yapılır, mevta bekletilmez. Öğleyin Kayseri Müftüsünün kıldırdığı cenaze namazından sonra helallik verdikleri Koca Çavuş'u Avşar ellerine doğru uğurladılar. Al bayrakları omuzlayıp yoldaşlarını uğurlamaya gelen Avşar gençleri Kahrolsun PKK! Şehitler ölmez, vatan bölünmez diye bağırdılar sürekli. Geçilen obaların sakinleri şehidi askerce selamlayıp, Fatihayla salavatladılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Köroğlu ölmeden muhayyel ölümüne türkü yakmış:

 `Kefenim biçildi tabutum hazır

Yetiş imdadıma boz atlı Hızır.'  diye Hızır Nebi'ye seslenmişti."

Bu duygularla Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.