GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:59
Tarih:22.03.2016

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin sunduğu araştırma önergesi üzerinde partimiz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyoruz.

Tabii, sözlerime başlamadan önce, son günlerde iyice yoğunlaşan, aslında son yıllarda büyük, hızlı bir ivmeyle dikkat çeken ama son günlerde de iyice yüreğimizi parçalayan terör olaylarıyla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum.

Öncelikle, bugün de, biliyorsunuz yine, Brüksel'de terör saldırısı gerçekleşti. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörün her türlüsünü kınıyoruz, lanetliyoruz ama geçen pazar günü 13 Martta Ankara Güvenpark'ta gerçekleştirilen terör saldırısında kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz ve özellikle, o 13 Martta yaralanan ve dün kaybettiğimiz Feyyaz Aydın kardeşimize de Allah rahmet eylesin diyoruz.

Cumartesi günü Feyyaz Aydın'ı hastanede ziyarete gittim. Gerçekten annesinin ve babasının durumunu tarif edebilmek mümkün değil. Gerçekten üzüntüye boğabilecek bir durumla karşı karşıya kaldık ama annesinin özellikle "Rabb'im, yaptığım duaların karşılığında evladımı bana bağışlayacaktır." sözünü, ben, burada özellikle paylaşmak istiyorum. Acaba, vicdanlarınız sızladı mı -özellikle iktidar partisi milletvekillerine seslenmek istiyorum- terörü dikkate almayıp terörist saldırılarını geçiştirirken özellikle sosyal patlamaları dikkate almayarak ve Suriyeli sığınmacıların geçişlerinde dikkatsizce davranışlar sonucunda bu durumların ortaya çıkmasına sebep olduğunuz için?

Yine, 13 Martta kaybettiğimiz 15 yaşındaki Atakan Eray Özyol'un ailesini ziyaret ettiğimizde, kardeşinin sözlerini yine burada paylaşmak istiyorum ve sizi vicdanlarınızla da karşı karşıya bırakmak istiyorum: "Kardeşimin hesabını kim verecek? Lütfen bunu Mecliste sorar mısınız. Bunun hesabını kim bize tane tane anlatacak? Kardeşimin hayalleri vardı ve bu hayalleri gerçekleştirecektik." dedi. Bunun için, ben burada, verdiğim sözü yerine getirmek istiyorum ve diyorum ki: Acaba bu yavrumuzun, Atakan Eray Özyol'un hayallerinin gerçekleşmesine kimler mâni olmuştur ve bu diğer terör mağdurlarının hesabı kimden sorulacaktır?

Tabii bütün olaylar birbirleriyle ilintili, birini diğerinden ayırt edebilmemiz mümkün değil. Özellikle sığınmacılar sorunuyla ilgili olarak, Suriyeli sığınmacılar sorunuyla ilgili olarak verdiğimiz önerge bugün gündeme gelmiştir ki artık bu konu kontrolden de çıkmış durumdadır. Şu anda baktığımızda, gelecekte ölçemeyeceğimiz; ekonomik açıdan, sosyal açıdan, güvenlik açısından, psikolojik açıdan gerçekten tahmin edemeyebileceğimiz maliyetlerle gelecekte karşı karşıya kalacağız. Özellikle, bütünsel politikanın uygulanması gerekiyordu, dirayetli politikanın uygulanması gerekiyordu, onurlu bir politikanın uygulanması gerekiyordu. Devlet ve millet menfaatleri gündeme geldiğinde dikkatlice, ince ince, kul hakkı hesap edilerek bir politikanın uygulanması gerekirken gördük ki at pazarlığı zihniyetiyle ve Kayseri pazarlığı zihniyetiyle bir politikanın uygulandığına hep birlikte şahitlik ediyoruz.

Öncelikli olarak birtakım istatistiki bilgiler vermek istiyorum. Şu anda UNICEF'in raporu ve Türkiye'deki diğer kurumların yayımlanan raporlarına baktığımızda, Türkiye'deki kayıtlı Suriyeli sayısı 2 milyon 750 bin. Özellikle, kamplarda kalan Suriyeli sayısının 275 bin olduğunu görüyoruz ve kamp dışında yaşayanlarınsa neredeyse 2,5 milyon olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Bunlar arasında çocukların oranının yüzde 54 gibi bir rakam olduğunu da burada gerçekten yüreğim sızlayarak vermek istiyorum. Yani neredeyse bunların 1,5 milyona yakını çocuk, 0 ile 18 yaş arasında. Okula devam edenlerin sayısıysa 325 bin ve kayıtlı olmayanlara baktığımızda da inanın milyonları aşmaktadır.

Şimdi, Suriye savaşının 5'inci yılına girdik ama hâlâ kontrol edemediğimiz, kayıt altına alamadığımız önemli bir topluluktan bahsediyoruz. Bu topluluğu, 3 milyonu hiç küçümsemeyin. Ben yine size bazı mukayeselerde bulunmak istiyorum. Avrupa Birliği ülkelerinden, Avrupa'daki ülkelerden nüfusu 3 milyondan daha az olan ülkeleri saymak istiyorum: Litvanya, Arnavutluk, Slovenya, Makedonya, Estonya ve Letonya'nın nüfusu 3 milyondan küçük. Ve yine Macaristan'ın üçte 1'i oranında bu topluluk -Türkiye'nin barındırdığı 3 milyondan bahsediyoruz- İrlanda'nın dörtte 3'ü, Letonya nüfusundan 500 bin fazla, Lüksemburg'un neredeyse 6 katı, Malta'nın 7 katı, İsveç'in neredeyse üçte 1'i, Slovenya'nın da 1,5 katı. Bahsettiğimiz nüfus, öyle böyle hesaplanabilir ve kontrol altına alınabilir bir nüfus değilken biz, bunları sınırdan geçirirken kontrolsüzce, kayıtsız bir şekilde geçirdiğimiz için de şu anda bunların ceremesini çekmekteyiz.

Özellikle savaş başladığında ve göç hareketleri başladığında, o zamanların Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu'nun 16 Ekim 2012 tarihindeki ifadesini paylaşmak istiyorum basiretsizlik ve tutarsızlık nişanesi olarak, 100 bini aşması hâlinde sınırda tampon bölgenin gündeme geleceğini söylüyor. Ne zaman söylüyor? 16 Ekim 2012'de. Şimdiki sayıya baktığımızda, bu sayının 3 milyonu geçtiğini söyleyebiliyoruz. Demek ki bir ülkenin istikrarı ve devlet, millet menfaati için uygulanan politikaların, inanın, hassas terazi hassasiyetiyle ölçülmesi gerekmektedir.

Özellikle Suriyeli çocukların travma yaşadıklarını da dikkate aldığımızda, bunların önümüzdeki on beş yıl, yirmi yıl içerisinde nasıl bir demografik yapı gündeme getireceklerini paylaşmak istiyorum, Her 4 Suriyeli çocuktan 3'ü yakınlarını, annesini, babasını, kardeşlerini savaşta kaybetmiş durumda ve her 3 çocuktan 1'i fiziksel şiddete uğramış durumda ve stresle baş edemez hâlde yaşamlarını sürdürüyor. Bizler, sizler evlerimizden çıktığımızda, sokaklarda perişan bir vaziyette ve yardıma muhtaç hâlde onlarca Suriyeli sığınmacıyla karşı karşıyayız aslında.

Yine, bu nüfusa dikkatinizi çekmek istediğimizde, en son 26-27 Şubatta yapılan bir araştırmada, genel nüfus açısından baktığımızda, sığınmacıların yüzde 96'sı pasaportu ve kimliği olmadığı için sağlık güvencelerinden yoksun durumda. Okul çağındaki çocuklar okula gidemiyor. 4 çocuktan 1'i çalıştırılıyor yani şu anda çalışan 400 bin çocuk var. Bu açılardan baktığımızda, "Acaba yarın bunlar geri giderler mi?" diye sorduğumuzda, hayır, çok değerli arkadaşlarımız, bunlar geri gitmeyecek. Onun için bunların çok daha dikkatli analizi gerekiyordu, tampon bölgenin oluşturulması gerekiyordu.

"Şam'da -işkembeyi kübradan- iki saat içinde namaz kılmaya gideriz." diye bu ülkeye birtakım duygusal mesajlar verileceğine, şu anda verilen o mesajların, yapılan uygulamaların hesabının hukuk önünde verilmesi gerekiyor. Bugün terörden kaybettiğimiz vatandaşlarımızın hesabının verilmesi lazım. Çünkü terör olaylarının oradan geçen kayıtsız insanlarca yapıldığına artık hepimiz şahidiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜHAL TOPCU (Devamla) - Onun için diyoruz ki baştan savma hiçbir işi yapmamanız gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)