GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun (2/185) esas numaralı, Toplumsal Mutabakat Komisyonu ile Ortak Akıl Heyeti Kurulması Hakkında Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/22) münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:62
Tarih:29.03.2016

MEHMET TÜM (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yüzyıllar önce bir şair diyor ki: "Nesini söyleyeyim canım efendim. / Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim. / Arzuhâl eylesem deftere sığmaz. / Ta omuzdan kesilmiş kolumuz bizim."

Değerli milletvekilleri, ülkemizin içinde bulunduğu durum ne yazık ki içler acısıdır. Bizler bu gidişata asla seyirci kalamayız. Her gün ülkede oluk oluk kan akmakta ve ülkemizin dört köşesinden her gün 5-10 şehit cenazesi gelmektedir. Birkaç aylık süre içerisinde seçim bölgem Balıkesir'e 11 şehit cenazesi gelmiştir. Bizler bundan dolayı büyük acı ve üzüntü içindeyiz. Şehit cenazelerine katılmaktan başka bir iş yapamıyoruz. Ailelerin feryadı yüreğimizi dağlıyor, her şehit ocağında yoksulluk ve dram akıyor. Son cenazesine katıldığım şehidimizin babası Balıkesir sokaklarında simit satmaktadır.

Değerli milletvekilleri, hepimize gelen taleplerden çok iyi biliyorsunuz, bölgede görev yapan uzman çavuş ve astsubaylar belediyelere geçmek için her gün bizlerin kapısını çalıyorlar, aileleri telefon ediyor, hâli vakti yerinde olanlar istifa ediyorlar.

Değerli arkadaşlar, 1990'lı yıllara kadar yaşanan acı olayda 40 bin insanımızı feda ettik. AKP iktidara gelirken bu sorunu çözeceğini vadetmişti. 2005 yılında, dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan "Geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere yakışmaz." diyerek "Kürt sorunu benim sorunum." demişti. 2009 yılında yine Sayın Erdoğan "Kürt açılımı üzerinde çalışma başlattık." demişti. 2010 yılında aynı iddiaları dile getirerek, "Ben Kürt sorununu savunuyorum ve savunmaya devam edeceğim." diyerek açılım sürecinin devam edeceğini söyledi. Ancak, ne olduysa 2015 7 Haziranından sonra birdenbire Sayın Erdoğan 180 derece bir dönüş yaparak "Bu ülkede Kürt sorunu yoktur, kabul etmiyorum." dedi ve barış sürecini bitirdiğini ve buzdolabına koyduğunu açıkladı.

Bizzat çözüm sürecinin yöntemine karşı olmamıza rağmen, ülkede yaşanan barış havasından ve kanın durmasından memnun olduk, bu durum yurttaş olarak hepimizi sevindirdi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler sorunun tartışılması ve çözüm aranması gereken adresin Türkiye Büyük Millet Meclisi olması gerektiğini defalarca dile getirdik. Ancak, bu görüşmeler toplumdan kaçırılarak kapalı kapılar arkasında devam etti. O kapalı kapılar ardında ne konuşuldu, neler üzerinde anlaşıldı, anlaşılmadı bilmiyoruz. Şimdi, başta AKP Grubu olmak üzere, Parlamentoya düşen görev, bir an önce bu akan kanı durdurmaktır. Geldiğimiz durumda öncelikli amacımız bu kanın nasıl durdurulacağıyla ilgilidir. Bu kan durmadan hiçbir çözüm önerisini sağlıklı bir şekilde konuşamayız, tartışamayız. Kurulacak komisyonun öncelikli görevi akan kanı durdurmak ve barışı sağlamak olmalıdır. Bölgede çocukları görev yapan aileler bizleri arıyor feryat ediyorlar, "Bu kan dursun." diyorlar. "Dün, 'çözüm' 'çözüm' diyenler bugün neden 'savaş', 'savaş' diyorlar?" diye herkes bize soruyor.

Değerli milletvekilleri, bakınız birçok aile, çocuklarının istifa ederek eve dönmelerini istiyor. Bunlar genç insanlar, önlerinde daha çok uzun yıllar var, umutları var, hedefleri var, hayalleri var ve gelecekleri var. Hiçbir anne baba evladını bu kirli savaşta kaybetmek istemiyor.

Değerli arkadaşlar, bakınız kentlerimiz harabeye döndü. İnsanların dişleriyle tırnaklarıyla kazanıp zar zor başlarını soktukları evler çıkan çatışmalarda yerle bir oluyor. Eğer önlem alınmazsa yakında Suriye'den gelen mülteci akını gibi batı bölgelerimize akın akın göç başlayacak. Evet, bugüne kadar bu bizim iç meselemiz dedik ancak unutmayalım ki artık bu mesele uluslararası boyut kazanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, AKP iktidarı bugüne kadar defalarca PKK yöneticileriyle görüştü. Eğer Kürt sorunu yoktuysa Oslo'da, İmralı'da, Dolmabahçe'de, Kandil'de ne konuştunuz söyler misiniz? Şimdi, gelin Meclisteki meşru zeminde bu konuyu birlikte tartışalım ve konuşalım. Bu sorun hepimizin sorunudur. Sorumluluktan asla kurtulamayız.

Değerli arkadaşlarım, barış bu ülkenin temel harcıdır. Türkiye bir an önce "Yurtta barış, dünyada barış." ilkesine geri dönmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET TÜM (Devamla) - Çünkü kardeşliğimizin temel harcı barıştır. Çünkü gerçekten bizim sorunumuz olmaktan çıkarsa çok kötü sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz. İktidar, bu durumun farkına bir an önce varmalıdır. Bu sorun, güvenlik sorunu olmaktan çoktan çıkmıştır.

Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız, karşı yaka köyleri, obalarıyla kız alıp vermişiz, yüzyıllar boyu komşuyuz, yaka yakaya kanlarımız karıştı birbirine, ayrı gayrı bilmeyiz. Biz 72 millet bir nazarda bakar gözlerimiz.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tüm.

MEHMET TÜM (Devamla) - Sözlerimi bitirirken, yaşamını yitiren tüm şehitlerimizi ve sivil yurttaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tüm.

MEHMET TÜM (Devamla) - PKK, IŞİD, El Nusra, El Kaide, adı ne olursa olsun terör örgütlerini şiddetle, nefretle kınıyorum. Terörün bir insanlık suçu olduğunu huzurunuzda bir kez daha belirtmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)