GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:63
Tarih:30.03.2016

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Bu kanun tasarısı Avrupa Birliğine uyum adına Meclisimize getirilmiştir ama ne gariptir ki benim de üyesi olduğum Avrupa Birliği Uyum Komisyonu dâhil, dört komisyon tarafından incelenmeden, rapor verilmeden Genel Kurulun gündemine getirilmiştir. Avrupa Birliği Uyum Komisyonu eğer Avrupa Birliğine uyum adına hazırlanan tasarılarda görüş bildirmeyecekse ne için kurulmuştur, ne için görev yapmaktadır, bunu yüce Meclisin dikkatlerine sunmak isterim.

Burada ilk aklımıza gelen, Türkiye'de "İnsan Hakları Kurumu" diye bir kurum var, 2012 yılında kurulmuş. Niye bu kurumun kanununda değişiklikler yapılmak yoluna gidilmeksizin bu kurum lağvedilerek yeni bir kurum kurulmaktadır? Ben eski kurumun kanununu inceledim. Orada fark ettiğim şey, o kurum üyelerinden 2 tanesi, 1'i Türkiye Barolar Birliği kanalıyla, 1'i de Yükseköğretim Kurulu kanalıyla belli branşlarda belli yetkinliği olanlar aranarak atanıyor idi. Son zamanlarda Hükûmetimizin alışkanlık hâline getirdiği -her tarafta- hayatın bütün alanlarını bir iki kişi tarafından belirleme temayülünün bir sonucu olarak mı bu kurumu lağvedip yeniden bir kanun hazırlıyoruz?

Keza, üye seçiminde dört yıl gibi bir kısa sürenin konulması, yenilenmede de boşalan üyenin yerine atanan üyenin bu dört yılı tamamlaması bu kurumların bağımsızlığı ve özerkliğiyle bağdaşmayan hususlardır. Bu sürenin biraz daha uzun, yedi yıl gibi bir süre olması ve boşalma anında da yeni atananın yine yedi yıllığına görev yapması dünyada da bu tür kurumlarda mutat hâle gelen bir uygulamadır.

Yine bu kurula baktığımızda şunu görüyoruz: Türkiye'de insan hakları ihlalleriyle, eşitlikle ilgili karar alacak 11 kişi atanacak ama birinci başkanını ve ikinci başkanını atama ehliyetine, atama kabiliyetine, içlerinden hangisinin başkan olacağını bilecek kadar yetkinliğe sahip olmayan insanlar. Böyle bir anlayış kabul edilebilir bir şey değildir arkadaşlar. Kurul kendi başkanını ve ikinci başkanını seçemiyor ise çok hayati alanlarda nasıl karar verecektir? Bunu yine dikkatlerinize sunmak isterim. Biliyorsunuz, bu başkan ve ikinci başkan, 10'uncu maddeye göre, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmektedir. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değildir.

Ama bütün bunlardan daha garip olanı, başarısını, bugünkü -tırnak içinde- zaferini, ayırma, kayırma ve buyurmaya dayandıran bir iktidar tarafından bu kanunun hazırlanmış olmasıdır. Ayırmayla ilgili bir örnek vermek isterim. TÜRK EĞİTİM-SEN'e bağlı 8.600 okul idarecisi görevinden alınmıştır. Yine bunlardan, Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesinde 16 idarecinden 14'ü görevden alınmış ve şu anda devam eden, Türk Ceza Kanunu'nun 122'nci maddesine göre nefret ve ayırma suçundan devam eden bir mahkeme vardır, çünkü bu suçun kapsamı dışında bu durumu izah edecek herhangi bir husus bulunmamaktadır.

Yine kayırma konusunda, atamalarda yazılı imtihanı kazananların 20 katına kadar adam çağırmak mülakata, herhâlde kayırmadan başka bir sözle izah edilebilecek bir husus değildir.

Nihayet buyurma konusunda da yargıya güvenin yüzde 20'lerin de altına indiği bir ülkede yaşıyor olmamız gerçeğini hatırlatmak yeterlidir.

O bakımdan, ayırmadan, kayırmadan ve buyurmadan Meclisimizin yasama görevini kendi vicdanı ve kendi gündemine hâkim olacağı bir ortamda yapması umuduyla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)