GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:64
Tarih:31.03.2016

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer vatandaşlarım; tabii, böyle üzücü ve acı bir haber aldıktan sonra konuşma yapmak da inanın çok zor. Ben, burada, Diyarbakır'da kalleşçe yapılan saldırı sonucunda şehit olan polislerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum ve yaralılara da acil şifalar diliyorum ama Milliyetçi Hareket Partisi olarak da şunu ifade ediyorum ki birliğimizi ve beraberliğimizi ve bin yıllık kardeşliğimizi hiç kimse bozamayacaktır, buna Milliyetçi Hareket Partisi izin vermeyecektir.

Bugün, üçüncü dünya ülkelerinin yaşadığı atık yağ sıkıntısını görüşüyor olmamız ve hâlâ bu sorunu çözememiş olmamız çok üzücü ancak AKP Hükûmetinin çevreye ve insana duyarsız politikalarını düşündüğümüzde bu pek de şaşırtıcı değildir.

Saygıdeğer vatandaşlarım, atık yağ, sizlerin mutfaklarda kullanmış olduğunuz, araçlarımızda ve sanayide kullanılan yağların kullanım ömürleri dolduktan sonra geride kalan yağlardır. Ülkemizde sadece bitkisel yağ tüketimi 1,5 milyon tondur. Evlerde ve restoranlarda yediğimiz patateslerin kızartılmasından sonra artan bitkisel yağların 350 bin tonunun toplanarak doğanın korunabilme ve ekonomiye kazandırılma imkânı vardır. Bu hem çevre hem de ekonomimiz için önemli bir kazanç olacaktır. Bunun aksine, atık yağları kanalizasyona döktüğümüzde tıkanmalara ve altyapı sorunlarına neden olmasının yanında, toprağa karıştığında yer altındaki suları kirlettiği gibi, bitkileri tahrip eder ve toprak ürünlerine de zarar verir. Suya karıştığında ise 1 litrelik atık yağ, 1 milyon litre içme suyunu maalesef kirletebilmektedir. Kullanılmış bitkisel yağlar su kirliliğinin yüzde 25'ine neden olmaktadır. Tabii ki içinde bulunan arsenik, kurşun, krom gibi ağır metaller sağlığımız için büyük bir tehlikedir. Bu su ürünlerini tükettiğimizde de bundan yine insanoğlu olarak bizler zarar görürüz. Bu, yakılıp tüketildiği zaman havaya karıştığında ise maalesef içindeki ağır metal ve klor bileşimleri atık havayla birlikte atmosfere salınarak havayı kirletir ve insan sağlığına zarar verir. Zaten ülkemizdeki hava kirliliği alarm vermektedir.

Bildiğiniz üzere, doğal gaz fiyatları, büyük kısmı açlık sınırında yaşayan vatandaşlarımızın alım gücünün çok ötesindedir. Bu nedenle vatandaşlarımız evlerinden kalitesiz kömür yakmak zorunda kalıyorlar veya doğal gazı normalden daha az yakıyorlar. Buradan AKP Hükûmetini sürekli uyarıyoruz, 184 dolara aldığınız doğal gazı karaborsacı tüccarlar gibi vatandaşlarımıza 340 dolara satmanızı kabul etmediğimizi söylüyoruz ama maalesef duymuyorsunuz.

Solunum yolu hastalıklarındaki artışın, kanser vakalarındaki artışın altında yatan sebeplerden biri de AKP Hükûmetinin vatandaşı kömüre ve uygunsuz yakıt kullanımına iten ekonomi politikalarıdır.

Hava kirliliği açısından ülkemizde yapılan ölçümlerde, maalesef, 81 ilimizin 41'inde insan sağlığını tehdit eden sonuçlar elde edilmiştir. Bu illerde bir gün nefes almak yaklaşık 1,5 paket sigara içmeye eş değerdir. Hava kirliliği yüzünden kalp damar hastalıklarında, solunum yolu enfeksiyonlarında ve çeşitli kanser vakalarında maalesef artışlar olmaktadır.

Ülkemizde hava kirliliği Avrupa standartlarının 2 katını bile aşmış durumda ve her yıl 29 bin kişi hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybetmektedir.

Geçen gün esnaf kardeşlerimi ziyaret ettim. Bakın, sizin bu vatandaşın cebine yerleştirdiğiniz hortumlar nedeniyle, insanlar ısınmak için yağ sobaları kurmuş vaziyette. Özellikle sanayi sitelerine gidin, esnaf kardeşlerimize bir bakın ne durumdalar, ne yakıyorlar ısınmak için. İzlediğiniz politikaların, çevre ve insan sağlığının yanı sıra ekonomiye de zarar verdiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Ulaştırma şirketleri ve şoför esnafımız mazot fiyatlarından maalesef yılmış durumdalar. Bu kardeşlerimiz ne yapıyor biliyor musunuz? Merdiven altında hiçbir standarda uymadan üretilen atık yağları maalesef araçlarında kullanıyorlar. Tabii, onlar yatları ve gemileri olmadığı için seslerini size duyuramıyorlar. Şu esnaf kardeşlerimizden bir nakliyeci şoförle sohbet etseniz, hangi sanayi sitesinde atık yağlardan üretilen motor yakıtını kullandığını sizlere bir anlatabilse.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, şoför esnafımıza, çiftçi kardeşlerimize, AKP, yat sahiplerine ve gemilere verdiği mazota hangi vergi indirimini yaptıysa, o indirimi bu kardeşlerimize yapmayı vadetmiştik biliyorsunuz.

Buradan AKP Hükûmetine çağrımızdır. Çiftçilerimiz, şoförlerimiz çok zor durumdalar. Gelin, onlara mazotu 1,75 lira yapalım ve böylece, hem onları rahatlatalım hem de çevreyi ve insan sağlığını korumak için bir adım atmış olalım.

Atık yağ, başta da dediğim gibi, üçüncü dünya ülkelerinin sorunudur. Bugün burada bunu konuşuyor olmamız, on dört yıllık iktidarı boyunca çevreye ve insan sağlığına önem vermeyen AKP Hükûmetinin bir eseridir. "Plaza", "rezidans", "AVM", bu kelimelerden çok hoşlandığınızı biliyorum. Üreten ve katma değer yaratan bir ekonomi yerine üstyapı ve gayrimenkul rantına temellendirdiğiniz ülke ekonomisi ve doğanın can çekişmesi sizin sorununuz değil, biliyoruz ama yine de anlatalım. İnsanı, doğayı ve kalkınmayı aynı potada eriten kalkınma modelleri "sürdürülebilir ekonomi" olarak ifade edilebilir. "Sürdürülebilir ekonomi" demek çevre ve insan sağlığını gözeten duyarlı bir bakış açısıdır ve en temel amacı, gelecek nesillere temiz bir çevreyle birlikte gelişen bir ekonomiyi bırakmaktır. Yani, ne pahasına olursa olsun o madeni çıkarmak için doğayı talan eden, o doğanın sahibi insanları türlü eziyetlerle karşı karşıya bırakan, süpüren bu anlayışın tam tersidir. Orta Doğu'da ve sömürge ülkelerinde rastlanan bu yıkıcı ekonomi modelini kabul etmemiz mümkün değildir.

Peki, atık yağları ne yapmalıyız? Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim önerimiz şu şekildedir: Öncelikle, vatandaşlarımızın ve işletme sahiplerinin bilinçlendirilmesi için eğitim verilmelidir.

İkinci önerimiz, yazılı ve görsel basın kullanılarak atık yağların zararlarının vatandaşlarımıza detaylı olarak anlatılması gerekir.

Üçüncü önerimiz, Çevre ve Orman Bakanlığı ya da belediyelerin gözetiminde atık toplama merkezleri faal olmalıdır. Bu atıkların yeniden kullanılarak ekonomiye kazandırılmasının önü açılmalıdır. Bu, Avrupa'da, Amerika'da ve diğer tüm ülkelerde maalesef 2000'li yıllardan itibaren yapılmaya başlanmıştır.

Dördüncü önerimiz ise biyoyakıtlar için teşvikler uygulanmalı ve atık yağların biyoyakıta dönüştürülmesinde çeşitli vergi indirimleri gündeme gelmelidir.

Temiz havayı ve insan sağlığına uyumlu bir çevreyi Türk milletine çok görmeyin çünkü gidecek başka bir vatanımız yok; çocuklarımıza, gençlerimize bırakacak başka bir vatanımız yok.

Konuşmamı bir atasözüyle bitirmek istiyorum: "Ancak en son ağaç kesildikten, en son nehir zehirlendikten ve en son balık tutulduktan sonra anlayacaksınız ki insan aç kaldığında parayı yiyemez."

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)