GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:67
Tarih:05.04.2016

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taşeron işçilerin kadroya alınması konulu MHP önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve bizleri televizyonları başında izleyen vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Savunmanın temel taşı avukatlarımızın Avukatlık Günü'nü, Emniyet teşkilatımızın da kuruluşunu kutluyorum, kendilerine başarılar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, dün Nusaybin'de alçakça yapılan saldırıda şehit düşen Binbaşı Turgay Çelik'e, Astsubay Üstçavuş Selçuk Karabakla ve geçici köy korucusu Adnan Durak'a; geçtiğimiz hafta Diyarbakır'da patlamada yaralanan, bugün de hastanede vefat eden Komiser Yardımcımız Tamer Aktaş'a Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza şifa diliyorum, geride kalanlara da yüce Mevla'dan sabır niyaz ediyorum. Ayrıca, bugün Şırnak Silopi'de roketle yapılan saldırıda da 1 polisimiz maalesef şehit olmuştur; Yaşar Yavaş isimli bu şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum, 4 yaralımıza da acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, köy korucusu Adnan Durak dün çocuğunu aşı yaptırmaya götürürken şehit edilmiştir. Dün de korucuya yönelik benzer eylemler yapıldı ancak kimsenin kulağı duymadı, bazı korucular direklere asıldı, kimse görmedi; acı olan budur. Terörün bu noktaya gelmesinde sebepleri buralarda aramak lazımdır. Bugün terörü lanetleyebilirsiniz ama bu aşamaya getirenleri de lanetlememiz gerekmektedir. Zira, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Zira, kim ki haksızlık, kötülük görmüş ise eliyle gücü yetmez ise diliyle ona da gücü yetmez ise kalben buğzetmelidir. Ama ne olmuştur? Birçok kez ikaza rağmen, haksızlıklar görülmemiştir, kötülükler görülmemiştir. Kim görmediyse, kim duymadıysa sorumluların da ocağına ateş düşsün diyorum.

Vatandaşımız, saldırıların, katliamların bir an önce bitmesini istemektedir, "AKP, hiçbir siyasi veya başka bir sebebin arkasına sığınmadan hangi tedbiri alıyorsa alsın ancak bu katliamları durdursun." demektedir. Zira, gidişat her geçen gün kötüye gitmektedir. Hiç şüphe yok ki bütün bu şehit ve gazilerimizin ikincil sorumlusu AKP iktidarıdır. Bizi bu hâllere düşüren AKP iktidarıdır. Bu karanlık kuşağa ülkeyi sürükleyen AKP iktidarıdır. "Çözüm süreci" adı altında terörün görmezden gelinmesi maalesef bu sonucu doğurmuştur. Bu konuda AKP'nin söyleyecek hiçbir bahanesi yoktur. Çıkıp halkımızdan özür dilemeli, "Ey halkım, yanlış yaptım, özür dilerim." demelidir. Dünün AKP Bakanı, Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in ifadesiyle "Vali, kaymakam, polis, asker elleri kolları bağlı beklediler." Bunun adı tek kelimeyle gaflettir ve sonucu da maalesef çok ağır olmuştur. "Analar ağlamasın." dendi, gelinen noktada bugün Anadolu kan ağlamaktadır. Bırakın anaları, babalar da dedeler de bacılar da çoluk çocuğu da komşusu da kan ağlar hâle gelmiştir. Neredeyse şehit girmeyen il, ilçe kalmamıştır.

Pazartesi günü Elbistan'da katıldığım İsrafil Kargı isimli Özel Harekât Polisimizin, kardeşimizin cenazesinde, emin olun, vatandaşın büyük çoğunluğunun ağladığına şahit oldum. Böyle bir kalabalığa şimdiye kadar da rastlamamıştım ancak gidişatın iyi olmadığını da söylemek zorundayım. Şehit cenazelerinin tahammül sınırlarını zorladığını bilmenizi isterim. Vatandaşın hassasiyeti had safhadadır.

Değerli milletvekilleri, taşeron işçilerin ücretlerini tam ve düzenli olarak almamaları, kamu kurumlarının alt işverene verdiği bazı işler dışında alt işveren işçisinin ücretini kontrol etme yükümlülüğünün bulunmaması, sık sık işveren değişikliği nedeniyle işçinin yıllık izin kullanamaması, iş kazası ve meslek hastalığının oluşmasını önleyici tedbirlerin ve eğitimlerin yeterince ve gereği gibi verilmemesi, sendikalaşmayı ve toplu iş sözleşmesinden yararlanmayı imkânsızlaştırması, kıdem tazminatını, ihbar tazminatını hak edememeleri, fazla çalışmaları, buna karşılık fazla mesai ücreti alamamaları, çalışma sürelerinden daha fazla süre çalıştırılmaları, hiçbir sosyal haktan faydalanmamaları gibi birçok sebeplerle Milliyetçi Hareket Partisi olarak taşeron işçiliği sistemine karşı çıkmış ve seçim beyannamemizde de taşeron işçilerinin kadroya geçirilmesini beyan etmiştik. Taşeron işçiliği bize göre, ucuz iş gücü yaratmanın, yandaş firmalara kaynak aktarmanın bir aracı hâline gelmiştir. Taşeron işçilerin hemen hemen tamamı gariptir, fakirdir, yalnızdır, koruyanı yoktur. Bu sebeple, MHP olarak Hükûmetin bütüncül bir yaklaşımla, iyi niyetle, samimiyetle bu konuda getireceği düzenlemeyi taşeron işçiler adına destekleyeceğiz.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, şehit haberleri bizim de psikolojimizi bozmuştur. Tüm vatandaşımızın psikolojisi bozuktur. Burada önergenin konusu taşeron işçilere kadro verilmesi olsa da emin olun, insanın içinden konuşmak gelmemektedir. Bununla beraber, 750 bin taşeron işçisine Başbakanın söz verdiği gibi kadro verilirse mutlu olacağımızı da söylemek isterim.

Taşeron sistemi, ihtiyaç sahibi memleket evlatlarının sömürülmesi, geleceklerinin çalınması demektir; birileri zengin olurken birilerinin etinin, kemiğinin, kanının un ufak edilmesidir. Birilerini bu hâle getiren de hiç şüphe yok ki AKP iktidarıdır. Bakınız, 2002 yılında taşeron işçi sayısı 15-20 bin civarındayken bugün 750 bin civarındadır, buna belediyeleri de kattığımız zaman işçi sayısı 2'ye katlanmaktadır. AKP iktidarı döneminde taşeron işçiliği büyük boyutlara ulaşmış bugün AKP, taşeron işçiliği konusuna çözüm ararken yapılan beyanlarla işçimizin kafasını karıştırmıştır. Yetkililerin beyanları kendi içerisinde büyük çelişkiler taşımaktadır. Başbakan "taşerona kadro" derken Maliye Bakanı özel statü verileceğini açıklamıştır. Başbakan "720 bin taşerona ayrım yapmaksızın kadro vereceğiz." derken Maliye Bakanı "sınav, performans" gibi başka şeyler söylemekte, 100 bin, 150 bin kişinin kadroya alınacağını söylemektedir. Kadro alabilmek için on iki ay kesintisiz çalışıyor olunmasından bahsedilmektedir. Soruyorum size: Kesintisiz on iki ay çalışan taşeron işçi sayısı kaçtır? Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı" gibi kişisel haklardan faydalandırılmadıklarından ve yılda birkaç defa giriş-çıkış yapıldığından haberiniz yok mudur? Bu arada, yandaş bir sendika çıkıyor, durumdan vazife çıkararak "Bize üye olun, sınavı kazanırsınız." şeklinde ahlaksız teklifler yapmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı görüşülmektedir. Bu olayda da insan haklarına, adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı davranılacaksa bu kurumu kurmayın diyorum.

Sayın Başbakan, seçim meydanlarında söz verdiğiniz, yakın zamanda da açıkladığınız gibi, sözünüzün arkasında durunuz ve 720 bin kişiye ayrım yapmaksızın kadro veriniz. MHP olarak bu adımınızı destekleyeceğiz ama işi siyasete dökerseniz, burada da ayrımcılık, eşitsizlik yaparsanız ki bu durumda iki elimizin de -bizim de yüce Mevla'nın da- yakanızda olacağını bilmenizi isteriz.

Değerli milletvekilleri, olay sadece taşeron işçi değildir. AKP döneminde personel rejimi allak bullak edilmiştir. 4/C'li personel, geçici işçi, geçici personel, mevsimlik işçi, vekil personel uygulamalarına da derhâl son verilmelidir. Mevsimlik işçilerin durumu da pek farklı değildir. Geçici işçiler yılda en fazla beş ay yirmi dokuz gün çalıştırılmakta, kadro almamaları için yüz yetmiş dokuzuncu gün işten çıkış verilmektedir. Yılda on iki ay çalışan ücretlinin geçim zorluğu yaşadığı ülkemizde, geçici statüde en fazla beş ay yirmi dokuz gün çalışan işçiler diğer altı ayda nasıl geçinecektir? Bu kişilerin emeklilik haklarını kazanmaları da oldukça zordur.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, önergemizin desteklenmesini talep ediyorum.

Teşekkür ederim.