| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 05.04.2016 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuyla ilgili, bir yasa tasarısıyla ilgili konuşuyoruz ama herhâlde, hepimizin ortak kabul edebileceği nokta, maalesef yasalar üzerinde değişiklikler yaparak insan haklarıyla ilgili bir gelişimin katedilemeyeceği, bunun sadece bir araçsallaştırmaya hizmet edeceği, bir toplumda insan hakları ve eşitlik olgusunun oturabilmesinin bir kültür meselesi olduğu büyük bir çoğunluğumuzun katıldığı bir husus olsa gerek. Ya değilse, bütün kamu kurumlarının üzerine "Türkiye insan hakları kurumu" yazsak bile bu ülkede insan hakları ve eşitlikle ilgili bir mesafeyi katedemeyeceğimiz bir gerçeklikle karşı karşıyayız.
Maalesef akan kanın, gençlerin ölümünün, kentlerin yıkımının hepimizin içini bir bütün olarak karartan gerçekliğine şahitlik ettiğimiz günlerden geçiyoruz. Kötülüğün çok ama çok sıradanlaştığı günlerden geçiyoruz. Özellikle "kötülüğün sıradanlaşması" kavramının mucidi olan Hannah Arendt şöyle der: "Totaliter iktidarların araçsallaştırdığı birey, düşünme yetisini zayıflatır, kaybeder ve suç işlemeye başlarsa kötülük sıradanlaşmış olur. Bu durumda, kişi kendini asla sorgulamayarak emirlere itaat etmeye başlar. Kötülüğün sıradanlaşması, karmaşık bir sürecin sonunda kolektif bir caniliğin emrine de girebileceği riskini kendi içinde barındırır."
Bir de, kötülüğün sıradanlaşması yanında, iyiliğin belirsizleşmesine de Hannah Arendt şöyle bir tanımlama getirmektedir: "Bunca kötülüğe seyirci kalmak ve susmakla alakalı bir durumdur iyiliğin belirsizliği. Katil ve kurbanların olduğu yerde maalesef seyirciler de vardır çünkü. Susmak ve 'dur' diyememek de kötülüğün sıradanlaşmasıdır. İyiliğin tehlikeli muğlaklaşması da budur yani seyircinin katilleşmesi, katilin ise seyircileşmesi durumu."
Ben, şu Mecliste hiç kimsenin, ülkenin son beş altı ayında yaşamış olduğu bu kötülükleri sıradan görme içtenliğine sahip olduğuna inanmıyorum. Ne yasama organının üyelerinin ne de yürütme üyelerinin bu yaşanan tablodan haz aldığına, mutluluk duyduğuna inanmayı aklımın ucundan bile geçirmiyorum.
Nitekim, son günlerde özellikle Başbakanın ifade etmeye çalıştığı ve bu kötülük tablosunun ters yüz edilmesine ilişkin dile getirmeye çalıştığı açıklamalarına binaen saraydan yapılan müdahaleleri maalesef büyük üzüntüyle izlemekteyiz.
Evet, Hükûmet bir adım atmak istemeyebilir ama Hükûmetin adım atmak istediği iyiliklerle ilgili her türlü söyleminin anında bastırılıyor olması, açık söylemek gerekirse, sıklıkla iktidar partisi tarafından dile getirilen millî iradenin tahakküm altına alınmasına hizmet eder.
Bir diğer husus: Özellikle şunu ifade edelim, kötülük o kadar sıradanlaşmış ki bugün Sayın Cumhurbaşkanının, özellikle kendisi gibi düşünmeyenlerle, siyasal ve toplumsal olaylara kendisi gibi bakmayanlarla alakalı varmış olduğu dilin vatandaşlıktan çıkarılma düzeyine gelmiş olması, herhâlde hepimiz açısından hiç de iç açıcı bir durum değildir.
Allah aşkına, kötülük bu kadar mı sıradanlaşır? Ne demek vatandaşlıktan çıkarma? Vatandaşlıktan çıkarılma durumu, söz konusu kişi Cumhurbaşkanı dahi olsa, bir bireyin elinde olabilir mi? Bir anayasal düzende, bir hukuk devletinde "vatandaşlıktan çıkarılma" kavramının bu kadar kolaylıkla kullanılabileceği kadar kötülüğün sıradanlaşması, hepimizin bir bütün olarak itiraz etmesi gereken husustur.
Bu, Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakan veya herhangi birimiz açısından toplumsal olaylara dair farklı düşünme biçimlerinin ta varabileceği en son nokta, kişinin yurttaş olma hakkının elinden alınmasıyla alakalı bir durumdur.
Nitekim, öyle sanıyorum ki buradaki birçok kişinin, son aylarda yaşanan olaylarla alakalı olarak buna dair de söyleyebilecekleri laflar vardır. Bu nedenle bu işin bütçelerle, kurulacak kurumlarla, onlara tahsis edilecek gayrimenkullerle giderilmeyecek kadar bir kültür meselesi olduğunu düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)