| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 05.04.2016 |
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 149 sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı'nın 25'inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
25'inci madde üzerinde söz almış olsam da genel olarak bu kanunun yanlışlıklarını, eksikliklerini, gözden kaçmış olan hususları özellikle vurgulamak istiyorum.
Şimdi, öncelikle, ayrımcılıkla ilgili şunu söylemek istiyorum: Bu konuda yapılmış bir istatistik yok ama uygulamada karşımıza çıkan şu ki ayrımcılık en fazla istihdam alanında yaşanıyor ve özellikle kamu sektöründe çok yoğun. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki hem kamuya hem kamuyla ilgili taşeron şirketlere başvuran herkese şu soru soruluyor: "AKP'ye üye misin, değil misin?"
Şimdi, bu anlayış, maalesef, özel sektöre de sirayet etti. Bana yansıyan 2 olaydan söz etmek istiyorum. Bir özel banka ve bir özel şirket, kişilerle ilgili bir sınav yapıyor, mülakat yapıyor, sonra diyorlar ki: "Tamam, sizi alacağız." Daha sonra sosyal medyada bu kişileri takibe alıyorlar ve sosyal medya hesaplarında Hükûmeti eleştiren paylaşımlar olduğu için diyorlar ki: "Siz böyle böyle yapmışsınız, maalesef sizi işe alamayız."
Şimdi, bu kurulu Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı atayacak. Size soruyorum: Bu kişiler gidecekler, neredeyse Hükûmetin atamış olduğu bu kurula diyecekler ki: "Ya, ben Hükûmeti eleştirdim diye özel sektör beni işe almadı, bununla ilgili bir işlem yapar mısınız?" Bunu gerçekçi buluyor musunuz Allah aşkına?
Gelelim diğer konulara. 7'nci maddeyle ilgili olarak zaten çok söylenmişti, bizzat maddenin kendisinde ayrımcılık var, homofobik bir yaklaşım var.
17'nci maddeyle ilgili çok ciddi kaygılarım var. Örneğin (8)'inci fıkrasında şöyle deniyor: "İşleme konulmayacak başvurular -özetle- yönetmelikle düzenlenir." Şimdi, en basitinden, bütün hukukçular şunu bilir: Haklar ancak ve ancak kanunla kısıtlanır. Bu kurul bir hak arama özgürlüğü çerçevesinde değerlendirildiğinde, yönetmelikle işleme başvuruları kısıtlamış oluyorsunuz bu tasarı metniyle ve dolayısıyla, hak arama özgürlüğü yönetmelikle kısıtlanmış oluyor.
En önemli gördüğüm yanlışlık -ve herkesten rica ediyorum, her ne kadar bu madde geçmiş olsa da değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum- 17'nci maddenin (5)'inci fıkrası, diyor ki: "İnsan hakları ve ayrımcılık yasağı ihlallerine ilişkin resen yapılan incelemeler için ihlal mağdurunun şahsen belirlenebilir olduğu durumlarda kendisinin veya kanuni temsilcisinin açık rızasının alınması şarttır." Şimdi, Karaman'daki çocukların aileleri "Biz bu ihlallerin araştırılmasını istemiyoruz." dediğinde, bu kurul bu ihlalleri araştırmayacak mı? Biz avukat olarak bunları çok yaşadık. Bugün, basında tarayın, 2 tane haber var, korkunç. Kocaeli'de 3 yaşında bir çocuk tecavüze uğruyor, bağırsakları deliniyor ve bugün vefat etti. Kadının sevgilisi tarafından tecavüze uğruyor. Şimdi, bu anneye mi başvuracaksınız "Biz bu hakkı araştıralım mı?" diye? Yine, bugün bir haber var, 8 yaşındaki bir kız çocuğuna annesi sevgilisiyle birlikte olması için baskı yapıyor. Bu kanuni temsilcinin açık rızasını mı arayacaksınız? Ve kanun bunu şart koşuyor. Hani resen hareket etme ilkesi? Lütfen, bu maddeyi, özellikle çocuklar için ve çocuğun yüksek menfaatleri için değiştirelim hep beraber çünkü bu, bir sorun olarak her zaman karşımıza çıkacaktır.
Diğer bir konu, evet, 25'inci madde. 25'inci maddede idari yaptırımlar düzenleniyor. Şimdi, Türk Ceza Kanunu'nun 122'nci maddesinde de ayrımcılık bir suç olarak düzenlenmiş, hapis cezası öngörülüyor. Roma hukukundan beri bir ceza hukuku ilkesi var ve diyor ki: "..."(x) Yani "Bir suça iki ceza olmaz." Bu tür hâllerde, biliyorsunuz ki yüksek yargı birini iptal ediyor. Bunu da göz önünde tutmamışsınız. Ya bu idari para cezasıyla ayrımcılığın önündeki bu, Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenmiş olan hapis cezasını kaldırmaya çalışıyorsunuz ya da yine, hukukun genel ilkelerini bilmiyorsunuz ya da sivil toplum kuruluşlarını hiçbir şekilde dinlemiyorsunuz.
Öncelikle, bahsettiğimiz o kaygılar nedeniyle, lütfen, kurulun bağımsız olmasını sağlayın; lütfen, 17'nci maddenin (5)'inci fıkrasını çocuklar için değiştirin ve şunu söylemek istiyorum: İşkenceyle ilgili de önleme vesaire deniyor ama daha geçen gün Kocaeli'ye gittim. Duyarlı 2 tane genç, pırıl pırıl, sadece bir kadına şiddeti önleme kaygısıyla, maalesef, o görüntüleri yayınlamışlar diye karakolda kendilerine şiddet uygulanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Böyle bir ülkedeyiz.
Bu yasalarla bunları önleyemeyiz. Önce mantaliteyi değiştirelim diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)