| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 05.04.2016 |
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin bir tane İnsan Hakları Kurumu vardı, yine bir tane kurumu olacak. Bu sefer yanında bir de "eşitlik" tabelası asılmış olacak. Keşke bu bir tane kurumu bu alanda on yıllar boyunca karşılıksız, gönüllü çalışan insan hakları savunucularının taleplerini dikkate alarak yapsaydık ve keşke insan hakları gibi herkesin, hepimizin önüne hiçbir sıfat eklemeksizin, sadece insan olmaktan kaynaklı hakları konuşuyorsak üzerinde bütün partiler ortaklaşarak, uzlaşarak bir kurum oluşturabilseydik ama yanlışlarımızdan da ne yazık ki ders çıkartmıyoruz ve aynı yanlışı bir kez daha tekrarlıyoruz. Türkiye bir beş yılını daha, belki bir on yılını daha böyle, beklentiyi karşılamayacak kurumlar kurarak geçirecek.
Ulusal mekanizmalar dünyanın her yerinde iki önemli işlevle değer kazanırlar. Bunlardan birisi: Kamu gücünü kullanması. Yani, sivil örgütlerden, insan hakları alanında kurulmuş gönüllü kuruluşlardan farklı olarak, devlet gücü kullanmaları onları güvenilir kılar. Yani, sorun çözme potansiyeli, sorun çözme kapasiteleri vardır. Herhangi bir gönüllü kuruluş değillerdir.
İkincisi: Ama, devlet tarafından kurulmasına rağmen bir sivil örgüt gibi, insan hakları savunucusu gibi, böyle bir perspektifle olaylara yaklaşırlar. Dolayısıyla, her ülkede az olanın, muhalif olanın, karşıt olanın daha çok ihlale uğradığı varsayımıyla hareket edilir. Ve bu kurulların da böyle pozisyondaki kişilere hizmet ederken, onların sorunlarıyla ilgilenirken son derece duyarlı olacağına olan kabulle yola çıkarlar.
Ama, ne yazık ki, bu iki özelliğe de sahip olmayan bir kurum kuruyoruz. Yani, ne elinde ciddi bir güç var, tanıdığımız ciddi bir yetki var -tavsiye kararları dışında- ne de bir insan hakları perspektifi var, kapsayıcı, kuşatıcı bir insan hakları algısı, bir insan hakları vizyonu var.
Daha önce benzer kurullar kurulurken de bu itirazlar yapıldı. Türkiye'de insan hakları il, ilçe kurulları kurulurken insan hakları örgütleri dediler ki: "Bu kurullar sadece bir prosedürü tamamlamak için kuruluyor. Sadece bürokratik bir mekanizma olmanın ötesine geçmeyecekler." Ama o gün ülkeyi yönetenler bu uyarıyı dikkate almadılar, "Hayır." dediler. Türkiye'nin bütün ilçelerinde, bütün illerinde il, ilçe insan hakları kurulları kurdular, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığına bağlı olarak çalışmak üzere. Belki o gün Paris Prensiplerine uygun kurulsaydı bugün dünyanın en saygın kuruluşlarından birisi olabilirdi. Ne oldu? Ben birçok ilçedeki durumu size söyleyeyim: Gittiğinizde kaymakamlık binalarına bakın, kapısında "İnsan Hakları Kurulu" yazan kapılar genellikle kapalıdır. Sadece kurul toplantıları sırasında açılır. Birçoğunda çok duyarlı mülki idare amirleri sadece bu kurulları işletir, gerçekten insan hakları örgütlerini davet eder, ilgili kuruluşları o ilçenin, o yerelin sorunlarıyla ilgili çalıştırır ama yaygın uygulama aylık rutin rapor göndermektir. Raporda şöyle yazar genellikle: "Toplantı yapılmıştır, herhangi bir başvuru yoktur, ilçemizde bir insan hakları ihlali söz konusu değildir." Şimdi, yani, bu ülkenin parasına da yazık, bu ülkenin binalarına da yazık, kamu görevlilerinin mesaisine de yazık. Ama, aynı şeyi, daha sonra döndük, İnsan Hakları Başkanlığını İnsan Hakları Kurumu hâline getirdik. O zaman da dedik, yine uyardık, dedik ki: "Bakın, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığını makyajlayarak, kısmen değiştirerek, binasını bile değiştirmeden, mekânını bile değiştirmeden, personellerini bile değiştirmeden bağımsız bir kurul kuramazsınız." O zaman da dinleyen olmadı, bu kurum oluştu. Şimdi de bu kurumu feshetmek üzere, bu kurumu mülga pozisyonuna düşürmek üzere biraz sonra oy kullanacağız ve dosyayı kapatacağız. Birkaç yıl sonra da muhtemelen İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun işlev görmediğini, başvuru sayısının herhangi bir insan hakları örgütünün bir şubesine yapılan başvuru kadar bile olmadığını hep birlikte göreceğiz ve yeni bir kanun yapmak üzere yeniden burada mesai yapacağız.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)