GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:68
Tarih:06.04.2016

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce çok kısa ve öz şekilde iktidar partisi önerisini savunan değerli arkadaşımız, sadece bir maddesini söyleyerek hepsine sanki katılıyormuşuz gibi bir intiba yarattı. Evet, trajikomik bir durum. Sayın Kubat'ın belirttiği gibi "Şanlıurfa iline İstiklal Madalyası verilmesiyle..." diye başladı ama -sıra sayısı basıldı, geldi- sıra sayısının üstünde "65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması..." diye bir tasarı geldi.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Buna da karşı çıkmazsınız.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sakin olun Hanımefendi, sakin olun. Yeni arkadaşlar biraz dinlesin, ondan sonra ne dediğimize... İtiraz etme refleksi gelişmiş ki daha başlamadan, maşallah, hemen atlıyorsunuz. Kitabı getirmedim bu sefer, "Torbadaki Hukuk" kitabı duruyor. Arkadaşlar "Yenisini yazacaksın herhâlde Hocam." dediler. Benim söyleyeceğim şeyi dinlerseniz siz de hak vereceksiniz, belki "niye sataştım" diye hatta başınızı öne eğebilirsiniz.

Bu gelen kanun, 65 yaş torbasıydı. Evet, Şanlıurfa ilimizin, Sayın Kubat'ın dediği gibi tabii ki İstiklal Madalyası'nı hak ettiğini, alması gerektiğini biliyoruz. Ama sizin bilmediğiniz bir şey var, onun için dedim. Plan ve Bütçe Komisyonunda bu teklifler tasarıyla birleştirilirken dedik ki: "Bunu bu torbanın içine koymayın, her seferinde haramlar ile helaller karışıyor diyorum, kızıyorsunuz. Helal olan bir şeyi, tartışmalı olan, nizalı olan, itirazlı olan bir şeylerin içine koyduğumuz zaman olmuyor. Burada 30'a yakın madde var; Emniyetin kadrosu da var, İçişleriyle ilgili diğer kanunlar da var. Gelin bunları bir paket yapın, hızlıca İçişleri Komisyonundan geçirin."

Değerli arkadaşlar, şimdi yine yeni bir torba, 5'inci torba. "Torba yapmayacağız." deyip şimdi bunu getirdiğiniz zaman... Sadece Şanlıurfa'yla ilgili kısmı değil, başka "Evet." dediğimiz şeyler de var; yaşlılık aylığıyla ilgili var, eksik bulduğumuz var, engelli maaşlarıyla ilgili var, prim ödemelerinin affıyla ilgili var, var oğlu var. Ama, onun içinde itiraz ettiğimiz şeyler de var, bazı düzenlemeler var, sigortacılıkla ilgili düzenlemeler var, yapıyla ilgili, afet alanlarıyla ilgili düzenlemeler var, buralarda eksik olanlar var, yanlış gördüklerimiz var. Hepsi bir pakete koyulduğu zaman maalesef bununla ilgili sıkıntı oluyor. Tabii ki bu şekliyle olmasında sorun, Şanlıurfa'nın madalya alması değil. Ama, 65 yaş aylığıyla ilgili kanunun başlığı, şu anda -dışında onu görmüyorsunuz ama Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği kısmına bakarsanız- Şanlıurfa'nın madalya almasıyla ilgili oldu. Birileri, "Ya, biz bir tarihte bir torba görüşmüştük, bunun içinde 65 yaş aylığı vardı, 6306 sayılı afet vardı, o vardı." dediği zaman, arayınca bulamayacak.

Bu, neye benziyor? Komisyonda söyledim arkadaşlara. Bakayım, burada Sayın Elvan varmış, o, iyi biliyor, -hangi bakan var diye bakıyorum- Sayın Elvan biliyor. Orta vadeli programın tarihi hep yetişmiyordu. Şakayla karışık biz de "Ya, bunu bari eylül, ekime alın, her seferinde ekimde çıkarıyorsunuz, haziran yaparsak el âleme rezil oluyoruz." dedik. Arkadaşlar, KHK'nın arasına koymuş. Ama, iki gün aradım, ben hangi KHK'da olduğunu "search" yaparak bulamadım. Alakasız başka bir, çalışanlarla ilgili bir şeyin arasına, Maliyedeki çalışmalarla ilgili bir KHK'nın arasına koymuşlar, orta vadeli programın şeyini buluncaya kadar biz akla karayı seçtik. Dolayısıyla, kanun yapma tekniği açısından her ne kadar arkadaşlarımız bunun ayrı bir kanun olması gerektiğini söylüyorsa o zaman ayrı bir kanun teklifi olarak -bunları- İçişleri Komisyonuna vereceksiniz Plan ve Bütçe Komisyonuyla alakası olmayan diğer maddeleri de, bir tek orada bazı maddeler var, bunların görüşülmesi bizde olacak, diğerleri ilgili komisyonlarla olması lazım.

Bakın, arkadaşlar, bu, doğru bir yöntem değil, Sayın Başbakan da söyledi, sizler de söylediniz, "Artık torba yapmayacağız." dediniz, üzerine 5'inci torbayı yapıyoruz, bakın daha sırada gelenler var, sırada bekleyenler var. E, o zaman diğer komisyonları kapatalım. Yukarıda söyledim sayın bakanlara -Sayın Elvan da burada- sadece Plan ve Bütçe Komisyonuna bütün teklifleri, tasarıları gönderelim, hiç olmazsa o zaman tali komisyonlar çalışsın bari ya.

Arkadaşlar, burada bizim uzmanlık alanımız olmayan, Adalet Komisyonuna gitmesi gereken maddeler var. Burada 6 tane komisyonu ilgilendiren maddeler var. Nasıl yapacağız şimdi? Biz orada konuşuyoruz, tartışıyoruz, buraya geliyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, daha henüz gelmiş bir tasarı görüşülmeden, Plan ve Bütçe Komisyonunda en az bunun yarısı kadar daha madde ekleniyor. Bu, nasıl bir şeydir, ben anlamadım. Sayın Bakanlara soruyorum. Sayın Elvan burada, reformdan sorumlu, söylediğimiz zaman kızıyor ama. "Ya, bu tasarıları elden mi imzalatıyorsunuz Sayın Bakanım?" diyorum, "Ya, öyle şey olur mu?" Peki, o zaman niye oraya getirmediniz Sayın Bakanım, ilgili bakanlarım? 6 tane ayrı komisyon var, 5-6 taneden fazla ayrı bakanlığı ilgilendiren düzenleme var. Peki, bu arkadaşlarımız, bu bürokratlar o anda uyuyorlar mı? Bakanlar Kuruluna bu tasarı gelirken 65 yaş aylığıyla ilgili başka bir şey varsa bunları niye getirmiyorlar? Bu söylediğimi şaka olarak söylemiyorum, muhalefet şerhimizin içerisinde de var. Birazdan "görüşelim" diye oylayacaksınız, görüşürken yine belirteceğiz ama burada söylediğimiz şeyler duruyor arkadaşlar. İlgili komisyonlardan raporu yok, tali komisyonlardan "Biz görüşmeyeceğiz." diye rapor geliyor. Ben ihtisas komisyonları ne iş yapar, merak ediyorum değerli arkadaşlar. Başkanlara helal olsun, anında cevap yazma hızı var. Diyorlar ki: "Bizim işimiz var, biz görüşmeyeceğiz." Soruyoruz Komisyon Başkanımıza: Tali komisyondan rapor geldi mi? "Vallahi, onlar görüşemeyecekmiş." Ne yapıyor? "İşi var." Ne işi var? Toplantı var mı? "Yok." Yani, böyle bir çalışma düzeni, böyle bir kanun yapma düzeni olmaz. Kanun yapma tekniğine de aykırı. Örnek, Sayın Elvan burada, kendisi de açıkladı, Sayın Başbakan da açıkladı: "Söylediğimiz eylem planındaki reformları tuttuk." Bir tanesine baktık; düzenleyici etki analizi yapılacak. Yok, Sayın Bakanım, sizin alanınız, hâlâ yok. "Sözümüzü tuttuk." diyor... Geldi şimdi, yeni bir tasarı daha geldi -az önce konuştuk- onunla ilgili de yok. Diyoruz ki: Bunun zararı ne kadar olacak? Ne kadara devlete mal olacak? Burada vatandaşa yükü ne olacak? Bilen yok.

Sigortacılık düzenlemesi var. Bilmiyoruz, soruyoruz, öğrenemiyoruz.

Kanal İstanbul'la ilgili var. Daha ortada ÇED raporu yok, fizibilite raporu yok, biz burada "su yolu" diye kanun çıkaracağız.

Şimdi, bu etki analizi dediğimiz şeyin bir sürü hukuki, ekonomik, siyasi, toplumsal etkilerinin tartışılması gerekiyor. Yani, reform paketinde, eylem paketinde olan, "Yaptık." dediğiniz şeyler dahi burada gerçekleşmiyor. Onun için, oturup Bakanlar Kurulunda, Sayın Elvan'a da daha önce söyledik, Sayın Şimşek'e de, Maliye Bakanımıza da, Ekonomi Bakanımıza da söyledik... Yapılması gereken işler varsa yapalım, ona itirazımız yok. Arkadaşlara baştan onun için dedim, bir durun, hemen itiraz etmeyin diye. Çıkması gereken kanun çıkar ama çıkması gerektiği şekliyle çıkması lazım, ilgili kurumlardan görüş alınması lazım. Yani, Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği diyor ki: "Bu kurumlardan görüş alınır, Hazine Müsteşarlığından -Kalkınma Bakanlığından şimdi- ilgili görüşler alınır." Peki, bu, gelmediği zaman ne oluyor? Eksik oluyor.

Yaptığımız düzenlemelerin bir kısmı, Anayasa Mahkemesinden dönen düzenlemeler. O zaman da uyardık. 2012 yılında çıktı 6306 sayılı Kanun, sonra Anayasa Mahkemesine gitti, birçok maddesi iptal oldu. Şimdi yine uyarıyoruz, eksik yaparsak yine iptal olacak.

Dolayısıyla, bizim derdimiz, sizin yarından sonraya, öbür haftaya yetiştirmek istediğiniz, Şanlıurfa'ya İstiklal Madalyası'nın verilmesine ilişkin hüküm değil; tam tersine, böylesine kutsal bir şeyin tartışmalı bir paketin içerisine sokularak "Plan ve Bütçe Komisyonunda nasıl olsa bir tasarı var, bunun içine sokalım." denilmesinden kaynaklanıyor. Değerli arkadaşlar, bu yöntemle yaparsak yine yanlış oluyor. Şekil açısından yanlışlık ayrı, içerik açısından da yanlış oluyor. Türkiye'nin tamamını ilgilendiren, 13-14 milyar lirayı bulacağı söylenen bir Kanal İstanbul projesini hiç tartışmadan, ilgili kuruluşlardan görüş almadan, fizibilite etütlerini yapmadan, etki analizlerini yapmadan getiriyoruz. Şimdi, bunu kabullenmemiz mümkün mü? İkisini yan yana, aynı kefeye koyup hem bunu hem bunu kabul ediyoruz deme şansımız yok. Onun için, bakın, daha dün alelacele muhalefet şerhlerimizi yazdık, şimdi, bugün "Aceleden getirelim." Eğer onun acelesi varsa daha önce söylediğim gibi, iki satırlık bir kanun teklifiyle bunların hemen gelip o maddenin ayrıştırılması, İçişleri Komisyonundan geçirilmesi gerekiyordu.

Dolayısıyla, Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği'ne aykırı şekilde hazırlanan ve artık galatımeşhur hâline gelen bu torba alışkanlığından vazgeçmemiz gerekiyor. İnşallah, bir daha bunlar olmaz diyorum ama inanarak söyleyemiyorum, yaptığım duaya, olmayacak duaya amin diyorum. Yani Mehmet Akif "Allah, bize bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın." demiş ama herhâlde siz bana bir torba kanun kitabı daha yazdıracaksınız diyor, saygılar sunuyorum.