GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:71
Tarih:12.04.2016

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben de öncelikle, dün Diyarbakır Hani'de jandarma karakoluna gerçekleştirilen saldırı nedeniyle şehit olan bütün askerlerimizin ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum ve umarım artık son olur diyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun, Suriyeli kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi ve ikinci eş olarak evlendirilmelerine dair araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Mart 2016'da ECPAT'ın Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin verilerine dayanarak açıklamış olduğu rapora göre Suriyeli çocukların yüzde 4,5'i erken yaşta, çocuk yaşta evlendiriliyor. Aileler, kamplarda taciz ve tecavüze uğramasından çekindikleri için veya fuhşa sürüklenmelerinin önüne geçmek için bazen bir kurtuluş yolu olarak bunları evlendirme yoluna gidiyorlar maalesef. Aslında evlendirme de değil; 2 bin, 3 bin liraya bu çocukların satılması demek daha doğru olur.

Savaştan mağdur olanlar mülteci olarak gittikleri ülkelerde, maalesef, ekonomik olarak, cinsel olarak, emek olarak bir kez daha sömürülüyorlar ve mağdur ediliyorlar. Örneğin kirasını ödeyemeyen -ki mültecilerin artması nedeniyle, biliyorsunuz, kiralar artıyor bazı bölgelerde- Suriyelilere "Kızını ver, ödeşelim." deniliyor veya evlerde en ufak tartışma yaşandığında erkekler kadınlara "Git evden, nasıl olsa bana Suriyeli çok." diyorlar ve kız çocukları bir mal olarak görülüp, alınıp satılıyor ve bu da doğal karşılanıyor.

Cumhuriyetin nimetleri olan toprak reformunu, aydınlanma devrimini tamamlayamamış bu topraklarda, Hükûmetin, ahlakı, maneviyatı, insanlığı sadece din eğitimine sığdırmaya çalışmasının yanlışlığının bedelini, maalesef, bu topraklarda yaşayan herkes ödüyor.

Değerli milletvekilleri, bakın, yine, Şubat 2015'te, Türkiye Barolar Birliği bölgeye giderek mültecilerle ilgili bir araştırma yapıp rapor yayınlamıştı ve burada, kız çocuklarının evlendirilmesiyle ilgili bilgiler var.

Buna göre, Urfa'da yapılan ziyaretlerde, Suriyeli kadınların ikinci eş olarak alındıkları belirtiliyor ve somut olarak da heyetin tanıklık ettiği durumlar tespit ediliyor ve buna göre deniliyor ki:

"1) Suriyeli kız çocukları imam nikâhıyla evlendiriliyor ve bu nedenle çok sorun yaşıyorlar.

2) Bu evlilikler nedeniyle aile birliği bozuluyor ve aile içi şiddet yaygınlaşıyor, çünkü kadınlar kuma istemiyorlar, ikinci eş istemiyorlar ve bu, bir sorun olarak tekrar aile içine dönüyor. Yani sorunun bir boyutu küçük kız çocukları, diğer boyutu yine ülkemizde yaşayan kadınlar.

3) İmam nikâhlı kız çocuklarının hiçbir sosyal güvenceleri yok, kanuni hakları yok ve bir süre sonra türlü bahanelerle sokağa atılıyorlar.

4) Sokağa atılan bu kız çocukları kötü emelli insanların eline düşüyor ve fuhşa sürükleniyorlar.

5) Kız çocukları evden atılınca, suç örgütlerinin ve insan ticareti yapan kötü emelli kişilerin ellerine düşüyorlar."

Bunlar Türkiye Barolar Birliğinin raporunda yer alıyor.

İkinci, üçüncü, hatta bazen dördüncü eş olarak evlendirilen bu kız çocuklarının sömürüsüne "evlilik" denilse de aslında, bu, gerçekte cinsel sömürü amaçlı çocuk ticaretidir.

Biraz önce AKP'li hatip dedi ki: "Kilis'e gittik, sorduk, soruşturduk, ikinci evlilikler yok." Ben de Türkiye Barolar Birliğinin bu raporunu kendisine sunuyorum, Barolar Birliğinden temin edebilir. Biraz önce Haluk Vekilimle de konuştuk, o da geçenlerde Urfa'daydı. Urfa'da son üç yılda dosya sayısı oldukça artmış, 300 bin derdest dosya var ve boşanma davaları eskiye nazaran son üç yılda bütün bu dosyaların yüzde 13'üne tekabül ediyor. Bu boşanma davalarının artmasının nedeni de bu küçük yaştaki kız çocuklarının ikinci eş olarak alınmasıdır.

Bunlarla mücadele etmek için sadece ve sadece insan olmak yeterlidir çünkü insan olan herkesin başına aynı şey gelebilir. Hele hele dış politikada böyle beceriksiz yönetimlerin olduğu ülkelerde bu ihtimal çok daha yüksektir.

Biliyorsunuz, Suriyeli bir bilim adamının hikâyesi var, tekrar hatırlatayım size. Ünlü bir profesör, Suriye'de, kendi çizdiği bir sitede, rengârenk evlerde ailesiyle yaşıyor. Çok başarılı çocukları var, yüksek bir geliri var, kimseyle sorunu yok ve bir gece evlerine füze isabet ediyor, ailesini, çocuklarını, malını mülkünü, her şeyini kaybediyor. Bir mucit kendisi aynı zamanda. İstanbul'da, kirasını ödeyemez bir şekilde, kanserli bir şekilde... Onunla taşınıyoruz. Yani evleriniz olabilir, arabalarınız olabilir, mutlu aile yaşantınız olabilir, çocuklarınız olabilir, mutlu olabilirler ama bir gecede, Esad'ın Esed olduğu gibi, her şeyinizi kaybedebilirsiniz, aynı duruma düşebilirsiniz. İşte o yüzden kendinizi onların yerine koyun. Çocuklarınızı, Allah korusun ama, o kız çocuklarının yerine koyun. Manavda bir meyve gibi sıralanıp satılan kız çocukları için ne yapabileceğimizi, bütün siyasi görüşlerimizi bir tarafa bırakarak yeniden değerlendirelim diyorum.

Suriyeli kız çocuklarının pazarlandığı bir video var, biliyorsunuz. Divanda oturmuş kız çocukları, alıcı geliyor ve soruyor: "Kaç yaşında?" Satıcı da -istismarcı- diyor ki: "17'sini yeni bitirdi." "İstanbul'a gelmek ister mi?" diye bir de nezaket gösteriyor kendince! Satıcı hepsinin adına cevap veriyor "Hepsi İstanbul'a gelmek ister." diyor. Böyle görüntülerle maalesef karşılaşıyoruz.

Evet, 12-16 yaş arası fıstık, 17-20 yaş arası kiraz, sonra elma, kavun gibi meyve adları veriliyor bu kız çocuklarına, kadınlara ve satılıyorlar maalesef. Yıl 2016, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmayı amaç edinmiş Türkiye Cumhuriyeti topraklarında Orta Çağ pazarlıkları sürüp gidiyor. Bu utanç her ne kadar iktidarın olsa da biz o çocuklar için, çözüm üretmek için bu sorumluluğu üstlenmeye ve birlikte çözüm üretmeye hazırız.

Virginia Woolf diyor ki: "Bir kadın olarak ülkem yok. Bir kadın olarak bir ülkem olsun istemiyorum. Bir kadın olarak bütün dünya benim ülkem." Ben de diyorum ki: Kadınların ve çocukların ülkesi yapalım bütün dünyayı ve bu adımı buradan atarak başlayalım.

Evet, biraz önce yine AKP'li hatip dedi ki: "183 Şiddet Hattı'nda Arapça bilenler var." Ama biz biliyoruz ki Suriyeli kadınlar için, şiddete uğrayan kadınlar için o hat arandığında cevap aynen şöyle oluyor: "O, kadın değil ki, mülteci bayan." Bakış açısı maalesef bu.

Yaşanan bu gerçekler şunu gösteriyor: Suriyelilere kapıları açtık, evet, çok da gösteriş yaptık ama insanlara açtığımız bu kapılar savaşın yarattığı tahribatı önlemiyor, maalesef onların buralarda da sömürülmelerine, daha çok tahribat yaşamalarına sebep oluyor.

Sunay Akın'ın bir şiiriyle bitirmek istiyorum, şöyle diyor:

"Yoksul bir çocuk görsem

Yağmur altında üşüyen,

Köprü olmak geçer

Hiç değilse içimden."

Biz de bu yıkımı önleyemedik, yanlış politikalarla vesaire. Gerçekten, bu çocukların, kız çocuklarının, o insanların birçok mağduriyet yaşamasına sebebiyet verdik ama en azından onlara köprü olabiliriz ve biraz önce söylendiği gibi "İkinci eş olma hadisesi yok." deniyor ya, onları araştıralım; gidelim, bakalım, yerinde görelim, raporları yeniden inceleyelim ve o araştırma sonucunda bu hadiselerin yaşanıp yaşanmadığını değerlendirip birlikte çözüm üretelim diyorum. Çünkü, bunun için, dediğim gibi, hepimizin bu durumlarla karşılaşma ihtimali var. Dünyada bazı insanlar dünyada yaşanan bütün acılardan kendilerini sorumlu hissediyorlar ama bazı insanlar var ki o acılara sebebiyet verdikleri hâlde hiçbir sorumluluk hissetmiyorlar.

Hepinize sesleniyorum: Vicdanı olan herkes, yaşanan her acıdan kendini sorumlu hissetmeli ve çözüm üretmek için çalışmalıdır diyorum.

Teşekkürler.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)