| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 12.04.2016 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ülkemizin önemli bir konusunu görüşmek üzere, vermiş olduğumuz önerge üzerinde konuşmak üzere grubum adına söz aldım.
Bilindiği gibi, başta Rize olmak üzere, Trabzon, Artvin ve Giresun'da 770 bin dekar alanda yaş çay üretimi yapılmaktadır. Yaklaşık olarak 1 milyon ile 1 milyon 300 bin ton arasında yaş çay üretiliyor, yaş çaydan da 250-260 bin ton kuru çay üretiliyor. 210 bin aile bölgede yaş çay tarımıyla uğraşıyor ve bu insanların, bu ailelerin tek geçim kaynağı hemen hemen çaydır, çaydan başka bir geçim kaynağı yoktur. Bölge ekonomisine büyük bir katkı sağlıyor bu yaş çay üretimi ve daha sonra yapılan kuru çay üretimi. 5-6 milyar civarında Türkiye ekonomisine katkı sağlıyor. Bölgeye, yaş çay dolayısıyla 2 milyar TL civarında para giriyor. Bu çaylar ÇAYKUR'a ait 46 tane çay fabrikasında işleniyor ve yüzde 55'i devlet tarafından ÇAYKUR'da işleniyor, kalan yüzde 45'i ise özel sektör tarafından işleniyor.
Şimdi, dönemin Başbakanı Rizeli Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir çay sezonu öncesi Rize'ye gelmiş ve demiş ki: "Biz, ÇAYKUR'la ilgili ödemeleri yapıyoruz. Çayı alıyoruz bu ay, ay sonunda da, gelecek ay da ödemeyi yapıyoruz ama özele karışmayız." Yani demek istiyor ki -şu anda da durum budur- biz çayın yüzde 50'sini, 55'sini alıyoruz, işliyoruz, parasını da ödüyoruz müstahsile ama yüzde 45'ine karışmayız. İş böyle değil değerli arkadaşlarım. Bölgede devletin izniyle çay tarımı yapılıyor. Devletin izniyle tarla açabiliyorsunuz ve işleyebiliyorsunuz. Dolayısıyla, siz "Evet, bunu özel sektör alıyor, o ne yaparsa yapsın, serbest ticarettir." filan diyemezsiniz.
Bakın, durum şöyle: Doğu Karadeniz Bölgesi'nde, evet, geçen sene 1 lira 70 kuruş verdi devlet fakat özel sektör 1 lira 30 kuruşa, 1 lira 40 kuruşa çay aldı ve enteresan bir şekilde, bu aldığı çayın bedelini ne zaman ödeyeceği, nasıl ödeyeceği, parayla mı ödeyeceği yoksa kuru çayla mı ödeyeceği, bunların hiçbiri belli değil. Herhangi bir sorun olduğu zaman da özel sektörle aranızda herhangi bir anlaşma yoktur, "çay karnesi" diye bir pusula verir elinize; onun altında da ince harflerle "Bir anlaşmazlık durumunda İstanbul mahkemeleri sorumludur." diye de yazılıdır.
Ayrıca, bölgede özel sektörün çay alabilmesi için her sezon ÇAYKUR'un uygulamış olduğu kota yani o sürgünde dönüm başına vereceği çay, yine günlük kontenjanlar mevcuttur. Bu sebepten dolayı çayı toplayıp fabrikaya teslim etmek neredeyse bir işkence durumuna gelmiştir.
Bölgenin tek geçim kaynağı dedim ama artık geçim olmaktan çıktı çünkü araziler bölünmüştür. Aile başına 3-5 dönüm çaylık vardır ve bu çaylıkla da geçinmek zaten mümkün değildir.
Bölgede başka bir iş alanı da yoktur; çay fabrikalarının dışında herhangi bir fabrika, sanayi yoktur. Çay fabrikaları da otomasyona geçmiştir, eskiden 1.000 kişinin yaptığı işi şimdi 30 kişi yapmaktadır. Başka sanayi yok. Turizm filan denir ama turizmle ilgili de herhangi bir altyapı yatırımı olmadığı gibi, bölge turizmi için son derece önemli olan dereler HES'lerle, yaylalar, vadiler de "yeşil yol" hikâyesiyle bitirilme noktasına gelmiştir. Bir organik çay gayreti vardır ama o da maalesef, kimyasal gübre lobileri tarafından sürekli şekilde engellenmektedir.
Tabii, bölgede hiçbir şey yapılmadı, Rize'de hiçbir yapılmadı anlamında söylemiyorum, bazı şeyler yapıldı, yollar yapıldı mesela. Ovit Tüneli açılacak, güneye bağlanacak Rize, bunlar güzel ama üretim yok. Köylerde insan kalmadı, bu yollarda taşınan mal da yok, ticaret de yok. Dolayısıyla, insanların neyle geçineceği sorusu ortada duruyor.
Rize boşalıyor yani Rize boşaldığı gibi Trabzon, Artvin, Gümüşhane, Giresun, o bölgeler bütünüyle boşalıyor. Ne olacak bu insanlar? Büyükşehirlere geliyor. Peki, büyükşehirlerde bu insanlar nasıl yaşayacak? İstanbul'un taşı toprağının altın olmadığını artık herkes biliyor. Peki, bu insanların, bu kadar büyük kalabalıkların büyük şehirlerde yaşaması için, işte trafik, altyapı, bunlarla ilgili sorulara cevap verilmiş midir? Verilmemiştir. Peki, nasıl olacak bu iş? Bu iş esasen şöyle olacak değerli arkadaşlarım: Bu insanlar doğdukları yerde doyabilmeliler, burada yaşamlarını sürdürebilmeliler. İşte, biz, bölge için, özellikle Rize, Artvin ve Trabzon için, insanların doğdukları yerde refaha ulaşabilmeleri, orada insanca yaşayabilmeleri, çoluk çocuğunun geçimini sağlayabilmeleri için bölgenin en temel geçim kaynağı olan çayın araştırılması, sorunlarının tespit edilmesi, tedbirlerin alınması üzere bir çay araştırma önergesi verdik ve bu önergeye burada destek bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bölgede çayla ilgili bütün sorunlar çözülse bile, arazinin bölünmesi dolayısıyla orada yaşayan insanların geçimlerini sadece çayla sürdürmesi mümkün değil. O nedenle, bu bölgenin sorunlarının bir bütün olarak ele alınması gerekiyor.
Çay en iyi şekilde nasıl değerlendirilebilir ve çayla beraber başka neler yapılabilir? Mesela, çayla beraber ele alınacak önemli bir konu -ki ÇAYKUR bu konuyu destekliyor ama biraz evvel ifade ettim, bir daha söylüyorum, kimyasal gübre lobileri tarafından bu engelleniyor- örneğin, organik çay meselesi. Organik çay, bölgeyi bütünüyle kurtarabilir. Organik çay, sadece bölgeyi, bölge toprağını kurtarmaz, bölgedeki turizmin gelişmesine de katkı sağlar. Çünkü yıllardan beri, elli seneden beri kullanılmakta olan kimyasal gübreler bölgenin toprağını toprak olmaktan çıkarmış dolayısıyla oranın geleneksel ürünleri artık yetişmiyor. Bu Doğu Karadeniz'e turist deniz için gelmeyecektir, yaylalar için gelecektir, vadiler için gelecektir ve oradaki tatları tatmak için gelecektir. Bunun olabilmesi için de toprağın kurtarılabilmesi gerekiyor. Organik çayın önündeki engeller neler? Niçin organik çay bir türlü geliştirilemiyor? Bunların araştırılması gerekiyor.
Önemli bir konu var değerli milletvekilleri. Çayla ilgili değişik dönemlerde değişik kanunlar çıkmıştır. Bunlar 1924'te başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. En son, 1984'te çıkan bir kanunla, düzenlemeyle çayda tekel kaldırılmıştır, özel sektörün de çay işletmesine izin verilmiştir ama bu konularla ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Şimdi, bir çay kanunu çıkarılmaya çalışılıyor ve bölgede, özellikle Rize'de insanlar çok büyük endişe altındalar çünkü bu çay kanunu kapalı kapılar arkasında kotarılıyor. Sayın Bakan Rize'ye geldi ama kapalı kapılar arkasındaydı, sivil toplum örgütleriyle görüşmedi, muhalefeti yanına yanaştırmadı, medyayı yanına yanaştırmadı. Ne yapıyorsunuz bu çay kanunuyla çok merak ediyoruz. Bizim endişemiz o dur ki, aldığımız duyumlar da öyle, daha evvel hazırlanan taslaklar da göstermektedir ki bir çay piyasası kurulu oluşturulmaya çalışılıyor. Şimdi, çay piyasası kurulu dediğimiz zaman Tütün Piyasası Kurulu, Şeker Piyasası Kurulunu hatırlıyoruz. Şeker Piyasası Kurulundan sonra, Tütün Piyasası Kurulundan sonra Türkiye'nin tütüncülüğü ve şekerciliğinin bittiğini biliyorsunuz değerli arkadaşlarım. Evet "ÇAYKUR'u özelleştirmeyeceğiz." diyorlar ama bu kurula bağlayacaklar. Bölge insanı, Rizeliler buna büyük bir endişe olarak bakıyorlar. Çay özelleştirilemez değerli arkadaşlarım, çayın özelleştirilmesi, ÇAYKUR'un özelleştirilmesi bölgenin bitmesi demektir. Şu anda insanlar orada ekmek yiyorlarsa, yemek yiyorlarsa ya çay üreticisi çay üretiyor ondan dolayı yiyor ya çay fabrikasında çalışıyor ya da çaydan emekli olmuştur değerli arkadaşlarım. Eğer bu olmazsa, Şeker Piyasası Kurulu gibi bir çay piyasası kurulu çıkarılır ve çay bitirilirse oradaki insanların orada yaşaması mümkün değil çünkü başka herhangi bir şey yoktur.
Uzun yıllardan beri bize şunu anlatmaktadırlar: Sizin çayınız kalitesizdir, çok pahalıya üretiyorsunuz, üretmenize gerek yok. Özallı yıllardan beri bu geliyor, üretmenize gerek yok, çok ucuz bir şekilde satarız. Evet, amaç budur. Bakınız, Türkiye kuru çay tüketimi konusunda dünyanın 1 numaralı ülkesidir. Türkiye'de yılda 300 bin ton, belki de biraz daha fazla çay pazarı var ve dünya çay tekelleri buna gözlerini dikmiş durumdadır. O sebepten dolayı bize "Çay üretmeyin, çay üretmenize gerek yok, bu çayı siz 2 dolara mal ediyorsunuz, biz size 70 sente, 80 sente, 1 dolara veririz ve üretmeyin." diyorlar.
Değerli milletvekilleri, konuştuğumuz konu sadece Rize ve çaydan ibaret değildir, 1 milyon 250 bin, 1 milyon 300 bin insanın o bölgede geçimiyle ilgili bir konuyu konuşuyoruz. Dolayısıyla, siz dışarıdan çay alarak, dünya çay tekellerine orayı bırakarak bir yere gidemezsiniz.
Başka önemli bir konu var. Elbette çayla ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyor, çay kanununa da ihtiyaç var ama bu kanunda, özel sektöre verdiğimiz çaylarda yetkili mahkemeler İstanbul'dadır demeyi engellemek gerekiyor. Özel sektörün özellikle gerçekten namuslu olanlarının gerektiği gibi ticaret yapması, insanların haklarını gasbetmeyecek tedbirler alınması gerekiyor.
Rize bütünüyle, turizmiyle, sanayisiyle, denizciliğiyle bir bütün olarak ele alınmalı, tedbirler de ona göre alınmalıdır diyorum ve önergeye destek bekliyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)