| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 12.04.2016 |
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncellikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. CHP'nin çay üretimin sorunlarının araştırılması konusunda vermiş olduğu önerge lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de başta Rize, Ordu, Giresun, Trabzon ve Artvin olmak üzere, kısmi olarak da olsa bu illerde çay üretimi yapılıyor. Dünyada da çay üretimi Çin, Hindistan, Sri Lanka gibi Asya ülkelerinde yapılıyor. Türkiye'de çay üretiminin yapıldığı alanlarda soğukluk sıfır derecenin altına düştüğü için çay üretimi altı ay boyunca yapılıyor ama oysa biraz önce saydığım dünya ülkelerinde sıcaklık sıfır derecenin altına düşmediği için on iki ay boyunca çay hasadı yapılması mümkün oluyor. Aslında, bu, başlangıçta bir dezavantajmış gibi görünse de altı ay nadasa bırakılmış olması ve çay bitkisinin karla kaplanmış olması gübre kullanımını azaltıyor, Türkiye'deki çayın, zirai ilaç ve diğer girdilerin kullanılmaması nedeniyle doğal, katışıksız, deyim yerindeyse kısmen organik çay olması imkânını sağlıyor.
Değerli arkadaşlar, bölgede 205 bin çay üreticisi çay tarımıyla uğraşıyor. Özellikle, Karadeniz Bölgemizin tek geçim kaynağı çaydır. Bölgede yaşayan 210 bin aile çay üretimiyle ve çay işletmelerinde ekmeğini kazanmaktadır. Dünyanın en doğal çayını üretmemize rağmen, çay üreticisinin tarladan bardağa gelene kadarki süreçte yıllardır çözüm bekleyen çok miktarda sorunu birikmiş durumdadır. Hükûmetlerin siyasal çıkarları için dönemsel, günü kurtarıcı teşvik ve fiyatlandırma politikaları çay tarımının ve çay üreticilerinin büyük sorunların içine saplanıp kalmasına sebep olmuştur. Çay tarım alanlarında yıllardır kimyasal gübre ve gübrenin bilinçsiz şekilde kullanımı toprağın yapısını bozmuş, bundan dolayı bitki beslenememekte, çayın kalitesi ve verimliliği de gittikçe azalmaktadır. Yaş çay alımında yine kontrol mekanizmaları düzgün çalışmadığı için kalitesiz çay yaprağı alınmaktadır ve hem kuru çay kalitesini hem de randıman oranlarını düşürmektedir.
Değerli milletvekilleri, çayın üretildiği diğer ülkelerin tamamında hükûmetler çay üretimine yüzde 50'nin üzerinde destekleme sunmaktadırlar. Oysa, Türkiye'de, şimdi, bir borsa kurulması yoluyla, maalesef, çay üretimi, nasıl ki diğer tarım ürünlerimiz; tütün, şeker pancarı ve benzeri tarım ürünlerimiz bitirilmeye çalışıldıysa bugün çayın da böyle bir sorunla karşı karşıya olduğunu söylemek mümkündür.
Doğu Karadeniz'de çay üreticilerinin sadece bu sorunları yok. Doğu Karadeniz'in maalesef HES'ler yoluyla dereleri tahrip edilmekte. Yine, yaylalar, Yeşil Yol hikâyesini hepimiz biliyoruz ve en son Artvin Cerattepe'de yaşanan, "maden arama" adı altında yaylalarının, doğasının tahrip edilmesi maalesef önemli sorunları oluşturmaktadır. Hükûmetin öteden beri orada yaşayan halkın taleplerini, bu konuda ne düşündüklerini dinlemeden "Kendim yaptım ve en doğrusu budur." şeklindeki politikası maalesef gün geçtikçe ülkemizi tarım alanında kronik tarım sıkıntısı yaşayan bir ülke hâline getirmiştir. Eskiden, hepimiz hatırlarız değerli arkadaşlar, ders kitaplarımızda ortaöğretimde şöyle bir cümle vardı, "Türkiye tarım açısından kendi kendisine yeten bir ülke." tanımı vardı. Son dönemde Hükûmet o kadar zorlandı ki o kadar yanlış bir politikayla, bu cümleyi ders kitaplarından bile çıkarmak zorunda kaldı.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin tarım politikası; tamamen sermaye piyasasının düzenlemesi biçiminde, nasıl ucuz geliyorsa o şekilde, yerli üretimi tüketmeye dayalı, yerli üretim pahalıya geliyor düşüncesinden hareketle dışarıdan hazır alma yoluna gitmektedir ve bugün ülkemizde tarım neredeyse her alanda tükenmiş durumdadır. Hani, çay için söylüyoruz, "Boynun neden eğri?" diyoruz ama deve misali, peki neresi doğru ki? Bugün tarım üretimimiz gerçekten tamamen sıkıntılarla yüz yüzedir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin bir defa, kendisine has bir tarım politikası yoktur. Belki, ülke nüfusunun önemli oranı tarımla uğraşmasına rağmen bir politika sahibi olmadığı için bugün nüfusunun yüzde 2'si, 3'ü tarımla geçinen ülkeler, tarımla uğraşan ülkeler kendi kendisine yetebilir ve ihraç yapabilir durumdayken, bugün Türkiye'de yüzde 35'ler seviyesinde halk tarımla uğraşırken, maalesef ülkemiz tarımda kendi kendisine yetmeyen bir ülke konumuna getirilmiştir.
Tarım arazilerinin ailelerin büyümesi sonucu bölünmesi, yine tarım alanlarının hoyratça imara açılması ve benzeri nedenlerle bugün artık ülkemizde tarıma dair ciddi sorunlar birikmiş bulunmaktadır.
Sadece çayda değil değerli arkadaşlar, bakın, benim vekili olduğum Gaziantep ilinde bugün fıstık üretimi maalesef yerli üretim daha pahalıya geliyor diye tamamen dışarıdan, İran'a dayalı fıstığa yönelmiş durumdadır.
Yine biraz önce söylediğim gibi, tarım arazileri, fıstık ağaçları hoyratça -örneğin Gaziantep Üniversitesi gibi bir bilim yuvasında- sökülebilmekte ve oraya konut yapılabilmektedir.
Şimdi, haklı olarak Sayın Engin Altay, Grup Başkan Vekilimiz burada soruyor, diyor ki: "Hükûmet nerede?" Hükûmet Urfa'da. Nerede peki on dört yıldır? GAP projesiyle ilgili Hükûmet dün bir açıklama yapıyor. Nedir? GAP'la ilgili diyorlar ki: "Sulama kanallarını tekrar devreye sokmak için bir çaba içerisine gireceğiz." On dört yıldır, on beş yıldır iktidardasınız değerli arkadaşlar. GAP projesi, Güneydoğu Anadolu Projesi bugün enerji alanında neredeyse tamamlanmak üzereyken tarımla ilgili, oranın halkıyla ilgili en ciddi katkıyı sağlayacak sulama kanallarının yapım oranı bugün yüzde 15 civarındadır.
Yine, bakın, tarım arazilerinin, birinci sınıf tarım arazisinin yanı başına, Pazarcık'ta bir AFAD kampı yapabiliyoruz. Yine, bugün artık Nizip Çayı'nın kenarında, ta Gaziantep'ten Nizip'e kadar tarım yapılamaz hâle geldi. Oranın çevresinde, Nizip Çayı'nın çevresinde bitki ve meyve sebze üretimi yapan halkımız, bugün orada üretilen meyve sebzeyi yiyememekte çünkü zehirlenmektedir. Nizip Çayı'nı AKP Hükûmeti öteden beri yapıyormuş gibi, çözüyormuş gibi... Bakın, Nizip Çayı'nda bir çözüm örneği buldular. Ne yaptılar? Organize Sanayi Bölgesi'nin çıktılarını 15 kilometre bir kanala koyup doğrudan baraja akıttılar. Aynı barajla orayı sulamaya aldığımız için aslında fark eden bir durum yok ama Gaziantep kamuoyuna sanki sorunu çözmüşüz gibi yutturulmak isteniyor. Orada üretilen meyve sebzenin hâlâ halkımızda ciddi sağlık sorunlarına, kanserde ve diğer hastalıklarda ciddi artışlara sebep olduğu resmî raporlarda da ortadadır.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kaçak çay da kanser yapıyor, içmeyin.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Evet, çayla ilgili ciddi sorunlar olduğu biliniyor değerli arkadaşlar.
Yine, tarım alanıyla ilgili, bugün, organik tarım hepimizin dünyada neredeyse başat olarak gördüğü bir çözümken bugün sınır boyunda, hâlâ, mayınlı araziler, maalesef, tarıma açılamamış, mayınlı araziler bekliyor. Hâlbuki, o bölge yıllarca ilaçlanmadığı için doğrudan organik tarım için uygunken, maalesef, o mayınlar temizlenemiyor.
Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde 4 bin civarında köy boşaltıldı, tarım ve hayvancılık yapılamaz hâle geldi ve tamamen dışarıya bağımlı bir ülke hâline geldik. Bugün et ithal ediyoruz, bugün tahıl ithal ediyoruz; bugün pamuktan tutun da tütüne kadar bütün tarım alanlarını yok ettik ve halkı perişanlıkla baş başa bıraktık.
Değerli arkadaşlar, acil olarak bir tarım politikasına ihtiyaç var. Cumhuriyet Halk Partisinin bu anlamda Rize'deki ve Doğu Karadeniz'deki çay sorunlarının araştırılması konusunda verdiği önergenin aslında genişletilerek, Türkiye'nin tarım politikalarının araştırılması şeklinde daha da genişletilerek araştırılması konusunda bizler de desteğimizi sunuyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)