| Konu: | 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 12.04.2016 |
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; meraları bekleyen 2 tehlike var; bunlardan birisi, güvenlik bölgeleri dolayısıyla meraların kullanımını engelleyen düzenlemeler ki şeffaf olmadığı gibi, bırakın denetlemeyi, bırakın bu güvenlik politikalarını sivil izlemesini, neredeyse öğrenme imkânından bile mahrumuz.
Kars'ın bazı ilçelerinde köyler ve meralarla ilgili, yaylalarla ilgili güvenlik nedeniyle yasaklar konuldu Bakanlar Kurulu kararıyla; bitiş tarihi 1 Mart ama bitip bitmediğini, o köylere, o meralara, yaylalara girilip girilemeyeceğini ne kaymakam biliyor ne karakol komutanları biliyor ne biz öğrenebiliyoruz.
Ama, bugün asıl konumuz çılgın proje ve meralarla ilgili ikinci tehdit yani ranta açılması meraların, tarım arazisi olmaktan çıkartılması. Bir kere, eğer bir konuyla ilgili on dört yıl içinde 7 kere kanun yapmışsanız, zaten o alanla ilgili hiçbir öngörüye, hiçbir stratejik planlamaya sahip değilsiniz demektir. Meralarla ilgili tam 7 kanun yapılmış 2003'ten bu yana.
Kanun demek, devletin sınırlarının vatandaş tarafından bilinmesi, vatandaşın da yine, aynı şekilde, kendi haklarının nereye kadar uzandığını öngörebilmesidir. Şimdi, iki yılda bir değişen bir düzenlemede öngörüden söz etmek, öngörüden bahsetmek mümkün değil.
Bir taraftan İstanbul'a giriş çıkışla ilgili neredeyse pasaport tartışması yapacaksınız, plaka tartışması yapacaksınız, öbür taraftan da göç veren illere yatırım yapmak yerine, aksine, İstanbul'da rantı artıracak, yeni göçü teşvik edecek düzenlemelere imza atacaksınız. Böyle çılgın projeleri tarihte başkaları da denediler, biliyorsunuz. Bize tarih kitaplarında "Deli Petro" diye öğretilen ama Rusların "Büyük Petro" dedikleri, bu kanal işlerinin galiba tarihteki en önemli referanslarından birisidir; işte, Don ile Volga arasında, Hazar ile Karadeniz arasında birtakım projeler, biliyorsunuz.
Bugün, dünyada başka kanal projeleri yapanlar da var. Örneğin, İran'ın Hazar'dan Basra'ya kanal projesi var. Herhâlde bizim çılgınlığımıza benzemiyor, sahici ve ciddi bir projeden bahsediyoruz, bir şeye tekabül ediyor, bir anlamı var; hem enerji nakil hatları açısından bir anlamı var hem de diğer ulaştırma politikaları açısından.
Özellikle, kamu malının bu kadar kolay, bu kadar keyfî yağmasıyla ilgili sizlere sufilerin güzel bir sözünü hatırlatmak isterim. Sufiler kamu malıyla ilgili, mülkiyetle ilgili derler ki: "Şeriatta bu senindir, bu benim; tarikatta hem senindir hem benim ama hakikatte ne senindir ne benim." Evet, kamuya ait arazileri, kamuya ait malları ranta açarken, imara açarken bırakın kentli haklarını, bırakın insan haklarını, ayının hakkını, balığın hakkını bile gözeterek bir medeniyet iddiasında bulunmak ile her yere imar yoluyla bina dikmek, dünyayı, kâinatı bir emlak cenneti görmek arasında ciddi bir medeniyet anlayışı farkı olduğunu sizlere hatırlatmak isterim. Eğer bir proje, bir siyasi tutum, bir politika gerçekten ihtiyaca dayanıyorsa başka bir şeye hizmet eder ama birilerinin kâr hırsına hizmet ediyorsa başka türlü sonuç doğurur.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)