GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sur ve Silopi ilçelerinde alınan acele kamulaştırma kararı ve Türkiye genelindeki kentsel dönüşüm projeleriyle vatandaşları mağdur ettiği ve sermaye için rant yarattığı, uygulanan RES ve HES projeleriyle doğanın tahrip edilmesine sebebiyet verdiği iddiasıyla Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/6) ön görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:74
Tarih:18.04.2016

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI FATMA GÜLDEMET SARI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubu tarafından verilen gensoru önergesi vesilesiyle huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyor, kahraman askerlerimize, polislerimize, korucularımıza ve terör saldırılarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; acele kamulaştırma ve ilgili konularda Mecliste yapılan görüşmeleri titizlikle takip ettim. HDP Grubunun bu kürsüden konuyla ilgili eleştiri ve düşüncelerini ve bunlara verilen cevapları dinledim. Gerek AK PARTİ Grubumuzun gerekse Genel Başkan Yardımcımız Sayın Özhaseki'nin Suriçi'yle ilgili yaptığı açıklamaların, verdikleri yerinde ve isabetli örneklerin gensoruya konu olan bütün soruları cevaplandırdığını düşünüyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanı olarak gerek kentsel dönüşüm projemizi gerekse de bölgede yaptığımız çalışmaları anlatarak konuşmamı sürdüreceğim.

Gensorunun gerekçesini inceledim. Gerekçedeki ithamları burada tek tek sıralamayacağım ancak gensoruyu şöyle özetlemek mümkün: Gerçeklerden tamamen uzak, kime ve neye hizmet ettiği tartışılır, vatandaşları mağdur etmeye yönelik bir girişim. HDP milletvekillerince AK PARTİ "inşaat merkezli politikaların partisi" olarak ifade edilmiş, tamamı bilgiden kopuk, nesnellikten uzak ve daha da önemlisi, adalet barındırmayan iddialar sıralanmıştır. Yapmaktan değil yıkmaktan, inşa etmekten değil tahrip etmekten, bir başka deyişle suç bastırmaktan nemalanan bu iradeden başka bir şey beklemek yersiz ve yanlış olurdu, biz de zaten beklemiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Gensoruya konu metinde "inşaat merkezli"den kastınız sadece bina yapmak ise eksiktir, yanlıştır ve anlamsızdır; hiç zannetmiyorum ama şayet kastınız inşa ve ihya merkezli bir parti olmamız ise isabetlidir, anlamlıdır ve doğrudur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Doğru, inşaat merkezliyiz, Türkiye'yi baştan sona yeniden inşa ediyor, imar ediyor, ihya ediyoruz. Dünyanın en uzun ve geniş köprülerini, belgesellere ve bilimsel araştırmalara konu olan tüp geçitlerini, tünellerini, her ilimize yaptığımız havaalanlarını, yine her ilimize inşa ettiğimiz üniversitelerimizi, çocuklarımızın daha nezih ortamlarda eğitim almaları için yaptığımız okulları, hızlı trenleri, iş merkezlerini, yaşam alanlarını ve sosyal donatıları kastediyorsanız haklısınız. Bütün bu çalışmalarla Türkiye'yi baştan başa yeniden donatıyor, illerimizin kendi değerlerine ve tarihsel dokusuna uygun stratejik yatırımlarını birer birer hayata geçiriyoruz. Bunların detaylarını anlatarak vaktinizi alacak değilim. Zaten, gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız gerekse diğer bakanlıklarımız tüm engelleme girişimlerine rağmen hizmetlerini hayata geçiriyor ve milletimize karşı görevlerini asil bir şekilde ifa ediyorlar.

Biz, Marmaray gibi tarihî tüp geçitlerimizi, Avrasya Tüneli'mizi, insanımız işine daha hızlı gitsin, evine daha rahat dönsün ve ailelerine kavuşsun diye yapıyoruz. Birileri ise tünellerini sokakların ve evlerin altına kazıp insanları evlerinden ediyor, gencecik fidanlarımızı bu tünellere gömüyor. Biz, binaları, milletimizin sağlıklı, güvenli, parkları ve bahçeleriyle ferah yapılarda oturması ve geleceğe güvenle bakması için yapıyoruz. Birileri de binaları yıkar, altına el yapımı bombalar döşer, tarumar eder ve insanımızın geleceğini karartır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Biz, yolları ticaretimiz gelişsin, ülke kalkınsın diye yaparız. Birileri ise altına yerleştirdikleri patlayıcıları kamufle etmek için yapar. Biz, kültürümüzün damgası olan varlıklarımızı korumak için milyarlarca lira harcar, restorasyonlarını en güzel şekilde yaparız. Birileri de bu toprakların manevi değerini algılayamadığı gibi bölgedeki bütün medeniyet birikimini yakar, yıkar, tüketir.

Her türlü engellemeye rağmen bölgenin inşa ve ihyası için, terör saldırılarında yıkılan, yakılan binaların yapılması ve bütün niteliksiz alanların elden geçirilmesi için çalışacağız. Çalışmalarımızı inatla, azimle, sarsılmaz bir kararlılıkla sürdürüyoruz, sürdürmeye de devam edeceğiz.

Teröre karşı operasyonlar başladığı günden bu yana uzman kadrolarımızla bölgedeyiz. Bütün üst düzey bürokratlarımızla oradayız. Halkımızla el ele, omuz omuza oradayız. Bin yıl önce de hep beraber oradaydık, bin yıl sonra da hep beraber orada olacağız. Bölgedeki il müdürlüklerimizi âdeta genel müdürlük hâline getirdik. Merkez teşkilatımızı âdeta bölgeye taşıdık. Genel müdürlüklerimiz sürekli oradalar. Memur olarak değil, vatan sevdalıları olarak vatandaşlarımızın yanındalar. Bu iş sonuçlanana, bölge normalleşene, huzur ve kardeşlik gelinceye kadar ve millet hain terör örgütünden kurtulana dek orada olmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz Sur'dayız, Silopi'deyiz, Cizre'deyiz. Biz İdil'deyiz, Suriçi'ndeyiz, Nusaybin'deyiz. Biz, büyük bir inançla söylüyorum ki, birileri istese de istemese de, hoşuna gitse de gitmese de, bu ülkeyi kalkındırmak için, vatandaşlarımızın huzur ve refah içerisinde yarınlarına umutla bakmaları için gece gündüz mücadele edeceğiz, etmeye de devam edeceğiz. Bunu bütün milletimizin önünde sizlerle paylaşıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir bakan hakkında gensoru veriliyor onun görev yaptığı bakanlığı iyi tanımadan, faaliyetleri iyi öğrenilmeden. Bilgi isteniyorsa aradıkları her türlü bilgiye ulaşmaları çok kolay, yeter ki niyet halis olsun.

Sayın milletvekilleri, biz mirasımızı koruyoruz, koruyacağız. Yeni hedefimiz, Suriçi'nin ihyası. Diyarbakır Suriçi bölgesi insanlığın ortak mirası. Tarih boyunca medeniyetlerin geçiş bölgesinde yer almış, manevi kokusu olan bir şehir. Ev sahipliği yaptığı bütün medeniyetlerin izlerini bir madalya gibi göğsünde taşıyan Suriçi, zengin tarihî ve kültürel dokuya sahip örnek bir hazine.

Bu bölge kentsel sit alanıdır, dünya mirası listesindedir. Bölgede yapılacak dönüşüm çalışmaları da kural ve kaidelere aykırı hiçbir şekilde gerçekleşmeyecektir, bu mümkün değildir.

Bu kapsamda Suriçi'ni korumak, alanda var olan tarihî dokuyu tehdit eden sağlıksız yapılaşmayı bertaraf etmek, alanın tarihî ve kültürel değerini ön plana çıkarmak Bakanlığımızın hedefidir.

Suriçi bölgesi, Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 1988'de aldığı kararla kentsel sit alanı ilan edilmiştir. Başta surlar ve burçlar olmak üzere alanda toplam 1.142 yapı tescillenerek koruma altına alınmıştır. Suriçi'ne ilişkin olarak -ki buraya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum- Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 2012'de aldığı kararla koruma amaçlı nazım imar planı ve yine aynı yıl koruma amaçlı uygulama imar planı onaylanarak yürürlüğe girmiştir.

O tarihte alınan kararların detaylarından söz edeceğim ama daha önce sanki devletimiz resen, cebren ve zorla bir iş yapıyormuş izlenimini yaratanlara bir sözüm var: Devlet 1988'den bugüne kadar var olan ve işlemde olan süreci yürütmektedir. İddia edildiği gibi bugünden yarına alınmış ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin ve Sur Belediyesinin haberleri yokmuş, hiç görüşleri alınmamış gibi bir durum söz konusu değildir. Aslında herkes bunu çok iyi biliyor.

Bugün görüşlerini almadığımızı iddia eden belediyeler, terör örgütü bölgede çukurlar kazarken, barikatlar, el yapımı patlayıcılarla tuzaklar kurarken çıkıp da neden tek bir söz söylemedi? Seçilmiş, vatandaşın güvenini öyle ya da böyle alarak göreve gelmiş kişiler bu süreçte "Benim sokağımda, benim mahallemde, benim ilçemde ne yapıyorsunuz? Açtığınız çukurlarla, tuzakladığınız el yapımı patlayıcılarla vatandaşların canına, malına kastediyorsunuz." niye demedi? Bugün biz inşa ve ihya ederken laf söyleme cüretini gösterenleri yapacağımız çalışmaları engellemek için bizi mahkemeye verenleri vatandaşlarımızın vicdani değerlendirmesine bırakıyorum.

Gelelim bizim ne yapacağımız konusuna. Belediye başkanlarınızın da attığı imzalarla, dönemin belediye başkanlarının da attığı imzalarla yapılan koruma amaçlı imar planına göre Suriçi bölgesinde yüksek yeni yapılaşma kesinlikle olmayacak. Birçok platformda tekrarladım, burada da çok net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Suriçi'nde çok özel bir çalışma yapılacak. Sur'da asla bir kentsel dönüşüm yapılmayacak. Yapılacak bina yükseklikleri sur hizasını geçmeyecek. Koruma, yenileme odaklı bu yaklaşım çerçevesinde Suriçi bölgesinde yapılacak uygulamalar sadece niteliksiz yapıların yıkılıp yenilenmesi şeklinde olmayacak. İlk etapta, biraz önce Sayın Özhaseki'nin de belirttiği gibi, özellikle Gazi Caddesi gibi ticaret aksı olan yerlerde esnafımızın talepleri doğrultusunda sokak sağlıklaştırılması çalışmalarıyla yerinde çözüme gidilecektir.

Bugün, Sur'da, biraz önce belirtildiği gibi, "TOKİ dört, beş katlı binalar yapacak." iddiasına cevap verecek şekilde, TOKİ şu anda orada bir çivi bile çakmamış durumdayken, o manevi değeri olan, efsanelere konu olan Kırklar Dağı'nda yapılmış olan yüksek katlı binalara neden kimse bir söz söylemedi, onu da merak ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşuyor, millet geziyor ortalıkta ya! Uyarın lütfen ya!

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) - Tescillenen anıtsal ve sivil mimarlık örneği yapıların restore edilmesi buradaki çalışmada en temel hedefimiz olacaktır. Bu çalışmada kültür varlığı niteliğindeki değerli yapıların bakım ve onarımı...

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, kürsüde hatip var, Sayın Bakan konuşuyor, Hükûmet adına gensoruya ilişkin açıklamalarda bulunuyor. Lütfen uğultuyu engelleyelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Uğultu oradan Başkanım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Uğultu iktidar sıralarından geliyor Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Uyardık, söyledik "Bakana sahip çıkmıyorlar." diye.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Normal, az önce bizi de dinlemiyorlardı Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) - Bu çalışmada kültür varlığı niteliğindeki değerli yapıların bakım ve onarımı Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından yapılacak ve korunacak. Can ve mal güvenliği açısından risk oluşturan, terör tarafından yakılıp yıkılan binalar kaldırılacak. Suriçi'nde inşa edilecek yeni yapılar yöresel doku ve mimari özelliklere uygun yaşam alanları şeklinde olacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriçi bölgesinde bulunan yaklaşık 187 hektarlık alan, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin de talebiyle 2012 yılında riskli alan ilan edilmiştir. Alanda yapılması planlanan çalışmalara ilişkin olarak, koruma amaçlı imar planı kararları aynen benimsenmiştir. Gerek tescilli yapıların korunması gerekse koruma amaçlı imar planında getirilen kullanım ve yapılaşma kararlarıyla uyumun sağlanması önceliğimizdir.

Değerli milletvekilleri, acele kamulaştırma konusundaki itirazlara gelirsek, Suriçi bölgesindeki kamulaştırma kararı Bakanlar Kurulunca ilk kez Suriçi için verilen bir karar değildir. Örnek vermek gerekirse, 2012 yılında riskli alan ilan edilen Erzurum'un Yakutiye ilçesinde de taşınmazlar için acele kamulaştırma kararı alınmıştır ve Yakutiye'de uzlaşma görüşmeleri yapılarak alanın büyük bölümünde anlaşma sağlanmıştır. Şimdi de benzer çalışma Diyarbakır Suriçi'nde yapılacak, koruma amaçlı imar planının uygulanmasının gerektirdiği ölçüde hak sahipleriyle uzlaşma sağlanacaktır. Hak sahiplerine uygulanacak proje kapsamında tekliflerde bulunulacak ve kabul etmeleri hâlinde sözleşme imzalanarak işlemlere devam edilecektir.

Tekrar ediyorum: Bu usul diğer uygulamalarda da benzer şekilde yürütülmektedir. 2014 yılına kadar benzer uygulamalar 3 mahallede bizzat Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eliyle yapılmış, 703 hak sahibine konut verilmiş ve 20 milyonun üzerinde de kamulaştırma bedeli ödenmiştir. Bu karar öncelikle sosyal donatı alanlarının, yolların, yeşil alanların ivedilikle oluşturulması için alınmıştır.

Vatandaşlarımızı birlikte yürüteceğimiz çalışmalarda asla ve asla mağdur etmeyeceğiz. Bakanlık olarak, Hükûmet olarak vatandaşlarımızın mülkiyet hakkını elinden almak gibi bir niyetimiz yok. Tam aksine, yaptığımız dönüşüm uygulamalarında vatandaşlarımızın mülkiyet hakkını koruyacağız.

Bir noktaya daha burada değinmek istiyorum. Suriçi'nde ruhsatsız ve tapusu bulunmayan binalarda yaşayan birçok vatandaşımız var. Onların endişelerini, onların çekincelerini anlıyoruz. Biz onları da mağdur etmeyeceğiz. İsterlerse belirlediğimiz rezerv alanlarda yapılacak konutlarda kira öder gibi ev sahibi olacaklar, isterlerse terörün yakıp yıktığı evlerinin bedelini alacaklar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz genelinde birçok anıtsal yapı Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından restore edilmiş durumdadır. Diyarbakır'daki Ermeni Sur Kilisesi, Ermeni Katolik Kilisesi de restore edilen yapılar arasındadır. Bundan sonraki süreçte de kültür miraslarının korunması ve ihyası en önemli hedefimizdir. Aynı parselin içerisinde, vakıflara ait eserlerin yanında şahısların kullanımında olan çarpık, riskli yapılar bulunmaktadır. Kamulaştırma kararı, buradaki şahıs kullanımındaki taşınmazlarla ilgilidir. Suriçi'nde vakıf eserlerinin kamulaştırılması mümkün değildir. Aksine, terör örgütünce verilen zararların giderilmesi için çalışmalar başlatılmıştır. Üstelik, dünyanın dört bir yanında ecdadımızdan bize emanet olan camileri, köprüleri, çeşmeleri, hanları, türbeleri, medeniyetimizin yaşayan hafızaları olarak gören, restore eden bir hükûmet olarak Diyarbakır'daki eserleri korumak asli görevimizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır'la birlikte Silopi'de ve Cizre'de de çalışmalarımız devam ediyor. Bu kentlerimiz, gerek yapı kalitesi gerek sosyal donatı alanları gerekse de altyapı hizmetleriyle dünya standartlarının çok gerisinde kalmıştır. Şehirdeki altyapı yetersizliklerinden dolayı, mağduriyetlerin giderilmesi için İller Bankasından aktardığımız ödenekle Silopi'nin altyapı sorununu çözmeye başladık. Silopi için alınan acele kamulaştırma kararı da bu amaca yöneliktir. Vatandaşın mülkiyet hakkına müdahale için değil vatandaşın daha sağlıklı ve güvenli yapılarda yaşamasını sağlamak içindir.

Sayın milletvekilleri, şu hususu özellikle belirtmek isterim: 6306 sayılı Kanun kapsamında dönüşüm yapılması en çok vatandaşlarımızın faydasınadır. Bu kapsamda, yapılan yeni evlerine yerleşinceye kadar vatandaşa kira yardımı yapılabilmekte, vatandaşın ihtiyaç duyması hâlinde çekeceği kredinin faizinin bir bölümü devlet tarafından ödenebilmekte, yapılacak yeni konutların bedelleri gerektiğinde yapım maliyetlerinin altında tespit edilebilmekte ve ucuza konut edinme imkânı sağlanmaktadır. Yine, dar gelirlilere verilecek olan konutlar için yapılacak borçlanma yirmi yıl süreli ve faizsiz olabilmektedir.

Sur ve Silopi için alınan acele kamulaştırma kararlarının ve Silopi için alınan riskli alan ilanının iptali istenmektedir. Bunu yaparken vatandaşlarımızın ev sahibi olması engellenmektedir; tapu sahibi olmaları, çocuklarının parklarda oynaması engellenmektedir. Yapılan bu hizmetleri durdurmak, vatandaşlarımızın kira yardımı almalarını ve diğer haklardan yararlanmalarını engellemektir. Vatandaşlarımızın bu oyunu anlayacağına ve duyarlı olacaklarına gönülden inanıyorum.

Bu çalışmalarla, biz, Suriçi'ni, eyvanların sohbetlerle buluştuğu, avluların çocuk sesleriyle dolduğu, yöresel mimarinin ortaya çıkarıldığı huzur dolu bir kente dönüştürmeyi amaçlıyoruz.

Mesudiye Medresesi'ni, Sarı Saltuk Türbesi ve Tekkesi'ni, Çardaklı Hamamı'nı, Aslanlı Çeşme'yi, Kuyumcular Çarşısı'nı, Keldani Kilisesi'ni ve Fatih Paşa Cami gibi nicelerini gelecek nesillere emanet edeceğiz. Sadece Diyarbakır halkı için değil, hepimiz, tüm dünya burayı bir tarihî eser olarak koruyacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Vatandaş kentsel dönüşüm istemiyor, vatandaşa rağmen uygulama yapılıyor." diye bir görüş var, gerçek ise bunun tam tersi. Kentsel dönüşüm çalışmalarında, 81 ilin tamamında bugüne kadar hak sahiplerinin talebine istinaden 105.171 bina riskli yapı olarak tespit edilmiştir. Bu binalarda toplam 346.622 konut ve iş yeri bulunmaktadır ve yaklaşık 1,5 milyon vatandaşımızın talebiyle binaların dönüşümü gerçekleştirilmiştir. Bütün bu kentsel dönüşüm projeleri vatandaşlarımızın hayallerinin nasıl gerçeğe dönüştüğünün en somut örneğidir.

Yine, gensoru önergesinde rüzgâr enerji santralleri ve hidroelektrik santralleri de gündeme getirilmiştir. Dünyadaki bütün ülkelerde elektrik üretimleri belli oranda bu kaynaklardan temin edilmektedir. Söz konusu potansiyelin kullanılması her ülkenin enerji arz güvenliği açısından çok önemlidir. Bizim gibi doğal gaz ve petrol ithal eden ülkelerde bu temiz enerji kaynağının kullanılması çevreci olmaları açısından zorunludur. Alınacak çevresel tedbirlerle birlikte, gerek rüzgâr enerjisi gerekse hidroelektrik santralleri kalkınma projelerimiz içinde yerlerini alacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, özellikle bir konuyu dile getirmek istiyorum. Bazı ifadelerde "Önce yakıp yıktınız, yaşam alanları bırakılmadı." diye ithamlarda bulunuluyor. Şurada bir şey okumak istiyorum. Teröristbaşı Mustafa Karasu şöyle bir beyanatta bulunmuş, "Sur'a giren müteahhit ve işçiler hedefimizdir. Orada çalışan Kürtler kendilerini sivil görmesinler. Öyle sivil olunmaz. 'Ben sivilim; işsiz kaldım, çalışıyorum.' demek olmaz, orada çalışamazsınız." diyerek Kürt vatandaşlarımıza tehditler savurmuştur. Burada kimin yaşam alanı tehdit altında, kimin hakları gasb ediliyor, çok net görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar terörün, kısır siyasi çekişmelerin Türkiye'nin önünde bir engel olmasına asla izin vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. 2023 hedeflerimiz doğrultusunda, ülkemizi dünyanın en gelişmiş 10 ülkesinden biri yapmak için gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz. Biz hep hizmetlerimizle, projelerimizle, eserlerimizle konuştuk; inşallah bundan sonra da bu şekilde konuşmaya devam edeceğiz.

Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyor, hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) - Sadece bir bilgi notu söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Mikrofonsuz söyleyebilirsiniz Sayın Bakan, tutanaklara geçsin.

Buyurun.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) - İstanbul'un 7 tepesi vardır, doğrudur.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Başkan, duyamıyoruz ama böyle olmaz ki.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Ya, pozitif ayrımcılık...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) - İstanbul'un 7 tepesi vardır, doğrudur. Yalnız bu 7 tepe tarihî yarımada içindedir.

BAŞKAN - Evet "Hanımlara pozitif ayrımcılık" sesleri yükseldi.

Bir dakika açıyorum.

Buyurun.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) - Çamlıca bu tepelerden biri değildir. İstanbul'un 7 tepesi; Topkapı, Çemberlitaş, Beyazıt, Fatih, Yavuzselim, Edirnekapı ve Kocamustafapaşa'dır. Çamlıca bunların içinde değildir. Bunu da bir bilgi notu olarak eklemek istedim. Bundan sonra kullanırsınız inşallah.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)