| Konu: | Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 19.04.2016 |
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Şırnak'ta terör örgütü PKK'nın yerleştirdiği mayının infilak etmesi neticesinde şehit olan 2 askerimize rahmet diliyorum, yaralı 4 askerimize de acil şifalar diliyorum.
Aynı zamanda, Başika'da, Irak'ta, DAEŞ terör örgütünün tankımıza yönelik saldırısından sonra kahraman askerlerimizin 32 DAEŞ mensubunu bertaraf ettiği gelen haberler arasında.
Askerimize, polisimize, güvenlik güçlerimize, Başika'da da, Türkiye'de de, dünyanın her neresinde görev yapıyorlarsa başarılar diliyorum.
Değerli Başkanım, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olarak Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu Tasarısı üzerinde görüşmeler yapıyoruz.
Bu tasarı kanunlaştığında, yargı uygulamasında normatif bir düzenleme bulunmamasından kaynaklanan sıkıntı ve sorunlar aşılmış olacak ve mahkemelerin uluslararası adli yardımlaşma konusunda kimi zaman yaptıkları usul hatalarının önüne geçilmiş olacaktır.
Bilindiği üzere, cezai konularda adli iş birliğinin temel amacı bir ülkede suç işleyen failin yabancı bir başka ülkeye giderek veya kaçarak yapılacak adli tahkikattan veya verilecek hükmün infazından kurtulmasının önüne geçilmesidir. Zira, yabancı bir ülkede de adli takibata devam edilebilmesi, suç faillerine işlemiş oldukları fiillerin karşılıksız kalmayacağını göstermekte ve bu şekilde suç ve suçluluğun önlenmesine önemli katkı sağlamaktadır.
Günümüzde, bilimsel ilerlemenin dünyamıza ve insanlığa sağladığı nimetler yanında neden olduğu birtakım külfetlerin varlığı da muhakkaktır. Bu külfetlerden birisi de hiç kuşkusuz, suç ve suçluluğun artık sınır tanımaz olması veya bir diğer söylemle, bir devletin egemenlik alanına sığmayacak kadar geniş alanlara yayılabilme imkânı olmasındandır. Bu kapsamda, özellikle sınıraşan örgütlü suçlara dikkat edilmesi önem arz etmektedir. Münferit işlenen suçlar bakımından yeterli olan birçok tedbir bu sınıraşan suçlar bakımından kifayet etmemektedir. Ekonomik, siyasi, askerî veya terör gibi birbirinden farklı saiklerle suç örgüt ve faillerinin devletlerin suçla mücadele eden kolluk güçlerinden bir adım önde olma ve bu şekilde yeni yöntemler bularak fiillerini işlemeye devam etme gayreti, suçlulukla mücadelede devletler arası adli iş birliğini kaçınılmaz bir noktaya getirmektedir. Bu kapsamda, uluslararası adli iş birliğinin çerçevesi giderek genişlemekte ve gelişmektedir. Bu iş birliği, kimi zaman sanık, bilirkişi veya tanık dinlenmesi şeklinde uluslararası istinabe formatında dar bir çerçevede gerçekleşmektedir; kimi zaman ise suçluların iadesi, soruşturma veya kovuşturmanın aktarılması, yabancı ceza ilamlarının tanınması ve infazının sağlanması, delillerin gönderilmesi veya gizli soruşturma tedbirlerinin kullanılmasına izin verilmesi şeklinde daha geniş bir çerçevede yürüyebilmektedir.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; arz ettiğim şekildeki adli yardımlaşma işlemlerinin yapılabilmesi devletlerin egemenlik haklarıyla doğrudan ilgilidir. Bu nedenle, gerçekleştirilebilmeleri ancak milletler arası antlaşmalar veya uluslararası hukukta genel kabul görmüş ilkelerden olan mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde mümkün olabilmektedir. Bugüne değin ülkemiz bakımından uluslararası adli iş birliği bir yandan çeşitli ülkelerle yapılan ikili veya çok taraflı anlaşmalara dayanırken, diğer yandan iç hukukumuzda kimi farklı kanunlarda yer bulan dağınık mahiyetteki hükümlere istinat etmektedir.
Esasında iç hukukumuz bakımından net bir şekilde adli yardımlaşmanın hukuki dayanağını oluşturduğunu söyleyebileceğimiz bir düzenleme şu ana kadar bulunmamaktaydı. Zira, bu konuda sadece iade yönünde belirli birkaç ilkeye yer veren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'muzun 18'inci maddesi haricinde kanun düzeyinde bir norm yoktu. Huzurunuzda görüşülmekte olan bu tasarıyla bu eksikliğin giderildiğini çok rahat söyleyebilmemiz mümkündür.
Mukayeseli hukuka bakıldığında ise cezai konularda adli yardımlaşmanın gerektirdiği durumlarda hangi mahkemenin veya mercinin nasıl bir usul takip edeceğini gösteren müstakil kanuni düzenlemeleri sıklıkla görmekteyiz. İşte, Almanya, Avusturya, Fransa, Hollanda, İsviçre, Romanya gibi ülkelerde bu adli yardımlaşmaya ilişkin özel kanunlar bulunmaktadır.
Bu tasarının kanunlaşmasından sonra, uluslararası adli iş birliğini düzenleyen bir iç hukuk normu ile ikili veya çok taraflı anlaşma hükümlerinin çatışması hâlinde hangisine üstünlük tanınacağı hususu tartışma konusu olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Hatırlanacağı üzere, tasarının alt ve üst komisyon görüşmelerinde benzer kaygılar çeşitli milletvekillerimiz tarafından dile getirilmişti. Bu konuya, tasarının 1'inci maddesinin (3)'üncü fıkrasında yer verilen "Türkiye'nin taraf olduğu adlî iş birliğine ilişkin milletlerarası andlaşmalar ile diğer kanun hükümleri saklıdır." ifadesiyle açık bir çözüm getirilmiştir. Bu hüküm, Anayasa'mızın 90'ıncı maddesinin son fıkrasında yer bulan, uluslararası anlaşmaların önceliği ilkesinin bu tasarıya da yansıması mahiyetindedir. Bu ilke, hem ikili hem çok taraflı anlaşmalar bakımından geçerli olup anlaşmanın kanundan önce ya da sonra meriyet kazanması herhangi bir şekilde önem taşımamaktadır.
Çok değerli milletvekilleri, hepimizin malumu olduğu üzere, insanın olduğu yerde hata ve eksikliğin de olması kaçınılmazdır. Kuşkusuz, bu, hazırlanan normatif düzenlemeler için de geçerlidir. Değişen ve gelişen insan ve toplum yapısıyla birlikte hukukun da yeni düzenleme ve değişikliklere ihtiyaç duyması, itirazsız kabul edilen bir durumdur. Bu pencereden görüşülen tasarıya baktığımızda, tasarının düzenleme yaptığı alanda ihtiyaç duyulan konuları kapsadığı ve bu alandaki mukayeseli hukuk düzenlemeleriyle örtüştüğü rahatlıkla söylenebilecektir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben bu noktada, bu tasarıda yer verilen ve klasik denilebilecek düzenlemelerden ziyade hukukumuzda ilk kez kanuni bir dayanak bulan müesseselerden de kısaca bahsetmek istiyorum.
Bunlardan ilki, tasarımızın 9'uncu maddesinde düzenlenen görüntülü ve sesli iletişim tekniğiyle adli yardımlaşma usulüdür. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 58 ve 196'ncı maddelerinde iç hukukta kullanılması mümkün olan görüntü ve ses aktarma teknolojilerinin uluslararası adli yardımlaşmada da kullanılmasına imkân sağlanmaktadır. Bu düzenleme sayesinde yargılamanın hızlanması sağlanacak, sanık bakımından temel insan haklarından olan makul sürede yargılanma hakkı gerçekleştirilecektir. Aynı zamanda kamu bakımından davaların en az giderle ve en seri şekilde görülmesine ilişkin yükümlülük yerine getirilmiş olacaktır.
Diğer önemli ve yeni bir müessese geçici tutuklama müessesesidir. Geçici tutuklamayla, yabancı bir devletin iade talebini iletmesinden önceki süreçte, yine bir devletin yapacağı bir ön taleple, iadeye konu olabilecek bir suçun işlendiğinin kabulü için kuvvetli şüphe bulunması şartıyla kişinin hürriyetinin geçici olarak kısıtlanabilmesi hüküm altına alınmaktadır. Geçici tutuklamanın, koşulları ve statüsü itibarıyla, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100'üncü maddesinde düzenlenen tutuklamadan tümüyle farklı bir tedbir olduğunu ifade etmekle yetinelim.
Yine, bu tasarıdaki yeniliklerden biri olan rızaya dayalı iade de iç hukukumuza yeni bir müessese olarak konulmuştur. Mezkûr bu müessese de iade edilecek kişinin iradesine ve talebine bağlıdır büyük oranda.
Aynı zamanda son yeni müessesemiz ise soruşturma veya kovuşturmanın yabancı devletlere devredilmesi ve devralınmasıdır. Tasarının en önemsediğim maddelerinden biri de burasıdır. Bu kurum sayesinde Türkiye'de devam edilmesinde yarar kalmamış soruşturmalar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaynak, teşekkür ederim.
VEYSİ KAYNAK (Devamla) - Ben, tasarımızın hayırlar getirmesini diliyorum.
Tasarıya emeği geçen Adalet Bakanlığımızı ve bürokrasisini, çalışma arkadaşlarını tebrik ediyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)