| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 20.04.2016 |
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerge hakkında konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, tabii ki ülkemizin birliği beraberliği için bugüne kadar can vermiş, kan vermiş bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum; gazilerimize, özellikle şu anda GATA'da yatmakta olanlara Cenab-ı Allah'tan acil şifalar diliyorum ve hâlihazırda da terörle mücadele konusunda gecesini gündüzüne katarak canı pahasına mücadele eden askerimize, polisimize, korucumuza ve orada görev yapan herkese başarılar diliyorum; Allah onların yâr ve yardımcısı olsun.
Şimdi, tabii, AKP iktidarının terörle ilgili yaptıklarını masaya bir güzel yatırmak lazım. Ondan sonra, yapılması gerekenleri ikinci etapta konuşmak lazım. AKP iktidara geldiğinden bu yana hep teröristlerle içli dışlı hareket etmeyi kendisine bir yol haritası olarak belirledi. Önce emniyetin içinde, terörle mücadele konusunda uzun yıllardır tecrübesi olan, birikimi olan özel harekât birimlerini, terörle mücadele birimlerini darmadağın etti, emniyeti paralel ortaklarına teslim etti. Dolayısıyla, artık emniyet terörle mücadeledeki hafızasını kaybetti. Arkasından, paralel ortaklarınızla birlikte orduya el attınız. Bülent Arınç'a suikast iddiasıyla ordunun en mahrem noktalarına kadar girdiniz, o "gizli tanık" dediğiniz birtakım teröristlerin ifadeleriyle "Ergenekon'du, Balyoz'du." diye ordunun içinde terörle mücadele etmiş her kim varsa onları yargıladınız ve emniyetin, jandarmanın, ordunun psikolojisini bozdunuz. Tabii ki bu saatten sonra terörle mücadele yapmayı zorlaştırdınız. Bunları yaparken öbür taraftan Habur'da teröristleri törenle karşıladınız, Oslo'da onlarla masaya oturdunuz ve terör artık toparlanıp yeniden devletimize, milletimize saldırıya geçtiğinde siz "çözüm" adlı çözülme sürecini, ihanet sürecini devreye koydunuz ve bu süre içerisinde de "Aman bunlara dokunmayalım, biz bunlarla masada uzlaşacağız." dediniz. Yani orada operasyonlara izin vermeyen valinin iradesi AKP iktidarının iradesiydi. Orada tabii ki şunu da unutmamak lazım, iki tane sorumluluk var: Bir, kanunsuz emir veren iktidarın siyasi sorumluluğu. İki, kanunsuz emirleri yerine getiren, onları hiç sorgulamayan bürokratların sorumluluğu. Bu bakımdan, AKP'nin bu hesabı vermesi elbette ki çok zor olacak.
Yine, hâlihazırda, bugün de devletin yürürlükteki kanunlarını doğuda başka, batıda başka uygulamaktasınız. Doğuda teröristler elini kolunu sallayarak gezebilmekte ama batıda en ufak bir trafik suçu ihlalinden dolayı insanlara o güvenlik kuvvetleri farklı davranmaktadır, bu ikircikli görüntünün de ortadan kalkması lazım.
Dış politikada yaptıklarınız ortada; Irak'ta gelinen nokta, Suriye'de gelinen nokta ortada. Gene, Sayın Cumhurbaşkanı Amerika'ya gitmeden önce "Ey Amerika, biz PYD'yi terör örgütü görüyoruz, sen de kararını ver." diye burada herkes bağırıyordu, bu Genel Kurulda da bağırdı bütün AKP sözcüleri. Ama Cumhurbaşkanı Amerika'dan dönerken ses soluk kesildi, artık "Ey Amerika" lafları bitti, "Ya PYD için Amerika'yla da ilişkilerimizi bozacak değiliz." noktasına gelindi. Dış politikada böyle zikzaklarla terörle mücadeleyi sürdüremeyiz. İçeride de dışarıda da bütün teröristlere karşı iradenin ortada sağlam durması lazım.
Yine, şu anda güvenlik güçlerimiz gece gündüz mücadele ediyorlar ama inanın hepsinin kafasının arkasında büyük bir soru işareti var. "AKP geldi, 90'larda terörle mücadele edenleri yok faili meçhuldü, yok şuydu, yok buydu hesaba çekti. Bizim bugün yaptığımız mücadeleyle ilgili yarın bize de AKP iktidarı kazık atacak mı?" diye bir endişe hepsinin kafasının arka tarafında var.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Hiçbir endişe yok, hiçbir endişe yok.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bu endişe var, var, var!
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Aslanlar gibi çatışıyorlar, aslanlar gibi.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bunu giderecek bir kararlılık lazım. Boşuna oradan laf atma, kürsüye gelince anlatırsın, bırakın bu işleri.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Kimin değirmenine su taşıyorsunuz!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Biz de bu işi biliyoruz, biz de bu insanların içindeyiz, biz de bu insanlarla her gün görüşüyoruz. Bunları geçin kardeşim.
İSMAİL OK (Balıkesir) - Gerçekler acıdır, gerçekler, tamam mı?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Arkadaşlar, Türkiye'nin terörle mücadele konusunda otuz yıldan fazla birikimi var. Türkiye'nin Avrupa'dan, Amerika'dan, şuradan buradan terörle mücadele konusunda tecrübe satın almaya ihtiyacı yoktur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, mikrofonda bir konuşmacı var, lütfen.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Türkiye, kendi tecrübelerini realize ederek bugüne kadar yaşadığımız yanlışlardan dönecek, kararlı bir şekilde terörle mücadele edecek bir konsepte ihtiyaç duymaktadır. Bunu, Sayın Genel Başkanımız grup konuşmalarında, birtakım başka basın açıklamalarında çok teferruatlı olarak anlattı. Ben de Sayın Genel Başkanımızın çizdiği çerçeve ölçüsünde sizlere çözüm önerilerini teker teker hatırlatmak istiyorum. Hani hep diyorsunuz ya "Muhalefet hep eleştiriyor, hep konuşuyor, hiçbir şey söylemiyor." Söylüyoruz arkadaşlar, terörle mücadele sadece Silopi'de, Nusaybin'de, Cizre'de, Yüksekova'da yapılmaz. Terörist nerede varsa, içeride, dışarıda her yerde yapılır.
MURAT DEMİR (Kastamonu) - Her yerde yapılıyor, her yerde yapılıyor.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bu konuda...
Ya bırakın laf atmayı, masal anlatmayı. Biz sizin terörle nasıl mücadele yaptığınızı biliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Erdoğan...
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bilmeyenlere anlatın bunu, bilmeyenlere!
BAŞKAN - Sayın Erdoğan...
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Hiç olmazsa üç dakika dinleyin şurada.
BAŞKAN - Sayın Erdoğan, lütfen Genel Kurula hitap edin.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Efendim, herkes laf atmasın o zaman canım. Ben konuşuyorum, kendi sırası gelince konuşsun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Erdoğan, dinleme sen.
BAŞKAN - Çok özür dilerim size bu ihtarı yaptığım için! Gelip bir de fiilî müdahalede bulunsaydınız!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Efendim, yani şimdi, her gün bu aynı şey oluyor. Biz çözümümüzü anlatırken herkes laf atıyor.
BAŞKAN - Siz konuşun, Genel Kurula ikazlarda bulunabilirim yeteri kadar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Devam et sen. Sayın Erdoğan, devam et, muhatap alma.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Terörle topyekûn mücadele edilmelidir. Kandil'deki teröristlerle de mücadele edilmelidir, Suriye'deki teröristlerle de mücadele edilmelidir. Doğu ve güneydoğuda, batıda, büyük şehirlerimizde, her yerde terörün bütün yapılanmalarıyla mücadele edilmelidir. Bugün, üniversiteler artık terörün yuvası hâline geldi. Üniversitelerden terörün sökülüp atılması lazım.
Yine, terörün finansmanı konusunda AKP iktidarı her zaman yaptığı yanlış politikalarla teröre finansman kaynağı sağlamaktadır. Mesela, Kızılay'da kaçak sigara satılmaktadır. Mesela, 150 dolardan 30 dolara düşen petrole rağmen mazot fiyatları hâlâ kaçakçılığı teşvik edecek seviyede tutulmaktadır. Bunların üzerine gidilmesi lazım.
Yine, bir başbakan yardımcımız hepimizi kahreden bir açıklama yaptı: "Suriye sınırı çok uzun, biz koruyamıyoruz." dedi. Ya, insan -bir başbakan yardımcısı- bunu söylerken azıcık düşünür. Suriye sınırı ne zaman çizildi arkadaşlar? Lozan'da çizildi. O günden bugüne kadar 13 milyon olan o günkü Türkiye bu sınırları korudu da, bugünkü Türkiye bu sınırları koruyamıyor, bu teknolojiyle bu nasıl bir mantıktır?
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Dünya lideri!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bu mantığın ortadan kalkması lazım, sınır güvenliğinin sağlanması lazım.
İkincisi: Bu çözüm, açılım, Habur vesaire süreçlerinde yanlış yaptınız. Vatandaşın temsilcisi konumuna getirdiniz PKK'yı. Vatandaşı çaresiz bıraktınız. Artık o vatandaşın yeniden güvenini kazanacak, teröristleri bertaraf edecek, o insanların temsilcisinin PKK olmadığını, o insanların temsilcisinin Parlamento olduğunu, seçilmişler olduğunu, o insanların da bu ülkedeki bütün vatandaşlar gibi bu ülkenin eşit birer vatandaşı olduğunu anlatacak, o insanları inandıracak bir psikolojik çalışma yapılması lazım. Bu yaptığınız "çözüm" adlı ihanet sürecinin Türkiye'ye getirdiği en büyük sıkıntı budur arkadaşlar.
Bugün terörle mücadele edecekseniz, öncelikle, hâlâ kafanızın bir tarafında yer alan "Acaba masaya nerede, nasıl otursak?" ikileminden de kendinizi kurtarın çünkü sizin 1 Kasımda aldığınız seçim başarısındaki bir şey de vatandaşa 7 Hazirandan sonra terörle mücadele ediyormuş gibi verdiğiniz görüntüdür. Vatandaştan bu şekilde oy aldınız, vatandaştan aldığınız oya göre de bundan sonra terörün kökünü kazıyacak bir çözüm üretmek zorundasınız. Eğer terörü çözemezseniz, Muğla'da turizmi çözemezsiniz; terörü çözemezseniz, büyük şehirlerde üretimi, sanayiyi, eğitimi kontrol edemezsiniz. Bu bakımdan, iktidarın aklını başına alması, fırsat varken gerekli tedbirleri alması gerekir diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)