| Konu: | Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesine Ek Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 20.04.2016 |
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 279 sıra sayılı Uluslararası Sözleşme'yle alakalı olarak parti grubum adına söz almış bulunuyorum. Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Evet, her ay birkaç tane uluslararası sözleşmeyle ilgili Meclis görüşmeleri yapılmakta ve parti grupları da bu sözleşmelerin içeriğine dönük herhangi bir değişiklik yapmaksızın sadece düşünceyi ifade etmektedir. Şüphesiz uluslararası toplumun parçası olan ülkeler, uluslararası iş birlikleri geliştirmek ve uluslararası...
Sayın Başkan, bayağı bir uğultu var ama...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Ülkelerin uluslararası toplumla bütünleşmek, insanlığın binlerce yıldır açığa çıkarmış olduğu ortak yaşam kültürüne dair iş birlikleri yapmak ve uzlaşma kültürünü geliştirmek amacıyla yapmış olduğu bu sözleşmelerin şüphesiz olumlu birçok tarafı vardır. Ancak, uluslararası sözleşmelerle taahhütlerde bulunan ülkeler, öncelikle kendi iç hukuk düzenlerinde saygın bir ülke olmak, ülkesini oluşturan bütün insanlarla barışçıl bir ortam içerisinde istikrarı yakalamış olmak ve sağlamış oldukları müesses nizamın herkese eşit mesafede yaklaştığı gerçekliği ve yükümlülüğüyle karşı karşıyadırlar. Ülkemizde de özellikle hukuk düzeninin, yargısal düzenin, basın özgürlüğünün, akademik özerkliğin tartışmalı olduğu bir dönemde kendi iç hukukumuzu tesis etmeden, başta ülkeyi yönetenler olmak üzere, bu hukuk düzenine saygı duymadan ve saygın bir hukuk düzeni meydana getirmeden, altına imza koymuş olduğumuz uluslararası sözleşmelerde saygın olabilme şansına maalesef sahip değiliz.
Bugün, yeni bir uluslararası sözleşmeyi bu Meclis onayına sunanlara özellikle sormak istiyoruz. Ülkemiz Avrupa Konseyinin kurucu üyesi, ülkemiz Avrupa Birliğine tam üye olmaya çalışan bir aday ülke, ülkemiz NATO üyesi, OECD üyesi, Birleşmiş Milletlerin üyesi. Bu üyelikler şüphesiz bu uluslararası kurumlara üye olan birçok ülkeye olduğu üzere bizim ülkemize de belli sorumluluklar yüklemektedir. Ancak, biz bu uluslararası kurumların, uluslararası toplumun bir parçası olarak ülkemize yüklemiş olduğu sorumlulukları ne kadar yerine getirmekteyiz, bu konular gerçekten tartışmaya muhtaç konulardır.
Şöyle ki, özellikle sözüne ettiğim bu uluslararası kurumlar bütün üye ülkelerle ilgili periyodik raporlar yayımlıyorlar. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak bu raporların yayımlanma biçimine ilişkin alabildiğine subjektif değerlendirmeler ve beyanlarla karşılaşmaktayız. Şöyle ki, üyesi olduğumuz, adayı olduğumuz uluslararası kurumların yayımlamış olduğu raporlara dair işimize geldiği zaman bu kurumlar saygındır, ancak işimize gelmeyen, yürütmenin uygulamalarını eleştiren raporlar ise maalesef bu uluslararası kurumları yerden yere vurmanın gerekçesi yapılmaktadır. Örneğin, başta Avrupa Birliği İlerleme Raporu olmak üzere üyesi olduğumuz uluslararası kurumların son yıllarda özellikle Türkiye'yle ilgili yayımlamış olduğu raporlarda birbirine benzeyen ciddi eleştiriler vardır. Bu raporların ortak özelliklerinden biri şudur: Temel insan haklarının kullanılmasında Türkiye'de geriye doğru bir gidiş vardır. Basın özgürlüğünün kullanılmasında, yargının bağımsızlığında, üniversitelerin özerkliğinde geriye doğru gidişi vurgulayan ilerleme raporlarıyla karşı karşıyayız. Özellikle bugün bölgede yürütülen savaşta sivillere karşı savaşın hukukunu, vicdanını, ahlakını maalesef ama maalesef ayaklar altına alan uygulamalar bu raporlardaki yerini almakta ve bu raporlar ciddi eleştiriler getirmektedir.
Şunu söyleyelim: 1 Kasım seçimlerinden önce yayımlanması gereken Avrupa Birliği İlerleme Raporu, Hükûmetin yürütmüş olduğu lobi faaliyetleriyle seçimden önce yayımlanmamış, bunların yayımlanması maalesef, Avrupa Birliğinin saygınlığına halel getirecek şekilde 1 Kasım seçimlerinden önce, o zaman için on üç yıldan beri iktidarda olan Hükûmeti koruma adına 1 Kasım seçimlerinden sonra yayımlanmıştır. 1 Kasım seçimlerinden önce Avrupa Birliği İlerleme Raporu yayınlanmadığında Avrupa Birliği saygın bir kurumdu Hükûmete göre, ancak özellikle rapor yayınlandıktan ve Hükûmete dönük ciddi eleştiriler getirdikten sonra ise çok ciddi eleştirilerle karşı karşıya kalmıştır.
Seçim öncesi yapılan bu erteleme faaliyetine mukabil olarak seçim sonrasında Avrupa Birliğinin ülkedeki uygulamaları eleştiren bu açıklamalarına dönük eleştiriler dün muhtarlar toplantısında Cumhurbaşkanı tarafından da çok sert söylemlerle dile getirilmiş, oysa raporun içeriğine dönük buradaki eleştirilerden ülkenin düzlüğe çıkarılmasına hizmet edecek dersler alınır mı sorgulaması yapılmamıştır.
Örneğin gidip bu ülke tarihinin en yüz karası uluslararası sözleşmelerden biri olan göçmen sözleşmesi yapmasını biliyoruz hem de iyi biliyoruz ama aynı ay içinde sözleşmenin şartlarında çatırdama olunca sözleşmenin Avrupa tarafının kötü olduğunu ifade etmekten geri durmuyoruz. Hiçbir uluslararası politikamızda maalesef ilkesel bir altyapı ve düzlem kalmamıştır.
Türkiye, Mısır'da darbe yapan Sisi'yle ilişkileri sıfıra indiriyor, sonra gelip en üst düzeyden görüşme ayarlama çabası içerisine giriyor. Mısır'daki darbeci Sisi'yle ilişkileri sıfırlayacağız, ondan sonra Sisi'nin uluslararası arenadaki en büyük destekçisi olan Suudi Arabistan'ın Kralını gidip uçağın merdiveninin başında karşılamaktan geri durmayacak bir çelişkiyi yaşamaktayız.
Suriye'de DAİŞ ve radikal çeteleri destekleyeceğiz, ondan sonra işler yolunda gitmedi mi aynı örgüte verilen silahlarla bu ülkenin kentleri vurulacak -son bir haftada olduğu üzere- sayısızca vatandaşımız hayatını kaybedecektir. Kilis'e yönelik günlerdir DAİŞ saldırısı var ama daha saldırının ismini koyamayan bir Hükûmet gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Neymiş? Suriye tarafından roket gelmiş. Neymiş? Kaç gündür bu vatandaşlarımız gelen roketlerden hayatını kaybetmiş ya da yaralanmış. Hâlâ bugüne kadar doğru dürüst, bu saldırının sistematik, DAİŞ'in bir terör saldırısı olduğu konusunda maalesef ama maalesef bir isimlendirme yapılmamıştır. Geçen hafta MİT Müsteşarıyla Millî Savunma Bakanı Kilis'e kadar gidiyor ama aynı MİT'in özellikle iki yıl önce Dışişleri Bakanlığındaki bir ortam dinlemesinin yansımasında da öğrendiğimiz üzere, gerekirse Suriye'den ülkeye roketlerin atılabileceği, bunun ise Suriye'ye girişin gerekçesi yapılabileceği söylemleri hâlâ hafızalardadır. Suriye'den Kilis'e atılan roketlerle ilgili net bir tavrı ortaya koyamayan bir hükûmet, yoksa atılan bu roketleri Suriye'ye müdahalenin bir gerekçesi yapmaya mı çalışıyor diye sormaktan kendimizi alıkoyamıyoruz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bravo Ahmet Bey!
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Ülkenin içinde halkıyla barışamayan bir devlet dış politikada neyin başarılı diplomasisini yürütecek, açıkçası merak ediyoruz. Bu ülkedeki Kürtlerle bir olan Rojava Kürtlerinin kazanımlarına tahammülsüzlük gösteren 64'üncü ve önceki Hükûmet, ama buna karşılık özellikle ülke içerisinde ve dışında Kürt fobisinden kaynaklı politikası hem içte hem dışta ülkenin itibarını zedelemeye devam etmektedir.
Bu anlamda, elbette yeni uluslararası sözleşmeler yapılabilir. Bu sözleşmeler kendi sıkışmışlığından ötürü günü kurtarmak için değil, günü kurtarmaya çalışanlar maalesef ama maalesef yanlışlarıyla faturayı bütün ülkeye ödetmeye çalışıyorlar ki Kilis'te yaşanan maalesef durum budur. Tekrar söyleyelim, Avrupa Birliği ve ABD raporlarında işinize gelmedi diye gerçeklerden kaçamazsınız, ancak yüzleşerek ve yanlışlardan dönerek bir bütün olarak hepimiz kurtulabiliriz.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)