| Konu: | Eğitim ve öğretim faaliyetlerinin niteliğini düşürdüğü ve çocuklara yönelik istismar vakalarının artmasına neden olduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/8) ön görüşmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 21.04.2016 |
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilen gensoru önergesi vesilesiyle söz aldım. Yüce Meclisi ve heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hakkımda verilen gensoru önergesinin içerdiği iddialara tek tek yanıt vermeden önce, önergenin bütününe yönelik bir tespitte bulunarak sözlerime başlamak istiyorum. Bu gensoru önergesi -biraz önce nedense Başkanlık tarafından da sataşma olarak değerlendirilen bir sıfatı bir kere daha kullanacağım- haksız isnat ve temelsiz iddialardan oluşuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, hakkında gensoru verilen birisinin "Hakkımda verilen bu gensoru haklı isnat ve iddialardan oluşuyor." demesi ne kadar akıl dışı bir tavır olursa bunu bir sataşma olarak algılamak da aynı şekilde bence yanlış olur. Onun için, grup başkan vekilimizi şimdiden uyarıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkana hakaret etmekten men ederiz sizi Sayın Bakan.
BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - "Bu ifadeyi sataşma olarak kabul etmek akıl dışıdır." dedi. Sayın Başkanın takdiri.
BAŞKAN - Sayın Özel, Sayın Bakan konuşuyor, lütfen...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Yanlış olur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Size hakaret ediyor efendim Sayın Bakan.
BAŞKAN - Tamam, benim takdirime bırak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kabul etti ki söz verdiniz.
BAŞKAN - Benim takdirime bırak Sayın Özel.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Başkan takdir edecek, muhtemelen yine sataşma olarak değerlendirecek, iki dakika da konuşacaksınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yani çok eminsiniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Ama, dayanamadım yani bunu söylemem lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz size dayanıyoruz Sayın Bakan kaç yıldır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Birazdan ayrıntılı cevap vereceğim iddialara. Bunların büyük bir kısmı eksik, yanlış bilgilerden oluşuyor veya kişisel ve ideolojik ön yargılardan, bazı ön kabullerden oluşuyor. Bütün eğitim sistemimizi ve Bakanlık bürokrasimizi töhmet altında bırakacak nitelikteki genellemelerden oluşan bu önergenin, gensoru gibi ciddi bir müessesenin kullanılması suretiyle verilmiş olmasını yadırgadığımı belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, verilen önergenin temel iddiası, 2002 yılından sonraki eğitim politikamızın çağdaş, bilimsel, laik eğitim normlarından uzaklaştığı, dogmatik bir yapıya doğru evrildiği. Hangi gerekçelere ya da ne türden argümanlara dayalı olarak öne sürüldüğü anlaşılamayan bu iddianın Türkiye'nin eğitim alanındaki gerçekliği bakımından hiçbir geçerliliği yok. Ülkemiz diğer bütün alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da 2002 öncesine kıyasla çok büyük gelişmeler kaydetti. Eğitim alanındaki bütün göstergeler açısından bu gelişmelerin somut tezahürlerini görmek mümkün. Biraz önce Sayın İsen bunlardan bazılarını çok özet olarak heyetinize sundu, ben de birazdan başka örnekler vereceğim. Dolayısıyla, Hükûmetlerimiz döneminde çağdaş, bilimsel, laik eğitim normlarından uzaklaşmak bir yana evrensel düzeyde kabul gören ilke ve değerler ve uygulamalar sistemimize entegre edilmiş, daha bilimsel, daha özgürlükçü, daha çoğulcu, daha demokratik bir eğitim evreni oluşturulmuştur. Bu yöndeki çabalarımız hâlen devam ediyor ve edecek.
Zaten yakın bir zaman önce yaptığım bütçe konuşmasında da ayrıntılı olarak dile getirdiğim üzere, biz eğitimi her alanda hayat boyu devam eden bir süreç olarak tanımlıyoruz ve eğitim planlamalarımızı da bu çerçevede yapıyoruz. Bilimsel ve pedagojik gelişmelere karşı duyarlı, evrensel kabul ve ilkelerle uyumlu, kendi medeniyet değerlerimizle, kültürel yapımızla barışık dinamik bir eğitim felsefesi yürürlükte. Okul öncesinden başlayarak eğitim ve öğretimin her kademesinde bütün bireylerin nitelikli eğitime eriştiği bir eğitim sistemi oluşturmaya gayret ediyoruz. Çağımızın gerektirdiği bilgi, beceri, donanımları haiz olarak yetişmiş, sahip olduğu geleneğin referans değerleriyle evrensel insan haklarını ve demokrasi bilincini benimsemiş bireyler yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Bu amaç doğrultusunda geliştirdiğimiz politikalarla son on dört yıl içinde büyük bir yol aldık ve almaya da devam ediyoruz.
Görüşmekte olduğumuz gensoru önergesinde iddia edilenin aksine Türkiye eğitim öğretim faaliyetlerinde sınıfta kalmamış, birkaç sınıfı birden geçerek gelişmiş ülkelerdeki standartları yakalamaya, bu alandaki rekabetçi gücünü her alanda daha da artırmaya başlamıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, ülkemizin ulaştığı bu seviyenin en somut tezahürleri olarak sizlerle bazı verileri de kısaca paylaşmak istiyorum. Öncelikle, eğitime verdiğimiz önemin temel bir göstergesi olarak bütün kademelerdeki okullaşma oranlarına 2002 öncesine kıyasla bir bakalım. Okul öncesi eğitimde 2002 yılında 4-5 yaş grubunda okullaşma oranı yüzde 11, bu yıl, 2015-2016 eğitim öğretim yılında, yaş bazında, bu yaş bazında okullaşma oranı 4-5 yaşta yüzde 50, 5 yaşta da yüzde 67; yüzde 11, yüzde 50, yüzde 67. İlköğretimde okullaşma oranı 2002 yılında yüzde 91, 2015-2016'da 6-9 yaşta yüzde 99, 10-13 yaşta yüzde 99,5. Ortaöğretimde 2002 yılında okullaşma oranı yüzde 50, 2015-2016 eğitim öğretim yılında 14-15 yaşta yüzde 85; yüzde 50, yüzde 85. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yükseköğretimde okullaşma oranı 2002 yılında yüzde 14,65; 2014-2015 eğitim öğretim yılında yüzde 40.
Cinsiyet oranları açısından baktığımızda da çok önemli gelişmeler söz konusu. Kız çocuklarımızın brüt okullaşma oranının erkek çocuklarımızın brüt okullaşma oranına olan göreceli büyüklüğü, ilköğretimde 2002-2003'te yüzde 91 yani her 100 erkek çocuğumuza karşılık 91 kız çocuğumuzu okullaştırabilmişiz 2002'de, 2015-2016 eğitim öğretim yılında yüzde 101,86. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu ne demek? Her 100 erkek çocuğumuza karşılık 101 kız çocuğumuzu okullaştırmışız; 101,86. Ortaöğretimde, 2002-2003 eğitim öğretim yılında kız çocuklarımızın okullaşma oranı yüzde 72, bu yıl yüzde 95. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yükseköğretimde 2002-2003'te yüzde 74, 2014-2015'te yüzde 90. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Derslik başına düşen öğrenci sayıları bakımından da -şimdi rakamları uzun uzun okumayayım, kıyaslamaları vermeyeyim- hakikaten çok çarpıcı rakamlar var ama zaten ben bunların büyük bir kısmını Plan ve Bütçe konuşmasında huzurunuzda da zikrettim, Komisyonda sizlere dağıtılan kitapçıkta da var, onun için tek tek rakamları tekrar okumayacağım. Bütçe payını yine bütçede konuştuk 2002 yılında neydi, şimdi nereye geldik. 2002 yılındaki bütçede bütün Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi kadarını biz şimdi mesleki ve teknik eğitime ayırıyoruz, 2002 bütçesine göre.
Öğretmen sayısını zaten müteaddit defalar söyledik. Şu anda görev yapan her 2 öğretmenden 1'i bizim zamanımızda atandı, daha doğrusu her 10 öğretmenden 6'sı; 2'de 1'den de fazlayız.
Derslik sayımız 355 bindi, 553 bin yaptık. 250 bin yeni derslik inşa ettik.
Okul sayısına bakın: 2002-2003 öğretim yılında 50.837 resmî ve özel okul sayısı, bu yıl 73.397.
Üniversite sayılarını Sayın İsen zikrettiği için tekrar vurgulamıyorum. Orada da gerek devlet üniversitelerinde gerek vakıf üniversitelerinde çok büyük ilerlemeler kaydettik.
Evvelki gün Gençlik ve Spor Bakanlığımızla bir protokol imzaladık ve çocuklarımızın olabildiğince erken yaşta hangi spor branşına daha eğilimli olduklarını erken bir yaşta teşhis edip ona göre yönlendirilmeleri ve özel eğitime yönlendirilmeleri için bir protokol imzaladık. 2002-2003 öğretim yılında 2.251 spor salonu vardı. Bu protokolü şimdi nasıl imzalayabiliyoruz? Çocuklarımıza 5 yaştan itibaren, 4+4+4'ün vadettiği, her çocuğun kendi özel yeteneğine göre okullar açmak için işte bu altyapının olması gerekiyordu. 2002'de 2.251 spor salonu vardı okullarımızın, bu yıl itibarıyla 7.400 spor salonumuz var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kütüphane, 11.945'ti okullarımızdaki kütüphane sayısı 2002'de, şimdi 24 bin. 12 binden 24 bine, tam 2 katı.
Bilim sanat merkezleri: Türkiye genelinde 9 tane bilim sanat merkezi vardı, şimdi 89 tane var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli milletvekilleri, daha birçok açıdan biz bu rakamları çoğaltabiliriz, vaktinizi almamak için onlara girmiyorum ama yüce heyetinize sormak istiyorum: Bütün bu gerçeklere rağmen, nasıl oluyor da Türkiye'nin 2002 yılı öncesine kıyasla eğitim öğretim faaliyetleri alanında sınıfta kaldığı iddia ediliyor?
Şimdi burada sık sık gündeme getirilen, önerge sahiplerinin de vurguladığı Türkiye'nin PISA gibi uluslararası sınavlarda başarısız olduğu iddiası var.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - İddia mı?
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - İddia değil, gerçek.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Şimdi, gerçekleri konuşalım: Türkiye PISA uygulamalarına ilk katıldığı günden itibaren sürekli olarak aşama kaydeden birkaç ülkeden biri. Türkiye'nin sıralamadaki yeri evet düşük, bunu biliyoruz, bunu biz de söylüyoruz zaten ama performans değerlendirmesine bakmalı. Türkiye'nin matematik ortalaması 2003 yılından 2012 yılına kadar 25 puan arttı, 25 puan. Bu, OECD ülkelerinde 6 puan düştü yani 2003 yılından 2012 yılına kadar matematik alanında OECD ortalaması -diğer ülkelerin- 6 puan düşerken Türkiye'nin matematikteki performansı 25 puan arttı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2003-2012 yılları arasında Türkiye'nin, matematik düzey 1 ve altındaki öğrenci oranı yüzde 27'den yüzde 15'e düşmüştür. Bu ne demek? Şimdi, böyle rakamlar soyut olarak söylenildiği zaman tam ne ifade ettiği anlaşılmayabilir. En dezavantajlı kesimlerdeki çocuklarımızın performansı: PISA ölçütlerine göre, en dezavantajlı çocukların performansını artıran ülkeler arasında Türkiye ilk sırada. Fen ortalaması Türkiye'nin PISA'da 2003 yılından 2012 yılına kadar 29 puan arttı. Peki, OECD ülkelerinde ne kadar arttı? 1 puan arttı. 2003 yılından 2012'ye kadar Türkiye'nin fen ortalaması 29 puan arttı, OECD'nin ortalaması 1 puan arttı.
Okumada ne oldu? 2003 yılından 2012 yılına kadar Türkiye'nin okuma ortalaması 34 puan arttı. OECD ülkeleri sadece 2 puan artış gösterdiler.
Dolayısıyla Türkiye, özellikle fen ve okuma becerileri -okuryazarlık- alanında en iyi gelişme gösteren ülkeler arasında. 2006 ile 2012 yılları arasında Türkiye'nin yıllık fen performansındaki artış, birçok OECD ülkesinin üzerinde, tekil olarak da üzerinde. 2006 ile 2012 yılları arasında Türkiye yıllık okuma performansındaki artış oranıyla OECD ülkeleri arasında 1'inci sırada.
Türkiye'nin 2003'ten bugüne kadar bu alanda gösterdiği gelişmeleri, OECD ve PISA'nın resmî raporunda... Ben Türkçesini söyleyeyim, raporun Türkçesini söylüyorum: "Öğrenciler Ne Biliyor ve Ne Yapabilir: Matematik, Okuma ve Fende Öğrenci Performansı, Cilt 1." kaynak da burası. Burada özel bir bölüm var, Türkiye'ye ayrılmış özel bir bölüm var, bu söylediklerimi orada, özel bölümde görürsünüz. Sözünü ettiğim raporun bu bölümünde, özellikle alt düzeyde yer alan -biraz önce zikrettiğim- öğrenci oranındaki azalmanın Türkiye adına önemli bir sonuç olduğu belirtiliyor ve yapılan diğer reformlardan da bahsedildikten sonra, 2015 PISA raporunda inşallah bunların daha da iyi neticelerini göreceğimizi vurguluyoruz.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz gensoru önergesinde, Bakanlığımızla imzalanan protokoller yoluyla çeşitli vakıf, dernek, cemaatlerin eğitim sistemi içerisinde etkin bir rol almaya başladıkları ve Bakanlık politikalarını yönlendirdikleri iddia ediliyor. Etkin bir biçimde rol aldıkları doğru; sivil toplumla çok etkin bir iş birliği içerisindeyiz, pek çok protokol imzalıyoruz. Biraz önce bir rakam verildi 250 gibi bir rakam verildi muhalefet sözcüsü tarafından. Hayır, 540 tane protokolümüz şu anda yürürlükte. Şu gördüğünüz dosyada... Ki, ben, Bütçe Plan Komisyonunda değerli milletvekillerimizin sorduğu sorulara -bu bağlamda da sorular sorulmuştu- bunların hepsine orada tek tek yazılı olarak daha sonra cevap da verdim. Bunların cevabını verdim. Yine de buna rağmen,, bu dosyada yer alan hangi vakıflarla, hangi kurumlarla, hangi konuda, nasıl bir protokol imzalanmış merak eden arkadaşlarımız varsa bunları biz kendilerine göndeririz. 540 tane...
Yani rastgele söyleyeyim, şöyle bir tanesini açayım mesela: TÜRKSAT'la yaptığımız kablolu... Borsa İstanbulla yaptığımız Eğitime Fiziksel Katkı Protokolü, İstanbul Teknik Üniversitesiyle... Değişik vakıflarla, derneklerle, burada zikredilen vakıflarla, derneklerle, sadece zikredilenlerle değil daha fazlasıyla da protokollerimiz var. Bu protokollerimiz şeffaf, herkes görebilir; neleri içeriyor, hangi sürede içeriyor, karşılıklı yükümlülüklerimiz nedir, vaktimiz olmadığı için onların ayrıntılarına girmeden, isteyenlere bu 540 protokolün tamamıyla ilgili bilgi veririz.
Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığı bu müessif olayla ilgili niye konuşmuyor? Millî Eğitim Bakanlığı uluorta konuşacak bir bakanlık değil. Hele böyle konular çok özensiz bir şekilde konuşulduğu takdirde toplumsal psikolojide, özellikle 18 milyon öğrencinin hedef olduğu bir kitlede, hedef kitlede ne tür sonuçlar doğuracağını ölçemezsiniz. Onun için, Millî Eğitim Bakanlığı konuşmaz, üzerine düşen sorumlulukların gereğini yapar.
Millî Eğitim Bakanlığı sorumluluklarının gereğini yerine getirmiş de ne yapmış bu olayla, bu müessif olayla ilgili olarak? Olayla ilgili ilk şikâyet bize, 7 Mart tarihinde il müdürlüğümüze gelmiş, 7 Martta, aynı gün hem soruşturma açmışız hem de savcılığa suç duyurusunda bulunmuşuz Bakanlık olarak, 7 Mart. 15 Mart günü soruşturmayı tamamlamışız, bir hafta içerisinde, Bakanlığımızın Yüksek Disiplin Kuruluna sevk etmişiz ve elden takip ederek bütün süreci, savunmayı da elden takip ederek almışız, hapishaneye avukatı göndererek savunmayı aldırmışız ve 24 Mart günü yapılan toplantıda da ihraç kararını vermişiz. Dolayısıyla, on yedi gün içinde biz bu konuyla ilgili, Bakanlık olarak sorumluluğumuzun gereğini, hem idari hem adli bakımdan yapmışız.
Şimdi, benzer konularla ilgili, 2001-2016 yılları arasında disiplin kurullarımızda işlem gören konularla ilgili size kısaca bilgi vereyim: 2001 Ocak-Mart 2016 tarihi arasında devlet memurluğundan çıkarma, meslekten çıkarma talebiyle Bakanlığımıza 2.494 dosya gelmiş; bunların da 1.498'i kabul edilmiş ve meslekten çıkarılmış. 2001 yılında 451 olan dosya sayısı 2015 yılında 188'e düşmüş. On beş yılda gündeme gelen dosyaların yüzde 40'ında iddia edilen suçlar sübuta ermediği için ihraç taleplerine olumsuz cevap verilmiş.
Şimdi, hangi alanlarda, ihraç kararı verilen dosyalar suçlara göre nasıl dağılıyor? Bu 1.498 ihraç kararının yüzde 7'si hırsızlık, yüzde 13'ü devamsızlık yani vazifeye gelmeme, yüzde 41'i cinsel suçlar, yüzde 2'si darp...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakika daha vereyim size de.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - İki dakika daha lütfen, şunları okuyayım.
BAŞKAN - Bozmayayım eşitliği, lütfen, rica edeyim sizden.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - ...yüzde 22'si zimmet, yüzde 6'sı siyasi suçlar, yüzde 4'ü sahtecilik.
2015 yılında -yani geçen yılı kastediyorum- toplam 127 ihraç kararı verilmiş, bunun 70'i yani yüzde 55'i cinsel suçlarla ilgili. Ortalama olarak 1.498 ihraç kararında 621'i, yüzde 41'i cinsel suçlar kapsamında. Son dönemde cinsel suçların medyada çok sık yer alması sebebiyle bu suça yönelimin arttığı anlamına gelmiyor.
Son on beş yıl içerisinde cinsel suç sebebiyle en fazla ihraç kararı verilen yıl 2011, 80 kişiyi o dönemde ihraç etmişiz. 2013'te 43, 2014'te 50, 2015'te 70 personel bu gerekçeyle ihraç edilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Son on beş yılda ihraç istemli bütün dosyalarda ihracın kabulü yüzde 60. Yani, ortalama ihraç taleplerinin yüzde 60'ı kabul edilirken cinsel suçlarla ilgili taleplerde yüzde 80'i kabul edilmiş.
BAŞKAN - Sayın Bakan, son bir kez daha bir dakika vereyim size.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - FATİH Projesi'yle ilgili, aslında iyi bir tanıtım fırsatı yakalamıştık ama süre yetmediği için onu bir başka vesileyle ben yine size uzun uzun anlatırım, FATİH Projesi'ni de. Ama, şu kadarını söyleyeyim: EBA Projesi, bugün itibarıyla, eğitim teknolojileri alanında dünyada en çok girilen sitelerin arasına girdi. Şu anda kayıtlı üye sayımız 12 milyonu buldu. 12 milyon öğrencimiz, öğretmenimiz EBA'dan yararlanıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)