GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:78
Tarih:22.04.2016

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle, bu yüce Mecliste olmamızı sağlayan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm vatan şehitlerimizi, yakın zamanda kaybettiğimiz şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, yarın kutlayacak olduğumuz Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mızı da şimdiden kutluyor, milletimize hayırlı olsun diyorum.

Ama bir taraftan da bir hukuk üzerinde kanun görüşüyoruz. Uluslararası işbirliği, adli iş birliği güzel ama maalesef bizdeki hukuk anlayışını da bu arada gözden geçirmek lazım.

Kanunun gerekçesinde güzel söylemiş, işte "İş birliği yapacağız, iade yapacağız." ama ben merak ediyorum, bu kanun, buna dayanak olan uluslararası anlaşmalar gereği, yurt dışında bulunan, Türkiye'den kaçmış, teröre bulaşmış veya burada da bültenlerle aranan kişilerin iadesini sağlamaya da yarayacak mı, pek bir şey bulamadım. Bilmiyorum, Sayın Bakan da benim gibi iktisatçı olduğu için, belki bürokratlar biliyordur. Bu konularda yeni düzenleme var mı? Bunun aceleyle gelmesinin mantığını da anlayamadım çünkü kanun geldiği zaman, biliyorsunuz, Reza Zarrab'ın ya da bizdeki adıyla Rıza Sarraf'ın tutuklanması olayı vardı. Gerekçeye baktım, maddenin gerekçesinde "İade talebinin kabul edilebilir olduğuna dair karar kesinleştikten sonra bu karara istinaden yabancı devletin iade talebinin yerine getirilip getirilmemesi konusundaki takdir yetkisi düzenlenmektedir." diyor. Bu takdir yetkisiyle ilgili olarak da değerli arkadaşlar, "mahkemenin iade talebinin reddedilmesi" ibaresinden anlaşılması gereken şeyi söylemiş: "Mahkemenin iade talebinin reddine dair verdiği karar ile mahkemenin iade talebinin kabul edilebilir olduğuna dair kararı üzerine Başbakanın bu kararı yerine getirmeme kararının anlaşılması gerekir." diyor. Yani, geçenlerde bir arkadaşınız söyledi, "Oğlan da bizim, kız da bizim; yasama da bizim, yürütme de, yargı da bizim." dedi ama ya, şimdi, hâkim karar verdikten sonra, mahkeme karar verdikten sonra hiç olmazsa mahkemeye başka bir şey yapalım yani bunu böyle yapmak yerine başka bir formül bulun. Mahkeme karar veriyor "İadesi uygundur." diye, ilgili Dışişleri Bakanı bir görüş bildiriyor, Adalet Bakanı da görüş bildiriyor ama hâlâ Başbakan "Yok, iade etmeyelim." diyebiliyor. E, o zaman...

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Olabilir ya, ülke politikası.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Hayır yani bu iade ülke meselesi de mahkemeye mi güvenmiyoruz, Adalet Bakanına mı güvenmiyoruz?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Mahkemenin kararı hukuki olabilir ama ülke yararına olmayabilir.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Arkasından gelirse, mahkemenin kararı, mahkeme bunu neye göre değerlendirecek? Eldeki delillere göre de değerlendirecek. Sayın Başbakanın hassasiyeti neyse iade etmeme de mahkemenin de o hassasiyetinin olması lazım. Ne diyor? "Yüce Türk milleti adına gereği düşünüldü." dediği zaman mahkeme bunu demiyor.

O zaman ben anlamadım. Tabii, anlamadım derken biraz da hakikaten medyada yer alan bu soruşturmayla ilgili örnek vereyim. Geçenlerde bu soruşturma komisyonuyla ilgili arkadaşlarımızın verdiği önergede konuşurken de bahsetmiştim, yarım kaldı. Diyelim ki şu anda Rıza Sarraf'ın şoförü "Ben konuşurum." diyor. Bu davada Amerika'dan istediler, adam da Amerikan vatandaşı, başka bir suç ortağı var -örnek söylüyorum- bu maddeden faydalanarak "Şimdi vermiyoruz." dediğimiz zaman, eğer mahkeme de verilmesine karar verirse, Amerika Birleşik Devletleri'nin Adalet Bakanlığı ve mahkemesi sağlam deliller sunduysa "Ben bunu vermiyorum." mu diyecek? Mahkeme bakacak zaten. Bu davayla ilişkisi varsa, bir şeyi varsa bunların verilmesi lazım. Ben yetkinin bu şekliyle Sayın Başbakana aktarılmasını, bilmiyorum... Yani bu konudaki uzman arkadaşlar, Adalet Bakanlığından arkadaşlar bilgi verebilir ama bunların dayandığı zaten uluslararası sözleşmeler var biliyorsunuz, suçluların iadesiyle ilgili ikili anlaşmalarımız var, ülke ülke yapıyoruz ama yetkinin alınıp bu şekliyle Sayın Başbakana verilmesinin tam mantığını ben anlayabilmiş değilim.

Mahkemelere güveniyorsak onların verdiği kararlara da uymamız gerekiyor ama sizin sıkça yaptığınız gibi, "Ben tanımıyorum, ben uymuyorum." diye en başta Sayın Cumhurbaşkanı söylediğine göre ya da "Yargı da bizim, yasama da bizim, yürütme de bizim." dediğinize göre, o zaman yine yeni bir keyfiyetin önü açılıyor demektir.

Her şeye rağmen, hukukun zaman zaman kanun eliyle burada katledildiğini görmemize rağmen, yine de 23 Nisan sebebiyle "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)