GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:84
Tarih:03.05.2016

HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Miraç'ı kutlayarak sözlerime başlayacağım ama miracı bazıları sadece bir mucize olarak, bir olağanüstülük olarak, bir şehirden başka bir şehre fiziki koşulları aşarak gitmek gibi algılar. Oysa, miraç, insani değerlerde yükseliştir; içinde bulunduğunuz toplumun kokuşmuş, kirlenmiş, güce tapan değerleriyle hesaplaşma ve onun üzerine çıkma erdemini sergilemektir. Hani o meşhur sloganda olduğu gibi "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz." ahlakıyla da geri toplumunuza dönersiniz ve yüzleştiğiniz hakikat neyse onu da kendi toplumunuza taşırsınız. Umarım, bu duygularla, sadece maddiyata dayalı kalkınma hırsıyla değil, gerçekten evrensel insani değerlerin yücelişine, yükselişine de vesile olur.

Değerli milletvekilleri, kolluk güçleriyle ilgili bir mekanizma kurmaktan bahsediyoruz ama bir taraftan da çok sıcak, günlük yaşadığımız şiddet olaylarıyla ilgili o kadar düzeyi düşük, o kadar güvenlik konseptinden uzak bir okumayla değerlendirme yapıyoruz ki yani bu yasalar en güzel şekilde çıkarılsa bile bunların toplum güvenliğine, insan güvenliğine hiçbir faydasının olmayacağını göstermeye yeter sadece. Biraz önce bir konuşmacı, örneğin, Kilis'le ilgili değerlendirme yaparken konuşmasının sonunda bir temenni olarak, gayet tabii iyi niyet duygusu olarak "İnşallah, ülkemizin üstündeki kara bulutlar dağılır." dedi. Değerli arkadaşlar, bir temenni olarak bunu hepimiz yapabiliriz ama dünyanın hiçbir yerinde güvenlik böyle kara bulutların romantik biçimde dağılmasıyla falan sağlanmıyor. İki yolu var bunun: Bir, politikalarınızla ilgili bir yüzleşme içine gireceksiniz, gerçekten öngörü, feraset, basiret olacak siyasetinizde. İkincisi de -bir yöntem daha var, daha çok Türkiye hükûmetlerinin tercih ettiği yöntem- birtakım ülkelerden yüklü miktarda silah alıyorsunuz, sonra üzerinizdeki kara bulutlar dağılıyor. Duyduğumuza göre IŞİD'le ilgili de Almanya'dan ciddi biçimde, işte, yeni bir silah alımı projesi gündemde. Dolayısıyla da muhtemelen kara bulutlar bir vesileyle dağılır.

Ama bu konuya yaklaşımın ciddiyetsizliği sadece buradaki hatiplerle ilgili değil. Bakın, geçmişte bu konuyla ilgili kullanılan ifadelerden birisi, Başbakana ait ifadelerden birisi "nankörlük" ve "hainlik" ifadelerini içeriyor. Şimdi, bir silahlı örgüte "nankör" ifadesini niye kullanırsınız, "hain" ifadesini niye kullanırsınız? Nankör, kelime çok açık yani siz bir iyilik yaparsınız ama o inkâr eder sizin iyiliğinizi, kadrini bilmez, "nankör" diye tarif edersiniz. "Hain" kavramını ne için kullanırsınız? Aslında öyle değildir ama sonra ihanet etmiştir. Neye ihanet etmiştir, kime ihanet etmiştir, herhâlde siz bunu az çok tahmin ediyorsunuz.

Ama hepsinden fecisi, biz bir ay önce Kilis'i Nobel Barış Ödülü'ne önerdik değil mi Türkiye Cumhuriyeti olarak? Şimdi, ya, iki gün sonra, o sınırda kim yaşıyor, oralar kimin kontrolünde, buraya füze düşer mi, buraya roket atılır mı, bu IŞİD denilen yapılanmanın gücü nedir, buna dair bir şey biliyor idiyseniz ama buna rağmen burayı Nobel Barış Ödülü'ne önermişseniz vallahi Türkiye'yi dünyaya rezil etmekten başka hiçbir şeye aklınız çalışmıyor demektir. Yok eğer bunu bile bile yaptıysanız yani bu düşecek bombaların, roketlerin, füzelerin falan farkındasınız ama "Biz Kilislileri belki Nobel Barış Ödülü'yle mutlu ederiz." diye düşünüyorsanız o da sizin takdiriniz.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği sürecinde üyelikle ilgili yerine getirmemiz gereken esas sorumlulukları galiba yapabileceğimize gözümüz kesmediği için, şu anda vize muafiyetiyle ilgili daha kestirme bir yoldan, terazinin bir tarafına mülteciler konmuş vaziyette, öbür tarafa da birkaç gün içinde yetişmesi gereken yasalar ve vaziyeti kurtarmaya çalışıyoruz. Aslında yaptığımız iş, bizi şu anda izleyenler de herhâlde görüyorlardır, fark ediyorlardır, salon şu anda boşa yakın ama oylama olduğunda dışarıda çok değerli işler yapan vekillerimiz içeri giriyorlar ve önergelerle ilgili parti disiplini içerisinde görevlerini yerine getiriyorlar ve biz durumu kurtarıyoruz.

Bir kere bu, hani, en hafif ifadeyle, aslında ölüye makyaj yapmaktır. Bir ülkenin Parlamentosunda yasa yapım yöntemi böyleyse, başka bir şeyi konuşmaya, başka mekanizmalar kurmaya, Avrupa Birliği sürecinin gerektirdiği asgari sistematiği tartışmaya da aslında çok hacet yok. Ama eğer bu yöntemi tercih edecekseniz, o zaman da... Biraz önce, bir milletvekili, her fırsatta bize başkanlık dersi veriyor ya, ona bir şey hatırlatayım. Hani "Başkanlık olmazsa kaos olur. Parlamenter sistem olursa vesayet olur." falan diye söze başlıyor her seferinde, aynı soruyu tekrar tekrar okuyor. Ama bir şey hatırlatayım ona: Başkanlık sisteminde parti disiplini diye bir şey yok arkadaşlar. Eğer başkanlık sisteminde parti disiplini olsa Amerika felç olurdu. Çünkü, başkan başka partiden, kongre, Senato başka partiden olduğu zaman, parti disiplinsizliği sayesinde Amerika'nın yüce çıkarları için kararlar alınabiliyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - O zaman destek verin, başkanlık sistemine destek verin.

AYHAN BİLGEN (Devamla) - E, şimdi, buraya başkanlık sistemini getirdiğinizde, öyle koşa koşa el kaldırarak oy kullandığınızda vallahi burası tiyatroya döner, burası gerçekten bir faciayla karşı karşıya olan durumun makyajla örtülmesinin sistematiğine döner.

Aslında ülke, bırakın üzerinde operasyon yapmayı, ameliyat yapmayı, kadavraya dönmüş durumda, kadavraya. Herkes bir taraftan ameliyat yapıyor, herkes; kimin nereye gücü yetiyorsa, o oraya operasyonunu yapıyor, siz inkâr etseniz de reddetseniz de.

Değerli milletvekilleri, Arapçada bir deyim var: "Harese" Bu, develerin çok hoşuna giden, dikenli, çölde yetişen bir bitkidir. "Hırs" kelimesi de oradan gelir aslında, "ihtiras" kelimesi de oradan gelir, "muhteris" kelimesi de oradan gelir. Deve bu bitkiyi çok sever, çok sever ama yedikçe ağzı kan içinde kalır; sonra kendi kanını da sever, yedikçe ağzı kanar, ağzı kanadıkça yemeye devam eder. İşte bu fiilden hareketle de "Gözünü hırs bürümüş." ifadesi gibi birtakım ifadeler Türkçeye girmiştir.

Değerli milletvekilleri, bugün karşı karşıya bulunduğumuz tablo, ülkenin her yerinde şiddetin, çatışmanın ortaya çıkardığı tablo, her gün kan ve gözyaşı. Ölen kim öldüren kim olursa olsun -çok net biçimde söylüyorum, ölen kim öldüren kim olursa olsun- bir siyasi sorumlulukla, bir basiretle önüne geçecek bir akıl, bir ahlak ve bir vicdan gerektiriyor ama bunu sergilemek yerine, bunu inşa etmek yerine, bunu siyaseten aramak yerine biz sadece Avrupa Birliğini kandırabileceğimizi sandığımız yasalar yaparak vakti kaybediyoruz, başka bir şey yapmıyoruz.

Değerli milletvekilleri, çok uzaktan örnek vermeyeceğim, kendimden bahsetmeyi falan asla sevmem ama ben beş yıl boyunca, geçen yıla kadar, güvenlik güçleri tarafından, Tevhit Selam Örgütünün üyesi olduğum gerekçesiyle dinlenmişim. Şimdi, Tevhit Selam Örgütü deyince tahmin edersiniz kimin dinlediğini herhâlde? Hani bizi hep suçladığınız o paralel, FETÖ falan filan... Şimdi, benim dinlendiğim tarihlerde sizin birçok arkadaşınız onların her açılışına gidip Pensilvanya'ya selam gönderiyordu ama şimdi siz işin içinden kolayca çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki "O zaten bir terör örgütü, bunu yapmış." Ben beş yıl boyunca Tevhit Selam Örgütünden dinleniyorum ama sonra güvenlik güçleri neye karar veriyor biliyor musunuz? Benimle ilgili gelen fezlekede, benim KCK Türkiye meclisi üyesi olduğuma karar veriyor. Şimdi, güvenlik güçlerinin sivil izlemesini falan bir tarafa bırakın, bu iş çok teknik bir konu, burayı da biraz aşar. Güvenlik güçlerinin neyini izleyeceksiniz? Finansmanını mı izleyeceksiniz, fiillerini mi izleyeceksiniz, güvenlik stratejisini mi izleyeceksiniz? Güvenlik bürokrasisini izlemenin imkânı var mı? Sivil toplum şu anda izleyebiliyor mu? Mecliste kurduğunuz komisyonlar bir işe yarıyor mu? Bütün bunlar olmadan güvenlik sektörünü izlemenin imkânı yok ama biz yeni bir mekanizma daha kuruyoruz.

Yargılamayla ilgili bir şey yapılmıyor. Bakın, o gün burada çok tepki verdiğiniz arkadaşımızın sadece aynı soy isimden Roboski'de, Uludere'de 15 tane çok yakın akrabası, çoğu da çocuk olmak üzere hayatını kaybetti, siz burada güvenlik sektörünün izlenmesine dair bir mekanizmayı konuşurken onu dinlemeye tahammül edemediniz. Ee, şimdi, bu şartlarda güvenlik sektörünün izlenmeyeceğini siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz ama Avrupalılar yerse, yani bu kanunu ciddiye alırlarsa hepiniz için hayırlı olsun.

Sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)