| Konu: | İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 04.05.2016 |
MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 170 sıra sayılı İş Kanunu ile İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce belirtmek gerek ki terörden on gün içinde sadece Kahramanmaraş'tan 4 askerimiz şehit düşmüştür. Dört gün içinde Türkiye genelinde şehit düşen asker sayımız, güvenlik görevlisi sayımız 10'dur. Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum. Her zaman olduğu gibi, burada, inşallah son olur diyorum.
Değerli milletvekilleri, 18'inci yüzyılın ikinci yarısında buhar makinesinin bulunmasıyla başlayan Birinci Sanayi Devrimi'yle fabrika sanayisi kurulmuş, yeni bir işçi sınıfı doğmuş ve işçi-işveren ilişkileri ortaya çıkmıştır. O zamanlar liberalizmin etkisiyle çalışma ilişkilerine müdahale edilmemiş, bunun neticesinde de işveren karşısında güçsüz kalan ve örgütsüz olan işçilerin, ücret dâhil, çalışma şartları kötüleşmiştir. Bu dönem, emeğin sömürüldüğü, çalışanın köleleştirildiği, insan hak ve hukukunun hiçe sayıldığı bir dönem olarak hatırlanmaktadır. Yüzyıllarca Afrika'da, Asya'da, Amerika'da sömürülen geniş halk kitleleri, bugün de başka bir şekilde sömürülmeye devam edilmekte, sömürülmeye çalışılmaktadır. Birkaçı hariç, bugün, gelişmiş ülkelerin zenginliklerini kurdukları sömürü düzeniyle elde ettikleri kuşkusuzdur.
Zaman içinde sefaletin artmasıyla işçi-işveren ilişkilerine mecburen müdahale etme gereği duyulmuştur. Bunun neticesinde de işçi-işveren ilişkilerinde serbestlik dönemi kapanmış ve müdahaleli dönem başlamıştır. Ülkeler çıkardıkları bireysel ve toplu iş yasalarıyla asgari ve azami sınırlar koyarak işçiler korunmaya çalışılmış, örgütlenme ve toplu pazarlık hakları sağlanmıştır.
İkinci Endüstri Devrimi'yle yeni teknolojilerin ortaya çıkmasıyla, özellikle de bilgisayar ve mikroişlemcilerin ortaya çıkmasıyla üretimin yeri ve şekli değişmiş, bu, çalışma ilişkilerini de etkilemiştir. Günümüzde, kitlesel üretimin iş bölümü ve tam günlü istihdam şeklini benimseyen üretim yapısının konjonktürel dalgalanmalara, ürün çeşitlemesine ve talep değişikliğine cevap vermedikleri sıkıntılar, farklı üretim arayışlarına yol açmıştır. Bu anlamda, esnek üretim anlayışı da bunlardan biri olarak karşımıza çıkmıştır. Avrupa'da sınırlı alanlarda ve sendikaların muvafakatiyle uygulanmaktadır. Esnek çalışma uygulamasıyla, tehlikeli, beğenilmeyen işlerde sadece göçmenlerin çalıştığını, genel olarak yerli nüfusun çalıştırılamadığını da belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 64'üncü Hükûmet Eylem Planı'nda 10 ve 11 numaralı eylemler esnek çalışma ve özel istihdam bürolarıyla ilgilidir. Esnek çalışma ve özel istihdam bürolarına ilişkin 10 no.lu eylemde çalışma hayatına güvenli esneklik sağlayacak düzenlemeler yapılacağı, eylemin 21 Aralık 2015 tarihinde başlayacağı, 21 Mart 2016 tarihinde bitirileceği, iş gücü piyasalarına esneklik sağlayan çalışma biçimlerinin iş ve sosyal güvenlik mevzuatına ekleneceği, söz konusu mevzuat düzenlemelerinde Avrupa Birliği müktesebatı ve uygulamaların dikkate alınacağı, öncelikle mevcut esnek çalışma sistemindeki sorunların giderileceği, sonrasında yine esnek çalışma sistemlerinin geliştirileceği, bu kapsamda, kamu sektörü başta olmak üzere, söz konusu çalışma biçimlerine yönelik, çeşitli kurumlarda pilot uygulamalar gerçekleştirileceği belirtilmiştir.
11 no.lu eylem planında ise Avrupa Birliği norm ve standartlarında özel istihdam bürolarının faaliyetlerinin, geçici iş ilişkisini de içerecek şekilde genişletilmesi amacıyla mevzuat düzenlemelerinin tamamlanacağı, bu kapsamda, gerek Üçlü Danışma Kurulunda gerekse diğer sosyal diyalog mekanizmalarında konunun değerlendirilerek sonuçlandırılacağı açıklanmıştır. Bunun sonucunda da tasarı önümüze gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, tasarının özü, esnek çalışma ve uzaktan çalışmadır. Bazı Avrupa ülkelerinde uygulanan uygulamayla, bazı ülkelerde iş kazalarında önemli oranlarda artış olması nedeniyle, başta Almanya olmak üzere Avusturya gibi ülkelerde bugün itibarıyla kaldırılması dahi tartışılan esnek çalışma uygulaması, ülkemizde hangi ihtiyaçtan doğmuştur, izah edilmesi gereken soru budur.
Bugün ülkemizde, ihtiyaç olduğunda, işveren, yevmiyeli işçi çalıştırabiliyor mu? Çalıştırabiliyor. Kısmi süreli sözleşme yaparak işçiyi çalıştırabiliyor mu? Evet. İşi taşerona verebiliyor mu? Verebiliyor. Yani ihtiyaç olduğu zaman, işveren, birçok yoldan işini gördürebiliyor mu? Evet, hem de çok kolay şekilde gördürebiliyor.
Bunca işsizlik varken, işsizliğin tavan yaptığı, on binlerce üniversite mezununun boş gezdiği, bir yıl, iki yıl, üç yıl iş aradığı hâlde iş bulamadığı için umutlarını yitiren yüz binlerce işsiz varken işverenin işçi bulamadığını söyleyebilir miyiz? Asla söyleyemeyiz. O zaman, sıkıntı nerede? O zaman, özel istihdam büroları hangi ihtiyaçtan doğmuştur? Özel istihdam bürolarının nasıl doğduğunu daha sonra açıklayacağım ancak öncelikle bir iki konuyu açıklamakta fayda görüyorum.
Değerli milletvekilleri, birkaç gün önce ziyaretime gelen bir arkadaşımın yaşadığı bir olayı burada paylaşmak istiyorum. Bunun gibi olayları hepimiz, her gün, sıklıkla yaşıyoruz. Arkadaşım, birkaç gün önce, havanın da yağışlı olması nedeniyle, Beysukent'ten, yolda bekleyen üç bayanı alarak Kızılay'a getirir; arabada bayanlardan birinin makine mühendisi, diğerinin Fransızca öğretmeni, bir diğerinin de sosyolog olduğunu ve kreşte çocuk bakım işlerinde çalıştığını öğrenir. Bugün binlerce mühendisin boş gezdiği, öğretmenin atama beklediği, binlerce beyaz yakalının işsiz olduğunu bilmeyen yoktur. Bu sebeple ben bugün ülkemizin acil ve önemli problemi esnek çalışma değildir diyorum.
Değerli milletvekilleri, enerjimizi faydasız işlerle uğraşarak geçirmeyelim. Türkiye'nin önemli problemleri vardır. Bugün Türkiye'nin en önemli problemi bölücü terördür; en önemli diğer bir problemi kayıt dışı istihdamdır, işsizliktir, geçim sıkıntısıdır, hırsızlıktır, yolsuzluktur, israftır, tembelliktir, işin ehline verilmemesidir, adaletle hükmedilmemesidir. İşi olan da işi olmayan da ciddi sıkıntılar içerisindedir. Tüm Türkiye huzursuzdur. Türkiye'nin her zamankinden daha fazla huzura ve sükûnete ihtiyacı vardır.
Bakınız, getirilen tasarı, bir ihtiyaçtan doğmamıştır diyorum; çalışma barışını zedeleyecek mahiyettedir, zamanlaması uygun değildir; çalışma barışını bozacak, husumeti ve huzursuzluğu artıracak, yeni huzursuzluklar yaratacak mahiyettedir. Yukarıda da kısaca izah ettiğim gibi, getirilen tasarı bir ihtiyaçtan da doğmamıştır. Özel istihdam büroları ve esnek çalışmanın kaynağı yani tasarının kaynağı, Çalışma Bakanlığınca hazırlanmış ve Şubat 2012'de kamuoyuna açıklanmış olan Ulusal İstihdam Stratejisi'dir. Ulusal İstihdam Stratejisi'nin dört ayağı vardır, bunlar: Bir, eğitim ve istihdam ilişkilerinin güçlendirilmesi; iki, iş gücü piyasasının esnekleştirilmesi; üç, kadınlar, gençler ve dezavantajlı grupların istihdamının artırılması; dört, istihdam-sosyal koruma ilişkisinin güçlendirilmesi. Ulusal İstihdam Stratejisi'nin en önemli hedefi iş gücü piyasasının esnekleştirilmesidir. Bu çerçevede, belirli süreli hizmet sözleşmeleri yaygınlık kazanacak, özel istihdam bürosu aracılığıyla işçi kiralanmasına izin verilecek, kıdem tazminatı fona dönüşecektir. Bunların sonunda da işçinin ücret, fazla mesai, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, izin parası, işsizlik parası, sağlık sigortası primi gibi bireysel, sendika üyeliği ve toplu iş sözleşmesi gibi kolektif hakları geriye gidecektir, gerçek budur. Bunlar işçiyi mutlu edecek hususlar değildir.
Ulusal İstihdam Stratejisi'nin bir başka hedefi kadınlar, gençler ve dezavantajlı grupların istihdamının artırılmasıdır. Evet, kadınların, gençlerin ve dezavantajlı grupların istihdamını artıralım, hiç itirazım yok. Türkiye'de mevcut durum itibarıyla bunca işsiz varken bay-bayan yeni işçiye ihtiyaç var mıdır? Siz milyonlarca insana iş buldunuz da yeni çalışanlar mı arıyorsunuz? Şu an en önemli göreviniz eşleri dul, çocukları, gençleri yetim bırakmamak olmalıdır. Kısa sürede şehit sayısı 500'e yaklaşmıştır. Bugün bölücü teröre verdiğimiz şehit sayısı neredeyse Kıbrıs Barış Harekâtı'nda verdiğimiz 498 şehit sayısına eşit hâle gelmiştir. Bu sebeple, enerjimizi başka noktalara yönlendirmeyelim. Esnek çalışma bugünün konusu olmamalıdır diyorum. Vatandaşımızın beklentisi de budur. Vatandaşın beklentisi teröre bir an önce son verilmesidir. Bakınız, esnek çalışma sonucunda işçi ayağa düşer, ülkemiz ucuz işçilik cenneti olur. Hele de dil bilmeyen milyonlarca göçmen nüfusun yaşadığı ülkemizde işçinin aç kalması dahi konuşulur hâle gelecektir.
Değerli milletvekilleri, iş gücü piyasasını esnekleştirebilirsiniz, gençlerin, kadınların istihdamını artıracağını iddia edebilirsiniz, anladım da çalışanların durumu ne olacak? Ülkemizin birinci ve acil olarak yapması gereken, el birliğiyle kayıt dışı istihdamın azaltılmasıdır. Esneklikle, uzaktan çalışmayla uğraşacağımıza, gelin, kayıt dışı istihdamı el ele vererek yok etmek için ne gerekiyorsa yapalım diyorum. Yasa çıkarılacaksa çıkaralım, MHP olarak tam desteğiz. Zira, kayıt dışı istihdam acıdır, zulümdür.
Bakınız, bizzat yaşadığım başka bir olayı burada anlatmak istiyorum: Kamu görevim sırasında, büyük bir sanayi kentimizde yerel denetim görevi sırasında iki katlı bayan konfeksiyon mağazasına denetime gittik. Çalışanların tamamı bayandı, bayan olması sebebiyle ben zemin katta kaldım, birlikte görev yaptığım 3 bayan arkadaş üst kata çıktılar, beraberinde 4-5 bayanla döndüler. Bayanların üst katta saklandığını öğrendim. Aylık prim hizmet belgeleri üzerinde yaptığım incelemede 5'inin de sigortalı olmadığını tespit ettik. Saklanma sebepleri sigortasız oluşlarıdır. Sigortalı çalışmayı kim istemez ama maalesef bu insanlar istemeye istemeye de olsa saklanmak zorunda kalmışlardır. Saklanmasalar ne olurdu veya şikâyet etseler ne olurdu? Ne olacağı gayet açıktır: Maaşa zam, işe son! Yıllarca çalıştığı hâlde 900 günü, 1.800 günü dolduramadığı için eşine aylık bağlanamayan yüzlerce eş vardır; üç beş günle ölüm aylığı bağlanamayanlar vardır kayıt dışı istihdam nedeniyle.
Değerli milletvekilleri, konuyla doğrudan ilgili olması bakımından bir hususun daha altını çizerek söylemek istiyorum: Ülkemizde iş kanunlarının çok katı olduğu, mahkemelerin hep işçinin yanında olduğu iddiası. Bakınız, ben iyi ki katı diyorum, her şeye rağmen iyi ki böyle diyorum; böyle olmasa, emin olun, Türkiye'de kurumsallaşmış işletmeler ve vicdanlı işverenleri ayırıyorum, bunların dışında işçi hakkı çok geridedir, ücret dışında da bir hakkı yoktur maalesef. Bu tür yerlerde ne çalışma sürelerinden ne fazla mesaiden ne ihbar ne kıdem tazminatından ne hafta sonu ne de bayram tatilinden bahsedebilirsiniz. Bakanlık uygulamaları da maalesef son yıllarda hep geriye gitmiştir. Bugün Türkiye'de yargı, işçinin yegâne güvencesi hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, bakınız, sadece bir işletmede 5 bayandan alınacak prim ve vergi en az 2 sigortalının maaşıdır. 5 bayanın sağlık güvencesi yoktur. Oturmaları için sandalye bile konulmadığını gördük. 5 bayanın da bu durumda emekli olma şansları yok denecek kadar azdır. İhbar tazminatından, kıdem tazminatından, izinden, işsizlik parasından, bunlardan bihaberdirler, emin olun bunların adlarını dahi bilmediklerini öğrendim. Maruz kaldıkları durumun insan haklarıyla, insan onuruyla hiçbir alakası yoktur. Bakınız, bu mağaza sahibinin bundan başka 2 konfeksiyon mağazası daha olduğunu öğrendik. Bir tarafta, şehrin göbeğinde sigortasız çalıştırılan garip, ürkek, korkak, sigortasız ve gayrisıhhi şartlarda da olsa evine ekmek götürmek derdinde olan kardeşlerimiz; diğer tarafta, 3 mağaza sahibi, zevk, sefa içinde hayat süren, devletin hiçbir şey yapamadığı, kul hakkı yiyen aymazlar.
Değerli milletvekilleri, aynı zamanda başka bir arkadaşımız da bu sırada büyük bir fason üretim yapan atölyeye gittiğinde çok sayıda sigortasız olması nedeniyle denetime müsaade etmediler ve arkadaşımız maalesef darbedilmek durumunda kaldı.
Merdiven altı dediğimiz üretim yerlerinde çalışanların çoğu kayıt dışıdır, ne vergi verirler ne de prim öderler. Burada söyleyelim: Atölye denen birçok yerde doğru dürüst ayrı bir bay-bayan tuvaleti bile olmadığını gördük. Acı gerçek budur. Mevcutları ıslah etmek, kayıt altına almak devlet olmanın bir gereğidir diyorum.
Burada samimi olarak kayıt dışını önlemek istiyorsanız bir önerim var Sayın Bakanım. Çalışana kendisini bildirme mecburiyeti getirelim. Çalışana kendisini bildirme mecburiyeti getirdiğimiz zaman, kayıt dışıyla hiç emek de vermeden çok ciddi şekilde mücadele edeceğimizi söylüyorum buradan.
Burada, kayıt dışını -istatistikleri de takip ediyoruz- şu kadar gerilettik, bu kadar gerilettik beyanlarının da toplumda fazla bir inandırıcılığı, karşılığı olmadığını da söylemek istiyorum.
Bu sebeplerle, kadın, genç istihdamını tabii ki artıralım ancak mevcut çalışanların, emekçilerin, alın teri dökenlerin anayasal, bireysel ve kolektif haklarını, sosyal haklarını da temin etmekten geri durmayalım diyorum.
Değerli milletvekilleri, özet olarak söylemek istediğim şudur: Çok sayıda çalışanın kişisel, kolektif, yasal haklarını temin etmeden, kayıt dışılığı önlemeden enerjimizi başka alanlarda tüketmeyelim; bunca problem varken yeni problemler, huzursuzluklar yaratmayalım diyorum. Avrupa'da şöyle, Avrupa'da böyle, Avrupa müktesebatı, falan, filan. Neyimiz Avrupalı ki bu Avrupalı olsun diyorum. Her iş bitti de sadece esnek çalışma mı kaldı diyorum. Avrupa'da kaçak sigortalı olabilir mi? Fiilî ücret ile bildirilen ücret ayrı olabilir mi? Yani ikili kayıt düzeni söz konusu olabilir mi? İşçinin, iznini, fazla mesaisini, bayram tatilini, yıllık iznini iç edebilir mi? İşçi on-on iki saat çalıştırılabilir mi? Hele de ücretsiz on-on iki saat çalıştırılabilir mi? Daha birçok husus. En son örneği Asil Nadir örneğidir, ortadadır.
Değerli milletvekilleri, Ulusal İstihdam Stratejisi'nin kaynağı nedir? Ulusal İstihdam Stratejisi'nin kaynağı uluslararası kuruluşlardır. Ulusal İstihdam Stratejisi ulusal değil, fikir babası küresel kuruluşlardır. Kısaca, moda deyimiyle, "yerli ve millî" değildir.
Bakınız, IMF'nin 4'üncü Gözden Geçirme Raporu'nda "Direktörler, artan bir esneklik getiren ve emek piyasasında kimi yapısal sorunlara hitap eden kapsamlı istihdam stratejisi hazırlıklarını memnuniyetle karşılamıştır." denilmektedir. Dünya Bankasının 2008 tarihli raporunda Türkiye'nin açık ekonomik ortamda esas politika olarak sıkı iş güvencesi kurallarını esnekleştirmesi ve istihdamın korunmasından vazgeçmesi önerilmiş, iş piyasalarının esneklik derecesinin artırılması, sözleşmesiz geçici işçi çalıştırılması gibi unsurların hepsinin birlikte uygulanması gerektiği belirtilmiştir. OECD'nin 2006 Türkiye İnceleme Raporu'nda "Türkiye'de kıdem tazminatı kaldırılarak işsizlik sigortası ön plana çıkarılmalıdır." önerisi yer almıştır. İşte, bu sebeple söz konusu tasarının millî, orijinal ve yerli olmadığını söylüyorum.
Ulusal İstihdam Stratejisi'nin güvenceli esneklik faslında "İşçiye gelir ve istihdam güvencesinin sağlanması firmanın rekabet gücünün korunmasına bağlıdır." denilmektedir. Buradan da bu suretle firmanın rekabet gücünün korunmasının amaçlandığı aşikârdır. Tasarının genel gerekçesinin başlangıcında ise güvenceli esneklik, iş gücü piyasasında esneklik ve güvencenin bir arada sağlanabileceği öngörülmektedir; "Güvenceli esneklikle bir yandan iş gücü piyasasının esnekleştirilmesiyle işletmelerin rekabet gücünün ve değişen koşullara uyum yeteneğinin artırılması hedeflenirken, bir yandan da iş gücü piyasasında yer alan kişilerin istihdam ve gelir güvencesinin sağlanması hedeflenmektedir." ifadesi yer almıştır.
Burada akla gelen ilk soru, öncelik işletmelerin mi olacaktır, yoksa işçinin mi olacaktır? Zira, işçiye gelir ve istihdam güvencesi ancak firmanın rekabet gücü elverirse geçerli olacaktır. Gelir ve istihdam, işverenin rekabet gücüne endekslenmiştir. Mevcut durumda ise iş güvenliğinin işverenin iki dudağının arasında olduğu bir ortamda işçinin fazla mesai, çalışma süreleri, yıllık izin, bayram izni, İhbar tazminatı, kıdem tazminatı gibi haklarının bile tam manasıyla temin edilemediği bir ortamda söz konusu esnek çalışma modeliyle işçinin söz konusu haklarının değil temin edilmesi, korunması bile mümkün olamayacaktır; kısacası, bireysel işçi hakları bile geriye gidecektir. Strateji Belgesi'nde iş gücü piyasasının yapısal sorunları olarak, yüksek tarımsal istihdamda yüksek çözülme yaşanmaktadır, iş gücü niteliği düşüktür, iş gücü piyasası katıdır, iş gücü maliyeti yüksektir. Belgeye göre, yüksek tarımsal istihdamda yüksek çözülme demek köyden şehre göç ve işsizlik demektir, böyle olunca da şehirler ucuz iş gücü deposu olmuş, iş gücü maliyeti zaten azalmıştır. Esnek model işsizliğin çözümüne hiçbir katkı sağlamayacaktır. Belgede aynen yer aldığı üzere, Türkiye ekonomisi 2002-2007 döneminde yüksek oranlı ve sürekli bir büyümeye, iş gücü piyasasında istihdamı artırmaya yönelik müdahalelere rağmen istihdamını beklenen ölçüde artıramamış, 2007 sonrasında ekonomik verilerin daha iyi olmadığı göz önüne alındığında istihdamın artması, hele hele de esnek modelle istihdamın artırılması, işsizliğin azaltılması mümkün olamayacaktır.
Bu arada, Meclisten geçen torba yasayla SGK'ya 2.600 denetmen kadrosunun ihdas edilmesinin de olumlu bir adım olduğunu ifade etmek istiyorum ancak denetmenlerin özlük haklarının da yeniden ele alınması gerektiğini söylüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)