GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:90
Tarih:17.05.2016

AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan dokunulmazlıklar hakkındaki Anayasa değişikliğiyle ilgili AK PARTİ Grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bugün tarihî bir oturuma hep beraber şahitlik ediyoruz. Türkiye'nin değişik süreçlerini beraber yaşadık, önemli kırılmaları son on dört yıl içerisinde beraber yaşadık, beraber imal ettik bu siyasi süreci. Son dönemde dokunulmazlıklarla ilgili dile getirilen iki farklı mesele öne çıktı. Bir tanesi, terörle ilgili faaliyetlerin vekillik sıfatı adı altında dokunulmazlık zırhına sığınarak âdeta dokunulmazlıktan kaynaklı hakların terör faaliyetlerine altyapı hazırlaması süreci oldu. Bir diğeri de şu muazzez grubu, AK PARTİ Grubunu, emektar, çalışkan, dirayetli grubu ısrarla, burada ağzıma almaya utandığım ifadelerle tahkir ederek, "Sizde şu dosya var.", "Sizde bu dosya var.", "Her türlü suç da var." diyerek olmayacak vicdansızlıkla bu gruba ithamlarda bulunuldu. Biz de hem terörle ilgili -tırnak içerisinde- ayarın bozulması hem de grubumuza yapılan bu ithamların, bir anlamda, doğru mu, değil mi test edilmesi için, arkadaşlar, bırakın Karma Komisyonu, bırakın zaman kaybını, hep beraber gelelim, mevcut tüm dosyaların dokunulmazlığını kaldıralım, el mi yaman, bey mi yaman görelim dedik. Özeti bu.

Değerli arkadaşlarım, dokunulmazlık, AK PARTİ'nin icat ettiği bir anayasal zırh değil; dokunulmazlık, AK PARTİ'nin Anayasa'ya eklediği bir madde değil.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Bülent Bey, 4 Bakanı da getirecek misiniz?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Dokunulmazlık, demokratik rejimlerde, çağdaş demokrasilerde her vekilin vekillik görevini yerine getirmesi için Anayasa'nın, bir anlamda milletin vekillere verdiği görev; dokunulmazlık, millî iradenin eksiksiz olarak Meclise yansıması, siyasi faaliyetlere yansıması için bizlere tanınan bir hak. Bu kurumu yani dokunulmazlığı -dediğim gibi- AK PARTİ getirmedi Anayasa'ya. Eski Roma'da olan bir ifade. Daha güncele geliyorum, 1876 Anayasası'nda olan bir ifade. Daha ötesi, 1924'te, 1961'de, hepsinde olan bir ifade. Dokunulmazlıktan bize bir fatura çıkaramazsınız. Dokunulmazlık anayasal sistem içerisinde bir haktır, vekillik sıfatını yerine getirmek için bir zırhtır ve bunun gereği yapılır arkadaşlar. Bizler, her anayasada olan bir ifadeyi bu dönemde ekstra bir değişiklik yapmadan bugüne kadar getirdik. Karar değiştirenler kimler, az sonra söyleyeceğim; kararı nasıl revize etmişler, onları az sonra söyleyeceğim.

Bakınız, değerli arkadaşlar, bu çalışmayı yaparken koca koca siyasetçilerin, hatta bazı genel başkanların "Kürsü dokunulmazlığından başka her şey kalksın." dediğini gördük. Bakın, değerli arkadaşlar, kürsü dokunulmazlığı vekillik görevini yapmak için ne kadar kıymetliyse, kürsüye ulaşma dokunulmazlığı da bir o kadar kıymetlidir. Siz "Kürsü dokunulmazlığı kalsın, diğer her şey kalksın." derseniz, yarın buraya gelme ihtimalini zayıflatma kapısını açmış olursunuz. O yüzden, dokunulmazlığın bizim açımızdan iki cephesi var: Bir, kürsü; iki, kürsüye gelme hakkı. Buraya gelirken farklı kurumlar, farklı örgütler birtakım gerekçelerle dokunulmazlığı kalkan vekilin kürsüye gelmesini engellerse bu kürsü dokunulmazlığının ne kıymeti kalacak? O yüzden, "Kürsü dokunulmazlığından başka her şey kalksın." demek abesle iştigaldir değerli arkadaşlar.

Bakınız, kaldı ki diğer grup başkan vekillerinin konuşmalarında, diğer hatiplerin ifadelerinde gördük ki kürsüden kaynaklı bir dokunulmazlık tartışması yok. Hiç kimse "Kürsüde sen bunu demişsin, o yüzden davan var. Kürsüde bunu demişsin, biz de bunu beğenmemişiz, o yüzden açılan bir dava var." demiyor. Mesele, dokunulmazlıktaki kürsü meselesi değil arkadaşlar, yoksa Karma Komisyon zaten kendi usulünde bu işleri görüşür ve karara bağlardı. Ancak, son dönemde, artan dokunulmazlık tartışmaları, -bir daha diyorum- grubumuza yapılan ithamlar ve terör faaliyetleri toplum vicdanında bir yara açtı. Şunu dedi insanlar: "Ey vekiller, biz sizi bizi temsil edin diye gönderdik." Zaten kavga eden, masa üstünde gezen, olmayacak bölünme ifadeleri kullanan insanlar vekil olmadan da bunları yapıyorlar. Terörle yapıyor, farklı kurumlarla yapıyor ama vekilden beklenti var. Siz bu milletin size verdiği emanetin, vekillik görevinin hakkını yerine getirmez, falanca örgütlerin, fişmanca grupların, hatta başka başka ülkelerin sözcüsü gibi davranırsanız bu halk size dur der. Dokunulmazlığın zerre kadar benim gönlümde kıymeti yok, benim de fezlekem var, kaldırılsın, "evet" oyu vereceğim ama mesele ne? Dokunulmazlık zırhı adı altında yapılan yanlışlıklara bu millet zaten kendi gönlünde dur dedi, dokunulmazlığı bu millet kaldırdı. Hafta sonu ben Çanakkale'deydim, hiç kimse bize "Dokunulmazlığı kaldırmayın." demedi, şehit annesi var, gazimiz var, evlatlarımız var; hepsi, "Nasıl olur da Apo'nun marşını Meclisin koridorlarında söyletirsiniz?" dediler bize. Değerli arkadaşlar, mesele, kürsüdeki konuşmalar değildir; mesele, canlı bombanın taziyesidir; mesele, halkı sokağa çağırmaktır; mesele, Diyarbakır'ın köyünde ölen 16 vatandaşımızı PKK'nın katlettiğini bilmesine rağmen utanmadan, sıkılmadan "PKK yaptı." diyememektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakınız, ısrarla, dokunulmazlığın kaldırılmasını saray darbesi gibi komik ifadelerle ifade edenler, dokunulmazlığı olmayacak operasyonların aletiymiş gibi söyleyenlere şunu söylemek istiyorum: Çok değil, birkaç ay önce, bugün dokunulmazlığa "Hayır." diyen partinin saz çalan genel başkanı, "Tüm vekillerin dokunulmazlığı kaldırılsın." diye açıklamalar yaptı, defaatle kürsüde söyledi, grupta söyledi, basın toplantısı yaptı. Yetmedi, 80 vekilini yanına aldı, Meclis Başkanına gitti, "Dokunulmazlıklarımızı kaldırın." diye dilekçe verdi, o dilekçeler hâlâ duruyor orada. Peki, AK PARTİ "Evet, kaldırıyoruz." deyince ne oldu? Aynı grup başkan vekili, aynı eş başkan dedi ki: "İntikam, öç alma girişiminin desteklenmesi bir hata." Ne oldu? Arada bir ay fark var, dün 80 kişiyle beraber dilekçe veriyorsun, bugün de "İntikam alıyorlar." diyorsun. Yetmiyor, "Bu hafta dokunulmazlığımız kaldırılabilir, kendi ayağımızla ifade vermeye gitmeyeceğiz." dedi. Bir daha diyorum: 80 tane imzanın hakkı hukuku ne oldu arkadaşlar?

Bakınız, yetmedi, şunu söylemek isterim, 7 Hazirandan sonraki öz güvenle -hani bir klasik şarap içen fare hikâyesi vardır ya "Getir o kediyi bana." diyen- dedi ki: "Adil şekilde yargılanacaksınız, koltuktan düştünüz diye sizi asacak hâlimiz yok." Şimdi, söylüyorum: Hiç korkmaya gerek yok, hiç darılmaya gerek yok.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Korkan sizsiniz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) - Sizden korkan sizden beter olsun.

BÜLENT TURAN (Devamla) - 80 tane vekiliniz imza verdi, hiç korkmayın, yargılanacaksınız arkadaşlar, başka bir şey değil.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hâkim misin lan sen?

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sizi tarih yargılayacak tarih.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, mesele dokunulmazlık değil demiştim. Devam ediyorum, bakınız, bir vekilin aracının bagajında dünya kadar bomba bulundu, sevkiyatta yakalandı.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Yalan, yalan!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Yalancısın, yalancısın!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Yalan!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Yalan mı, yalan değil mi...

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Adaleti gazeteler mi dağıtıyor?

BÜLENT TURAN (Devamla) - ...izin verin yargıya gidelim, yargı bunu ifade etsin arkadaşlar. Bunun yalan mı, değil mi olduğunu beraber göreceğiz.

Bir şey daha söyleyeceğim, siz bu ifadelere "yalan" diyorsunuz. Peki, bu da mı yalan, bu da mı yalan? Canlı bomba Ankara'da onlarca vatandaşımızı öldürmüş, utanmadan sıkılmadan o canlı bombanın taziyesine gidilmiş, terör örgütünü överek de, destekleyerek de "Sırtımızı oraya dayıyoruz." demişler. Bu da mı yalan arkadaşlar?

"Süresiz direniş" bu davet değil midir arkadaşlar? Sizin yetkilileriniz bu milleti sokağa çağırdılar, 52 kişi bir günde öldü arkadaşlar ve ölenlerin de büyük çoğunluğu Kürt gençleriydi. Bu da mı yalan?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sen öldürdün onları.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bizler dokunulmazlığın anayasal sistem içerisinde gerekli olduğunu ancak son dönemde terörle ilgili faaliyetlerde büyük bir istismara konu olduğunu, şehitlerimizin hatırı için, gazilerin hatırı için bunu yapacağımızı ifade ettik. Ancak, özellikle CHP'li arkadaşlarım "Sizde de o yanlışlık var, bu yanlışlık var." diye bir sürü ithamda bulunmuşlardı, biz de o yüzden hepsini kaldıralım dedik.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 4 bakan nerede?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Birini kaldırsaydık arkadaşlar, diyecektiniz ki: "HDP'yi yok ediyorsunuz, CHP'yi yok ediyorsunuz, falanca falan." diyecektiniz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yolsuzluk dosyaları var mı?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bir ayda 100 tane dosya hazırlandı, hepsi muhalefetin.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Diyoruz ki: Hiçbir partiye ön yargımız yok, hiçbir partiye ön reddimiz yok. El mi yaman, bey mi yaman! Ben de fezleke sahibiyim. Diyorum ki: Kaldıralım, hep beraber görelim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Bakanlar ne olacak, bakanlar? 4 bakan, 4 bakan!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 4 bakan!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, HDP'nin bu konudaki tavrını anlıyorum, anlayabiliyorum, size ne olduğunu anlayamıyorum! Size ne oluyor?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya, biz 4 bakanı soruyoruz.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Genel Başkan "evet" diyeceğim diyor, az önce konuşan hatibiniz "evet" ile "hayır" arasında bir şey söylüyor, her gün bir arkadaşınız çıkıyor, "'Hayır' diyeceğim." diyor. Daha biriniz çıkıp da "'Evet' diyeceğim." demedi.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Bülent Bey, biz "evet" diyeceğiz ama sizden kaç kişi "evet" diyecek, o belli değil.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bak soruyorum: CHP'den bir sürü arkadaş "'Hayır' diyeceğiz dokunulmazlığa." dedi, bir tanesi çıkıp da "'Evet' diyeceğiz." demedi. Varsa "evet" diyen haykırın, ben de buradan duyurayım. Var mı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Var, ben; "evet", "evet"

BÜLENT TURAN (Devamla) - Tanju Bey, bir. Var mı, var mı arkadaşlar?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Gizli oylama, gizli, gizli.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Grup kararı almak yasak ya.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) Açık oylama yapalım, açık; el mi yaman bey mi yaman görelim.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, CHP'nin hayatında, hatıratında çok üzücü hatıralar var, bunların da büyük çoğunluğuna siz üzülüyorsunuz, bundan rahatsız oluyorsunuz; darbeler var, vesayet var, Deniz Gezmiş idamları var, var da var.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kendi grubuna söyle, kendi grubuna!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir yanlış daha yapmayın, bir yanlış daha yapmayın. CHP'li arkadaşlara sesleniyorum; bu ülkeyi seven, teröre "dur" diyen, bizdeki ithamlar var mı yok mu öğrenmek isteyen iyi niyetli CHP'lilere soruyorum, diyorum ki: "Evet" derseniz referanduma gitmeden meseleyi çözerek...

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Kendi grubuna bak, grubuna!

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 4 bakan nerede?

BÜLENT TURAN (Devamla) - ...herkesin dokunulmazlığını, AK PARTİ'nin de CHP'nin de HDP'nin de MHP'nin de kaldırırız, hep beraber yolumuza devam ederiz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 4 bakan nerede?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız değerli arkadaşlar, kaldı ki bununla ilgili CHP'nin Genel Başkanının açıklamaları var, onlara da bakalım. Diyor ki: "Dokunulmazlıklar kaldırılsın, hepimiz yargıya gidelim."

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hepimiz. Hepimiz gidiyor muyuz, 4 bakan gidiyor mu?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Arkadan bakan bakanlar gidiyor mu?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Geçiyorum, yorum yapmayacağım bile. Diyor ki: "CHP'den sürpriz hamle." Hamleye bak! "Dokunulmazlıklar kaldırılsın." Hamle bu. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Alkışı kesmeyin de devam edin.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Tabii, tabii, doğruyu söylediğiniz sürece.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Diyor ki: "Dokunulmazlıkları referandum yapalım." Şimdi, referanduma geçtik. Yine devam ediyorum: "CHP karıştı, 'hayır' oyu vereceğiz." Hadi alkışlayın bakalım, hadi alkışlayın! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Bakın, şu an 3 partinin de siyasi tavrı net, "evet" diyen var, "hayır" diyen var.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Grup olarak karar alamazsınız.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Net olmayan, kafası karışan, topluma ne dediği belli olmayan, her gün başka söyleyen bir parti var.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Sizsiniz.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bu da Mustafa Kemal'in partisine yakışmıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aha burada, aha burada.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Gelin, tavrınızı netleştirin arkadaşlar.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 4 bakan, 4 bakan! Bülent Bey, hepsini kaldıralım.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız, kıymetli arkadaşlarım, mesele, az önce söylediğim gibi, özellikle terörle ilgili çalışmalarda, faaliyetlerde bu milletin bize verdiği görevler var, bize verdiği onurlu işler var. Biz, AK PARTİ'nin 316 vekili ortak imzalayarak bu teklifi buraya getirdik ve zaman kaybetmemek için, usul ekonomisi gereği Karma Komisyonda değil, burada hemen bu işi yapalım dedik. Hiç kimseden korkumuz yok, alnımız açık, bu grupta korkacak, sıkılacak, darılacak asla bir şey yok.

"4 bakan, 4 bakan, 4 bakan" diyorlar. 4 defa söyledim, 44 defa da söylerim, "4 bakan" diye ifade edilen eski bakanlarımızın şu an dokunulmazlığı yok zaten; komik olmayın, komik olmayın, şu an yok.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yargılanıyorlar mı, kapattınız burada işte. Yapma ya, yapma böyle.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Allah'tan kork, Allah'tan kork!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Onun dışında, istediğiniz şikâyeti verin, istediniz savcıya gidin, onların dokunulmazlığı yok arkadaşlar.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Kapattınız burada, yargıya mı gittiler? E, siz vermediniz, yargılatmadınız.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Onun dışında, o bakanlarla ilgili komisyon kurulmuş, çalışmalar beraber yapılmış, hukuki ve siyasi süreleri bitmiş, hâlâ onu söylüyor olmanız çok garip ve komik diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, az önce ifade ettiğim hani Tolstoy'un "İnsan bozulduğu zaman ne kadar korkunç bir yaratık olur." dediği bir ifade var ya... Roboski'deki malum mesele olduğunda...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Nedir malum mesele?

BÜLENT TURAN (Devamla) - ...herkesi ayağa kaldırdık, üzüldük, dertlendik, komisyon kurduk, oralara gittik...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Katliam bu, katliam.

BÜLENT TURAN (Devamla) - ...beraber çalışma yaptık. Ancak, bir daha diyorum, Diyarbakır'ın o köyünde, Tanışık köyünde üç gün önce bomba patladığında herkes PKK'nın adını ağzına almadan sadece usulen bir başsağlığı diledi. Bakın, bir şey söyleyeceğim, bugün bizim bakanlarımız, arkadaşlarımız oradaydı arkadaşlar, hepsi ifade ediyorlar, mesele net. Sizin yaptığınız yanlışlara sadece Meclis "dur" demeyecek, bu halk da "dur" diyecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kürtler, Kürt kardeşlerimiz birçok sorununu çözdü, birçok sıkıntısını aştı ama Kürt kardeşlerimiz PKK sıkıntısını da aşacaklar inşallah. Göreceksiniz oradaki bu halkın bu işe "dur" demesi, engel olması günden güne artacak. Şırnak ile Çanakkale'nin kaderinin, Hakkâri ile Tekirdağ'ın kaderinin aynı olduğunu, bu ülkede bir ve beraber yaşayacağımızı cümle âleme gösterecek insanlar. Bakınız, 13 cenaze 60 kilo olarak kaldırıldı. Yazık, yazık, poşetlere koydular, 13 cenaze şu hâlde gömüldü arkadaşlar. Çok üzüldüğüm bir şey var, malum yapılardan bir tane PKK'ya karşı "Yazıklar olsun!" denmedi, bir tane söylenmedi. Ve daha öte bir şey söyleyeyim size, o köyde öğrendik ki insanlar PKK'nın 15 ton hazırladığı bombaya "Geçemezsin, patlatamazsın, yapamazsın." dediği için o köyü patlattılar arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer o köyde o bomba patlamasaydı, Allah korusun, belki 16 kişi değil 26 kişi, 106 kişi ölecekti. O köylüleri PKK katletti ama çıkıp yüreklice "PKK" demediniz. Kandil'den izin almadan konuşamayan insanların buraya çıkıp bize "saray darbesi, saray darbesi" demesi... "Hadi oradan!" diyorum sadece. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Sizin "saray" diye ifade ettiğiniz bizim başımızın tacı. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Sizin "saray" diye ifade ettiğiniz bu milletin helal oylarıyla, çocukluğundan beri gençlik kolları, ana kademe, belediye başkanlığı, il başkanlığı, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı hep seçilerek gelmiş, hep seçilerek gelmiş. Bu ülkenin demokrasisine katkı sağlamış, yatırımına katkı sağlamış, bu milletin bağrında o biçim bir yer bulmuş farklı bir insan. Siz kızdığını düşünüyorsunuz, biz üşenmiyoruz, gücenmiyoruz.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Biz kasetle genel başkan değiliz.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Biz kurucu olan Genel Başkanımızla istişare ederiz, "Onu sevmeyin." diyemeyiz insanlarımıza, severiz, beraber yol yürürüz. Sözünüzün toplumda karşılığının olmadığının en güzel sözü bu. Seçimden önce "Saray" dediniz, "lüks" dediniz, "israf" dediniz, olmayacak şeyler söylediniz.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Doğru değil mi?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Millet sizi ciddiye bile almadı, yüzde 52 Cumhurbaşkanımıza, yüzde 50 AK PARTİ'ye oy verdi ve yola devam etti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) On dört yıldan beri oyunu arttıramayan tek parti şurası, on dört yıldan beri oyunu arttıramayan tek parti burası. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın değerli arkadaşlar, bugün çok kötü bir grup konuşmasına şahitlik ettik. Ben utandım dinlerken. Ümit ediyorum aranızda utananlar da vardır. Hiçbiri utanmayacak değil herhâlde, mutlaka utananlar vardır, rahatsız olanlar vardır diye düşünüyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Biz yolsuzluk yapmadık utanalım, hırsızlık yapmadık utanalım!

BÜLENT TURAN (Devamla) - O konuda şunu söyleyeceğim: Alın oradan kasetle gelen Genel Başkanı, kim olursa olsun başkan, "Mustafa Kemal'in hatırası var, İnönü'nün hatırası var, tarihin hatırası var." deyip zaten bu oyu alır, hiçbir katma değeri yok. Ama bari ağızlarını biraz ayarlasınlar da, küfretmeden, hakaret etmeden, topluma örnek bir konuşma yapabilsinler.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Siz onu grubunuza söyleyin!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu parti, bu Genel Başkan, bu grup konuşması, bu Mecliste okunamayacak ifadelere bugün şahitlik etti. Ben utandım, üzüldüm.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Siz o yaptıklarınızdan utanın, yaptıklarınızdan!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Dokunulmazlık meselesine geri dönmek istiyorum. Dokunulmazlık, özetle, anayasal sistem içerisinde vekillerin vekillik görevini yapması için bir haktır, ancak terörist faaliyetlere, yanlış işlere zırh olsun diye bir kalkan değildir. O yüzden de Karma Komisyona gerek kalmaksızın, usul ekonomisi gereği, hep beraber gelelim ve şu an bizde olan tüm fezlekeleri kaldıralım diyoruz.

"Yarın ne olur?" dedi arkadaşlar, "Yarın ne olur?" Karma Komisyon orada, toplanır, gereğini yapar. Bizler, dokunulmazlık zırhının kötü niyetle kullanılmasını, yanlış yere vesile olmasını istemediğimizden dolayı bunu söylüyoruz.

Değerli arkadaşlar, CHP'nin bu süreçte belirleyici parti olduğunu düşünüyorum. Siz "evet" derseniz dokunulmazlık kalkar, "hayır" derseniz kalkmaz. Tarihî vebal üzerinizde. Nerede yer alacağınızı, nerede görev alacağınızı tüm kamuoyu bilecek. Ancak "Dokunulmazlıklar kalksın." derseniz alkışlayacağız sizi, hep beraber yargıya gideceğiz. "Dokunulmazlık kalkmasın." derseniz de her gün size, niçin bunu dediğinizi, kimlerle beraber olduğunuzu herkese, köy köy, kasaba kasaba anlatacağız.

Değerli arkadaşlarım, dediniz ki: "Dokunulmazlık gündemi yoktu." Dokunulmazlık gündemi vardı, yoktu falan değil. "Yok." diyen arkadaş vardı ya, ona diyorum ki: Bir şehit annesinin evine git, o gündem var mı, yok mu gör; bir gazinin evine git, o gündem var mı, yok mu gör...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İmralı'ya giderken?

BÜLENT TURAN (Devamla) - ...bir mazlumun yanına git, bu gündem var mı, yok mu, gör. Mesele kürsü dokunulmazlığı değildir, mesele vatan savunmasına ihanet eden insanların yargı önüne çıkmasıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)