| Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 03.06.2016 |
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
AKP hükûmetlerinin en temel özelliği, yerli kaynaklara dayalı üretim karşıtı politikalar izlemeleri ve uygulamalarıdır. Ekonominin tüm sektör ve alanlarında bunun etkisini görebiliriz. Enerji üretimi de bunun bariz örneklerinden bir tanesi. Biliyorsunuz, Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda 25 öncelikli dönüşüm programına yer verildi. Birisi de yerli kaynaklara dayalı enerji üretim programıydı. Ayrıntılı bir de eylem planı yayımlandı.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Bir de kesinti planı var, kesinti.
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Türkiye'nin sürekli artan enerji ithalatının cari işlemler dengesi ve enerji arz güvenliği üzerinde oluşturduğu baskıdan bahisle, yüksek ve istikrarlı büyüyebilmek için yerli kaynakların enerji üretim amacıyla değerlendirilmesi ve bu suretle enerjide dışa bağımlılığın azaltılması hedef olarak belirlenmişti. Bu, yıllardır bilinen ve tekrarlanan bir gerçektir. AKP de bu gerçeği yıllardır tekrarladı, durdu ama bu bir türlü sonuca ya da bir çare üretimine götürülemedi. Bırakın çare bulmayı, yerli üretimin enerji ihtiyacını karşılama oranı yüzde 32'lerden yüzde 26'lara geriletildi. Sözüm ona, dönüşüm programına göre, 2012 yılındaki yüzde 27'lerde olan bu oran, 2018 yılında yüzde 35'e çıkarılacaktı. Gerçi söylenen dünde kaldı, söyleyen de indi; yeni binen de artık "Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım." deyip işin içinden sıyrılmaya kalkabilir. Bugün gelinen noktada, Türkiye, dünyada enerjide dışa bağımlılığın en yüksek olduğu ülkelerin başındadır.
Elektrik üretimine bakacak olursak: Evet, Türkiye'nin elektrik üretimi yaklaşık 2 katına çıktı ancak elektrik üretiminde kullanılan kaynakların bileşimine baktığımızda, yerli kömürün yerini önemli ölçüde ithal kömürün aldığını görüyoruz. Yerli kömürün payı yüzde 30'lardan yüzde 14'lere düştü, aradaki fark ithal kömürle karşılanıyor. Hidrolik kaynakların payında kayda değer bir artış yok, yenilenebilir enerji potansiyelimizin ve arzu ettiğimizin çok çok gerilerinde kaldı. Yabancı kaynak bağımlılığımız bu alt sektörde de gittikçe artmaktadır.
Tüketim konusunda da önemli sorunlar yaşıyoruz. Bugün, elektrik dağıtım ve tüketimi 21 bölgeye bölünmüş ve her bir bölgenin bir dağıtım şirketine teslim edildiği bir yapı içerisinde gerçekleşmekte. Türkiye'de elektrik kesintisi olmayan bölge yok denecek kadar az. 21'inci yüzyılda yaşamın tüm alanlarında elektrik bağımlılığının mutlak bir hâl aldığı bir dünyada elektrik kesintileri yaşanmasının izah edilebilir bir tarafı da yoktur.
Bugün, elektrik kesintilerine baktığımızda ve bunlardan en fazla payını alanın da seçim bölgem de olan Adana olduğunu görüyoruz. Elektrik kesintilerinin en fazla yaşandığı bölge ki nisan ayında iki gün içerisinde 86 elektrik kesintisinin olduğunu, yine bir günde 117 mahallede elektrik kesintisinin uygulandığını ki bunların içerisinde bölgenin en büyük hastanesi olan Balcalı Hastanesi ve yine, çok büyük bir üniversitemiz olan Çukurova Üniversitesi yerleşkesinin de olduğunu maalesef görüyoruz ve günlük ortalama 40 bölgede planlı olarak kesintinin yapıldığını, arızaları ve plansızları da dikkate aldığımızda bu sayının çok daha arttığını görüyoruz. Sadece burada değil, Osmaniye'de, Mersin'de, Hatay'da aynı şeyler var.
Bu konuda acil önlemler alınması ve elektrik kesintilerinin yaşanmadığı aydınlık günler dileğimle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)