GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:101
Tarih:14.06.2016

MHP GRUBU ADINA ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, kanunla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Sayın İsmet Uçma'nın dileklerine katılmamak mümkün değil, kendisine teşekkür ediyoruz buradan ama tabii ki kullanılan dil çok önemli, niyet çok önemli yani söylemlerin bir adım ötesinde gerçekten içten isteme önemli; bunun için de dilin kullanımı önemli.

Birinci Oturumda, özellikle Meclisin çalışmasına yönelik olarak, buradan, AKP'li arkadaşlardan bir tanesinin kullandığı dili ben burada sizlerle paylaşmak istiyorum: "Eğer gece geç saatlere kadar çalışır, kanunu bitirirsek Genel Kurulu çalıştırmayacağız yoksa çalıştıracağız." şeklinde, emir kipiyle, baskın bir otoriter dili kullanma, aslında, demin ortaya çıkan, hepimizin şahitlik ettiği olayları hazırlayan zeminin de ilk öncüleri oluyor. Onun için, burada, özellikle kullanılan dile çok dikkat edilmesi gerekiyor.

Tabii ki hepinizin ramazanınızı kutluyoruz bu arada, hayırlarla, sağlıkla, sıhhatle, güzel şeylerle beraber gelsin ama ramazan ayında da tutulan oruçlar sonucunda karnın doyması lazım yani yeterli gelire de sahip olmak lazım.

KAMU-SEN'in yaptığı bir araştırmayı ben buradan paylaşmak istiyorum: Yapılan araştırmaya göre, 2016 yılında 4 kişilik bir ailenin iftar yapması için gerekli olan -iftar ve sahur dâhil- günlük tutarın 59 lira olduğunu paylaşmak istiyorum. Bu, bir aylık baktığımızda 1.712 TL ediyor. Yani 4 kişilik bir ailenin yalnızca iftar için harcaması gereken miktar bu kadar. Özellikle 2016 ortalama memur maaşının 2.575 lira olduğunu da düşündüğümüzde, bunun bu maaşla bu iftarı ve sahuru nasıl çıkartacağını ve diğer harcamalarını nasıl yapacağını da sizlerin vicdanına bırakmak istiyoruz. 2013 yılında 4 kişilik bir ailenin harcamasının 1.168 TL olduğunu ve bunun 2016'da 1.712'ye çıktığını hesaplamalara göre bulduğumuzda artışın yüzde 47 olduğunu görüyoruz. Ama 2013'te ortalama memur maaşının 2.087, şimdi de 2.575 lira olduğu bir dönemde maaş artışının da yüzde 23 olduğunu söylediğimizde yani fiyat artışının maaşların neredeyse 2 katı üzerinde olduğunu da buradan paylaşmak istiyoruz. Onun içindir ki, burada Maarif Kanunu'nu geçirirken, çalışırken burada temel olan öğretmenlerin, itici, ana aktör olan öğretmenlerin maaşlarını da gündeme getirmek istiyoruz. Öğretmenlerimizin hak ettiği ve verilmesi gereken 3600 ek göstergenin de mutlaka verilmesi gerektiğini ve hayat standardında bir tık daha ileriye yönelik rahat nefes alabilecekleri imkânların sağlanması gerektiğini de buradan paylaşmak istiyoruz.

Evet, üzerinde tartıştığımız kanuna gelince, bakıyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarıyla eğitim sektörü, özellikle eğitimde artık kasıtlı bir kötüye gidişin çabalarının olduğunu da buradan paylaşmak istiyoruz. Eğitimde gerçekten her şeyin sıfırlandığını çünkü eğitim denilen şeyin artık işe yaramaz hâle geldiğini Adalet ve Kalkınma Partisinin gözler önüne serdiğini görüyoruz çünkü çocuklar çalışıyor çalışıyor, sınavlara giriyor, elde ettikleri başarının ileriye yönelik bunların geleceklerinde olumlu bir katkı sağlamadığını hep birlikte görüyoruz. Üniversite sınavlarına giriyorlar, bir üniversiteyi kazanıyorlar, mezun olduktan sonra bu eğitimin hiçbir işe yaramadığını görüyoruz çünkü aldıkları eğitim işe girmede kendilerine bir avantaj sağlamıyordu. Sınavlara giriyorlar, işte, KPSS sınavlarına giriyorlar, ALES sınavlarına giriyorlar ama görülüyor ki bu eğitim sisteminde bu girdikleri sınavlar da kendilerinin gerçekten istedikleri alanlarda iş bulmalarında yardımcı olmadığını görüyor çocuklar ve buradan da görüyoruz ki artık bu sistem çalışmıyor, on dört yılda bu sistemin Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle ne hâle getirildiğine de hep birlikte şahitlik ediyoruz. Yani şimdi, baktığımızda, artık Adalet ve Kalkınma Partisi diyor ki: "Biz Millî Eğitimin yerine kendi sistemimizi kurmak istiyoruz, kendi paralel sistemimizi kurmak istiyoruz." Yani "paralel" olarak ifade edilen bir yapıya ek olarak ikinci bir paralel çizgi çiziliyor burada; devlet eğitim sistemine, özellikle Millî Eğitim Bakanlığına alternatif olacak bir sistemin inşası burada söz konusu. Devlet niye vakıf kurar? Zaten Millî Eğitim Bakanlığı gibi gerçekten devasa bir sistem var elimizde. Acaba on dört yılda bu sistem nasıl işletildi? İşte, istatistikler ortada, on dört yılda gelinen nokta ortada, on dört yılda okulların kalitesi ortada, on dört yılda uluslararası arenada elde ettiğimiz başarılar veya başarısızlıklar ortada, on dört yılda inovasyon merkezlerinin veya yenileşme merkezlerinin durumu ortada, on dört yılda işte, uluslararası boyutlarda kalite ölçeğinde üniversite sıralamaları ortada. Bütün bunları daha iyi bir hâle getirme bir yanda dururken, buna yönelik bir çaba olması gerekirken, ama bir bakıyoruz ki tekrar, bir Maarif Vakfı kurma yönünde alelacele çabaların gündeme getirildiğini görüyoruz.

Hakikaten devlet niye vakıf kurar? O kadar çok vakıf var ki bunlar yetmiyor mu? Yani bir de özellikle 4 kişinin Cumhurbaşkanı tarafından atandığı, 3 kişinin Bakanlar Kurulu tarafından atandığı ve atandıktan sonra ilelebet, 72 yaşına kadar görev yapacakları bir vakıf bu. Ana direkleri bu 7 kişi oluşturuyor. Gerekçe ne? Aslında bunun mantığının izah edilmesi lazım.

Bakan Bey bu vakfın kuruluş amacı olarak diyor ki: "Maarif Vakfıyla okullarımızın gelişiminin önündeki engelleri kaldırarak, yurt dışında benzer yapılarla rekabet edebilecek esnek ve güçlü bir yapıyı oluşturmak istiyoruz." Yani burada, on dört yıllık AKP iktidarına baktığımızda, hakikaten yurt dışında ve bütün dünyada güçlü bir yapıyı oluşturabilmede bir tek Maarif Vakfı mı kaldı? Acaba dış politikaya baktığımızda Dışişleri ne yaptı? Özellikle sıfır sorunla yola çıktık, şu anda nasıl bir politikayla karşı karşıyayız? Dostumuz kaldı mı?

"Çözüm süreci" dedik ama şu anda her gün vatan evlatlarını şehit veriyoruz. Yani bu nasıl bir iştir?

"Ben yaptım, oldu." düşüncesiyle, "Ben her şeyi biliyorum.", "Bütün 'en'ler benim bünyemde toplanmış.", "Ben", "ben", "ben" zihniyetiyle nereye kadar varacağız?

Onun için, diyoruz ki -demin Sayın İsmet Uçma'nın dediklerine katkı sağlamak için de- gelin, "Ben yaptım, oldu." mantığını bir kenara bırakarak, hep birlikte, ortak kararla, eğer ortak bir vizyon oluşturulmak isteniyorsa muhalefetin de sözlerinin gerçekten dikkate alınması hâliyle bir yapı oluşturarak, bir çalışma ortamı oluşturarak bunun o şekilde gündeme getirilmesi lazım. Yoksa, hani "Biz yaptık. Biz böyle yapıyoruz efendim; beğenmiyorsanız bizden sonra gelir, değiştirirsiniz." mantığıyla bu iş yürümez. Devlette süreklilik vardır, yani siz gidersiniz -tabii ki gideceksiniz- bir başkası gelecek ama bu devletin devam etmesi gerekiyor. Onun içindir ki "Biz yaptık, oldu. Yeni gelen iktidar değiştirir." mantığının bırakılması lazım çünkü bu bir vebal meselesidir. Vebal altında kalıyorsunuz. Yani, şu anda yaptığınız bu uygulamalar yarın aynı şekilde size dönecektir. Yarın bu nesil, bu genç nesil, bu gelecek nesil sizi anarken nasıl anacaktır, bunlara da dikkat edilmesi lazım.

İşte, deniliyor ki: "Okulların -veya eğitim sisteminin- gelişiminin önündeki engeller kaldırılacak." Biz de buradan diyoruz ki: "Bu eğitimin önündeki en büyük engel sizsiniz, gerçekten, sizin uyguladığınız politikalar artık. Yani eğer siz bu yanlış politikalarınızı, bu "Ben her şeyi biliyorum." politikalarınızı bir kenara bırakırsanız, uzlaşmacı, karşı düşünceye saygı duyan, onlara önem veren bir zihniyetle bu tartışma ortamları veya komisyon çalışmalarını gündeme getirirseniz, gerçekten, bu yanlışların önüne de geçilecektir.

Şimdi soruyoruz: Okullarda kaliteyi artırmak istediniz de biz mi engel olduk, muhalefet mi engel oldu, Milliyetçi Hareket Partisi mi engel oldu? Kaliteli öğretmen yetiştirmek istediniz de biz mi engel olduk? Eğitim fakültelerinde program yenileşmesi yapacaktınız da biz mi engel olduk? Yani, çocuklar sınavlara giriyorlar da uluslararası sınavlarda başarılarının düşük olmasına muhalefet mi sebep oluyor? Sözleşmeli, ücretli öğretmenleri atayacaksınız da -75 bin ücretli öğretmen şu anda görev başında- onları kadrolu atayacaksınız da muhalefet mi engel oluyor? Sormak istiyoruz. Doğu Anadolu'da şu anda eğitim yapılamıyor yani şu andaki okulların durumu içler acısı hâlde. Peki, bu eğitim yapılamama hâline Milliyetçi Hareket Partisi veya muhalefet mi engel oldu? İşte, birkaç yıl önce "çözüm süreci" adıyla getirdiğiniz, gerçekten ucunu bucağını göremediğiniz, bir önceki oturumda da karşılıklı olarak suçlamalarla, muhalefeti suçlamaya çalıştığınız "Siz o PKK paçavralarının altında oturdunuz.", "Yok, siz yaptınız." şeklindeki suçlamalarla gündemi kurtarmaya yönelik tartışmaları gündeme siz getirdiniz. "Çözüm süreci" adı altında, yangından mal kaçırırcasına, alelacele, gizli kapaklı yapılan görüşmeler ve sonunda da ortaya çıkan durumlar sonucunda utanan siz oldunuz yine.

Bakın, gelen bu şehitlerin vebali altındasınız, bunun hesabını veremiyorsunuz. Ne kadar çalışmalar yapsanız da, şehit cenazelerine katılsanız da o yüreği kırılan anaların, toprağın altına giden şehitlerin hesabını veremeyeceksiniz. Bunun için diyoruz ki: Bir an önce gelin, "Ben yaptım, oldu."yu bırakıp alternatif veya paralel eğitim sistemi yerine... Gerçekten düşünen, araştıran bir kültürün yerine biat kültürünü baz alacak, başat alacak bir sistemi kurmanın telaşı içerisinde olmayın lütfen.

Hepimizin evlatları var. Eğer bu ülke batarsa, bu gemi batarsa hepimiz batarız. Onun için diyoruz ki: Lütfen, bunlar son çırpınışlarımız olmasın artık ve yaptığımız hataları bir daha tekrar etmemek için buraya getirdiğimiz bütün kanun teklif ve tasarılarını bir kez daha gözden geçirelim çünkü "pardon" deme lüksümüz yok artık. Yani "Biz yaptık, sonra olmadı.", "Kandırıldık, bilemedik." şeklindeki ifadelerin herhangi bir geçerliliği ve güvenilirliği yok. Onun için tekrar ediyoruz, diyoruz ki: Lütfen, bu kurulan vakıfların da artık gözden geçirilmesi lazım, denetlemelerinin yapılması lazım.

Diyoruz ki: Artık siz bu işi beceremiyorsunuz. Lütfen, hiçbir şeyi de alelaceleye getirmeyin. Bunun içindir ki bu kanun tasarısının tekrar görüşülmesi lazım ve eğitim sisteminin daha fazla yara almaması için de bundan sonra daha dikkatli davranılması gerekiyor.

İşte, bu yasa tasarısıyla, Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'yla gerçekten eğitime de artık son çivi çakılmış olacak, öyle görüyoruz çünkü bakıldığında merkezinin İstanbul'da olması hedefleniyor. Peki, merkez niye İstanbul'da olur? Bunun açıklanması lazım. Eğer Millî Eğitim Bakanlığı Ankara'da, bu işin beyni burada ise neden burada değil de İstanbul'da? Bunun da cevabının verilmesi gerekiyor.

Ayrıyeten, okul öncesinden üniversite eğitimine kadar tüm eğitim süreçlerinde burs verecek; okul, eğitim kurumu, yurt gibi tesisler açacak ve ayrıyeten bu kurumlarda görev alabilecek eğitmenleri yetiştirecek; araştırma, geliştirme çalışmaları, yayınlar, metotlar... Yani bakıyoruz, o zaman Millî Eğitim Bakanlığı ne iş yapacak? Soruyoruz. Talim Terbiye ne iş yapacak? YÖK ne iş yapacak? Birilerinin bize bunları izah etmesi lazım. O zaman, Sayın Bakana soruyoruz: Siz ne iş yapacaksınız Sayın Bakan? Bunların da izah edilmesi lazım. Eğer bu vakıf Millî Eğitim adına her şeye karar verecekse, programları yapacaksa o zaman hiçbirine ihtiyacımız yok, o zaman bu vakıf yönetsin, her şeyle bize o zaman yol göstersin. O zaman soruyoruz: Gizli niyet ne burada? Bunun anlatılması lazım bize, bunun verilmesi lazım.

Yani bu tasarı yasalaşırsa daha önce yandaş, yoldaş, sırdaş cemaatlerle yapılan anlaşmalar sayesinde delik deşik olmuş olan eğitim sistemi gerçekten daha beter hâle gelecektir. Atatürk'ün Tevhid-i Tedrisat Kanunu'yla eğitim öğretim birliği sağlayarak vatandaşlık bilinci çerçevesinde devletin bilincinin, birliğinin sağlandığı, tek dil, tek bayrak, tek devlet, tek millet hedefinden bu iktidar döneminde acaba vazgeçilmeye yönelik temeller mi atılmaktadır? Bunları da sormak istiyoruz. Çünkü birkaç yıldır üzerine basarak sorduğumuz ve cevap alamadığımız, hâlâ da cevap alamadığımız Kürtçe eğitim verilen okullardan hâlâ hiçbir haber yok. Bunlar neredeyse diploma verir hâle geldiler, eğitim veriyorlar ve bu sistemin hâlâ devam ettiğini de görüyoruz.

Diyoruz ki artık kurumlar çalışamaz hâle geldi. Acaba Cumhurbaşkanlığının emrinde yeni bir bakanlık mı, yeni bir Millî Eğitim Bakanlığı mı ihdas edilmeye çalışılıyor? Bunları sormak istiyoruz. Acaba yine Millî Eğitim Bakanlığı baypas edilecek ve devletin denetiminden çıkarılacak olan eğitim sistemi de direkt olarak sarayı mı bağlanacaktır? Bunları sormak istiyoruz.

Ama şunu vurgulamak istiyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti devleti gerçekten güçlü; her bir çocuğunun eğitimini sağlayarak hem yurt içinde hem yurt dışında hem de uluslararası alanda Türkiye'yi en iyi şekilde temsil edecek nesli yetiştirmede hem önemli bir güce sahip hem niteliğe sahip. Burada gerçekten burayı şereflendiren çok önemli, çok iyi yetişmiş arkadaşlarımız var. Bunların her biriyle zaten bu görevlerin yapılabileceğini de bizler görüyoruz. Onun için diyoruz ki buradan, bu vakfın tekrar çok iyi bir şekilde düşünülmesi gerekiyor.

Bu vakıf kime karşı sorumludur? Yani vakıf kuruluyor ama bu vakfı kim denetleyecek? Mali olarak veya yaptığı işleri gerçekten Türkiye Cumhuriyeti devletinin politikaları çerçevesinde mi yapıyor yoksa bunun dışında başka işler mi yapıyor? Bu denetimleri yapacak olanlar kimler? Onun için bunları da biz sormak istiyoruz. Sorumluluk alanı nedir bu vakfın? Bunların da açık, net olarak verilmesi gerekiyor.

Yine bakıyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisi birçok şeyi söylüyor ama on dört yıldan beri hayal ürettiğini de görebiliyoruz. Yani, vadeden; hem gençliğe vadeden hem ülkeye vadeden hem de 2023 ve 2053 vizyonlarıyla vadeden, umut tacirliği yapan bir iktidarla karşı karşıyayız. Onun için diyoruz ki artık bırakın bu hayalciliği, Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçek verileri çerçevesinde çok daha planlı, programlı bir şekilde millî eğitimin hedeflerinin belirlenmesi ve bu hedeflere ulaşması için de gerçekçi politikaların üretilmesi gerekiyor. Sonunu görmediğiniz yola lütfen girmeyin, heba edilecek ne bir paramız var ne de bir gencimiz var.

Teşekkür ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)