| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 15.06.2016 |
HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'yla ilgili söze başlamadan önce Maide suresi 8'inci ayette çok dikkat çekici bir ölçü vardır, hepinize hatırlatmak isterim: "Bir kavme, bir topluluğa olan öfkeniz, kininiz sizi adaletten uzaklaşmaya sevk etmesin." der. (AK PARTİ Malatya Milletvekili Nurettin Yaşar tarafından alkış)
BAŞKAN - Sayın Yaşar, lütfen...
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Söz alkışı hak ediyor olabilir ama umarım yaptığımız işler de tercihlerimiz, kararlarımız da alkışı hak edecek niteliktedir.
Kur'an kendini tarif ederken bir ismini de...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bir öz eleştiri yapmak lazım.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Gayet tabii, hepimiz için okuyoruz. Burada kimseyi kınamak, kimseye karşı Kur'an'ı kılıçlarımızın ucuna takmak falan niyetinde değiliz. Kur'an kendi ismini tarif ederken "Furkan" ifadesini kullanır. "Furkan" yanlış ile doğruyu birbirinden ayırt edendir.
Dolayısıyla bu yaptığımız işin adını net koyalım. Sonuç itibarıyla bu ülkede, şu anda aramızda olmayan, geçmişte 3 dönem Başbakan -en azından Özal'dan beri hatırlayın- Sayın Özal, Sayın Demirel, Sayın Ecevit yurt dışında bu okulların açılmasını teşvik etti; her platformda, her fırsatta övdü, her ziyarette onlara iltifatta bulundu, kolaylaştırıcı bir rol oynadı. Şu anda hayatta olan 3 Başbakan da yani mevcut Cumhurbaşkanı, bir önceki Başbakan ve Sayın Gül de -Davutoğlu ve Gül de- yine benzer yaklaşımlar sergiledi. Bu okullar açılırken o törenlerde, olimpiyatlarda -herkes hatırlayacak- Afrikalı çocuklar "Ankara'nın bağları" türküsünü söylediğinde hepimizin hoşuna gidiyordu. Ama meselenin bunun ötesinde bir anlamı olduğunu galiba burada herkes biliyor. En azından basına yansıyan iki şeyi hatırlatmak isterim size; mesela Kosova'da savaş çıktığında herkes Kosova'yı terk ettiğinde o okullardakiler terk etmediler çünkü sadece eğitim aşkı için orada değillerdi, o okullar açılırken başka iş birlikleri yapılmıştı güvenlikle ilgili, istihbaratla ilgili ve bir bildiğiniz müttefik ülkenin o okullarda İngilizce eğitimi vesilesiyle yürüteceği malum çalışmalar dolayısıyla. Şimdi, bu işler bugüne kadar böyle gelmiş olacak, bunu herkes biliyor olacak... Başka örnekler var ama saymayayım, Irak'ta da, Irak işgal edildiğinde de yine en son terk edilen yerlerden birisi o okullardı çünkü o okullardaki görevliler öğretmenlik dışında başka işler yapıyorlardı. Şimdi, gelinen noktada siz bir vakıf kurarak bu sorunu çözeceğinizi düşünüyorsunuz. Bu ülkede bir sürü kreşe -son aylarda hepiniz şahit oluyorsunuz- özel okula, hatta üniversiteye kayyum tayin ediyorsunuz, iç hukukta işi çözdüğünüzü sanıyorsunuz. Aslında hiçbir şey çözmüyorsunuz çünkü bir süre sonra bunların hepsi bu halka tazminat olarak geri dönecek. Çünkü kayyum tayin ediyorsunuz, kayyum üç gün sonra gazeteyi batırıyor, televizyonu iflas ettiriyor, muhtemelen şirketlere, vakıflara da benzerini yapacak ve bunlar uluslararası hukukta önümüze gelecek. İçeride çözemediğiniz sorunu, bu yöntemle halledemediğiniz işi -uluslararası arenada yüzlerce ülkenin her birsinin farklı hukuku var- bir vakıf kurarak çözeceksiniz! Ya yaptığımız işin ciddiyetinin farkında değiliz ya da şaka yapıyoruz ya da durumu kurtarmak için, hani bir yerlerden baskı geldiği için yapmış olmak için bir şey yapıyoruz. Şimdi, örnek verirken gerekçede Cervantes'ten, Goethe Enstitüsünden, Robert Kolejinden falan bahsediyoruz. Değerli arkadaşlar, bu okulların tarihi yüz yılın üzerinde ve bu enstitüler, bu vakıflarla ilgili, o ülkelerde defalarca iktidar değişti, rejim değişti ama yaptıkları işin arkasında durdular.
Şimdi, bu okullarda yapılanlarla ilgili benim eleştirebileceğim bir sürü şey var, geçmişte de bu eleştirileri yaptım. Örneğin, bir başka halkın çocuklarına bir başka ülkenin millî marşını ezberlettirmeyi hiçbir zaman doğru bulmadım çünkü kendiniz için istemediğiniz şeyi başkası için de istemeyeceksiniz. Her halk için kendi ulusal marşı, kendi İstiklal Marşı, kendi millî marşı değerlidir ama o zaman bu yapılırken bu işi büyük bir başarı olarak görüp, büyük bir marifet olarak görüp bununla övünürken, şimdi tu kaka ilan edip bu işin içinden çıkamazsınız, teknik olarak da çıkamazsınız. Çok açık söylüyorum, bu vakıf, bir kere ne medeniyet, kültür literatürümüz açısından vakıftır ne de uluslararası hukuk açısından vakıf olacaktır. Basit bir vakıf bile kurmaya kalksanız, bırakın binlerce okulu devralacağınız vakıftan bahsediyorsunuz, mahkemeye başvurduğunuzda -burada bu işin uzmanları var- ilk alacağınız şey, amacınızla tahsis edilmiş bütçenin uyumlu olup olmadığıdır. Yani bu kaynakla o işi çözmeye, o amacı gerçekleştirmeye imkân var mı, bu gerçekçi mi? Şimdi, 1 milyon lirayla eğer siz yüzlerce okulu devralmayı düşünüyorsanız bu iş yaş ama başka yöntemler deneyecekseniz, yani o ülkelerle diplomasi yoluyla o okulların devredilmesini falan sağlamayı düşünüyorsanız, vallahi, onun için de galiba başka kanalları zorlamak gerekiyor. Örneğin, bu okulları kuran şahsı Türkiye'ye Türkiye'nin müttefiki iade etmiyor. Şimdi, okulları kuranı iade etmeyen müttefik bu okulların böyle kolayca, birlikte kurmanıza rağmen kapatılmasına, devredilmesine, bir vakfa teslim edilmesine izin verir mi sizce, göz yumar mı buna? Ama tam tersi olacak ben şimdiden söylüyorum, birkaç ay sonra hep birlikte göreceğiz. Bırakın bu vakfa yurt dışındaki okulları devralmayı değerli arkadaşlar, Türkiye'deki kimi vakıflara "Hayır sahibi" diye tarif ettiğiniz kişilerin yaptıkları bağışlar terörün finansmanı suçuyla Türkiye'nin önüne gelecek. Kimi bankalarla ilgili bu konu şu anda gündemde biliyorsunuz. Bazı isimlerin bazı vakıflara yaptıkları bağışlar terörün finansmanı kapsamında tartışılıyor. Birleşmiş Milletlerde de buna dair girişimler var muhtemelen yakından takip ediyorsunuzdur. Şimdi, sizin tam da bu okulları terörle ilişkilendirerek böyle bir kestirme yolla yani burada iki gün işte konuşup tartışıp, el kaldırıp indirdiğimizde çözmeye çalıştığınız bu sorun bize bumerang gibi dönüp gelecek. Yüzlerce ülkeyle muhtemelen diplomatik krizler yaşayacağız, hukuki krizler yaşayacağız. Bırakın işin ahlaki tarafını, yani bu okullar kurulurken siyaseten yaptığımız eleştiriden bağımsız olarak söylüyorum, insanlar hayır yapmış olabilir, gönüllü destek vermiş olabilirler, burada yapılan işlerin bir kısmı iyi olabilir, bir kısmı tehlikeli, zararlı, kabul edilemez olabilir ama sonuç itibarıyla ortada bir hukuk var. Siz bu hukuku hiçe sayarak, bu hukuku yok sayarak, öyle bir vakıf kurarak falan bu işi çözemezsiniz. Onun için, bu işin yani gerçekten bu araçla, bu mekanizmayla çözülüp çözülemeyeceğini bence bir kez daha düşünün. Kanunu çıkarabilirsiniz, buna güç yeter ama bu sorunu çözmeye bu yetmez. Özellikle de bu "terör" kavramı ve "terörün finansmanı" kavramı üzerine bu Meclisin -sadece böyle kanun aralarında falan bir iki dakika içerisinde değerlendirmeyle değil- bu işi daha ciddi masaya yatırmasının çok elzem olduğu kanaatindeyim çünkü çok kritik bir noktadayız.
Bakın, birkaç gün önce İhvan tümüyle terör örgütü sayıldı Mısır'da. Dünyada başka örnekler de var yani Filistin'de çok ciddi tarihî örnekler var, Çin'de var. Yani, dünyada "terör" kavramını böyle çok keyfîleştirip her muhalifi, her iktidar karşıtını "terör" kavramı içerisine koyarak düşman, tehdit kategorisi içerisine sokarak cezalandırmaya kalkmanın ortaya çıkartacağı dünya, adil bir dünya olmayacaktır. Gücü yetenin gücünün yettiğine canının istediği her şeyi hiçbir hukuk tanımadan yapabildiği bir dünyadır. Bugün dünyada başka devletler başka yapıları terör örgütü kategorisine sokup cezalandırıyor, onları en temel haklarından mahrum bırakıyorlar, Türkiye'de de bu konjonktür itibarıyla dün çok makbul olan çevreler bugün bu liste içerisinde tasnif ediliyor ve bu yöntemle cezalandırılmaya çalışılıyor.
Değerli arkadaşlar, öncelikle "vakıf" kelimesinin içinin bu kadar keyfî boşaltılmasından duyduğum rahatsızlığı burada ifade etmek isterim. "Vakıf" çok kritik bir kavramdır. Neredeyse "kul hakkı" kavramından sonra yani "emek", "alın teri" gibi kavramlardan sonra galiba en çok korunması gereken, en çok hassasiyet gösterilmesi gereken kavramlardan birisidir. Ama, siz yönetimini oluşturma biçiminden tutun, hedeflediğiniz -aslında adına "gasp" demek lazım- başkalarının kurduğu okullara el koymayı, devletin inisiyatifi altına almayı "vakıf" kelimesiyle perdeler, örterseniz bunun tarihî sorumluluğu son derece ağır olur.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)