| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 15.06.2016 |
MHP GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 383 sıra sayılı Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'nın 4'üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP döneminde Türk Millî Eğitim sistemi sorunlarından kurtularak atılım yapılamamış, çağdaş ülkeler seviyesinde bir insan yetiştirme düzeni maalesef oluşturulamamıştır; niceliksel ve özellikle de niteliksel olarak dikkate değer bir gelişme kaydedilememiştir. Eğitimin bütün kademeleri itibarıyla yeterli okullaşma sağlanamamış, fiziki altyapı ve insan kaynağı ihtiyacı giderilememiş, finansman kaynakları artırılamamıştır. Sorun çözmek şöyle dursun, sorun çözme iddiasıyla atılan her adım yeni sorunların oluşmasına sebep olmuştur. Okul öncesi eğitimden yükseköğretime kadar milyonlarca öğrenciyi ve aileyi ilgilendiren eğitim konusunda kayda değer bir proje uygulamaya koyamayan Hükûmet hep günü kurtarmaya dönük çalışmalardan medet ummuştur. Avrupa Birliğine uyum adı altında millî içerikten yoksun bir müfredat uygulamaya konulmuştur. Türk milletinin hassasiyetlerini temsil eden konulara başka gözlüklerle bakılmış, eğitimde millîliği temin edecek politika ve müfredat belirlemede yetersiz kalınmıştır. Başta bölücülüğe hizmet eden çevrelerin önerisiyle Andımız ilköğretim okullarından kaldırılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, özellikle Hükûmeti oluşturan Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine ben buradan sormak istiyorum: Andımız'ın neresi sizleri rahatsız etmiştir? "Türk'üm, doğruyum, çalışkanım" diye başlayan bir andın ve her sabah çocukların bu sözlerle, bu hedeflerle başladığı eğitim hayatı nasıl sizi rahatsız edebildi, neresi sizi rahatsız edebildi? "Türk'üm" sözü mü rahatsız etti? "doğruyum" sözü mü rahatsız etti? "çalışkanım" sözü mü rahatsız etti? "İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir." diyen çocukların söylediği bu cümleden hangi sözler, hangi ifadeler sizleri rahatsız etti? Küçüklerini korumak, büyüklerini saymak bizim sadece millî değil, dinî değerlerimizin de bir göstergesi değil midir? Yurdunu, milletini canından çok seven bir nesil yetiştirmek, yurduna bağlı, milletine bağlı, Türk milletine aidiyet duyan, milletiyle gurur duyan bir gençlik yetiştirmek, bu sözlerle güne başlayan bir nesil yetiştirmek sizi nasıl rahatsız etti anlayamadık. "Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir." diyen bir antta "yükselmek" mi rahatsız etti "ileri gitmek" mi rahatsız etti?
"Ey Büyük Atatürk, açtığın yolda, gösterdiğin hedefte durmadan yürüyeceğime ant içerim." sözünde "Atatürk" mü sizi rahatsız etti; yoksa Atatürk'ün gösterdiği hedef mi rahatsız etti? Atatürk'ün açtığı yol neydi? Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak bağımsızlığını kazanmış bir millete "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir; bu hedefle yürüyün." diyen bir liderin gösterdiği hedef mi rahatsız etti; yoksa "Varlığım Türk varlığına armağan olsun." sözü mü rahatsız etti? Zaman zaman milliyetçilik duygularına sığınıyor, milliyetçi söylevlerde bulunuyorsunuz ve ara ara da milliyetçiliği ayaklar altına alıyorsunuz. Acaba bu cümleden mi rahatsız oldunuz; yoksa en son bitiş şekliyle "Ne mutlu Türküm diyene." demek mi sizleri rahatsız etti? Andımız neden kaldırıldı?
Andımız, döneminin AKP Düzce Milletvekili tarafından şöyle değerlendirilmiş: "Andımız beyinlerden kazınmalı, çok ağır ideolojik mesajlar içeriyor." demişti. Gerçekten hâlâ öyle mi düşünüyorsunuz? Andımız'ın yazarı Aydın ilinin ilk milletvekili Doktor Reşit Galip'tir; kendisini saygıyla ve rahmetle anıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
"Çözüm" denilen yıkım sürecinde kaleme alınan 18'inci Millî Eğitim Şûrası'nda Andımız'ın kaldırılması yönündeki tavsiyeye, karar metninde yer alan hususlara AKP acaba bugün de iştirak etmekte midir bunu da merak etmekteyim.
AKP döneminde etkin bir insan gücü planlaması maalesef olmamıştır; eğitim programları buna göre şekillendirilmemiş, istihdam duyarlılığı yüksek olan bir eğitim sistemi oluşturulamamıştır. Bu durum üniversite mezunu on binlerce gencin işsiz kalmasına sebep olmuştur. Hükûmet, eğitim alanını âdeta deneme tahtasına çevirmiştir. Bakan değiştikçe eğitim müfredatı değişmiş, sınav sistemleri değişmiştir. 21'inci yüzyılın beklentilerine cevap verecek bir öğretmen modeli ve bir öğretmen yetiştirme sistemi belirlenememiştir ve şimdi de öğretmen yetiştirme görevi bir vakfa verilmeye çalışılmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Aziz Sancar'ı bugün çok andık, ben de anmak istiyorum. Sayın Aziz Sancar Mardin'in Savur'unda 8 çocuklu bir ailede yetişmiş, bu ailenin bir çocuğu olarak, bir ferdi olarak hayata atılmıştır ve kendisi her fırsatta, kendisini yetiştiren Türkiye Cumhuriyeti'nin öğretmenlerine saygılarını, vefasını sunmaktadır. Yine, "Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nde yetişerek ben bu ödülü alma hakkına ve şansına eriştim." diyerek Nobel madalyasını da Anıtkabir'e büyük bir sevgiyle, saygıyla bırakmıştır.
Değerli milletvekilleri, benim kızım Anadolu öğretmen liselerinin yetiştirdiği son öğrencilerden biri. Aldığı eğitimle onur duyuyorum, öyle bir okulun öğrencisi olması nedeniyle gurur duyuyorum. Dedesi, benim rahmetli kayınpederim Sayın Arif Depboylu Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yetiştirdiği öğretmenlerdendir. Kendisi sadece öğrenci yetiştirmemiş, öğrencilerini yetiştirdiği okulları elleriyle yapmıştır ve hatta kendi okuduğu okulu da kendi elleriyle, arkadaşlarıyla birlikte yapmıştır. Ben devlet parasız yatılı okulunda okudum. Eşim devlet parasız yatılı okulunda okudu liseyi. Bizi Türkiye Cumhuriyeti'nin öğretmenleri yetiştirdi. Biz hiçbir şekilde özel bir derse ihtiyaç duymadık çünkü bizi yetiştiren, devletin eğittiği, Türkiye Cumhuriyeti'nin eğittiği idealist, güçlü, saygıdeğer öğretmenler vardı ve bizim hiçbir zaman hiçbir vakfa ihtiyacımız olmadı, hiçbir vakfa, hiçbir derneğe sırtımızı yaslama gereği duymadık çünkü bizim arkamızda güçlü Türkiye Cumhuriyeti devleti vardı. Biz okurken güçlü Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir öğrenciyi yolda bırakmayan ve öğrencilerine bizzat kendi destek olan kurumları hayata geçirmiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bravo sana.
DENİZ DEPBOYLU (Devamla) - Peki, şimdi güçlü Türkiye Cumhuriyeti -ben güçlü olduğuna inanıyorum, benim ülkem güçlü, devletim güçlü- neden bu hizmetleri bir vakfa bırakıyor? Neden devlet, parasız yatılı okullarını kapatıyor da, köy okullarını kapatıyor da bu çocukları vakıfların ve denetlenmesi mümkün olmayan -herhâlde olmuyor ki denetlemiyorlar- vakıf evlerinin, yurtlarının eline bırakıyor. Peki, sizlerin içinize siniyor mu? Sizler burada milleti temsil ediyorsunuz, bu milletin çocukları neden devlet okulunda Türk olmaktan gurur duyarak, Türk devletinin yetiştirdiği öğretmenlerden ders alarak, göğsü, bağrı dik, alnı açık, geleceğe umutla bakan öğrenciler olarak yetişmesin? Biz bu şansı elde ettik, peki, siz şimdi bu şansı yok sayıp, yok edip çocuklarımızı vakıfların ellerine mi bırakacaksınız? Türkiye Cumhuriyeti'ni, T.C'yi kaldırmaya çalıştınız, Andımız'ı kaldırdınız; müfredatları değiştirdiniz, millî olmaktan çıkardınız; Yunus Emre'ye sansür koydunuz. Yine, Arif Nihat Asya'yı müfredattan, ders kitaplarından çıkardınız. Millî Eğitim Bakanlığının "millî" ibaresi zannediyorum kendine paralel kurulan Maarif Vakfıyla birlikte tarihe gömülecek gibi görünüyor ve bu beni çok kaygılandırıyor. Ben millî şuurunu hâlâ taşıdığına inandığım yüce Türk milletinin vicdanına bu getirdiğiniz kanunu ve sizin kararlarınızı bırakıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)