| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 16.06.2016 |
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun Türkiye'de son yıllarda oldukça hız kazanan kentsel dönüşüm uygulanan alanlarda yaşanan sorunların tespit edilmesi ve ilgili araştırma önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Adana'da geçen hafta zırhlı polis aracının devrilmesiyle yaralanan polis memurlarımızdan Mehmet Oflaz tedavi gördüğü hastanede bugün şehit olmuştur ve bu arada Türkmen Dağı, Esad güçlerinin acımasız saldırıları altında şehit vermeye devam etmektedir. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerine ve Türk milletine sabırlar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, maalesef Türkiye köyden kente göçün yaşandığı yılları iyi değerlendirememiştir ve bu göçe hazırlıksız yakalanmıştır. Türkiye'nin birçok yerinde kentlerin girişlerinde varoşlar oluşmuştur, bununla ilgili bir önlem alınamamıştır. Türkiye'nin terör ve işsizlikten sonra en önemli sorunu planlamadır. Planlamanın sağlıklı yapılabilmesi için mülkiyet sorununun çözülmesi gerekmektedir. 2016 yılında hâlâ Türkiye'de tapulama bitirilememiş, 2/B ve hazine arazileriyle ilgili sorunlar çözülememiştir. Mülkiyetin çözülemediği yerde sağlıklı planlama yapılabilmesi mümkün değildir. Sağlıklı planlama için yer seçiminin doğru yapılması, kentlerin gelişme alanlarının doğru tespit edilmesi, tarım alanlarına yayılmaların engellenmesi... Ama maalesef, bu konuda sürekli kötü örnekle karşılaşıyoruz. Tarımın merkezi olan Çukurova'da 10 bin dönüm tarım arazisi katledilerek havaalanı yapılmaktadır. Havaalanı, Adana ve Mersin için ihtiyaçtır. Yalnız, bu kadar verimli topraklar yerine daha çorak toprakların olduğu bölge seçilebilirdi.
Planlamanın bölgenin yapısına ve halkın yaşam tarzına dönük olarak yapılması gerekmektedir. İmar planı uygulamalarının planlama yapılan bölgede ivedi olarak yapılması, planın kâğıt üzerinde kalmaması... Ama maalesef, imar planlarının Türkiye'nin birçok yerinde uygulaması yapılmamıştır. Uygulama yapılmadığı için altyapı getirilememiş ve imara uygun arsa üretilememiştir. Altyapı getirilen bölgelerde insanların ihtiyacına göre konut, sanayi ve diğer ihtiyaçları karşılayabilecek projelendirmenin sağlıklı yapılması, yapı denetiminin sağlıklı olarak yapılabilmesi ve sağlıklı binalar yapılması gerekmektedir. Maalesef, Türkiye'de sağlıklı arsa üretimi yapamadığımız için sürekli plansız olarak inşaatlar yapılmıştır ve Türkiye'nin birçok yerinde gecekondu mahalleleri oluşmuştur. Şu anda bu gecekondu mahallelerinde dönüşüm yaparken, uygulamada yine birçok sorunla karşılaşılmaktadır.
Bu bölgede yaşayan insanlarımız, kimi zaman hiçbir bilimsel ve teknik analize dayanmadan, riskli alan ve riskli yapı kararları alınarak, dava açarak haklarını arayan vatandaşlarımız itibarsızlaştırılarak ve kamu idaresinin gücü ve olanaklarını kullanarak mahkeme kararlarını hiçe sayan tutumlar takınarak, kimi zaman hangi amaca hizmet edeceği belli olmayan amaçları tanımsız rezerv alan kararı alarak, kimi zaman yaşayanlara karşılığı olmayan ve abartılı rant hesapları hayali kurdurmak suretiyle komşuyu komşuya düşürerek, kimi zaman yıllardır siyasetçilerin ve kamu idarelerinin tapu vaatleriyle bekletilmiş olmasını güvencesizlik malzemesi yaparak ve 2981, 775 ve 4706 sayılı Kanunlardan doğan haklarımızı kullanılmaz hâle getirerek, kimi zaman diğer gerekçelerin yetmediği noktada acele kamulaştırma kararı alarak, kimi zaman yaşadığımız yerleri çıplak arsa gibi görerek planlama pratiğini tasfiye ederek, kimi zaman adaletli dönüşüm için organize olan ve haklarını savunanları engelleyerek ve daha birçok adaletsiz uygulamayla karşı karşıya.
Özellikle İstanbul ve İzmir'in birçok mahallesinde riskli alanlar ilan edilmiş, yalnız sonuca varılamamıştır. Riskli alan kararlarını tasfiyeye dönük imar planına karşı mücadele eden, bununla da yetinmeyip 2981 sayılı Kanun'dan doğan hakların ısrarlı takipçisi olarak Sarıyer Belediyesiyle hukuki güvenceye kavuşma mücadelesi veren Sarıyer Mahallesi sakinleri; acele kamulaştırma kararlarına karşı binlerce insanla itiraz edip dava açan Gaziosmanpaşa Mahallesi sakinleri; adaletsiz arsa satışlarına karşı mücadeleye devam eden Beyoğlu Okmeydanı Mahallesi sakinleri; belediyenin yanlış 18'inci madde uygulamalarına, yerleşimlerin yanlış plan kararlarıyla tasfiye edilmesine karşı mücadele eden ve 2981 sayılı Kanun'dan doğan haklarını kullanarak mücadeleye devam eden Eyüp Mahallesi sakinleri; tek tek riskli yapı kararlarına ve "tapulu alan" adı altında ellerinden alınmak istenerek imar haklarının kısıtlanmasına karşı mücadeleye devam eden Küçükçekmece ve Yarımburgaz Mahallesi sakinleri; riskli bina kararları alınarak önce maliyetsiz ve adaletli dönüşüme inandırılan, lakin haklarına sahip çıktıklarında böyle olmadığını görerek direnmeyi sürdüren Bağcılar Mahallesi sakinleri; riskli alan kararlarına karşı ve 2981 sayılı Kanun'dan doğan haklarını kullanmak için mücadele eden Sultangazi Mahallesi sakinleri; kentsel dönüşüm ve gelişim kararlarına karşı mücadele eden, adaletsiz biçimde arsa satışlarına karşı direnme gösteren Beykoz Mahallesi sakinleri; Cumhurbaşkanlığının kullanımı için düzenlenen Vahdettin Köşkü'nün alt yamacında kaldığı için yıllardır yaşadıkları yerden tasfiye edilmeye çalışılan Çengelköy Mahallesi sakinleri, uzun yıllardır yaşadıkları mahallelerinden rant hevesi yaratılarak, komşuyu komşuya düşürerek ve rantçıların insafına terk edilerek tarumar edilmeye çalışılan Kadıköy Fikirtepe Mahallesi sakinleri; riskli alan kararlarına ve 4706 sayılı Kanun'un adaletsiz uygulanmasına ve arazilerinin devrinde oyalanmalara karşın mücadele eden Pendik Mahallesi sakinleri; rant hesapları uğruna, tapulu arsaları ve ruhsatlı yapıları Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi nedeniyle ellerinden alınmaya dönük uygulamaya karşı mücadele eden Çayırova, İnönü ve Emek Mahalleleri sakinleri; riskli alan kararlarına ve 2981 sayılı Kanun'dan doğan haklarını kullanmak için birlikte çaba gösteren İzmir Karabağlar ilçesi ve Kemalpaşa ilçesi mahalle sakinleri. Kentsel dönüşüm uygulama alanlarının tespitinde birinci önceliğin deprem riskli bölgeler olması gerekmektedir. Şehirler ranta ve daha çok kazanma hırsına kurban edilmemelidir. TOKİ ve belediyeler, halkın taleplerini göz önünde bulundurmalı, vatandaşların ihtiyacına yönelik proje hazırlamalı, sosyal donatı alanları, o bölgeye kurulacak iş yerleri bölgelere göre seçilmelidir. 3194 sayılı İmar Kanunu yeniden ele alınmalı, uygulamada yaşanan sorunlar ortadan kaldırılmalıdır. Kamuya ait olan bütün alanlar düzenleme ortaklık payı kapsamında ele alınmalıdır. Aksi takdirde hukuki çözümü imkânsız parseller oluşmaktadır.
Seçim bölgem olan Mersin'de 10 hektarlık düzenleme sahası içerisinde 2.500 malik vardır. Yasa gereği, uygulamada ortak katılım alanlarına bu maliklerin tamamı ortak ediliyor. Şimdi düşünün, bir belediye hizmet alanında 2.500 tane ortak var. Belediye, bu kadar insana nasıl ulaşacak, kamulaştırmayı nasıl yapacak, nasıl hizmet üretecektir? Onun için, gerekirse düzenleme ortaklık payı yüzde 40'tan daha yüksek bir orana çekilmeli ve çözüm üretilmelidir. Özellikle yeni imara açılan alanlarda trafik yoğunluğu ve değişen modern şehircilik anlayışında yol genişlikleri ve sosyal donatı alanları ihtiyacı karşılanmamaktadır. Şehir merkezlerinde askerî bölgeler ve resmî kurumlara ait alanlar olmasa yeşil görmekte zorlanacağız.
Türkiye'de, son on dört yılda köyden kente göçe ilave olarak doğudaki terör ve komşu ülkelerden gelen yoğun göçle beraber Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Hatay, Adana, Osmaniye ve Mersin illeri yoğun göç almıştır. Bu insanların birçoğu çadırlar ve gecekondulara yerleşmiştir. Bu sayı bu kentlerin birçoğunun nüfusunun yüzde 20'si, yüzde 30'u ve hatta yüzde 50'si geçmiştir. Devletin bu bölgelerde acil eylem planı hazırlamasını bekliyoruz. Çok katlı ve dikey yapılaşmadan vazgeçilmesini, yatay yapılaşmaya geçilmesini, kentlerin bir kimliğinin olmasını... 1960'lı ve 1970'li yılların Türkiye'si kent kimliği ve mimari olarak bugünün Türkiye'sinden çok daha güzel bir görünüme sahipti. Keşke o yıllardaki yapılaşmayı kontrol altına alabilseydik.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)